Siyaset sahnesinin tartışmasız en önemli ve etkili aktörlerinden birisidir İsrail. Ancak Türk kamuoyu olarak bize bilerek veya bilmeyerek bu ülke çok üstünkörü, dar bir çerçevede sunuluyor.

O kadar dar ki bu çerçeve vesikalık boyutunda ya var ya yok.

Koca bir tabloyu küçücük bir çerçeveye sıkıştıramayacağınız gibi

İsrail’i de Filistin sorunu , Kudüs, ümmet, dava vb anahtar kelimeler ile yorumlayamazsınız.

Yorumlamaya kalkan ve sesi imkanları doğrultusunda (şimdilik) çok çıkan kimselere soracak olursak slogandan öte cevap alamayacağımız soru ;

“ İsrail ile düşmanlık bize ne kazandırır, dostluk ne kaybettirir?” olacaktır. Buraya tekrar döneceğim

1 Kasım 2022 de İsrail sandık başına gitti. Son dört yılda yapılan beşinci seçim oldu. Netanyahu öncülüğünde aşırı sağ partilerden oluşan koalisyon“ Knesset”   adı verilen 120 sandalyeli parlamentoda 64 sandalye kazanarak çoğunluğu sağladı. Hatırlarsınız Netanyahu döneminde Türkiye -İsrail arasında ikili ilişkiler kopma noktasına gelmiş son dönemlerde ise (Yair  Lapid dönemi) karşılıklı iyi ilişkiler çabasına girilmişti. Peki tekrar ikili ilişkilerde olumsuz hava mı  hakim olacak sorusu ister istemez akla geliyor çünkü her iki ülkenin lideri  zamanında iç politika malzemesi olarak diğerini kullanıyor, az veya çok etkileşim alıyordu. Dolayısıyla akla ilk gelen bozuk ilişkilere dönüş olsa bile siyaset çok denklemlidir.

Mesela dünya gündemindeki meseleler (yada iç siyasi gelişmeler) iki tarafa da yarayacak birlikteliklere yol açabilir, iki lider de kuru nefretin kazandırdıklarını gözden geçirebilir.

Diplomasi sanatı niçin icat edilmiştir değil mi?

Seçim analizlerini takip ederken defalarca denk geldiğim New York Times  yazarı Thomas L.Friedman ‘ın “Bildiğimiz İsrail gitti” yorumu çok tartışıldı. En sade biçimle Karamsar olarak tarif edebileceğim bir analizdi. Gerçi Netanyahu ‘nun ortaklarına bakıldığında pek sırıtmayan bir yorum olsada Avrupa ve ABD Netanyahu yönetimini iç ve dışta dengeli siyaset  yapmaya yöneltebileceğini öngörebiliriz aksi halde Lapid’in  seçim sonuçlarını yorumlaması gibi bu koalisyonun(da) uzun ömürlü olmayacağı yorumunda bulunabiliriz.

Türkiye’nin rasyonel, karşılıklı menfaatleri gözeterek dış politika yapmasını ümit ediyorum. İsrail başta olmak üzere tüm bölge ülkelere yaklaşım bu doğrultuda olmasının olmamasından çok daha iyi olduğunu yaşayarak tecrübe ettik..