Değerli okuyucularım öncelikle sizlerin böyle bir yazı ile karşınıza çıktığım için baştan özür dilerim. Sizlerden bu yazımı sonuna kadar okumanızı istirham ediyorum çünkü bu yazı herkesin gerçek yüzünü ortaya çıkaracaktır. İftiracı, sözde siyasetçi ve onun kalemşörlerine vereceğim belgeli cevap ile kamuoyunu aydınlatma ve bu yazıyı kaleme alma gereği duydum.

Geçtiğimiz günlerde Fethullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) en çok sevdiği ve Fetöcülerin özel toplantıda yedikleri yemek olan “Maklube’yi yiyen önemli siyasetçi kim?” başlığı altında MHP ve İYİ Parti İl Başkanlığı yapmış, şuanda CHP-İYİ Parti ittifakı ile CHP’ye üye olarak seçime giren ve Meclis üyesi seçilmesinden sonra yine partisine dönen İYİ Parti’den Bilecik Belediyesi Başkan Yardımcısı olan Ahmet Gürses’in FETÖ’nün ünlü yemeği olan Maklubeyi yediği resmi haber yaparak internet sitemde yayınladım.

Bu resmin ortaya çıkmasından çok rahatsız olan Ahmet Gürses, Belediye’deki makam odasında sosyal mesafe gözetmeksizin onlarca partilisi ve goygoycularını toplayarak aklı sıra siyasi bir haberi şahsi hesaplaşmaya getirerek şov yapmaya çalışıp basın açıklaması yaptı ve bunu sosyal hesabından canlı yayın yaptırdı. Madem parti binasında yapsaydın basın açıklamasını, Belediye’yi neden alet ediyorsun şahsi işlerine, goygoycularını, yalakalarını orada bağırtsaydın, adeta bana bir komlo yapmaya hazırlanmışlar. Aslında benim İyi Partililerle işim yok bir çokta sevdiğim, saydığım İyi Partili ağabeylerim, ablalarım, kardeşlerim var hatta benim gibi Rumelili olan muhacir kızı Meral ablayı da seven biriyim ama onun partisine bazı ayak oyuncuları zarar veriyor. Tabi burada bazı goygoycuları ekliyorum. Benim aslında orada onların seviyesine inmemem ve toplantıyı terk etmem lazımdı. Makam, mevki için parti parti gezen, koltuk, makam için her türlü ayak oyunları yapan, zamanında minibüsçülük yapan şimdi partisinin üstünden ayak oyunları ile Belediye’de Başkan Yardımcısı olan ve yürüyüşü dahi değişen, makam odası, makam arabası, sekreter (o da seçimlerde açık açık AK Parti’ye koşturdu), şoförü, koruması bulunan (kimi kimden koruyorlarsa Belediye Başkanı desen anlarımda Başkan Yardımcısının niye koruması vardır anlamadım) bizim minibüsçü Ahmet nasıl bir siyasetçi olduğunu ortaya koydu. Ülkücüyüm ayaklarıyla MHP’de bulunan, ardından İyi Parti’ye geçen, sonrada koltuk için CHP üyesi olan ve 10 bin TL maaşla Başkan Yardımcılığını kaptın, siyasi seviyeyi düşüren Ahmet Gürses, sen siyasi fırıldakmısın?

2 yıl önce şahsıma ve aileme ilişkin iftiralar, ithamlar ile hakkımda haber yapanların kullandıkları ve şuanda yargıda hesap verenlerin ağzı ve üslubu ile hatta onlardan aldığı birkaç resimle şahsıma ve aileme ilişkin iftiralar atan ve ithamlarda bulunan Maklubeci Gürses’e, onun kalemşörlerine ve goygoycu yorumcularına belgeler ile cevap vereceğim.

Attığı iftiraları tek tek kanıtlamasını isteyeceğim eğer kanıtlayamazsa kendisini müfteri, namert ilan edeceğim. Ahmet Gürses ve onun goygoycuları, yorumcuları hakkında yasal işlem başlattığımı öncelikle belirtmek isterim. Maklubeci Ahmet Gürses ile yargıda da hesaplaşacağım. Bana her attığı iftira ve ithamı belgeleri ile cevaplayacağım.

Ben her zaman derim çiğ yemedim karnım ağrısın, elbette bizimde hatalarımız olabilir sonuçta kuluz ama başım dik, anlım ak, gayrimeşru hiçbir işim olmamıştır Allah’ıma şükür. O yüzden gazetecilikte de dik dururum, yeri geldiğinde bu ilin Valisini, Milletvekillerini, Daire Müdürlerini eleştirmişliğim olmuştur. 15 sene AK Parti’ye tek başıma muhalefet yapıp yanlışlarını gündeme taşıyan tek gazeteciyim. Yeri geldiğinde de yapılan güzel hizmetleri de yazmasını bildiğim gibi. Kimse benim gazeteciliğime laf söyleyemez, sende dahil Maklubeci Ahmet.

