Kıymet Aslan- 

Milli Eğitim Bakanlığı'nın yeni yönetmeliği ile birlikte Osmanlıca, liselerde seçmeli ders olarak seçilebiliyor. Yeni dönemde bu dersin alınabilmesi için öğrencilerin veya velilerin okul müdürlüklerine dilekçe vermeleri gerekmektedir.
  Sadece Seçmeli ders olarak Osmanlıca dersini görmek istediğinizi yazılı olarak bildirmek yeterli.  Bilecik'te de bu konuyla ilgili Hayrat Vakfı Bilecik temsilcisi Kadir Köse ile yaptığımız röportajla Osmanlıca kursunu ve biraz içine “tarihi değerlerimizi” de söyleşimize katarak “Osmanlıcayı” konuştuk.

Kadir Bey, bir milletin dilinin ve alfabesinin milleti millet yapan bir değer olduğunu ve sahip çıkılması gerektiğini “Dilini kaybeden milletler, hatırasını, hafızasını hem ferdi hem de milli kimliğini, açıkçası her şeyini kaybetmeye yüz tutmuştur” diyerek çok önemli bir noktaya temas etti. Dilerseniz kendisini tanıyarak başladığımız röportajımızı Kadir Bey'den dinleyelim..

-Sizi Tanıyabilir miyiz?

Kadir Köse, Ispartalıyım, Eğitim ve Öğrenimimi Adnan Menderes Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi'nde tamamladım. Şuanda  Bilecik'te de Hayrat Vakfı temsilcisiyim. Aynı zamanda Uluçınar Kültür ve Eğitim Derneğinde ilimiz öğrencilerine etüt programları organize etmekteyim.

Kıymet Aslan : -Osmanlıca Nasıl Bir dil? Zor mu - kolay mı?

Kadir Köse : Osmanlıca öğrenmek kolay bir iştir. Osmanlıca bizim öz Türkçemizin Latin harfleri yerine Kur'an harfleriyle yazılmış şeklidir. Fakat çevremizde  maalesef   makam mevki noktasında önde gelmiş insanların, eğitim ve kariyer noktasında  yer edinmiş kimselerin  Osmanlıcayı İngilizce gibi yabancı bir dil diye karıştırdıklarını görmekteyiz. Osmanlıca, Bir İngilizce, Fransızca, Almanca gibi bir dil değildir. Osmanlı bizim öz ve öz Türkçemizin Kur'an harfleriyle okunmasıdır. Kursiyerlerimiz  arasında 7 den 70 e halkımızın her kesiminden insanların olması Osmanlıcayı birkaç saatte okumaya başlaması Osmanlıcanın ne kadar kolay olduğunu göstermektedir

Osmanlıca bizim milletimize, ecdadımıza  özgü bir dildir. Arapça ve Farsçadan istifade etmiş ne Arapça olmuş, nede farsca olmuştur. Kendine özgü bir dil olarak varlığına devam etmiştir. Hem artık üniversite dersliklerine mahkûm olmaktan kurtulmuştur. MEB Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü ve Hayrat Vakfı arasında imzalanan protokol gereği tüm Türkiye'de bütün Halk Eğitim Merkezleri noktalarında halkla buluşmuştur.
BİZ OSMANLICAYI ÖĞRENMEKLE GEÇMİŞİMİZİ ÖĞRENMİŞ OLUYORUZ

            Biliyoruz ki geçmişini bilmeyen bir millet ileriye kendini hazırlayamaz. Bizim geçmişimiz noktasında 7 asır boyunca cihana hükmetmiş bir milletin, ecdadın torunlarıyız. Gerçekten ilim ve kültür noktasında çok zengin bir mirasa sahibiz. Biraz önce de ifade ettik, sadece dedelerimizden kalma 3-5 kitap veya mezar taşları olarak sınırlandırmak Osmanlıcaya bir çeşit zulümdür diyebiliriz. Varlığını asırlarca sürdüren bir devletin  dayandığı çok sağlam temellerin olduğu aşikardır. Biz Osmanlıcayı öğrenmekle bir nevi o sağlam temelleri öğrenmiş oluyoruz. Ecdadımızın bize miras bıraktığı o kültürü, ilim, irfan birikimini eşsiz benzersiz hazineden öğrenerek istifade ediyoruz.  Özellikle kültür, ilim noktasında birikim var ki onu devam ettiriyoruz. Ama bu birikimden, hazineden istifade edebilmeyi Osmanlıcayı öğrenmekle elde etmiş olabiliriz. Osmanlıca eşsiz, benzersiz bize kalan miras birikiminin bir nevi anahtarları hükmünde diyebiliriz.  Şu an Türkiye çapında kısa bir sürede yüz binden fazla kursiyerin sertifika almış olması Osmanlıcanın ne denli kolay olduğunu gösterir.

