BATI CEPHESİNDE BİR DEĞİŞİKLİK YOK !!!

Size altın tepsi ile sunulan belediyeyi 20-30 yıl kazanamamayı garantilediniz

Değerli okurlarım, dert yandığımız Bilecik'li yöneticilerimizin, Bilecik'in tanıtımı için hiçbir faaliyet ve çalışmada bulunmadığından, sürekli yakınıp serzenişte bulunuyorduk ya artık gözümüz aydın olsun bu derin yaramıza ahlâklı, edepli, dürüst, güvenilir, çalışkan, vatanperver, Bilecik ve memleket sevdalısı 7/24 tüm zamanını Bilecik'e vakfeden, ALLAH'tan korkan, kuldan utanan bir yöneticimiz tüm bu çalışmalarının karşılığında AVM inşaatı yapan müteahhitten lafı bile edilemeyecek bir miktarda seri numaraları alınmış 200 bin dolar nakit, 130 bin dolar senet ile Bilecik belediyesinde ki makam odasında suç üstü yapılarak yakalanmış. Çok değerli yöneticimiz yine zahmetleri karşılığında bir başka kişiden bina ruhsatı için 400 bin TL talep etmiş. Ne var ki bunda? Kişizade alnının teri olan, emeğinin karşılığını almış. Aşkolsun 5-6 yerden yüksek miktarda maaş alanlara sesiniz çıkmıyor da, şahsın aldığı oda zahmetlerine, üstün gayret ve emeklerine karşılık, ücret-i vekaletine ( sakalına mı? ) göz diktiniz?

Siz boş verin bunları. Bizim aklımız ermez böyle ince, derin işlere. Reklamın iyisi kötüsü mu olur? Bakın tüm Türkiye bizi tanıyor artık. Ötesini karıştırmayın.

Sevgili dostlar, işte biz hep kötüleri yarıştırmaktan, bizdense nûr-û pak ne yaparsa yapsın, tertemizdir. Karşı mahalleden ise aldığı nefesi bile çok görüp yerin dibine sokmaya çalışırken yitirdik en yüce erdem ve değerlerimizi, birlik ve beraberliğimizi, insanlığımızı. Sevgi zorlukları aşmak içindir. Hataları, suçları örtmek için değildir. Doğru birdir, tekdir. Kişi ve görüşlere göre değişmez. Tıpkı yanlış gibi. Doğruya doğru deyip, yanında yer almadıkça, yanlışa yanlış deyip karşısında durmadıkça bir arpa boyu ilerlememiz mümkün değildir.

Gelin yanlışları, kötüleri bir başka yanlış ve kötüyle kıyaslamayı bırakalım. İyiyi, güzeli, doğruyu, araştırıp, bulup onu hayata geçirelim. Gelin hep birlikte gerçeğin, doğrunun, adaletin, ahlakın, iyinin, güzelin yanında olalım. Kimin söylediğinin yada yaptığının önemi yok. Kötünün, yanlışın, zulmün karşısında duralım. Kimden geldiği, kimin yaptığı önemli değil. Bunları yapabilmek içinde sorunun kaynağını bulmalı, doğru teşhisi koymalı ve ona göre tedavi yöntemleri geliştirmeliyiz.

Bir kere evrensel hukuk kuralı olan " SUÇ ŞAHSİDİR !!! " ilkesini aklımızdan çıkarmayacağız. Tıpkı veda hutbesinde yüce Peygamberimiz Hz Muhammed ( SAV ) buyurduğu " Babanın suçu oğula, oğulun suçu babaya yüklenemez !!! "

Bu noktada halkımız yönetici seçerken, seçilen yönetici atadığı bürokrat ve çalışanları seçerken Fatih Sultan Mehmet'in söylediği " VEBAL nedir bilir misiniz? Hak etmeyenlere makam, mevki, yetki vermektir !!! " sözünü akıllardan çıkarmamalıdır. Çünkü layık olmadan makam sahibi olanlar, astlarını ısırıp, üstlerine kuyruk sallarlar diye boşuna dememiş İmam-ı Gazali.