Doğru bildiğimi, inandığımı yazarım elbette yazdıklarımın hoşuna gitmeyenler olabiliyor. Senin gibi beni sevmeyenlerinde olduğunu biliyorum ama sevenlerimde çok çok iyi biliyorum, bu süreçte sana goygoyculuk yapan yorumcularının yanında bende yüzlerce telefon ve mesaj aldım. Zaten beni herkes sever veyahut herkes sevmez ise ben mesleğimi doğru yapamıyorum demektir. Bir ilde yaşanan cinayeti hacı hoca arkadaşım diye yazamayanlar bana gazetecilik dersi vermeyecekler. Bizimde çok sevdiğimiz kişiler olmasına rağmen gazetecilik adına bizler yazdık.

Öncelikle şahsımı ve ailemi derinden yaralayan rahatsızlığım ile alay etmesinden başlamak isterim. Bunu yazıp yazmamakta çok düşündüm ama Maklubeci Gürses’in canlı yayınını izleyen ve basın açıklamasını benden dolayı kuyruk acısı olan Sakarya Gazetesi’nin ballandıra ballandıra manşetlere taşıdığı bu olayı ve yine benden kuyruk acısı bulunan Sakarya’dan kopyala yapıştır yapan, ortalıkta kendini zorla kabul ettirmeye çalışan, gerçek şantajcı, gazeteciyim ayaklarındaki klavye delikanlılarına da birkaç sözüm olacak sonlara doğru okuyun çünkü kulaklarınıza inanamayacaksınız. Benim haberimden, bana ait bir haber üzerinden nemalanmaya çalışanlara gerekli cevaplarım vardır.

Maklubeci Ahmet Gürses, benim mide kanseri olduğumu ve duygu sömürüsü yaparak insanlardan para aldığımı ve dolandırdığımı iddia etti. Kendisine borcum olduğu ithamında bulundu, vallahi ve billahi ona borcum yok, hatta belki alacağım kalmıştır değilmi Gürses.

Neden mi dersen en son İyi Parti’de seçime girip İl Başkanı olan Gürses, bayram seyran reklamları hariç sadece geçtiğimiz Milletvekilliği seçimlerinde İyi Parti İl Başkanı olarak bana 2 bin TL reklam ücreti ödedi. Hatta para parça 300-500 ödedi ve dedi ki adaylığını bile hazmedemeyen, zorunlu peşinde koştuğu İYİ Parti’nin Milletvekili adayı Mesut Tekin için onun aday olmasını istemiyordu çünkü bana bizzat dediği, “genel merkezden aday yapıldı, Ankara’da yatıp kalkmış Koray Aydın’dan işini halletmiş, onun parası yok, keşke avukat hanım olsaydı onda para çoktu, hatta aynen Mesut Tekin için şu kelimeyi kullandı ……… ! (bunu yazmam küfüre giriyor), adam bütün borcu bana bıraktı vallahi Cafer abi senin paranı da valla cebimden ödüyorum, hatta Bursalı çok zengin bir arkadaşımdan destek aldım. Minibüscülükte kazancımız belli, adam aday oldu gitti, ardından ne aradı ne sordu” dedin mi, demedin mi bu kelimeleri Maklubeci Ahmet, Kur’an-a el basarım dedin, benim madem sana borcum vardı neden bana reklam ücreti ödedin, kesseydin o zaman varsa borcum Ahmet efendi, neden kesmedin çünkü yoookkk.

“İnsanların hastalığı ile dalga geçmek karakter meselesidir”

Gelelim hastalığıma bunu yazarken lütfen affınıza sığınıyorum sakın beni duygu sömürüsü yapan biri olarak görmeyin, beni tanıyan tanıyor ama bunu yazmak zorunda bırakıldım.

Benim bundan yaklaşık 6- 7 yıl önce midemde rahatsızlık çıktı. Bilecik’e gelen ilk Endoskopi makinası takıldığında haber yapmak için gittiğimde o zamanın Başhekimi tarafından yapılan endoskopimde midemde hücreler tespit edildi ve Başhekim beni odasına çağırdı. Korkmam gereken bir durum ile karşılaştıklarını, Bilecik Devlet Hastanesi’nin laboratuvarında alınan biyopsilerin boyanması ve analizinin yetersiz olduğunu ve bir üst hastane laboratuvarında bunların bakılması gerektiğini söyledi. Bende midemden alınan biyopsileri alarak Eskişehir Tıp Fakültesi’ne gittim. Genel Cerrahi Doktoru Serdar Erkasap, biyopsileri inceletti, o da benden orada endoskopi yaptırmamı istedi ve Eskişehir Tıp Fakültesi’nde de endoskopiye girdim ardından bir sürü tahliller daha istedi hatta (PET-CT) soktu. (Allah kimseye PET’e girmeyi yaşatmasın, sen ve kalemşörlerin hariç inşallah) ardından çıkan sonuçlarımı heyete soktular ve beni telefon ile arayan Serdar hoca midemin mukoza girişinde birçok nöroendokrin tümöre rastlandığını, midemin tamamını alacaklarını, Heyet’ten böyle bir karar çıktığını aktardı. O an dünyam karardı çünkü ameliyat sonrası vardı bunun herşeyini internetten araştırmıştım, bana 2 gün içinde karar vermemi, ona göre ameliyat günü vereceğini söyledi. Ben de “sadece o bölümü alın o zaman hocam” dedim, bana tekrar diğer bölümlere metastaz yapabileceğini, ikinci bir ameliyata gerek duyulabileceğini ve midenin tamamını alarak olası kötü bir sonuca karşılık hem benim, hem de kendilerinin kafasının rahatlayacağını söyledi.