            -Peki Kısa bir dönemde bu sayıya ulaşmasının sebebi nedir?  Bu sayı sizce neyi ortaya koyuyor?

            Osmanlıcayı öğrenmek, öz yurdunda kendi kültürüne yabancı kalmış bir neslin vicdan muhasebesinde, ecdadına ve tarihine karşı vadesi çoktan dolmuş bir vefa  borcudur. Bu borcun şuurunda olan insanların varlığı bizi çok mutlu ediyor.  İlginin bu kadar yoğun olması  geçmişine sahip çıkacak bir neslin varlığının bir göstergesidir. Çok boyutlu bir altyapıya sâhip ve tarihine yabancı kalmamış, büyüklerine sevgisini ve saygısını kaybetmemiş bir nesil, geleceğe daha ümidle bakmamızın bir teminatını ortaya koyuyor,

            -Ülke genelinde ilgi gören kursun Bilecik'te durumu nasıl?

            Bilecik küçük bir memleket olmasına rağmen hamdolsun şuan 600 civarında Osmanlıca da sertifika var. Katılım değil sertifika sayısıdır. Katılım dersek bu sayı artıyor. Bu sayının içinde 3. Kurdan eğitim alan kursiyerlerimizin sayıları 200 olarak kesinleşmiştir.  3. Dönem belgeleri hazırlanıyor henüz kursiyerlerimize sertifikalarını ulaştıramadık. Genel sayı olarak baktığımızda Bilecik merkez de 500, ilçelerimizle beraber 600 kişiye sertifika verdik. Halkımızın bu teveccühünü gördükçe gerçekten memnun oluyoruz.

            -İlçelerden de katılımın olduğunu söylediniz? Kursiyerler Bilecik'e mi geliyor yoksa ilçelere de açtınız mı?

            Söğüt, Pazaryeri, Bozüyük ilçelerimizde de kurs açtık. Talep olan ilçelere de açabiliriz.

            K.A :  -Kadir bey, aslında bizim toplum olarak güzel ve önemli bir yapımız var biliyorsunuz, o da komşuluk ilişkilerimiz . Buna istinaden mahallelerde akşam oturmaları olur. Bir komşu bir komşuya çay içmeye gider. Bu yapıdan vazgeçilmemesini, sürdürülmesi gerektiğini de buradan ifade etmek isterim.  Belki  iki veya daha fazla komşu olan ailelere yönelik bir çalışma başlatırsanız, akşam oturmaları aynı zamanda eğitim-öğretime de dönüştürülebilir tavsiyesindeyim.

            K.K: Evet kesinlikle,  Bizim Bilecik'te yürüttüğümüz çalışma aynı zamanda Halk Eğitim Çalışması, halkımızdan bütün kesimin katılabileceği çalışma, öyle gruplar olduktan sonra bizim yeterli hizmet verecek  hocalarımız var. Her yerde, her şekilde Osmanlıcanın öğretilmesinde biz bunu vazife biliyoruz. Abartmış olmayayım ama bir boyun borcu biliyoruz. bu konuda talep olursa yardımcı olabiliriz.

-Osmanlıca Öğrenmenin Ehemmiyetini ve yapılan protokolün amacını  bize açıklar mısınız ?

            K.K:  “Hayrat Vakfı adına şunu söyleyebilirim. Milletleri millet yapan ve o milleti diğer milletlerden ayrı bir millet yapan temel esaslardan birisi de o milletin kullandığı dil ve alfabesidir. Dil; fikir dünyasının tezahürüdür, kendini ifade edebileceği iletişim aracıdır. Milletin hatırası, ruhu, özü, mayasıdır. Dilini kaybeden milletler, hatırasını, hafızasını hem ferdi hem de milli kimliğini, açıkçası her şeyini kaybetmeye yüz tutmuştur. Dil şuurunu kaybeden bir millet, millet olma şerefini kaybetmekle yüz yüze gelir. Lisan ve yazısını kaybeden bir millet, hafızasını kaybetmiş demektir. Böyle bir millet, kendi kültürüne ve tarihine yabancılaşır, geçmişte ne olduğunu unutur, bugün ve gelecekte ne olacağını bilemez hale gelir.

