Dünya’da cennet – cehennem bir arada , nereye bakarsan bak Uganda’ dan Antarktika ya.
Hepsi aynı değil elbet, grinin bile elli tonu var sonuçta.
Türkiye; Zor ve güzeli içinde barındıran kendine has bir coğrafya
Fransızların meşhur Cumhurbaşkanı General Charles De Gaulle’e
Atfedilen zengin mutfak kültürünü vurgulayan sözü vardır
“ İki yüz altmış çeşit peyniri olan ülkeyi yönetmek kolay mı?” diye.
Şimdi çeşidi arttırdılar işlerini zorlaştırdılar. Soruyorum sizlere sevgili okuyucularım peki “Ham Çökelek” diye şarkının sükse yaptığı memleketi idare etmenin kolaylığını ve zorluğunu düşünün..
Gırgırı kenara kaldıralım , konumuza odaklanalım
Devlet devasa bir organizasyondur . Yüzyılların birikimiyle hukukla, kanunlarla sınırlandırılmıştır. Şiddet tekelini elinde bulundurduğundan bu sınırlama bireyleri devlete karşı haklarının dayanağıdır.
Anayasa devlet ile toplumun sözleşmesidir. Uzlaşma metnidir.
Şuraya varmak maksadım. Yaklaşık bir hafta önce İmralı heyetinden
Abdullah Öcalan’ın “ Kardeşlik hukuku üzerinde bir yeni sözleşmeye ihtiyaç var. Yaptığımız şeyler büyük bir paradigma değişikliğini ifade ediyor “ diye süregiden mesajı aktarıldı.
Gayet açıktır ki Yeni Anayasa sinyalidir, yani şu beraberinde pek çok “yeni” getirecek olan .
Bölge yeniden dizayn edilirken , bundan muaf kalamazsınız. Başından beri böyle düşünüyorum çözüm hakkında sizlerde şahidimsiniz .
İçte yansımaları olacaktır , Yeni Anayasa işte bunlardan yalnızca bir tanesidir.
Eskilerin deyişlerindendir “ Ehem mühimme müreccahtır”
günümüz Türkçesiyle en önemli, önemliden önce gelir demektir
Bana kalırsa en önemli, demokrasinin yerleştiği, hukukun egemen olduğu, özgürlüklerin değerinin bilindiği, refah düzeyi yüksek istatistiklere erişebilmek , Kuru kalabalık veya kul olmaktan ziyade yurttaşlık bilincine sahip vatandaş olabilmektir.
Kimine göre bu ( yaşadığımız coğrafyada)köre renkleri tarif etmekle eş değerdir. Deneyimlerimle sabit ,çok haksız sayılmazlar hani.
Yine de mühim(önemli) süreç durduğu yerde duruyor öneminden bir şey kaybetmiyor .
Tıpkı köşemizin vazgeçilmez konuklarından Donald Trump ‘ın her öğün hamburger yese dahi formundan kaybetmediği gibi. Suudi Arabistan ziyareti epey kârlı geçti. Tarihin en büyük silah satış anlaşması imzalandı 142 milyar dolar değerinde. İlk yurtdışı ziyaretini gerçekleştirdiği Suudi Arabistan ile ayrıca 600 milyar dolar yatırım taahhüdü elde etti. Stratejik ortaklık boyut atladı.
İsrail ile birlikte bölgenin en önemli aktörleri arasında olacak ve oluyor, kabuk değiştiren ülke Prens Muhammed Bin Selman öncülüğünde radikal unsurlara çeki düzen görevi haricinde devasa yatırımlar yapıyor, adeta para akıtıyor. Takip ettiğimden biliyorum yalnızca boksa yönelik yatırımlar dudak uçuklatır.
Boşuna sormuyor Trump Prens Selman’a nasıl geceleri uyuyabiliyorsun diye yoğun mesaisine gönderme yaparak , muhtemelen mışıl mışıl uyuyordur.
Güney Afrika lideri Ramaphosa ile tartışması ise dönere sos tadında seveni sever sevmeyeni nefret eder hatta işkillenir. Ciddi güvenlik sorunları olan memlekettir. Güney Afrikalı kız arkadaşımla zamanında konuşmuştuk Türkiye’yi çok daha güvenilir bulmuştu kadın olarak varın siz düşünün vaziyeti.
Trump ülkedeki beyazların / beyaz çiftçilerin bir başka çeşit ırkçılığa
Uğradığını, katledildiklerini kendi üslubuyla muhatabına iletti
Elon Musk oralı biliyorsunuz, mevzu hassas.
Taçlanan baş uslanabilir de hepten sıyırabilir de .
Caligula sıyıranlardan peki Trump uslananlardan mı dersiniz?
Irkçılık, dincilik, mezhepçilik, Cinsiyetçilik, ideolojik bağnazlık vb özellikle bireysel hayatında başarısız kimselerin çoğunluğun parçası olup azınlığı ezmek, Değersiz hayatını değerliymişçesine etrafına pazarladığı, kendini kendine kanıtlamak için kullandığı başlıca enstrümanlardan olduğunu asla unutmayalım. Benimsemek ile kullanmayı birbirine sakın ola karıştırmayalım.
Malumunuz dünyada ve ülkemizin tarihinde bundan dolayı saymakla bitmez tatsız olaylar yaşanmıştır
Bitirirken;
Uçurumun kıyısındayken bizi bekleyen seyre değer manzara mı?
Yoksa kaçınılmaz göz göre göre gelen felaket mi?
Zaman hükmünü verecek bizde yaşayarak göreceğiz