Ben hemen yeri geldiğinde kızsam da, küssem de (çünkü o benim ne kadar duygusal olduğumu iyi bilir) her zaman her konuda yanımda olan ve bu süreçte de desteğini hiçbir zaman esirgemeyen Yaşar Tüzün abimi aradım ve durumu anlattım, hemen Ankara’ya gelmemi söyledi. Ertesi gün elimdeki tüm sonuçları alarak Ankara’ya gittim, beni Ankara’nın en ünlü doktorlarından birine götürdü, oradan beni Hacettepe Hastanesi’ne yönlendirdiler. Hacettepe’de yeniden endoskopiye soktular, bir sürü tahlillerim başladı bu süreçte yine her zaman her konuda aslanlar gibi yanımda duran avukatım Faik Akarkarasu abim de devreye girdi, tanıdık tüm doktorları seferber etti ve ardından Hacettepe Medikal Onkoloji’de tedaviye başladım, orada da PET-CT’e girdim. Onlarca tahlil yapıldı ve çıkan sonuçlarım Heyete girdi.

Medikal Onkoloji Doktorum Prof. Dr. Şuayib Yalçın, ondan da Allah razı olsun, araştırın internetten müthiş bir insan, heyet sonucundan sonra beni çağırdı, midemdeki Nöroendokrin tümörlerin sayısının çok fazla ama küçük küçük olduğunu, mide mukozasının girişinde bulunduklarını, bunların büyüme ve birleşme riskinin bulunduğunu ve kansere dönüşme riski taşıdığını, her insanın % 1’de olsa kanser riski taşıdığını ama benim oranımın %51 olduğunu, karşımızda iki şıkkın bulunduğunu, ya tümörlerin kansere dönüşmemesi için midemi alacaklarını yada çok sıkı takip ile gözlerinin önünde olmamı, olası bir aksi durumda hemen müdahale edebileceklerini söyleyerek kararı bana bıraktı. Orada bir kez daha dünyam yıkıldı, geri döndüm canım ailem ile görüştüm ve ameliyatı değil kontrolü tercih ettim ve tam 3 yıl her 3 aylık periyotlarla Ankara’ya tahlillere gidip geldim, bu süreçte kendime iyi baktım ardından tahlillerim 6 aya çıktı ve en son bu yıl ilk defa bir yıla çıkarttı doktorum. O zaman her üç ayda Ankara’ya gittiğimde en az 2 bin, 3 bin TL para masrafım oluyordu, 9 ayrı tahlil ve defalarca Ankara’ya git gel, yaşayan bilir, bazen de orada otelde kalmak zorunda kalıyordum ve birçok tahlilimi dışarıda ücretli yaptırmak zorunda kalıyordum çünkü hastanede 6 ay, 1 yıl sonraya randevu veriliyordu.

Doktorun özel muayenehanesine gitmeden hastaneye giriş yaptıramıyorsun ve o zaman ilk gittiğimde muayene ücreti 450 TL idi, en son 700 TL’ye kadar çıktı. Şimdi yine iktidardaki arkadaşlar muhalefet yapıyorum diye kızacaklar ama sağlıkta çağ atladık ya, kimse kusura bakmasın paran varsa sağlık var.

Bu kaderi benim çocukluk arkadaşım, can dostum AK Parti eski Belediye Meclis üyesi Yücel Yerci kardeşimde yaşadı onunla doktorlarımızda aynı, Ankara’da defalarca hastanede denk geldik. O da parayı doktora bayılmadan hastaneye giriş yapamıyor, kendisine sorun isterseniz ilaçlı tomografi, vücut direnç kan ölçümleri, bir çoğu hastanede ve dışarıda para ile yapılıyor. O kardeşim de dünyanın parasını harcadı onun da 5 yılı geçti o ameliyat oldu. Durumu bende de ağır ağır geçirdi ama maşallah dimdik ayaktayız, bazılarının bedduası ile bize bir şey olmaz.

Yaşadığım bu süreçte birçok dostum, abim, ablam, kardeşlerim bana hem maddi, hem manevi destek oldu. Sen de dahil o gün basın açıklamasında yanında oturan şahsen kendisini severim Halil Aydoğdu abimin de bana desteği oldu çünkü onun hanımı da rahatsız ve Eskişehir’de Tıp Fakültesi’nde yenge hanım ile birgün aynı anda makinaya girdik.