Bu nahoş olayda bu durumun vücut bulmuş hâlidir. Sadece rüşvet, irtikap v.d. suçları işleyenler mi suçlu? Yoksa onlara bu yetkileri veren, denetlemeyen, kontrol etmeyen ve bu tür olaylara çanak tutanların da mı sorumluluğu var? Bu kadar yetkiyi verirken neden araştırmazsınız? Huyunu, suyunu, ahlakını, bilgi-birikimini, kültürünü, liyakat sahibi, ehil kişi mi diye? Neticede bu şahıslar tombaladan çıkmadı yada gökten zembille inmediler. Sürekli birilerini kötüleyip, suçlamak daha kolay değil mi? Her ağzınızı açtığınızda, zehir zemberek açıklamalar ile karşı tarafı kötüleyip suçluyorsunuz. Ama eleştirdiğiniz her konuyu, yetki size geçince, onlardan daha çok yapıyorsunuz. Bunu da büyük bir pişkinlikle utanmadan hak, hukuk, adalet kelimeleriyle süsleyerek kendinizi temize çıkarıyorsunuz. Ne kadar ikircikli, iki yüzlü, riyakar bir davranış. Yadsınamaz bir gerçek belediye seçimlerini siz kazanmadınız, karşı taraf kaybetti. Tavan yapan egoları, kibirleri, seçmeni elde ve cepte görmeleri sonucunda altın tepsiyle size sunulan belediyeyi yapmış olduğunuz üstün hizmetler, maharetli yönetiminiz sayesinde en az 20/30 yıl kazanamamayı garantilediniz. Tebrikler.

Aynı hatayı 1991 yılında yapılan genel seçimde kurulan koalisyon hükümetinin bir kanadı yapmıştı. Aslen Malatya Arguvan'lı olan Adalet bakanının yönettiği bakanlıkta işe girebilmek için birinci şart Arguvan A..visi olmak, ikinci şart A..vi olmaktı. Çalışma ve sosyal güvenlik bakanının kıymetli eşleri bakanın makam aracını özel işleri için kullandığı gittiği İstanbul yolunda trafik kazası geçirince ortaya çıkmıştı. Aynı bakan yapılan işe giriş sınavını iptal ettirerek diğer siyasi partili kişileri işe mi alayım derken kameralara yakalanmıştı.

En büyük bomba ise 1989 yılında kazanılan İstanbul büyükşehir belediyesi'nde patlamıştı. İSKİ genel müdürü olan bir şahıs ağzını sıkı tutması karşılığında karısına yaklaşık bir milyon dolar tazminat verip boşanarak bir başkasıyla evlenmeye kalkınca karısı susmamış adli makamlara baş vurarak suç duyurusunda bulunmuştu. Kurduğu paravan şirketler ile İSKİ'nin açtığı klor alımı ihalesine girerek değerinin kat be kat fazlası fahiş fiyatla İSKİ'ye klor satmıştı. Yani somut olarak ortada alınmış bir ürün var ama yüksek fiyattan alınmıştı. Bu skandaldan dolayı 2019 yerel seçimlerine kadar bu fraksiyon halkın teveccühüne mazhar olmamış, seçilerek iş başına getirilmemişti.

Maalesef  İSKİ yolsuzluğu aslına bakarsanız bugün yapılanların yanında devede kulak kalıyor. Siyasetçilerin rutini ve olağan bir işleyiş şeklinde kabul gören bir duruma gelmiştir.

