Sana Ne…

Hemen her gün önlerinden geçiyoruz.

Kimi, seyyar arabalar camekânları içinde.

Kimi zamanda büfe, bakkal önlerinde dolapların içinde görüyoruz.

Hemen her gün okullarda (Önleri veya Kantinleri), resmi daireler, hastane kantini veya ulaşabildiğimiz her yerden alıp yiyoruz.

Ucuz çünkü ve pratik.

Neyi mi anlatıyorum. Elbette Simit diye adlandırdığımız adına maniler ve sözler dizili ulusal yiyeceğimizi.

İmalat nasıl yapılır bilmem, denetimi yapılır mı? Yapılıyordur.

Ancak dağıtım ayağında gözlemlediğim sıkıntıyı paylaşmak isterim.

Görev veya görevliyi şikayet anlamında demiyorum ama sizlerden sıkıntı olarak adlandırdığım bu gözlemimi farklı zamanlarda Belediyemiz Zabıta görevlilerince sözlü olarak paylaştım.

İmalatı yapılmış satışa sunulan simitler genellikle karton kutular içinde satış yerlerine ulaşıyor.

Seyyar satıcıya da, okul kantinlerine de, resmi daireler çay ocaklarına da.


Eeee ne var bunda?

Bunda bir şey yok sıkıntı dağıtımın gerçekleştiği karton kutularda.

Bu kutular genellikle Marketlerden, Tavukçu veya Kasaplardan alınan ve içinde Tavuk taşınan kutular.

İçlerinde tavuk derisi, kanı, yağı kısaca her türlü organik, inorganik bulaşığı olan kutular.

Tavuk kutularında taşınan simit susamlı, derili, kanlı ve harbiden tavuklu bir şekilde benimde sizinde,  okuldaki çocuklarımızın, öğretmenlerimizin kurumlardaki memur, işçi çalışanların, sağlık müdürünün, belediye başkanının ve hatta valimizin bile önüne tavuklu susam olarak servis ediliyor.

Böyle olunca aklıma, paramızla hastalık satın alıyoruz sorusu geliyor.

Bunu anlattım, paylaştım. Kime?

Dedim ya Belediyemiz Zabıtaları ile ve ayrı zamanlarda farklı zabıtalara.

“Arkadaşlar lütfen kontrol edin sizde gözlemleyin ve dahi kasap, tavukçu, marketçi arkadaşlara da sorabilirsiniz onlarda bu kutuların simit dağıtımı için alındığını söyleyeceklerdir” dedim.


Ne oldu? Hiç… Koca bir hiç.

Simitler hâlen aynı şekilde dağıtılıyor.

Sadece kutular çeşitlendi artık farklı kutularda da simit dağıtımı yapılıyor.

Öyleyse muhatabı yanlış seçmişim diye düşünerek muhatap kim? diye merak ettiğimden bu yazıyı yazayım dedim.

Elbet birileri ses verecektir.

Esnaf veya Ticaret Odalarımı?

Sağlık Müdürlüğümü?

Belediye Başkanlığımı?

Hepsinin üstünde Valilik mi?

Cevapçı çıkar elbet.

Kimse yanlış anlamasın ne simit satanla derdim var ve yapanla.

Ama yiyecek dağıtımı gerçekten risk taşıyorsa. Gerçekten bulaşıklığa dayalı hastalık riskimiz varsa bunun birde kontrolcüsü olmalıdır.

Standart ve sağlığa uygunluk taşıma koşulları sağlanmalıdır.

Şimdi diyeceksiniz ki:

“Sana Ne.”

Okullardaki çocukları geçtim.

Vatandaşı geçtim.

Memuru, işçiyi, esnafı geçtim.

Hem de bir abim harbiden “sana ne” dediği halde.

Haydi, bana bir şey olsa da dert değil diyelim de.

Allah muhafaza;

Ya Sağlık Müdürüm.

Ya Sayın Belediye Başkanım.

Sayın Valim.

Bu;

Tavuklu, Cipsli, Ketçaplı bulaşık simitten alır ve yerse üstüne de hastalık kaparsa nice olur

Şehr-i Bilecik’in hali…

Haydi şimdi “Sana Ne” diyin gari…

Hoşça ve Dostça Kalınız. Saygılarımla…