Desteği olan ve yanımda olan herkesten Allah razı olsun

Halil abin bu sürecimi en iyi bilenlerden biri, Ankara’da da yardımcı oldu. Bu süreçte o zamanki Milletvekilleri Bahattin Şeker baba, Fahrettin Poyraz, (hatta onlara bile dedim abi bu bana çok ağır geliyor. Fakülteler böyle ama en iyi yeri ve en iyi doktoru bulmuşsun dediler) yüzleri orada sorun isterseniz, tüm hastaneleri benim için seferber ettiler.

Ne kadar zaman zaman kavga etsekte Belediye Başkanlığı döneminde Selim Yağcı, ben yapılan iyiliği de haksızlığı da söylerim, hatta Nihat Can, Fikret Karabıyık kardeşim, Bozüyük Belediyesi eski Başkanı Fatih Bakıcı, Mustafa Yaman, Münür Şahin ağabeylerim, Orhan Şişman, Metin Yaşar hocam, birçok sayamadığın kişiler hepsinden Allah razı olsun. Bizzat hastalığım döneminde an ve an arayıp durumumu sordular. Ardından devam eden süreçte o zamanki vekillerimiz Halil Eldemir, özellikle Yaşar Tüzün abim, o yıllardaki süreçte hep yanımda oldular, Yaşar abim her Ankara’ya gidişimde ilgilendi, benimle doktor doktor gezdi, onun yeri bende ayrı, hepsinden, herkesten Allah razı olsun. Ankara’da ki sürecimi hepsi çok iyi biliyor, hepsinin ve birçok dostumun bana hep destekleri, yardımları olmuştur. Allah var yukarıda ama kimse senin gibi yaptığı iyiliği hadsizce basının ve partililerin önünde haksızca yüzüme vurmadı, bu da senin karakterinin nasıl olduğunun vitrini olsun Ahmet bey.

Ben mazoşist miyim?

Ben mazoşist değilim Ahmet efendi, bugüne kadar tam 21 defa endoskopiye, 18 defa ilaçlı tomografiye, 2 defa kolonoskopiye, 2 defa PET’e girdim ve her defasında milyonlarca radyasyonu vücuduma aldım, tahlillerimde canım yandı, gündüz ünitesinde ilaç aldım korkuma psikolojimle yatağa bile yatmadım, hemşireye rica ettim oturduğum sandalyede ilacı aldım. Ankara’da ki PET’e ailemle gitmiştim. Aldığım aşırı radyasyondan dolayı tam 24 saat aileme, çocuklarıma yaklaşmam yasaklandı. Otelde ayrı odalarda yattım, sabaha kadar üzüntümden uyku uyuyamadım. Taksiye bindiğimde taksici bana nereye dediğinde Hacettepe Onkoloji Servisi’ne demeye ilk zamanlar utanıyordum. Hastanede kayıt yapan Sekreter “hasta nerede, yanınızdamı” diye sorduğunda benim dediğimde yüzlerindeki ifadeden o zamanlar utanıyordum ama zamanla her şeye alıştım, hem olumlu düşündüm, moralimi yüksek tutmaya çalıştım çünkü benim bir ailem ve 2 çocuğum vardı, kendime hep iyi baktım aştım her şeyi bana bunları yazdırarak o yaşadığım günleri tekrar hatırlattın ya Ahmet beyefendi seni Allah’a havale ediyorum.

Bugüne kadar kızdıklarım olsa da kolay kolay kimseye beddua okumadım bana yakışmaz ama bu şekilde iftira atan, bel altı vurmaya çalışan, insanların rahatsızlığı ile dalga geçen, kalemşörün Sakaryacılara ve sahte rumuzla “halen ölmedi” diye yorum yapan Ziya Beşkardeş’e beddua etmiştim ama çocukları hariç, şimdi de sana ediyorum, çocukların hariç inşallah sizin de en yakınlarınız veya sizler benim bu yaşadıklarımı yaşarsınız, o zaman ne demek istediğimi anlarsınız. Rabbim bir kulun olarak senden duamdır.

Duyduğuma göre bana bir sürü itham ve iftiralarda bulunan Sakarya Gazetesi’nden Mücahit beyefendinin de çocuğu ağır bir hastalık geçirmiş, Allah var üzüldüm, kıyamam, Allah ona acil şifalar versin, onlar masum kullar, babalarının kini, kibri, karakteri onlara yansımasın.

Sen de Yargı önünde hesap vereceksin

Ahmet efendi sizin gibi insanlara o makam, mevkileri veriyorlar ya helal olsun. Dışarıya kibar, mütevazi görünen ayak oyuncusu Ahmet Gürses, bana gelmiş 2 yıl önce aynı ithamları, iftiraları atan Sakarya Gazetesi’nin yazdığı iftiralar ile vurmaya çalışıyorsun, onlar birçok ithamlarda bulundular, yazdılar ama mahkemede boncuk boncuk terlediler, hiçbir ithamlarını, iftiralarını kanıtlayamadılar. Defalarca avukatları dahil araya davayı geri çekmem için adam soktular ama çıktığım yoldan dönmem, yargıda hesabını verecekler.

