Değerli okuyucularımız öncelikle sizlerden özür dilerim çünkü bu tür yazışmalar sizleri rahatsız etmiş olabilir fakat bazı insanlar vardır bulaşmak istemezsin ama mecbur kalırsın çamur deryasına sizi de çekerler, bir de karakterleri öyle düzgündür ki insanların özel hayatına alçakça iftiralar atarak belden aşağı vurmaya çalışarak itibarsızlaştırmaya çalışırlar. Bu aslında onların kendi zihniyetlerini ve karakterlerini ortaya koyar. Alçakça iftiraları kanıtlayamayanlar müfteridir, namerttir bunun hesabını yargıda verecekler. Yazım biraz uzun ama okursanız kimin ne olduğunu da, gerçekleri de öğrenirsiniz.

Sizler insanların özel hayatını belden aşağı vurarak kendi karakterinizi ortaya koyarsınız anca dedim ya alçakça iftiralarınızı kanıtlayamazsanız müfterisiniz, namertsiniz bunun hesabını mahkemede vereceksiniz.

Eyyy Mücahit Erdal; ben beygirde beslerim, atta yarıştırırım sana ne, köpekte beslerim, köpekte yarıştırırım sana ne, şimdi de sizi yarıştırıyorum, baba oğul bana cevap verme yarışına girdiniz bakıyorum. Hodri meydan sakın beni size sessiz kalan başkaları ile karıştırmayın siz çamursanız ben balçığım.

Dedim ya hodri meydan, her yazacağınıza vardır bir cevabım. Babalı, oğullu sıraya girdiniz Mücahit efendi. Yaptığınız iftira ve belden aşağı vurmalarınıza karşın sizden ve bana karşı alçakça yapılan, yazılan, onayladığınız yorumların yargıda hesabını soracağım ve bu kişileri resimleri ile kamuoyuna deşifre edeceğim.

Gelelim işten çıkarılmama. Herkes artık gerçekleri bilsin Mücahit Erdal. Ben Belediye'den yüz kızartıcı birşey yaparak kovulmadım, siyasi olarak işten çıkarıldım. Doğrudur ben kendisinden her zaman gurur duyduğum ve şu anda tüm Bilecik'in gurur duyduğu TBMM Başkan vekili seçilen Yaşar Tüzün ile Belediye'de çalıştım. Senin dediğin gibi çöreklenmedim. Şuanda Bilecik'in en önemli mermer fabrikasında üst düzey yönetici olarak çalışırken, beraber aynı dava peşinde koşturduğum Yaşar bey tarafından davet edildim Yaşar beyin danışmanlığını yapıp, özel kaleminde çalıştım. Yeri geldi yanında gezdim, ben görev adamlığı yaptım, ardından seçimi kazanan Selim Yağcı, gelir gelmez beni çöpe verdi. Özel Kalem'de çalışan, danışmanlık yapan biri olarak temizlikte çalışan arkadaşlar yanlış anlamasın ama çöpe gidecek değildim.Şu anda Selim Yağcı'nın olası bir seçimi kaybetmesi durumunda en yakınında olan, danışmanlığını, başkan yardımcılığını yapan kişinin çöpe verilmesini Başkan nasıl karşılardı acaba? Bu bana değil Yaşar Tüzün'e yapılan bir saygısızlıktı.

Ben de yıllarca kullanmadığım izinlerimi aldım ardından çöp özelleşti ve Bilecik Belediye Başkanı Belediye'de bir tarihe imza artarak siyasi olarak 12 kişinin işine son verdi, aralarında bende dahil. Bizi vasıfsız gören Başkan Yağcı, "vasıflı elemanlar alacağım" dedi.

Kısa bir zaman sonra yeğenlerini ve Durmuş Günsur'un eşini işe aldı. Ardından biz dava açtık ve kazandık. Saim arkadaşım haricinde diğer arkadaşlar geri döndü, döndükleri gün Karasu deresinde taş taşıdılar bilgin vardır o zamanlar Yarın haber yaparken siz yazamadınız. Çünkü AK Parti'den Belediye Meclis üyesi olan ve Başkan Yardımcılığı da yapan ailenizde tek değer verdiğim, saygı duyduğum amcanız sayın hocam Ali Erdal vardı. Yeri geldi Başkan Yağcı'yı kullanmaya çalıştınız fakat buna müsaade etmeyince Başkanla ters düştünüz, eleştiri haberleri yazdınız. O yılların arşivlerini bir kontrol ediniz isterseniz. Ben istenmediğim yerde olmam, davayı kazanmama rağmen geri dönmedim.

