Yaz mevsiminin son günleri yaklaşırken, Bilecik’te sadece doğa değil, insan eliyle sürdürülen gelenekler de hareketlenir. Hava serinlemeye başlasa da mutfaklar ısınır; bahçelerde kazanlar kurulur, sokaklara domates kokusu yayılır. Çünkü Bilecik’te yazın sonu, aynı zamanda kış hazırlıklarının başladığı dönemdir. Özellikle salça ve turşu yapımı, bu dönemin vazgeçilmez ritüellerindendir.
Bahçeden Kazana: Salçanın Yolculuğu
Bilecik’in verimli topraklarında yetişen yerli domatesler, yaz sonuna doğru olgunlaştıkça sabahın ilk ışıklarıyla bahçelerden toplanır. Kadınlar, büyük kazanlar etrafında toplanarak bu domatesleri yıkayıp doğrar, ardından kaynatmaya başlar. Saatler süren bu kaynatma işlemi, sabır ve emek ister. Domates suyunun koyulaşıp salçaya dönüşmesiyle birlikte hem mutfakta hem de mahallede bir bayram havası eser.
Salça yalnızca bir yiyecek değil, aynı zamanda bir kültürdür Bilecik’te. Tarifler nesilden nesile aktarılır, her ailenin salçası kendine özgüdür. Kimi kekik ekler, kimi sadece tuzla yetinir. Ancak ortak olan tek şey, imeceyle yapılmasıdır. Komşular birbirine yardım eder, herkesin salçası aynı günlerde yapılır. Bu dayanışma ruhu, hem zamanın hem emeğin paylaşılması anlamına gelir.
Turşular Kavanozlara, Anılar Belleklere
Salçanın ardından sıra turşulara gelir. Biber, salatalık, lahana, havuç ve daha pek çok sebze, tek tek ayıklanır, temizlenir ve özenle kavanozlara yerleştirilir. Baharatlar, sarımsaklar, sirke ve tuzla harmanlanan bu karışımlar, kışın sofralarda afiyetle yenmek üzere serin ve karanlık depolara kaldırılır.
Turşu da tıpkı salça gibi, hem lezzet hem sağlık deposudur. Doğal yollarla fermente edilen turşular, bağışıklık sistemini güçlendirir, sindirimi kolaylaştırır ve probiyotik etkisiyle bağırsak sağlığını destekler. Bilecikli kadınlar, bu bilgileri eskiden beri bilir ve her turşu kavanozuna hem bilgeliğini hem sevgisini katar.
Sağlık ve Dayanışmanın Sofraya Yansıması
Salça da turşu da sadece birer gıda değildir; aynı zamanda sağlıklı yaşamın yapı taşlarıdır. Ev yapımı salça, katkı maddesi içermez; C vitamini, likopen ve antioksidan yönünden zengindir. Kalp sağlığını korumaya yardımcı olur, bağışıklık sistemini destekler. Özellikle kış aylarında yemeklere lezzet katarak sofraları zenginleştirir.
Turşular ise doğal fermantasyon yoluyla hazırlandığında probiyotik bakteriler açısından oldukça değerlidir. Sindirim sistemini düzenler, vücudun bağışıklık direncini artırır ve doğal antibiyotik etkisiyle hastalıklara karşı koruma sağlar.
Kültürün Taşıyıcısı: İmece Ruhu
Bilecik’te bu geleneksel hazırlıkların arkasında yalnızca pratik nedenler değil, derin bir kültürel birikim de yatar. Salça ve turşu yapmak, kadınların bir araya geldiği, sohbet ettiği, bilgilerini paylaştığı, hatta genç kuşaklara hayat dersi verdiği anlara dönüşür. Bu birliktelikler, toplumsal bağları güçlendirir. İmece kültürü, Anadolu’nun birçok yerinde olduğu gibi Bilecik’te de hâlâ canlı bir gelenektir.
Bu süreçler, geçmişle bağ kurmanın, doğayla uyum içinde yaşamanın ve dayanışmanın en somut örneklerinden biridir. Yazın son demlerinde başlayan bu telaş, yalnızca bir hazırlık değil, aynı zamanda Bilecik’in kültürel hafızasının bir yeniden üretimidir.
Bilecik’te yaz sonu, yalnızca bir mevsimin sonu değil; aynı zamanda bir geleneğin başlangıcıdır. Bahçelerde kaynayan salçalar, kavanozlara giren turşular, geçmişin bilgeliğini bugünün sofralarına taşır. İmeceyle yapılan bu hazırlıklar, hem sağlık hem kültür açısından büyük bir değere sahiptir. Bu gelenekler yaşadıkça, Bilecik’in mutfaklarında yalnızca yemek değil, dayanışma, sevgi ve geçmişin sesi de pişmeye devam edecektir.