Bekleyin yazacaklarımı okuyun lütfen daha neler çıkacak ortaya, ne belgeler. Sen de kalemşörlerin gibi Yargı’da hesap vereceksin.

Sen ve kalemşörlerin istedi diye ölemem Ahmet’im

Atalarımız ne demiş; “kötülere bir şey olmaz, iyileri de Allah korurmuş’, neymiş babaannesi mide kanseri olmuşta, iki yılda ölmüş, yaşı kaçtı rahmetli babaannenin (Allah nur içinde yatırsın) Maklubeci Ahmet. Benden kurtulamazsınız merak etmeyin sizin gibilere hesap sormak, gerçekleri yazmak için ben buradayım, kimseden korkmadan cesaretle doğru bildiğimi yazıp çizeceğim. Sizleri bu özel şahsi rahatsızlığımdan dolayı meşgul ettiğim için yeniden özür dilerim ama kamuoyu bunları bilmeliydi.

Sizlere hastane raporlarımı da utana utana paylaşıyorum bazıları belki görür okur da varsa yüzleri kızarır, utanır. Ankara Hacettepe Hastanesi Medikal Onkoloji Bölümü Dosya Numaram 3722579. İsteyenler rahatsızlığımla ilgili gerekli bilgiye ulaşabilirler.

Ahmet efendi, 3 Ekim’de yine tahlillerim başlıyor, 9 adet tahlilim var bir hafta yine Ankara’ya gidip geleceğim istersen gel benimle bak ne tahliller yaptırıyormuş bu sahtekar, dolandırıcı, kanserim diye kendisini acındıran, yalan söyleyen abin. Kanserim diye yüzlerce kişiyi dolandırdığımı söyledin bunları kanıtlayamazsan, bir kişiyi bile karşıma getirmezsen namertsin, müfterisin bunların hesabını da yargıda vereceksin.

Haber için Cafer Elmas’a para verdim diyen adamın anlını karışlarım

Maklubeci Ahmet Gürses efendi, beni şantaj yapmak ve para karşılığı haber yapmakla suçluyor. 17 yıllık gazeteciyim, bir kişiyi karşıma getireceksin, ben Cafer Elmas’a para verdim, haber yaptırdım veyahut ben Cafer Elmas’a para verdim haberi engellettim diyecek, adamın anlını karışlarım. Benim kalemim satılık değil, sen beni çevrendeki kalemşörler ile karıştırma hodri meydan bu iddianı da kanıtlayacaksın, kanıtlayamazsan namertsin, müfterisin.

Elbette bizlerin de kıramayacağı insanlar olmuş ve ricaları ile haberleri “es” geçilmiştir. Senin FETÖ’den dolayı üniversiteden ihraç edilen ve gözaltına alınan abin için rica ettiğin gibi. Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim, FETÖ dosyalarında en şeffaf gazeteciliği YARIN yapmıştır. Bu arada belirteyim, üniversitede FETÖ dosyasından herkesin beraat ettiğini söylüyorsun, ama senin abinin hala 4 yıl oldu yargılaması devam ediyor.

Maklubeli resmini daha önce haber yapmayayım diye Semih Şahin Başkan rica etti, ona zarar vermemek için beklettim, sor bakalım ona da şantaj yapmışmıyım ve para almışmıyım haberi yapmamak için ama demir tavında dövülürmüş Maklubeci Ahmet beyefendi.

Senin Meclis’te Çetin Kaya’ya o sözü söylediğine ben inanırım çünkü sen ikiyüzlüsün daha önce bana da bu tür deyip te demedim dediklerin oldu ve senin karakterini iyi çözdüğüm için “elin Sinoplusu” dediğine ben inanıyorum çünkü bu senin tam üslubun.

Benim kalemim satılık değildir

Neymiş AK Parti Gençlik Kolları Başkanı bu haberi yapmam için benim hesabıma 100 TL göndermiş, Ahmet bey ben o kadar ucuzmuyum, ben bana neler teklif edildi geri çevirmişim, 100 lira için mi haber yapacağım bunu da kanıtlayacaksın.

Bak anlatayım gerçeğini de dinle; doğrudur bu kişi 100 TL hesabıma para göndermiştir ama haberle alakası yoktur. Bayramlar gazetecilerinde bayramıdır, bir yıl boyunca haber yaptıkları kurum ve sivil toplum kuruluşları ile siyasetçilerden bayram reklamı alırlar bunu ilimizdeki tüm gazete ve siteler alır.