Şartlar, o zamanki koşullar beni Yarın Gazetesi'ne başlattı ardından yaptığım başarılı gazetecilik ile kendimi kabullendirdim, kamuoyunda kimse benden bu yönde bir performans beklemiyordu. Başkanla zamanında kılıçları çektik insanın ekmeği ile oynamanın acısı ister istemez insanı duygusallaştırıyor. Başkana çok sert eleştiri haberleri de yaptık yeri geldi davalaştık, eski danışmanı Kütahyalı meşhur Osman Gezgin de dahil, bana açtıkları 11 davayı da kazandım. Selim Yağcı, gazetemizi ziyarete geldiğinde bana "herkesin keşke dediği bir şey vardır ya" dedi, "bende seni işten çıkartmakla yapmışım senin böyle biri olduğunu bilmiyordum" dedi.

Kılıçları soktuk ve Başkana o gün dedim ki, "Başkan bu saatten sonra yaptığın güzel hizmetleri de yazarım ama hakkında gelecek belgeli iddialar olursa onu da yazarım" dedim yıllar geçti. Yeri geldi Başkan Yağcı'yı yine eleştirdik, yeri geldi yaptığı güzel hizmetleri de övdük manşetlerimize taşıdık. Her ne kadar zaman zaman sert eleştiren haberler yapsakta Başkan Selim Yağcı ile yeri geldi Belediye Başkanı gazeteci olarak oturup konuşup medenice tartıştık, yeri geldi abi kardeş iki medeni insan olarak konuştuk.

Başkan Yağcı, 14 yıl önce işten çıkararak benim ekmeğimle oynadı 6 ay öncede yine benim aile şirketim olan benim de hakkım bulunan kardeşlerimin işlettiği mekanı elimizden alarak yıktı. Mücahit bey eminim ki benim yerimde siz olsaydınız, size bunlar yapılsaydı Belediye'yi Başkanın tepesine yıkardınız.

Gelelim Durmuş Günsur'a. Durmuş Günsur, benden önce Yarın Gazetesi'nde çalışıyordu. Ben işten atılır atılmaz eşini Belediye'ye işe aldırmasından sonra kopardığım kıyametleri sizde, herkeste biliyor. Ben geldim işi öğrendim 2 yıl sonra Durmuş'a yol verdik. Hem de 17-25'ten yıllar önce 2008 yılında.

Durmuş Günsur'un gazetemiz ile yıllar önce ilişkini kesmişiz. İnternet sitesi haberciliği yaparken herkes bilir en büyük düşmanı bendim, gazetede çalışırken de o zamanlar Durmuş'u dövdüğümü de hatırlayın valla Durmuş Günsur, internet sitesinde benim değil ama babanız Şadi beyin yazılarını öve öve manşetlerine taşırken, yazarken aranız çok iyiydi. Dernek yöneticiliği yaparken FETÖ'cü değilmiydi, bu arkadaşı bilmiyormuydunuz. O zaman sizin de, onun da çocukları FETÖ'nün okulundaydı. Sende, o da Sevgi Çiçeği'nde Müdür Veli beyin odasından çıkmıyordunuz. Durmuş Günsur'un gözaltına alındığını da, tutuklandığını da, aldığı cezayı da ilk olarak biz yazdık sizler bizden görüp yazdınız. FETÖ mahkemelerini de benden başka takip eden olmadı. Benim saatlerce takip edip, bilgilerine ulaşıp haber yaptıktan sonra tüm basın mensupları emeğimi hiçe sayarak kopyala yapıştır yapıp haber yaptılar. Benim yaptığım haberleri de, sizin yaptığınız haberleri de kamuoyu görüyor ve biliyor. Gazetecilik cesaret ister, yürek ister, sadece gazetecilik para kazanmak için yapılmaz Mücahit efendi.

Gelmişsin bana kırk yılın başında yakaladığınız haberi temcit pilavı gibi ortaya koyuyorsun, ben senin Sevgi Çiçeği ile ilgili 'maaş devletten emir kimden?' haberi ile ilgili Savcılıkça bilginize başvurulmasından bahsetmiyorum. Ben onu sormuyorum, gazetenizin sahibi babanız Şadi Erdal'ın, FETÖ dosyasından yargılanan birine bir dekan için mahkemeye gidip tanıklık yaptı mı yapmadı mı bana bunun cevabını ver, ben bunu soruyorum.