30 yıl sonra 2019 yılında yapılan yerel seçimler için şapkadan tavşan çıkarır gibi, tombala çeker gibi bir aday çıkardılar. Bu aday için bütün temayülleri, hak, hukuk, adaleti çiğneyip, ayaklar altına aldılar. Vefanın olmadığını, adam satmanın, harcamanın ne kadar kolay olduğunu gözler önüne serdiler. Yapmış oldukları hainlik, kalleşlik ile nankörlüğün kitabını yazarak vefasızlıkta nirvanaya ulaştılar. Yıllarını, ömrünü, vaktini, naktini, hayallerini, ümitlerini, inandığı yola vakfetmiş, vefakâr, cefakar, çilekeş emekçileri bir çırpıda silip yok ettiler. Teşkilat kurmakta zorlandıkları ilçelerde on yıllarca her türlü zorluğa göğüs gererek hizmet edenleri, 152 oyu 1950 oya çıkaran çalışmaları " Oralar karşıt düşüncenin ağır bastığı yerler. Bunu söylemek ne kadar doğru ama iki cihan bir araya gelse oralarda seçim kazanamayız" diyerek görmezden geldiler. Yola birlikte çıktıklarını, yolda buldukları ile değiştiler. Oysa değişmez kural yolda bulduğun zamanı gelince yolu da seni de satar kuralı işlevini kaybetmeyecekti.

Paraşütle inen aday ise, Bilecik'i küçük Eskişehir yapacağım. Bilecik'in ... hocası olacağım diyordu. Peki karşıt görüşten olan dönemin baş vekili " küçük Amerika olacağız " dedi diye neden veryansın ediyorsunuz? Bu iki söylem arasında ne fark var? Unuttuğunuz konu " Taklitler asıllarını yaşatır. " Ben akademisyenim diyerek kasım kasım kasılarak dolaşan aday hangi akademik başarıya imza atmış? Hangi makalesi nerede yayınlanmış? Hangi üstün fikir ve hizmetiyle litaratüre girmiş? Yoksa ailesinin mal varlığı ve çevresi sayesinde her şeyi hazır bir şekilde kucağında mı bulmuş? İşte bu parlak kariyerli, üstün başarılı, Bilecik'in aydınlık yüzü olacağı iddiasındaki akademisyen adayın ilkokul ve orta öğretim mezunu kişilerle kurduğu ekip Bilecik'e çağ atlattırmaya devam ediyor. Maestro gibi ekibini yönettiği için Bilecik'te ve görevinin başında durmayı gerekli görmüyor. Hafta 7 gün, Maestro 3-4 gün Bilecik dışında. Tabiki de arada gelip geçerken uğruyor. Onu da şehrin merkezinde yüksek bir binanın terasında ki mekanda Bilecik'i seyrediyor. Böylece Bilecik'in dertleriyle demlenirken nerede bir sıkıntı, sorun varsa  tespit ederek çözüm üretiyor. Zaten üstün nitelik, yetenek ve kapasitedeki ekibi her konuya vakıf, görev ve sorumluluk bilinciyle 7/24 görevlerinin başında. Bu arada da karşı görüşü eş, dost, akraba, yandaşa öncelik ve ayrıcalık tanıdığını, diğer vatandaşları yok saydığını, yıllardır açık olup faaliyet gösteren iş yerlerini tekrar tekrar açarak algı yönetimi yaptıklarından dem vuruyorlar. Peki yıllardır açık olan kreşi bir genel başkana yeniden siz açtırınca ve oranın başına Bilecik'te insan kalmamış gibi İstanbul'dan yönetici getirdiğinizde siz ne yapmış oluyorsunuz? Bilecik Belediyesi'nde, özellikle bir köye tanınan öncelik ve ayrıcalık neyin nesi? Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Ele verir talkını kendi yutar salkımı olayı mı?