            Gelecekle geçmiş arasındaki köprüyü sağlam kurabilmenin yolu, Osmanlı Türkçesini okuyup anlayabilmekten geçmektedir. Millî kültürümüzün temelini oluşturan eserlerimizin hemen hemen tamamı, Osmanlıcayla yazılmıştır. Hâlbuki yeni neslimiz, dedesinden kalmış bir kitap veya eski bir tapu senedinin, bir paranın, bir çeşme kitabesi, tarihî bir çarşı girişi ya da belki her gün altından geçtiği üniversite giriş kapısında yazılı olan Osmanlıca metnini okuyamadığı gibi, gerek ne manaya geldiği, gerekse estetik zevkini yudumlama imkânından mahrumdur.

            Üzerinde güneş batmayan koca bir cihan devletinin dayandığı sırrın perde arkasındaki çağ açıp çağ kapayan bir kültürün mirasçıları olan bizlerin, birkaç yıl değil, asırlarca tüm dünyayı adâlet ve şefkatiyle avucuna alan ve ışık saçan o güzelliklerin hayret verici altyapısını dilini bilmekten geçmektedir. 

            -Bu söyledikleriniz biraz önemine ilişkindi, tam olarak yapılan protokolde amaç ve kapsamına da değinir misiniz?

            “Yukarıda belirttiğim gibi, amacı da  aslında önemine dayanmaktadır. O halde  Protokolün amacı şöyle özetleyelim. Milli Eğitim Bakanlığı, Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü ve Hayrat Vakfı işbirliği ile geçen sene Nisan ayında bir protokol imzalandı. Tüm Türkiye'de 900 merkezde Osmanlıca kurslarını HAYRAT Vakfı açabiliyor. Şuan itibariyle 300 merkezimizde kurslarımızı açtık, yüz bin civarında kursiyerimize de sertifika verdik. Bu işe ilginin, alakanın ne kadar yüksek olduğunu gösteriyor. Osmanlıcanın yüz bin sertifikanın olması aslında kolay olduğuna da anlaşılmayacak, halledilmeyecek bir şey olmadığına da delildir. Protokolün amacı milli kültürümüzün en önemli kaynaklarını teşkil eden kütüpha-nelerin, arşivlerin, şahıslarda, kurumlarda mevcut olan Osmanlıca yazma, basma eserlerin okunup anlaşılması, bu eserlerdeki bilgi ve belgelerden azami derecede istifade edilmesi, bunların kültür hayatına kazandırılması, Osmanlıca Türkçe kurslarında, Osmanlıcayı öğretecek eğitimcilerin yetiştirilmesi gibi alanları kapsıyor. 

-İl Geneli okullarımızda seçmeli ders olarak işletilen Osmanlıcayı  öğrenen kaç sınıf var?

            Osmanlıca, yeni dönemde seçmeli ders olarak bütün liseler dahil edildi.             Öncelikle Velilerin dilekçe vermesi gerekiyor seçmeli dersler noktasında, bir okulda 10-12 öğrenci dilekçe verdiğinde Osmanlıca seçmeli ders olarak okullarda açılabiliyor. İlimizde bu uygulama yeni hayata geçiyor belki bazı öğrencilerimiz daha duymamış dahi olabilir. Bunun 1 yıl çalışma süresi olur, tanıtım süresi olur bunların ardından ilimizdeki sınıf sayısı nihai olarak belirlenir.

            Altını çizerek söyleyelim, Osmanlıcayı öğrenmek, bizim ecdadımıza karşı vadesi çoktan dolmuş bir vefa borcumuz.

            Çünkü biz en basit şeyleri dahi dedelerimizden kalmış bir mektubu, onlardan kalma kitapları dahi açıp istifade edemiyoruz. Yabancı, bir batılı kendisinden binler yıl önce kalmış herhangi bir kitabı alıp rahatlıkla istifade edebiliyor. Sonra bizim ezildiğimiz başka noktalarda var. Biz ecdadımızı merak ettiğimizde eksik olan , ihtisasında tam hakim olmayan kitapların Orijinal halinden istifade edemiyoruz. Şöyle ki, bizim dilimiz olan Türkçeyi yazı dilimiz olan Osmanlıcayı öğrenerek onların yaptıkları İngilizce çevirilerden yararlanıyoruz. Biz İngilizce biliyorsak, tarihi belgelerimizden  öğle istifade edebiliyoruz. Yani bunlar bizim izzetimize, gençliğe dokunacak noktalar. Bunların farkına vardıkça rağbet artacak, ziyadeleşecektir. Sabırla üzüm oluyor. Sabırla, inşallah hak  yerine teslim edilecek. 