Neymiş FETÖ'de 17-25 milatmış hadi gidin oradan benim için FETÖ Fetöcüdür, biz zamanın da eski cemaat, sonra paralel, şimdi FETÖ denilenlere kaydırıp küfrederken bize kızıyor, Komünist ilan ediyorlardı. Şimdi bakıyorum beraber FETÖ'yle aynı kaba edenler, çocuklarını okullarına gönderenler kıraldan çok kıralcı kesilerek FETÖ düşmanı kılıfına girdiler biranda. Mücahit Erdal, bizi FETÖ'yle ilişkilendiremezsin valla bizi bilen biliyor, herkesin ne yaptığı ortada. O hain darbe girişimi akşamı ben de meydanlardaydım, hatta AK Parti'nin önüne ilk ben gelmişim. Benden daha sonra gelinip videoların kopyaları alındı. Şunu da belirtmek isterim ki birçok masum insan da FETÖ'cü yaftası yedirilerek işinden, aşından oldu, gözaltına alındı. Kimileri ihraç edilip görevine geri iade edildi.

Valla bakıyorum da bizi AK Parti karşıtı olarak yansıtmaya çalışıyorsunuz. Biz her partiye aynı mesafede durup gerçek gazetecilik yapan menfaat için AK Parti'ye yanaşmayan gazeteciyiz. AK Parti İl Başkanı ile de aramız iyi, ben onu geleceğin Yaşar Tüzün'ü olarak görüyorum. Belediye Başkanları ile de aramız gayet iyidir. En azından biz onları geçim kaynağı olarak görmüyoruz, kırk yılda bir bayramlarda seyranlarda verilen reklamlar haricinde, resmi ilanlar hariç anca 2-3 liralık bir kaç fatura görebilirsiniz, ama sizinki Denetleme Komisyonları'nda ortaya çıkarılacak.

2014 yılında hangi Belediye'ye bir yılda 240 bin TL'lik fatura kestiniz? Bununla ilgili gerekli mercilere, Başbakanlığa da, AK Parti Genel Merkezi'ne de gerekli yazıları gönderiyorum. Artık kurumları da mercek altına aldım. Vali beyi de rica ederek göreve davet ediyorum kurumlara matbu işleri için gerekli uyarıda bulunmasını istiyorum,hodri meydan takipteyim bundan sonra size el altından bir kurum, Belediye iş versin de göreyim. Sizi ilçelerde de rahat bırakmayacağım artık bundan sonra gazetecilik matbaacılık nasıl yapılacakmış göreceksiniz. Önümüzdeki günlerde de sürprizlerimi bekleyin kamuoyu görecek neyin ne olduğunu. Sizinle sizin karakterinizden dans edeceğim, her şeyini dört dörtlük yapan Yarın Gazetesi'ne bir çamur bulamayınca bakıyorum şahsıma yöneldiniz, aramın bozuk olduğu insanları arayıp hakkımda olumsuz bilgi istiyormuşsunuz. Benim sevenim kadar sevmeyenim de var elbet bu ufak ilde gazetecilik yapmak zordur ama bilin ki beni sevmeyenlerin benden mutlaka bir kuyruk acısı vardır, sizinde olduğu gibi.

Yine tekrarlıyorum çiğ yemedim karnım ağrısın. Yarın Gazetesi'nin bir kişiden, kuruluştan, Belediye'den tehdit veya şantajla iş ya da para istediğini kanıtlayamazsanız müfterisiniz, namertsiniz. Satın almacıları da, Belediyeleri de gezip takvim, ajanda dağıtanlar ortada.

Oğuz Sertler ile ilgili cevabı kendisi versin, ben onun avukatı değilim biz gerçek gazeteciyiz yanlış yapanın yanlışını doğru yapanın doğrusunu yazarız sizin "fos çıktı. Yarın Gazetesi ters köşe oldu" haberlerini yazdığınız Oğuz Sertler'i de yeri geldiğinde eleştiririz istifa haberini de eleştirdiğimiz gibi. Biz ters köşe olmadık, istifasının arkasındaki gerçeği yine biz ortaya çıkardık. Bizim yazdığımız haberleri kendi işinize geldiği gibi yorumlayamazsınız, haberlerimizi iyi okuyup anlayınız, ama "bu gazetenin ayakta kalması için işe de, reklama da ihtiyacı var" diyen gazetenizi ziyareti sırasında Oğuz Sertler'e söyleyen babanız Şadi Erdalmış, yine Bozüyük'te abone için serzenişte bulunan Bozüyük temsilciniz İsmet Cep kardeşime de bir sorun isterseniz her ikisine de sonra Oğuz Sertler'e sorarsınız.

Gelelim 14 sayfaya Mücahit Erdal; neymiş çıtayı yükseltmek için 14 sayfa çıkmışlar, sen onu benim külahıma anlat. Ancak Bilecik halkını yanıltırsınız, bizi değil. Sizin çıtanızı yiyeyim, o zamanki gazete sayfalarınızın hali ortada. Dedim ya gazetecilik değil sayfacılık yaptınız, Bilecik tarihini çevirip durdunuz sayfalarca yayınladınız iyi hatırlayın Basın İlan Kurumu'ndan başvurulara verilen cevaplarda ortada. Onları da kamuoyu ile paylaşayım isterseniz kime kaç ikaz geldi, kime kaç.

