Merhaba, Sevgili Bilecikliler...

                Bizlere göre köşe, 6 yaşındaki oğluma göre; "kenar" yazarı bendeniz Kıymet Tunca. 6 yıl aranın ardından siz değerli okuyucularımla tekrar birlikte olmanın büyük mutluluğunu yaşadığım bugünde ilk köşe yazımın konusunu belirlememde, bana yardımcı olan oğlum Ahmed'e teşekkürlerimi ve sevgilerimi sunuyorum. Kendisi bu yıl 1. sınıf öğrencisidir. Okuma-yazma öğreniyor.

BASIN-YAYINDA BİZ..

                Peki ben kimim? kısa bir paraf açmak gerekirse, 2009 yılında Gazetecilik mesleğine sayfa tasarımcısı (editör) olarak başladığım göreve, yıllar geçtikçe çeşitli iş kollarında bulundum. Muhabirlik ile çok sayıda röportaj ve özel haberler çıkararak gazeteniz Yarın'da yer aldı.

                Başbakanlık Basın-Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğünün düzenlediği, Anadolu Basınını Özendirme Yarışması için kaleme almış olduğum "Söğüt'ün İpek Ninesi" adlı röportaj metni Araştırma dalında "Türkiye 2.si"ödülüne layık görüldü.

                Ayrıca Bilecikli rahmetli Celal Devecioğlu'nun "İstiklal Savaşında Bilecik" i anlatan, o yıllarda yaşanılan Yunan İşgalinin Bilecik'e etkilerini kendi kalemiyle aktardığı kıymetli tarihi değeri olan belgelere ulaşarak gazetemizde seriler halinde yayınlandı.

                Bu çalışmalarımızda tarihe ışık tutmuş olmanın heyecanını yaşadım. Bu gibi örnek vereceğim haberler, röportajlar, köşe yazılarıyla Bilecik'in nabzını tutmaya çalıştım.

                Ve bugün yine aynı heyecanla gazetecilik mesleğine dönüyorum. Boş durmadık, Bilecik adına bireysel çok çalışmalarımız oldu. Bu gelişmelerden sizleri

zaman zaman kaleme alarak bilgilendireceğim. Bunlardan bir tanesi de İnhisar ilçemizde S.S.Narinhisar Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi kurulmasıydı. Bireysel olarak tarım alanında bir takım çalışmalarda yapmaktayım.

***

                Bugünkü yazımızın konusuna gelecek olursak:

                "Anne" gibi kutsal bir vazife üzerine, gazetecilik mesleğine ara verdiğim 2015 yılından sonra, bugünlerde mesleğe tekrar döneceğimi öğrenen oğlum Ahmed; "Anne, sen, şimdi kenar yazarı oldun ya!! İşten, eve geç mi geleceksin?" demesiyle yüzümde oluşan o günkü tebessüm, bugünkü köşe yazımın konusu oluverdi.

Düşündüğümüzde Ahmed Efendinin haklılık payı da yok değil, gazetenin köşesinde değil, sayfanın bir kenarında yazı metnine yer veriliyor.:)

                ÇOCUKLAR, NE KADARDA MASUM...

                Bir çocuğun en masum haliyle içinde yaşadıklarını olduğu gibi yani naturel olarak dile getirmesi, yorumlama şekli, kendi dünyasınca anneciğine duyduğu telaşını sorması ve sözlerinin masumiyeti karşısında! Acaba biz yetişkinler ne durumdayız? sorusunu getiriyor akıllara değil mi?.

                Bir insanın çocukken olaylara bakış açısının ne kadar "masum" olduğu, büyüdükçe de genel anlamda olaylara bakış açısının ne kadar "çıkarcı ve bencil" olarak değiştiğine dikkat çekmek isterim.

                Bu parağrafı açacak olursak, olgunlaştıkça- çirkinleşen tek canlı insanoğlu diyebilir miyiz?

                Bu sözümden kesinlikle bir "isyan" anlaşılmasın. Misâl bir üzüm tanesi düşünün daha küçükken, koruk halinde ekşi iken yiyemediğimiz üzüm olgunlaştıkça

nasılda pekmeze dönüştürülüp, âdeta tadından yenmiyor. Aynı durum insan söz konusu olduğunda ise, insanın en güzel olduğu zaman,"doğduğu zaman( koruk:)"!.

                En "kötü" olduğu zaman ise, "OLDUĞU zaman (pekmez)"! (yetişkinliğe) eriştiği zaman maalesef!

                Bir insan olgunluk çağında, bir çocuk kadar masum, iyi niyetli ve dürüst, temiz düşünebiliyorsa gerekten olgunlaşmış demektir. Kendini yetiştirmiş demektir. Makbul  olanı da budur.

         Keşke çocukların seviyesine çıkabilsek!

                Doğru okudunuz: "çocukların seviyesine inilmez, çocukların seviyesine çıkılır" ancak!

                Okumuş olduğum bir kitapta yazar "çocuğun seviyesine inilmez, çıkılır. Çocuklar ahsen-i takvimdir, duru ve temizdir. Oysa biz yetişkinler büyüdükçe günahla tanışır

ve bozulmaya başlarız. İşte bu yüzden çocuklar biz yetişkinlerden daha üsttedir. Ve yine bu yüzden bir çocuğun seviyesine inmek değil, bilakis, çıkmak gerekir." şeklinde yorumlamış bu konuyu. Satırlarımın sonunda siz değerli okuyucularıma ve tüm insanlığa çocuklarımızın seviyesine çıkabilme erdemine ulaşmayı temenni ederim.

                Son olarak; ÖZLEMİŞİM

                Kenarıyla, köşesiyle, baş köşemde, siz değerli okuyucularımla hasbihâl edecek konuları satırlara dökmeyi özlemişim.

                Klavye seslerini özlemişim, gazete baskıya gidecek, haberlerin yetişmesi gerekir heyecanını özlemişim, özlemişim köşe yazılarımı, röportajlarımı özlemişim...

                Her hafta Perşembe günü yepyeni konularla bu kenarın köşesinde görüşmek dileğiyle...

Hepinizi özlemişim..