AK Parti Gençlik Kolları Başkanı Muhammed Karadayı kardeşim de bizlere reklam verdi. Sitemizde yayınladık ücretini sordu “300 TL” dedim, “tamam” dedi. AK Parti’ye reklam faturamı götürdüm orada bana İlçe Başkanı Nail abi, “Muhammed’e 50 TL reklam yapıyormuşun” diye sitem etti hemen onların önünde açtım telefonumun megafonunu aradım bu kardeşimi yüzleştirdim. “Şaka takıldığını” söyledi, benim izlenme oranlarım belli, benim reklam ücretim de, isteyen verir, isteyen vermez, canlı yayında 103 bin görüntülenme bunun bir kanıtıdır.

Sakın beni ve gerçek sahadaki gazeteci arkadaşlarımı masa başındaki gazeteci müsvetteleri, klavye delikanlıları ile karıştırmayınız. Aradan birkaç gün sonra bu arkadaş bana WhatsApp’tan yazdı, ne kadar göndereceğini sordu, ben de “300 TL demiştim” dedim. Yarım saat sonra hesabıma bu kardeşimden 100 TL para geldi, diğer arkadaşlara da göndermiş ama ne gönderdi bilemem. AK Parti’de yaptığı muhabbete de kızdığım için bende kendisini arayarak hesap numarası istedim parayı geri göndereceğimi söyledim, parası yoksa hiç vermemesini söyledim, kimseyi kendimle dalga geçtirmem o da, “abi daha sonra yeniden atarız” dedi. Bende gittim bankaya o saatte bana gelen 100 TL parayı geri aynı yere gönderdim, dekontunu fotoğraf çekip ona attım. Ben 100 liralık adamda değilim, paranın da hesabını yapmam ama kimseyi de kendimle kafa yaptırmam, senin o gün haber yapmak için 100 TL aldın dediğin olay budur. 100 TL’ye haber yapacak veyahut kalemini satacak adam da değilim, rica karşılığı haber yapmadığım tabi ki oldu senin FETÖ’den ihraç edilip gözaltına alındığında abini rica etmenden dolayı haber yapmadığım gibi. Seni yönlendiren akıl hocaların iyi bilsinler ki rezil oluyorsun Maklubeci Ahmet’im.

Gelelim sahte para, uyuşturucuya

Ahmet Gürses, Maklube haberime çok kızınca ve bel altı vurmaya başlayınca bende abisinin üniversitede öğretim görevlisiyken ihraç edilip gözaltına alınıp alınmadığını sordum. Hatta o dönemde haber yapan arkadaşlar oldu bu konuyu Ahmet bizzat beni arayarak haber yapmamam konusunda rica etmişti ve haber yapanlara da kaydırmıştı. O kaydırdığı gazetecileri de o gün basın toplantısına çağırmışsın. Bu soruma çok kızmış olacak Maklubeci Gürses, bana ithamda bulunarak, “aileye girersen sahte para ve uyuşturucu çıkar” dedi, “girelim” dedim ama bana söz hakkı bile vermedi.

Şimdi ben buradan soruyorum benim kendi şahsım, ailem ve kan bağım olan, soyadı Elmas olan ailem içinde bir tek sahte para ve uyuşturucu işini kanıtlayamazsan namertsin, müfterisin daha da ağır kelime yazmam lazım ama işte kendimi dizginliyorum. Bunun hesabını da yargıda vereceksin.

Ben kuru takılmıyorum Maklubeci Ahmet’im sulu takılıyorum, senide götüreyim istersen bir gün. Sen de zamanında çok içtin değilmi kendin söyledin çok içip bırakmışsın, şimdi dini bütün Müslüman oldun, sizler müslümansanız ben evliyayım. Vallahi içkiyi zamanında bende çok içtim artık bende içemiyorum, rahatsızlığımdan dolayı istesem de içemiyorum ama Allah’ın bildiğini kuldan saklayacak halim yok, hatta yarım bira içtim diye aracım ticari gözüktüğü için 0,21 promül alkol ile bir ara ehliyetimi de aldı Emniyet. Hastanede promülüm 0,15 çıktı. Ben neysem oyum, içim dışım birdir dedim ya Allah’ın bildiğini kuldan da, kimseden de saklamam.

Onkoloji doktorum bile bizzat kırmızı şarap içmemi önerdi, kan değerlerine iyi geliyormuş, Yücel Yerci kardeşime de demiş ama o, “içmem ben AK Partiliyim” diyor.

Peşinde koşturduğun adayın FETÖ’cü mü?

Zavallı Ahmet Gürses, akıl hocalarından benim 2 yıl önce restleştiğim ve bana FETÖ’cü yakıştırması yapmaya çalışan kendi çocuklarını bile FETÖ’nün okulunda okuttukları Sakarya Gazetesi’nin sahiplerinin öne sürdüğü resmi almış basına gösteriyor.