            Kıymet Aslan: -İstifade etmek bir yana dursun Kadir bey, öyle inanılmaz gerçekler var ki!   Hakkın yerine teslim edilmesi deyince bir tarihi ayıbımız aklıma geldi. Yeri gelmişken bahsetmek isterim, bilen bilir gerçi...

            Geçmişte tarihi belgelerimiz, sorumsuz, kültür ve şuurdan habersiz kişi ve kişilerce kuru ot ve paçavra fiyatına, okkası üç kuruş on paraya Bulgaristan'a satıldığını Necip Fazıl Kısakürek'in çıkarmış olduğu Büyük Doğu gazete arşivlerinden okumuştum. Kısa bir şokun ardından devam ettim okumaya...

            Binlerce tarihi evraklar ot balyaları gibi çemberlenip vagonlarla Bulgaristan'a gönderilirken, bu durum Son Posta Gazetesi yazarı İbrahim Hakkı (Konyalı) tarafından tespit edilerek ilgili makamlara bildirildiyse de maalesef muvaffak olunamamıştır. Şimdi bende bir genç olarak sitem ediyorum,  trenlerle çuval çuval dolusu eserlerimiz satılırken amaç 3 kuruş para kazanmakmıydı, sanmıyorum. Bunu yaparak tamda dediğiniz gibi Türk milletinin, kendi kültürüne ve tarihine yabancılaşmasını, geçmişte ne olduğunu unutur, bugün ve gelecekte ne olacağını bilemez hale gelinmesi mi istenildi şeklinde  sorular akla geliyor. Bu kötülükleri yapanlar şunu unuttular. Atatürk'ün de dediği gibi, “Muhtaç olduğumuz kudret, damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur” gün gelir yeni nesil taşıdığı bu asil kan sayesinde silinmek istenen geçmişini de öğrenir, geleceğini de inşa eder. Keza bugün, bunun acı sonuçlarını da yaşıyoruz.

           

Günümüzde bunun sonuçlarını Nasıl mı çekiyoruz...

            Gün gelmiş, Osmanlının arşivleri merak edilir hale girmiş. 2013 yılındayız,  bizler atalarımızın arşivlerini okumak, incelemek istediğimizde Türkiye'den kalkıp Bulgaristan'a gidiyoruz ve müzelere para ödüyoruz. Elimiz bomboş geri dönüyoruz. Bizim olan bir yabancı memlekette kalıyor.  Osmanlı arşivlerine ancak oradan bu yolla görebiliyoruz, başka türlü para ödemeden görmek mümkün değil.

            Bu tarihi ayıp için kim ne söyler bilinmez ama en azından bir daha böyle olaylar vuku bulmaması için, bir eğitimci olarak ne tavsiye edersiniz ? 

            K.K :Kendi memleketimizde ecdadımızın her zaman şeref duyduğumuz bin yıllık şanlı bir tarih koridorundan bizlere armağan ettikleri sayısız güzide eserler bugün fikri ve estetik boyutta çoğumuza maalesef bir turiste olduğu kadar uzak, anlamsız ve yabancıdır. Ne yazıkki tarihi kayıtlara işlenen bu olaylar  yabancılaşmayı, ilim irfan noktasında geriden gelmemize yol açar. Tekerrür etmemesi için Ders almak lazım..

            -Hayrat Vakfı tarafından Bilecik'te Osmanlıca kursu ne zamandır eğitim faaliyetleri yürütüyor?

            2012 yılının Mayıs ayında Osmanlıca Kursumuzu açtık. Bu yıl üçüncü dönemi tamamladık.

            -Kursa katılarak Osmanlıcayı ne kadar sürede öğrenmek mümkün? Belirli bir süresi var mı?

            Osmanlıca hazırlanan protokol kapsamında Hayrat Vakfının müfredatı da yeni olarak hazırlandı. 4 modülden oluşuyor.

            1.Aşama: Osmanlıcayı hiç bilmeyenler için, Osmanlıca yazılan kolay metinleri kısa sürede okuma aşamasıdır.

