İnşaat Müteahhitleri Sanayiciler ve İş İnsanları Federasyonu'nun (İMSİFED) organizasyonu ile Bursa ve Bilecik'te faaliyet gösteren inşaatçılar kahvaltıda buluştu.
Kent Ormanında gerçekleşen organizasyona İMSİFED Yönetim Kurulu Başkanı Şeref Demir, Belediye Başkanı Melek Mızrak Subaşı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürü Engin Öztürk, OEDAŞ İl Müdürü Hacı Kadir Aykut, İŞKUR İl Müdürü Üzeyir Yıldırım, İMSİFED Bilecik Temsilcisi Mehmet Yağız ve iş insanları katıldı.
Programın açılış konuşmasını yapan Bilecik Müteahhitler Derneği Başkanı İş İnsanı Mehmet Yağız, inşaat sektörünün günümüzde çok sıkıntılı bir hal aldığını vurgulayarak, ''Kolay paraya ulaşmanın yaygınlaştığı bir dönemde yatırım yapmak gerçekten meşakkatli ve sıkıntılı bir durum. Ama bizim varsa yoksa üretim yapmamız lazım. Üretime ihtiyacımız var. Üretim olmazsa, para sanayiye, üretime dönmezse eninde sonunda hüsran olur. Biz de bu gayretle çalışıyoruz. Arkadaşlarımız var gücüyle varını yoğunu döküp bu memlekete yatırım olsun, istihdam olsun diye mücadele ediyorlar. Faiz ve enflasyonun yüksek olduğu dönemde zor bir dönem yaşıyoruz.İnşallah bu günlerin de geçeceğine inanıyoruz.'' dedi.
Daha sonra söz alan İMSİFED Yönetim Kurulu Başkanı Şeref Demir, bu toplantının aynı zamanda derneklerinin tanıtım amacı da taşıdığını belirterek, ''Bizim sektör, günümüzde şu anda sıkıntılı bir hal aldı. Nasıl? İşte kolay paraya ulaşmanın olduğu bir dönemde yatırım yapmak gerçekten meşakkatli ve sıkıntılı bir durum. Ama bizim varsa yoksa üretim yapmamız lazım. Üretime ihtiyacımız var. Eğer bir ülkede üretim olmazsa, para sanayiye, üretime dönmezse, eninde sonunda hüsran olur. Biz de bu gayretle arkadaşlarımızla birlikte var gücümüzle, varımızı yoğumuzu ortaya koyarak bu memlekete yatırım olsun, istihdam olsun diye bütün varlığımızla mücadele ediyoruz. Faiz ve enflasyonun olduğu bu dönemde zor bir süreç yaşıyoruz. ” ifadelerini kullandı.
Bilecik, Karacabey, İnegöl, Yenişehir ve Bursa olmak üzere bir federasyon çatısı altında toplandıklarını anlatan Demir, amaçlarının sektörü daha güçlü şekilde temsil etmek olduğunun altını çizerek şöyle devam etti:
''Sektörümüzün en büyük sorunlarından biri de arsa. Arsa politikasının baştan sona yanlış olduğu kanaatindeyiz. İmara açıldığı andan yapılaşma aşamasına kadar olan tüm süreçler politikasız. Arsa politikasının sil baştan ele alınıp değiştirilmesi gerekiyor. Bir örnek vermek istiyorum: Köyde Ahmet amcanın sulak, Mehmet amcanın kıraç bir arazisi varsa; kuvvetle muhtemel kıraç arazi imara açılıyor ve bir gecede iki bin katına çıkmış oluyor. Bu da büyük bir psikolojik çöküntü yaratıyor. İnsanlar hak etmeden zenginleşiyor. Dededen kalan otuz dönüm bir yer imara açıldığında, bir müteahhite verip kiradan geçinilebiliyor. Bu ciddi bir sıkıntı. Türkiye’de arsa, bir yatırım aracı haline gelmiş durumda. Barınmanın çözümünde büyük bir engel bu. Çünkü konut maliyetlerinin neredeyse yarısı arsa bedeli.
6,7 MİLYON RİSKLİ YAPI VAR
Dünyanın büyük metropolleri dışında böyle bir durum yok. Maalesef bu yatırım aracı, dolaylı yollarla yasayla teşvik ediliyor. Örneğin, bir arsayı alıp beş yıl bekletirseniz vergi muafiyetiniz oluyor. Avrupa'da böyle bir şey yok. Sordum, mantıklı bir cevap da alamadım.
