Bugün 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü. Aynı dünyayı paylaştığımız, etinden sütünden, yününden,  tüyünden, kısacası her şeyinden faydalandığımız hayvanların günü. 1-7 Ekim tarihleri arasında bulunan Hayvanları Koruma Haftası, klasikleştiği şekliyle çeşitli faaliyetlerle kutlanacak. Okullarda çocuklara hayvan sevgisi anlatılacak. Belki konuyla ilgili birkaç küçük program gerçekleşecek. Geçen hafta Gölpark’ta gerçekleşen hayvan katliamıysa çoktan unutuldu bile. Bilecik Hayvanları Koruma Derneğinin kurucusu ve bayraktarı Sühendan Senger’le gerçekleşen kıyımla ilgili röportaj yaptık…

Geçen hafta gazetemizde yer alan hayvan katliamıyla ilgili haberimizi okuduğunda çok üzüldüğünü belirten Sühendan Senger, haberi alır almaz Çevre İl Müdürlüğünü ve Belediyeyi aradığını söylüyor. Yetkililerle Gölpark’a gittiklerini ancak hiçbir hayvanın ölüsüne rastlayamadıklarını belirten Senger, olayın örtbas edilmesinden oldukça rahatsız olmuş.


“Göl çevresini taramamıza rağmen bir tane bile ölü hayvana rastlayamadık. Eğer bir tane hayvanı alıp otopsiye yollasaydık, neyle zehirlendiğini öğrenmiş olurduk. Geçen sene de aynı durum olmuştu. Bundan bir ay önce Gölpark’a gittiğimde köpeklerin çoğaldığını gördüm. Ama ormanın iç kısımlarına doğruydu hayvanlar. Hatta o zaman düşünmüştüm, bu hayvanların sayısı çoğaldı, yarın bir gün bunların başına bir iş gelir diye. Bu hayvanlara mahallelerde karıştınız, sokak aralarında karıştınız. Orası bir orman. Orada hayvanlar doğal rahat bir ortamda yaşıyorlardı. Şimdi oradaki hayvanlara da karışmaya başladılar.”

Hayvanları belediyeye şikayet ediyorlar

“Mahalleler, parklar, her şey insan için. Hayvanlara yaşam alanı kalmadı. Belediyeye göletteki hayvanların çokluğuyla ilgili şikayetler gittiği doğrudur. Bundan bizim de haberimiz var. Bundan 7-8 ay önce, hayvan sayısının çoğalmasıyla çevredeki işletmelerden yine şikayetler olmuştu. Bunun üzerine oradaki hayvanları Belediye yetkilileriyle birlikte alarak barınağa getirdik. Aslında ben hayvanların barınakta yaşamasına da karşıyım. Kafeste tutulmalarına karşıyım. Ama bu şekilde topluca öldürülmeleri yerine orada olmaları daha iyi. Kedi evi diye bir şey olabilir mi? Kedi özgür hayvandır. Kedi ağaca çıkar, toprakta koşar, çimende oynar… Hayvanlar mahallelerde olacak. Bu hayatın bir parçası onlar. Onlardan korkmaya gerek yok. Onlar kimseye zarar vermez. Onlar senin bakışından onu sevip sevmediğini anlar.”

Hayvanlar bilinçli olarak öldürülüyor

“Ben bunun bilinçli olarak yapıldığını düşünüyorum. Bilinçli olarak ormanın içine muhtelif yerlere zehirli et ya da benzeri bir şeyin yerleştirildiğini düşünüyorum. Hatta ölen hayvanlar içinde 2 tane de tilki var. Zehri yiyen hayvan hemen şişme yapmaz. Üzerinden zaman geçmiş olmalı ki şişme yapsın. Demek ki bu hayvanlar 10 gün kadar önce zehirlenmişler. Haber gazetede çıkınca da hemen ölüleri toplanmış. Birileri bu olayı örtbas etmeye çalıştı belli ki. Bu duruma karşı önlem almak çok zor. Çünkü insanların ne zaman nerde hayvan öldüreceklerini bilmiyorsun. Biz ölümler olduktan sonra bu haberleri okuyoruz. O da sizin sayenizde, yoksa kimsenin bunlardan haberi olmayacak. Hafta sonu Gölpark’a gittim. Oraya neden gidiyoruz? Dinlenmek için. Temiz hava almak için. Ama maşallah duman kokusundan geçilmiyor. Izgara et kokusundan geçilmiyor. E bu kokuyu dağdaki tilki de duysa gelir buraya. Gelince de ölür. Çünkü insanlar tuzaklar kuruyor onlara.”