            2.Aşama: Osmanlıcayı az da olsa bilenlerin başvuracakları aşamadır. Bu aşamada Osmanlı Türkçesinin imlası anlatılacaktır.

            3.Aşama: Osmanlıcaya girmiş Arapça ve Farsça kelimelerin imlasının anlatılacağı aşamadır.

            4.Aşama: Osmanlıca yazılmış arşiv ve edebi metinleri okuyabilme aşamasıdır. Bu, en son seviyedir. Bu seviyeye katılabilmek için ilk üç seviyeyi bitirmiş olmak şarttır.

            Kurslar, hafta içi gündüz, hafta içi akşam ve hafta sonu açılacaktır. Hafta içi akşam kurslarımız, mesai saatlerinin bitiminden sonra başlayacaktır.

            Kursların başlama-bitiş saatleri, kursiyerlerin iştirak edebileceği ortak bir saatte, kurs hocaları tarafından belirlenebilecektir.

            Arapça ve Farzca kelimeler geçtiği için  kurallar kısmı adı altında yine bir kurumuz bulunuyor. En son kurumuzda ise, tarihi kitabeler, dedelerimizden kalma harf sanatlarına muhtevi kitaplar gibi bir çok arşiv değeri taşıyan eserler işleniyor.

            Bilecik'te bu yıl üçüncü modülü açtık. Daha 4. Modülü açmadık, talep olursa Osmanlıca da edebi metinler ve arşivler kısmını da açacağız.

            Osmanlıcayı öğrenmek için 32 tane harfi bilmek yeterli.  5 tane de bizim dilimizde olup Arapça'da olmayan harfler var.32 Harfi öğrendikten sonra Osmanlıcayı okumak 1 saat sürer. Bundan sonrası tabi geliştirmeye de bakıyor.

            - 4. Modül benimde ilgi duyduğum bir bölüm. Osmanlı Arşiv Metinlerini anlamak ve okumak isteyenler arasında en heveslisi belki de benimdir.   Peki ama bu Bilecik'te zor olsa gerek, hangi arşivleri işleyeceksiniz? Bilecik'te Osmanlıca arşiv bulunuyor mu?

Osmanlıcada edebi metinler ve arşivler modülümüzün eğitimin verirken bu konuda yeterliliği olan arkadaşlarımızın eşliğinde vakfımızın çıkarmış olduğu 4. kur alıştırma kitabından faydalanmak istiyoruz. Ayrıca üniversitemiz kütüphanesinden veya başbakanlık osmanlı arşivlerinden de faydalanmak mümkün. Zaten 4. kur eğitimine başlanıldığı vakit kursiyerlerimiz i mezar taşları kitabeler vs. üzerindeki yazıları yavaş yavaş okumaya başlayacaklar. Elbette bu anlatılamaz bir duygudur. Önünden yabancı bir turist gibi geçtiğimiz kitabeleri okuyabilmek belki dedelerimizin ninelerimizle olan yazışmalarını okuyabilmek bizim için ecdadımıza olan vefa borcumuzu ödeme yoluna girdiğimizin bir göstergesidir.  

-Yeni dönem kayıtları için kursiyerler size ne zaman müracaat edecekler?

Eylül ve Ekim aylarında Okullarımızın Eğitim Öğretime başlamasıyla kurslarımız açılacak. Net bir tarih şuan için yok ama okul dönemi başladığında Osmanlıcayı öğrenmek isteyenler HEM aracılığıyla bizlere ulaşabilirler.

-Kurs belli bir ücrete tabi midir?

Hayır Ücretsizdir. Sadece Bilecik'te değil, ülke genelinde açılan tüm kurslarda ücretsiz olarak eğitim veriliyor.

-Kursa gelenlerin yaş aralığı nedir?  Ya da eğitimin yerleşmesi için başlama yaşı ne olmalıdır?

Osmanlıca 32 harfi tanıdıktan sonra, muhakeme varsa , anlayış varsa yaş çok önemli değil. Ama Milli Eğitimin tuttuğu yaş seviyesi 12 yaştır. Bir sertifika alabilmesi için 12 yaş ama öğrenme noktasında küçüklerimizde öğrenebiliyorlar. 

-Son olarak bu önemli faaliyetleri yürüten kurum hakkında konuşalım. Önce Hayrat Vakfını tanıyalım, nasıl bir Vakıftır, hangi amaç doğrultusunda faaliyet sürdürür? Bunları sizden dinliyelim..