Ülke genelinde 6,7 milyon riskli yapı var. Deprem riski ortadayken, bu kadar riskli yapı varken, bu sektöre her zamankinden daha fazla ihtiyaç var. İnşaat sektörü dip yaptığında adli vakalarda ciddi artışlar görülüyor. Bu da sektörün toplumsal önemi hakkında fikir veriyor. Kamu tek başına bu süreci yönetemez. 25 yılda yapılan kentsel dönüşüm sadece 2.5 milyon yapıyı kapsıyor. Kalanı için sektörün diri olması, desteklenmesi gerekiyor. Bu dayanışma ile sektörümüzü daha güçlü ve itibarlı bir noktaya taşıyabiliriz.”
Müteahhitlerimiz ciddi anlamda bir lokomotif görevi görüyor. Evet, birçok eksiğimiz var; ancak bir o kadar da ciddi çabamız ve emeğimiz mevcut. Kendi ilim adına konuşmam gerekirse, hâlâ geriden geldiğimiz, ciddi mesai harcadığımız, imar planlarının yok sayıldığı, defalarca sil baştan başlamak zorunda kaldığımız bir süreçten geçiyoruz. Ve bu, aslında en önemli meselelerimizden biri. Ne yazık ki bu durum, müteahhitlerimizi derinden etkiliyor, zorluyor.”
SUBAŞI'DAN ORTAK AKIL TEKLİFİ
Programda söz alan Bilecik Belediye Başkanı Melek Mızrak Subaşı, sözlerine “Ben de yüksek mimar olarak, mimarlık ofisim varken her zaman şunu söylerdim: ‘Müteahhitler bizim işverenimizdir.’ Bir belediye bir alanı imara açtığında, ilk olarak oraya müteahhit yatırım yapar. Ardından mimarlar, mühendisler, yapı denetimciler ve diğer alanlardaki paydaşlar iş sahibi olurlar. Bu zincir, ekonominin ve şehirleşmenin temelini oluşturur.''ifadeleriyle başlayarak, ''Biraz önce başkanımızın da belirttiği gibi, bu sektörde çalışan emekçilerin başka alanlarda istihdam edilmesi oldukça zordur. Özellikle boyacılar, sıvacılar, beden işçileri gibi alanlarda çalışanların uzmanlığı bu sektörle sınırlı. Yurt dışına gittiğimizde de bu durumun kıyaslamasını yapıyor, neden biz hâlâ bu noktada geri kalıyoruz diye düşünüyoruz. Sabah programa katılamadığım için özür diliyorum. Belediyemizde sabah Gülümbe Köyü’nde yaşanan bir su problemine müdahale ediyorduk. Orada, ne yazık ki ‘arada kalmış’ bir durum söz konusu. Ne özel idare ne de belediye tam olarak sahiplenebiliyor. Çünkü imarı belediye veriyor ama köy statüsünde kaldığı için il olarak sorumluluk da alamıyor, yatırım yapılamıyor. Bu gibi birçok sorunla karşı karşıyayız.'' dedi.
BU SES HER YERDE YÜKSELMELİ
Kentte ortak akıl vurgusu ile hareket etmeyi öneren Subaşı, şöyle devam etti:
''Sizler bir yerde inşaat yapıyorsunuz, biz ardından oraya elektrik götürmeye çalışıyoruz. Kazı tekrar açılıyor. Su götürmeye çalışıyoruz, kanalizasyon eksikliği ortaya çıkıyor. ‘Bunu müteahhit yapsın’ deniyor. Oysa yurt dışında süreç tam tersi işler: Önce tüm altyapı kurumları koordineli bir şekilde çalışır, ardından yapılaşma başlar. Böylece vatandaş yeni bir eve taşındığında, toz toprak içinde yaşamak zorunda kalmaz. Bizdeyse hâlâ yapılar inşa edildikten sonra altyapı gitmek zorunda kalıyor. Bu da projelerin tamamlanmasını ve şehirleşmeyi ciddi şekilde sekteye uğratıyor.