Beni FETÖ’cü ilan etmeye çalışıyor. Diyor ki masada oturduğumuz kişilerden biri FETÖ’den tutuklamış, gazeteciymiş, Yarın Gazetesi’nde çalışmış, vallahi benden önce 2008 yılında çalışıyordu, ben geldim gönderdim. O resim çekildiğinde o Yarın Gazetesi’nde değil, Haber11 internet sitesinin sahibiydi. Hani sizlerin, hatta senin de yere göğe sığdıramadığı haberleri yapan Durmuş Günsur.

Kim varmış yanımızda; dost bildiğimiz, insanların arkasından iş çeviren, ortalıkta gazeteciyim diye gezinen Ziya Beşkardeş, Durmuş’un büzüktaşı, aldıkları reklam paralarını paylaşan, beraber Haber11 internet sitesini yürüten, şimdi kapandı site, FETÖ’den bir tarafını kurtarmak için, Durmuş Günsur gözaltına alınınca onun bile resmini olay yerine gelip çekecek kadar karakterli bir arkadaştır, ona “kalemşörler” yazımda uzun uzun değineceğim bakın nasıl birisi.

Diğeri kimmiş AK Partili eski İl Başkanı Ramazan Kurtulmuş abim, severim kendisini o da şimdi o kişi ile oturuyor diye FETÖ’cümü, diğeri kimmiş 2018 yılı Haziran ayı genel seçimlerinde İYİ Parti’nin Milletvekili adayı Mesut Tekin abim, onu da severim, o da bir takım kumpaslar ile yıllarca haksız yere Cezaevi’nde yattı ve beraat etti, ona da sen şimdi FETÖ’cü yaftası yapıştırdın.

Madem Mesut Tekin, FETÖ’cü neden aday yaptınız da kapı kapı gezdin, oy istedin diye sorarlar adama. Bak yalnız bir şeye dikkatini çekmek istiyorum bizim masamızda çay var, senin yediğin MAKLUBE yok be Ahmet beyefendi.

2014 yılında kime çalıştın?

Maklubeci Ahmet Gürses, 2014 yılında Belediye Başkanlığı seçimlerinde MHP üyesi iken kime çalıştın, sen ve eşin ev ev gezip AK Parti’ye Selim Yağcı’ya AK Parti el broşürünü dağıtarak oy istedin mi, istemedin mi. Eşin yıllarca MHP’de Sekreterlik yapmadı mı, o gün 2014 yılında seçimin kazanılması sonrası Selim Yağcı’nın seçim bürosunda bak arkada kimin resmi var onu o gün sordum neden geçiştirdin cevap ver verebiliyorsan sizce particilik menfatçilik mi?

Selim abin size bir şeyler mi vaat etti, zamanında Selim abinin peşinde koşturdun, şimdi Semih abinin peşinde koşturuyorsun. Selim Yağcı döneminde senin araban Belediye’ye kiralık olarak çalıştı mı çalışmadı mı Ahmet beyefendi?

Pazarcıların kanının emildiği, sattıkları pazarın yeniden pazarcılara satıldığı zaman Bursalı bir işadamı aracılığı ile pazarcılara pazar yeri satılmasına aracılık ettin mi etmedin mi? Şu anda bindiğin son model makam arabasını babanın arabası gibi kullanıp, mesai haricinde direksiyona geçip evine gidip geliyor musun? Bu araba ile şehir dışına kaç defa neden çıktın? Bindiğin makam arabası ile tatile gittiğin iddiası doğru mu? Şehir dışına çıktığında benzini Belediye’den mi, cebinden mi, ödüyorsun? Kadim ve aile dostun Soner Hızlı ile neden küstünüz yoksa ona da mı ayak oyunları yaptın?

Gelelim FETÖ’nün meşhur yemeği Maklube’ye

Maklube’yi 2012’de değil, 2015’te yemişsin

Benim çocukları ve aileleri buzladığım resmi basına paylaşarak kendisinin Maklubeyi yediğini kabul edip, Maklubeyi Cumalı Köy’de değil Pelitözü Göleti’nde bir iftarda yediğini açıkladı.

Oturduğu aileyi tanımadığını aktaran şovmen siyasetçi davete icabet ettiğini, masada ne yemek gelecek diye sormadığını ve resmi eşinin sosyal medyadan paylaştığını söyledi. (Oturduğu ailedeki bayan Selim Yağcı zamanında işe alınarak yıllarca Bilecik Belediyesi’nde cenaze yıkama bölümde çalıştı.)

Benim kitabımda aile kutsaldır, özellikle bayanlar ama Ahmet Gürses’in o ithamları, iftiraları karşısında benimde ister istemez yazım aileye girmek zorunda kalıyor. Şimdi ben soruyorum Ahmet Gürses, Maklubeyi ilk defa orada mı yedin, yoksa defalarca yedin mi? Yediğin Maklube ve resmini paylaşan yenge hanım altına gelen yorumlara bir defa yediğini söylemiyor. İstersen yengenin yazışmalarını da kamuoyu ile paylaşayım ama o bana yakışmaz.