Bu muhteşem ekip göreve geldiğinden bu yana gereksiz polimiklerden ( Belediye binasında ki minyatürler, Osmanlı arması, Kayı damgası vb. ) başka ne gibi bir hizmeti olmuştur? Bilecik'in hangi sorununa kalıcı bir çözüm üretmiştir? Bulunduğu topluma ve değerlerine bu kadar yabancı nasıl olunur? Kendini elit, seçkin görüp narsizm, ego ve kibrin tavan yaptığı kişiler nasıl hizmet üretebilir? Nasıl birlik, beraberlik, ekip ruhu oluşturabilir? Bunun en güzel kanıtı seçim kazanıldıktan sonra 88 gün toplanmayan il teşkilatı, il başkanı ve vekili takmayan belediye başkanı, il ve belediye meclis üyelerinin kafalarına göre takılmaları değil midir? Vekil bile Bilecik'ten umudunu kesmiş, kurtuluşu dört elle Bozüyük belediyesine sarılmakta bulmuş. İşte Bilecik böyle bir cenderenin içine düşmüş durumda. Bu durumdan acilen kurtulmanın yegane yolu bir an önce, herkesin görev ve sorumluluk bilinciyle gereğini yapmasından geçiyor. İyi, güzel bir şey olduğunda sahiplenenlerin, kötü bir şey olduğu zamanda sorumluluğu üstlenerek gereğini yapmaları gerekiyor. Karşı düşünceyi, Çiftlikbank ve Thodex olaylarında faillerin bir bakanla fotoğraflarının çıkmasından dolayı " Bir kişi tek başına bunları yapamaz. Arkalarında destek aldıkları birileri var muhakkak. " diyerek bakanı istifaya davet ettikleri gibi Bilecik Belediyesi'ndeki rüşvet olayını " Bir kişi bu işi tek başına yapamaz. " diyerek soruşturma başlatmalıdır. O kişiyi makama getiren başkan,derhal İSTİFA etmelidir. Eğer bunlarda bu yürek yoksa mensubu bulundukları genel merkez derhal bunları görevlerinden almalı ve partilerinden ihraç etmelidir. Aksi takdirde bir 20/30 yıl daha seçimlerde hezimete mahkum olursunuz. Sürekli karşı tarafı hırsızlıkla itham edip " Bize solcu, komünist derler ama asla HIRSIZ diyemezler! " diyordunuz. Ama bu argümanınızı kendi ellerinizle karşı tarafa teslim ettiniz. Çünkü ekibiniz seri numaraları alınmış 200 bin dolar ve 130 bin dolarlık senedi rüşvet alırken suçüstü yakalandı.

Bu suçun cezası 5 yıldan fazla olduğu için tutuklu olarak ağır cezada yargılanmak üzere cezaevine gönderildi. Suçu sabit görülürse 12 yıl ceza kesilirse ve daha önce suç işlememişse 8 yıl ceza alabilir. Bunun beş buçuk yılı yatar ceza olabilir. Bunun 3 yılını içeride 2 yılını dışarıda çekebilir. En çok bir yıl sonra açık cezaevinde cezasını çekebilir. Ama 12 yıl cezayı tek başıma çekmem. Ben yandım, beraber yanalım diye işin içindekileri açıklarsa yandı gülüm keten helva.

Hüküm kesinleştiği takdirde artık sizler adalet, kanun, yasa ve toplum vicdanında " TESCİLLİ HIRSIZ " olacaksınız.

Yüce Peygamberimiz Hz Muhammed (SAV)

" Devlet malından bir hırka bile aşıran, savaşta ölse bile ŞEHİT olmaz!!! " diyerek bu suçu işleyenlerin cenaze namazını kılmamıştır.

Bu kara lekeyi siz temizlemezseniz seçmen kitleniz sizi sandığa gömerek temizleyecektir. Yoksa onlarda HIRSIZSA bizim HIRSIZIMIZ deyip genel başkanınızın dediği gibi TIPIŞ TIPIŞ gidip seve seve mi oy kullanacaklar önümüzdeki seçimlerde göreceğiz?

Eğer objektif olarak düşünürsek toplum olarak bizler ahlaklı, iyi, güvenilir, dürüst, samimi, çalışkan, liyakat sahibi, ehil kişiler arıyor, istiyor gibi gözüksekte aslında işimizi gören, işimize yarayan, yerel ve genel yöneticilerimiz aslında bizim aynadaki aksimiz. Onlar uzaydan gelmedi, gökten zembille inmedi, bizim içimizden çıktı. Biz ne isek onlarda aynı aslında. Önce güzel bir öz eleştiri yaparak bizler kendimizi düzeltmeli, çeki düzen vermeliyiz ki söz söylemeye hakkımız olsun öyle değil mi?

Velhasıl kelam görüldüğü gibi 30 yıl önce, 30 yıl sonra BATI CEPHESİNDE BİR DEĞİŞİKLİK YOK!!!

İbrahim Torun