Bu noktada aslında durup düşünmemiz gerekiyor. Ortak akıl gerçekten çok kıymetli. Bugün burada kurum müdürlerimizi de görüyorum. Biraz önce Çevre Şehircilik İl Müdürümüz buradaydı, OEDAŞ temsilcisi de öyle. Dilerdim ki onlar da bu konuşmaları duyabilseydi. Çünkü bu ses yalnızca Bilecik’ten değil, Türkiye’nin dört bir yanından yükselmeli. Sadece inşaat mühendislerinin ya da Bilecikli iş insanlarının değil, Türkiye’nin ortak sesi olmalı bu. Bu farkındalık, yalnızca konuşmalarda kalmamalı. Kalıcı çözümler, kalıcı yatırımlar ve gerektiğinde kalıcı yaptırımlar olmalı. Ancak bu şekilde ilerleyebiliriz. Sizin sektörünüz bu işin çok önemli bir parçası. Belediyeler alan açar, müteahhit ilk girer, ardından orada dükkanlar açılır, yeni iş yerleri doğar, güzel evler inşa edilir ve birçok kişiye istihdam sağlanır.
ÇOCUKLARIMIZA DEVREDECCEĞİZ
Bu zincir çok kıymetli. Bu zincirin diğer halkası olan mimar meslektaşlarımı da gönülden kutluyorum. Umuyorum ki bu paydaşlık, ilerleyen süreçte daha yüksek sesle, daha üst platformlarda dile getirilir ve tüm Türkiye için kalıcı çözümler üretilir. Çünkü bugün biz müteahhitlik yapıyoruz ama yarın bu mesleği çocuklarımıza devredeceğiz. Tıpkı hepimiz gibi. O yüzden bu süreci kolaylaştıracak adımlar atmak zorundayız.
Daha yüksek sesle, daha üst platformlarda bu sorunları konuşabilelim ve Türkiye adına kalıcı çözümler üretebilelim istiyoruz. Çünkü biz bugün burada müteahhitlik yapıyoruz; ama yirmi yıl sonra bu işi, bu mesleği çocuklarımıza, yakınlarımıza devredeceğiz. Hepimizde olduğu gibi... Bu nedenle, bu süreci kolaylaştıracak bazı unsurların mutlaka sistemde yer alması gerekiyor.
Bazen karşımıza şu durumlar çıkıyor: Yıllar önce birileri bir yapıya imza atmış, ruhsatlandırmış; ama bugün o yapının bir duvarı, bir detay üzerinde tartışılıyor. Aslında statik olarak yapıyı etkilemeyen bir durum olsa da, yönetmelikler gereği ciddi engellerle karşılaşıyoruz. Elbette hepimizin ortak isteği projeye tam uyum, yüksek kalite ve mükemmeliyetçilik. Ancak bu noktada belediyelerin denetim süreçlerinde, inşaat mühendislerine, mimarlara güvenen; yönetmelikler içinde boğulmayan, çözüm odaklı bir sistemin oluşturulması gerekiyor.
Haklı olarak müteahhitler bize geliyor, ‘Başkanım, ne olur buraya da takılmayın’ diyor. Biz de ilgili arkadaşlara yönlendiriyoruz. Ama onlar da diyor ki: ‘Başkanım, ben çok sıkı denetleniyorum. Bu detaya imza atamam, çünkü imza attığımda yaptırımlar çok ağır olur, bunun altından kalkamam.’ Gerçekten de yasalar bu noktada ciddi bir sorumluluk yüklüyor.” Burada bulunan müteahhit arkadaşlarımızın hemen hemen hepsini tanıyorum. İşinde isim yapmış, önemli projelere imza atmış insanlarla bir arada olmaktan onur duyuyorum. Ancak bir yandan da üzülüyorum. Çünkü Bilecik, yapısı itibarıyla inşaat açısından oldukça zor bir şehir. Gerek zemin koşulları, gerekse hafriyat ve maliyetler açısından ciddi yükler barındırıyor.
Ayrıca büyük imar alanlarının kısıtlı olması nedeniyle müteahhitlerimiz projelerini hayata geçirmekte zorlanıyor. Bu da konut fiyatlarına doğrudan yansıyor. Tüm bunlara bir de ülke ekonomisi, enflasyon, yüksek faiz oranları ve vatandaşın krediye ulaşamaması gibi sorunlar eklenince, durum bir zincirleme etki hâline geliyor.''