Valla yaptığımız haberlerden dolayı Basın İlan Kurumu tarafından bizim resmi ilanlarımız kesilmedi, sizin kesilmiş olmasın sakın Mücahit Erdal.

Bizleri arkamızdan vurdunuz habersizce çıkarttınız, neden cevabında dönemin Milletvekili Fahrettin Poyraz'ı araya sokup fazla resmi ilan aldığınıza cevap veremedin çünkü doğru olduğunu biliyorsun, kul hakkı yediniz, topluma muhafazakar söylemlerde ve görüşte bulun, diğer taraftan en büyük günahlardan biriyle ortalıklarda gezin. Hacısınız, dindarsınız ya bunun vebali bu dünyada olmasa da öbür dünyada karşınıza çıkacak Allah çok büyük. Tekrar soruyorum Fahrettin abinize Basın İlan Kurumu Genel Müdürü'nü arattırdınız mı, arattırmadınız mı?, AK Parti'yi kendi çıkarlarınıza kullandınız mı, kullanmadınız mı? Delikanlısınız ya, adamsınız ya buna cevap verin.

14 sayfa değil 24 sayfa çıksanız ne yazar, meydanı size bırakacağımı, köpeksiz köyde değneksiz gezeceğinizi zannediyorsanız avucunuzu yalarsınız. İlanlarınız kesilince Valilik binasında, Basın İlan Kurumu binasının duvarlarında kimin ağladığını siz daha iyi bilirsiniz.

Aramızdaki fark bir kez daha ortaya çıktı işte bu yazılar sayesinde. Siz yazınızı Cuma günü siteye koydunuz, Cuma Cumartesi, Pazar, Pazartesi hiç haber girmediniz hep 1. manşet modülünde bıraktığınız yazınız 4 günde anca 4 bin okunma oranı aldı, ben sadece bir günde 7 bin siteye, 6 bin de facebook'tan okunma aldım. Bunu belgeleri ile önümüzdeki gün paylaşacağım. Size koşan müteahhitte de sana anlattığı "çok şaşırdım" dediğin şeyleri sordum "valla ben birşey anlatmadım" dedi.

Ha bu arada geçmiş olsun, kölelik sözleşmesi gibi bir sözleşmenin altına attırdığınız imza ile bir gazeteci kardeşimizi dava etmiştiniz, davasını kaybetmişsiniz ve temyize göndermişsiniz. Onu da yazacağım bekleyin herkes sizin ne olduğunuzu görsün. Şunu da söylemeden geçemeyeceğim yazımı okuyan o kadar çok kişiden tebrik telefonları, mesajlar aldım sizin çok yanınızda olanlardan, akrabalarınızdan. Herkes sizin ne olduğunuzu öğrenmiş, bazıları bana dedi ki, "bunlara bulaşma, niye seviyelerine iniyorsunuz" diyerek eleştiride bulundular. Yazımı okuyan çok önemli mülki amirlerde aradı hatta buradan tayin olup gidenler bile tahmin etmişsinizdir. Hatta önceki gün Ankara'dan eski Kültür ve Turizm Müdürü Seyfettin bey bile aradı, iyi andı sizi, zamanında adamın ciddi hatalığı ile de alay geçerek haber yapmışsınız ardından size dava açacağını söylemesi üzerine o bölümleri hemen silmişiniz ben onun dediğini söylüyorum. Belki bana yakışmayacak ama önceki gün yine Ankara'da Hacettepe Hastanesi'nde bir rahatsızlığımdan dolayı ilaçlı mide MR çektirdim. Tam 45 dakika sürdü mezar gibi kapalı makinada içinde hiç kımıldamadan 45 dakika boyunca boncuk boncuk terlerken o esnada sizi ve o alçakça yorum yapan şahısları çok andım ve Rabbime istemeden yalvardım dedim ki Allah'ım bu kişilere de çektiğim bu acıyı, ızdırabı yaşatta ne olduğunu görsünler dedim. Size de hastane dosya numarasını ve raporumu, konulan teşhisi ve kaç yıldır neden Ankara'ya gidip geldiğimi görün diye mail attım, okursunuz da o yapılan yorumları onayladığınız için utanırsınız belki gerçi o yüz varsa sizde.

Dedim ya baba oğul sizi yarıştırıyorum, baba oğul bana cevap yarışına girdiniz. Gazeteniz sahibi Şadi Erdal abime de cevabım yakında.Kızmak yok ama Şadi abi.