2012 yılında paylaşıldığını iddia ettin ama bu resmi o tarihte paylaştığına dair belgesini basına sunmadın. Resmi neden sildiniz sosyal medya hesabından sorarım sana şimdi. Diyeceksin 17-25 Aralık 2013’ten önce yedim. Ahmet Gürses, bak bu yemeği ne zaman yemişsin. Al sana belgesi 11 Temmuz 2015, yer Pelitözü Gölpark Sadiye Yücel Gürses, Ahmet Gürses ve 2 diğer kişi ile birlikte (Arkadaşım ellerine sağlık maklube harika olmuş…) yazısı paylaşılmış.

Zaten benim haberimde sana FETÖ’cü diye bir ithamım olmamış sadece FETÖ’nün ünlü yemeğini kim yemiş diye sormuşum, niye bu kadar çıldırıp gocunuyorsun, bu resmin bende aylar önce olduğunu biliyordun, sana bir Meclis üyesi iletti bu resmi değil mi, (ben ilet diye gönderdiysem şerefsizim) o zaman “yazarsa yazsın, yedim bende bu yemeği” deyip umursamazken, şimdi bu kadar kızman, hırçınlaşman neden Maklubeci Ahmet Gürses. Diyor ki biz misafiriz gelen yemeği yemek zorundaydık, misafir umduğunu değil bulduğunu yer Ahmet beyefendi, önüne DOMUZ eti getirseler onu da yiyecek miydin?

Gelelim bu resmi ve haberi neden şimdi koydum, ben bu haberi daha öncede yazacaktım ama bende yalan yok, Belediye Başkanı Semih Şahin’in ricasını kıramadım. Şimdi de neden mi koydum ben sabırlıyımdır, beklerim, demir tavında dövülür dedim senin gibi, iki yüzlü, ayak oyuncu siyasetçilerin gerçek yüzünü ortaya koydum.

Avukat Emin Yağcı’ya neden para bastınız da evinize geldi?

Maklubeci Ahmet Gürses’in eşi Sadiye Yücel Gürses’in 6 Ağustos 2014’de ki bir paylaşımı da çok şaşırtıcı. Emin Yağcı ile birlikte olduğunu etiketleyerek belirtilen paylaşımda ‘BASTIK PARAYI SAAT 00:50’DE AVUKATI EVİMİZE GETİRTTİK’ deniliyor. Ahmet Gürses, gece 00:50, o zamanki Belediye Başkanı Selim Yağcı’nın oğlu avukat Emin Yağcı’yı para bastırarak neden evinize getirttiniz kamuoyuna açıklayabilecekmisiniz? Bu imalı paylaşım nedendir? Alın size paylaşım belgesi.

Ben şantaj yapmam, yazar geçerim

Ahmet Gürses beyefendi namı diğer Maklubeci Ahmet beni şantaj yapmakla suçluyor. Şantaj yaptığım, şantaj yaparak para aldığım bir adamı getir karşıma ben bu mesleği bırakacağım. Ben şantaj yapmam yazar geçerim ama elimdeki belgelerin zamanını beklerim, demir tavında dövülürmüş, senin o elindeki şantaj yaptı dediğin WhatsApp yazışmasını da biliyorum, bak onu da anlatayım benim gazeteciliğime her zaman övgü yağdıran, “iyi ki bu ilde senin gibi bir gazeteci kardeşim var” diyen, Babalar Günü sabah 07.00’de bana mesaj atan, bir Belediye çalışanı, çok sevdiğim ablam, senin bana iftiracı deme yazısının altına destek yorumu yaparsa bende elbette ona sitem eder, kırılırım.

Selim Yağcı zamanında işe giren, senin birimine bağlı olduğu için, sana yağcılık yapacak diye de beni germeye hakkı yok, şahsen kendisini sever ve sayardım ama herkes nerelere nasıl geldiğini bilecek. Kendileri bulundukları yerde gerçek işlerle uğraşacaklar, Belediye çalışanı ise işine bakacak, gerçekleri bilmeden böyle işlere girmeyecek.

Adamsan, delikanlıysan, şahsımdan ve ailemden özür dilersin

Maklubeci Ahmet efendi, senin kalemşörlerine ve goygoycu yorumcularına da birkaç yazım, sözüm olacak. Hem de yer yerinden oynayacak ama yazım çok uzadığı için onu bir gün sonraya bırakıyorum ve seni bana attığın iftira, ithamları kanıtlamaya, belgelemeye davet ediyorum, hepsini edeceksin.

Edemiyorsan, adamsan, delikanlıysan haysiyetin varsa çağıracaksın yine makam odasına basını, o goygoycularını, şahsımdan ve ailemden özür dileyeceksin, cesaretin varsa.

NOT: Maklubeci Ahmet Gürses, kalemşörleri ve goygoycu yorumcularına ilişkin yer yerinden oynayacak. Yazımı yarın mutlaka okuyun çok şaşıracaksınız. Sizleri şahsi olaylarımla meşgul ettiğimden dolayı özür dilerim.

Kalınız sağlıcakla.

Editör: TE Bilişim