5199 Sayılı Kanun değişmeli…

“İnsanların hayvanlarla ilgili konulara karşı duyarsız olmaları da çok çirkin, çok incitici, çok düşündürücü… İnsanlar hayvanları canlı olarak görmüyor. Allah’ın verdiği bir canı taşıyor diye görmüyor. Onu fuzuli görüyor ve önemsemiyor. Bu da neden kaynaklanıyor? 5199 sayılı hayvanları koruma kanunundan kaynaklanıyor. Çünkü kabahatler kanununda bulunuyor. Bir hayvanı öldürmenin cezası 2 bin lira olsaydı, hiç kimse ona cesaret edemezdi. Bu kanunun kabahatler kanunundan çıkıp ceza kanununa girmesi gerekiyor. Bu güne kadar ölenlerden bir tanesini tespit edebildik mi? Daha önce elimizde kamera görüntüleri oldu, iğneler bulduk, zehir bulduk, tespit edebildik mi, hayır! Çünkü bu işler el ayak çekildikten sonra yapılıyor. Geceleri yapılıyor, çok soğukta yapılıyor.”


Kürk ve kaz tüyü montlar kan kokuyor!

“Hayvanat bahçelerine ve sirklere de karşıyım. O fillere ve kaplanlara eğitim verebilmek için o hayvanları daha 2 aylıkken alıp şiddet göstererek eğitiyorlar. Doğayı katlediyoruz, hayvanları katlediyoruz. Yunuslar ölüyor. Samurlar kürkleri için çiftliklerde boğularak öldürülüyor. Kazlar tüyleri için çiftliklerde yetiştiriliyor ve canlı canlı yolunuyor. İnsanlar hayata sadece kendileri için değil, çevrelerinde yaşayanları düşünerek bakmalılar. Bana göre kadınların kürk giymesi yanlış. Tilkinin elbisesini giyiyorsun, üzerin kan kokuyor. Kaz tüyü mont giyenler, kan kokuyorsunuz. Giymeyin. Bir samur kürk için kaç samur öldürülüyor biliyor musunuz? 150 tane. Bu hayvanlara yazık değil mi? Bu hayvanların doğaya katkıları var. Bu düzende hepsi birbirine bağlı. Yaratan’dan daha mı iyi biliyorlar.  Yarattıklarıma merhamet edin ki ben de size merhamet edeyim diyor.”

Gülü seven dikenine katlanır

Huzurevinin olduğu yerde villalar var. Çamlığın içinde. Mesela orada ormanın içindeki yılanların villalara doğru hareketlendiği görülmüş.  Ve belediyeye bu konuda şikayet vardı, villaların önünde yılan var diye. E arkadaş, orası orman. Ormanın içinde yılan da yaşar böcek de, kurt da… İnsan dışında her şey yaşar. Sen ormanın içine kadar girip evini yapıyorsan, yılanı da göze almak zorundasın. Belediyeyi arayıp da, ‘burada yılan var gelin bunları tutun’ deme hakkına sahip değilsin. Madem böyle bir yaşam belirledin o zaman önlemlerini alacaksın. İnsanın insana saygısı kalmamış, hayvana niye bekliyoruz ki?

Petşoptan köpek almayın

Barınakların yapısı değişmeli. Bana göre bu barınaklarda, tellerle kapatılmış yerlerde; korunmaya muhtaç, doğum yapmış, hasta, çok yaşlı ya da çok agresif hayvanlar tutulmalı. Belediye ya da Valilik büyük bir alan çevirmeli. Çevresini de kapatmalı. Hayvanlar buraya koyulmalı. Bu alanda hayvanlar rahatça yaşayabilmeli. Aslında buna da karşıyım ama, sokakta böyle zehirlenip ölmektense, hiç olmazsa topluca bir yerde yaşarlar. Petşoplardan köpek alıyor insanlar. Genelde de ya sevgilisine hediye etmek için, ya çocuğuna doğum günü hediyesi olarak. Ama aradan 2 ay geçiyor ve sıkılıp sokaklara atıyorlar ya da ormanlara terk ediyorlar. Sokaklar cins köpeklerle doldu. Çünkü insanlar duyarsız. Hep söylüyoruz, petşoplardan hayvan almayın. Gelin barınaklardan sahiplenin. Hem bir evleri olsun, hem de rahat yaşasınlar.

Hayvan öldüren insan da öldürür!

 “İnsanlar hayvan severlere deli gözüyle bakıyor. Bana göre dünya bir tiyatro sahnesi. İnsanlar da o tiyatro sahnesinin oyuncuları. Allah herkese bir görev vermiş. Kimi acı çektiriyor, kimi yaşatıyor. Kimi güldürüyor, kimi öldürüyor. Ve görevi biten öbür tarafa gidiyor. Ben kendim için düşündüğümde, demek ki benim görevim, hayvanlara ‘az da olsa’ sahip çıkmakmış. Elimden geleni yapmaya çalışıyorum ama 2 kişiyle bu iş olmuyor. Ben ve benim gibi birkaç kişi uğraşıyor. Valilik ve Belediyenin çalışmaları var. Gerçekten bu konuya karşı çok duyarlılar. Belediyemiz hayvanların beslenmesi için beslenme odakları yerleştirdi şehrin farklı yerlerine. Ne kadar ilgi var? Yetkililer de bir şeyler yapmaya çalışıyorlar ama insanımız ilgisiz. Hayvan öldüren insan da öldürür bu kadar basit.”

 

Editör: TE Bilişim