Hayrat Vakfımız, 1974 yılından günümüze kadar hizmetlerini devam ettirmekte olan bir vakıfımız. Şuanda Dünya çapında hizmetlerini götüren bir vakıftır. En önemli hususiyeti ise Dünya'da 2., Türkiye'de 1. En büyük Kur'an Matbaasına sahip olan bir vakıf. Kur'an-ı Kerimin hem basılması, aynı zamanda öğretilmesi noktasında da çok hizmetleri bulunan bir vakıf. Basılan Kur'an'ın en önemli özelliklerinden birisi de günümüzde açığa çıkmış Kur'an'ın gözle görülen  tevafuk mucizesi vakfımızın kurucusu Seyid Ahmet Hüsrev Altınbaşak hazretlerinin kaleminde kendini göstermiştir. kendisi 40 yılını vermiş, 9 defa yazmıştır. Aynı zamanda Türkiye'de bütün illerimizde hatta Dünyada bazı ülkelerde talebe hizmetleri var. Ortaöğretim, Üniversite talebelerine hizmetler vererek, onların eğitim ve öğretimleri noktasında destekte bulunan bir vakıf. Vakfımız adı altında bir çok derneklerimiz var, bunlardan bir tanesi Bilecik'te Uluçınar Kültür ve Eğitim Derneği.

Dernek faaliyetleriyle de öğrencileriyle hem okul derslerini hem de onların milli manevi değerlerini  öğrenmeleri noktasında, Kur'an-ı Kerim öğrenmeleri noktasında hizmetleri yürüten bir vakıf.

-Osmanlıcanın, o tarihlerde Avrupa'daki yeri neydi bir bilginiz var mı? Avrupada da yaygın mıydı belki bir tarihçinin yanıtlaması gereken bir soru ama...

            Asırlarca hüküm sürmüş Osmanlı Devletinin,  hakimiyeti altında olan Avrupa topraklarında Osmanlıca da biliniyordu elbette. Sadece bununla sınırlı değil, her noktada kültür, ilim, ticaret, ziraat noktasında Osmanlı, Dünyaya model bir devletten ve başarısından istifade etmek elbette onların dilini öğrenmekle olur. Hangi ülkede ve yaygınlığı konusu  Araştırmacılardır muhatabı.

-KA: Teşekkür Ederim, asıl gündemimiz Bilecik'te Osmanlıca Kursunun açılmış olması ve okullarda Osmanlıcanın seçmeli ders olarak görülmesiydi. Fakat tüm bunların yanı sıra çok önemli açıklamalarda bulundunuz. Umarım verdiğiniz bilgilerle önümüze bir ışık tutabilmişizdir.  Son olarak yine verilecek mesajı  gençlerimize yönelik seslenerek bitirmenizi isterim.

KK: Ben teşekkür ederim, Yarın Gazetesi aracılığıyla bilgi aktarımı oldu. Bizler Osmanlı için, Cihan'a hükmetmiş diyoruz, asırlar boyu İslamiyet'e hizmet etmiş diyoruz, şanlı bir ecdadımız var, çok zengin bir kültürümüz, mirasımız var. İşte o ecdadımıza karşı bu vefa borcumuzu ödemek noktasında , aynı zamanda bu bize ilmi noktada da, araştırmalar noktasında da Osmanlıcayı öğrenmek hepimize  vazifedir, bir çeşit hizmettir. Bu noktada  ben Bilecik'te hemşerilerimizi ısrarla muhakkak bu kurslara davet ediyorum.

Edebiyat, tarih, sosyoloji kürsüleri ile ilahiyat fakültelerinde okuyan öğrencilerimiz ve yarının her branştan genç, araştırmacı ilim adamları, bu faaliyetlerden aldıkları güç ve enerji ile tarih ve kültürümüzle bağın kurulması için çok daha ciddi çalışmalara imza atacaklardır. Osmanlıca öğrenmek, her şeyden önce bir gönül meselesidir. Adı geçen protokol çerçevesinde yapılacak bu kursları, severek, merakla ve anlayarak takip edebilirsek, bugüne kadar çok da yakın olamadığımız eşsiz bir kültürün, tanıdıkça daha da hayranlık uyandıran derinliklerine rahatlıkla ulaşacağız inşallah.    Gençlerimiz değerlerimizin farkında olsunlar, bunların şuurunu taşısınlar, başarı zaten arkasından  gelecektir.”

Editör: TE Bilişim