‘Herkes haddini bilecek, sinecek, meydan Türk Ulusu'na kalacaktır’
Milli Merkez Anayasa Forumu Bilecik toplantısı yapıldı. Yeniçağ Gazetesi Yazarı Yavuz Selim Demirağ, İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Av. Hasan Basri Özbey, Atatürkçü Düşünce Derneği Bilecik Şube Başkanı Feyzi Köse, Devlet Eski Bakanı Ufuk Söylemez ile Emekli Tümgeneral Necati Beştepe'nin konuşmacı olarak katıldığı Anayasa Forumu'nda Türk halkının demokratik tepkisini göstermesi gerektiği vurgulanarak, 'bu birlikteliği gösterdiğimiz taktirde bizi bölmeye, parçalamaya, farklı göstermeye çalışan herkes haddini bilecek, yanlışını anlayacak, sinecek, meydan Türk Ulusu'na kalacaktır' görüşü belirtildi.
Yasalara dayanmayan bir gücün ülkede hakim olmasına çalışıldığının altının çizildiği toplantıda şu görüşler dile getirildi: “Yasalara dayanmayan bir güç vardır. Kaldı ki bu şekilde verilecek bir direktif konusu suç olan bir direktiftir. Bu direktifi veren meclis de olsa, başbakan da olsa bakan da olsa suç işler. Şu anda terörle mücadele sorumluluğu 5442 sayılı il idaresi yasası dahilinde valilerimizdedir.
Dolayısıyla direktifi valilere verecek. Vali bu direktifi sivil güvenliği sağlayan unsurlara, askere polise iletecek. Onlar da terörist grupların ülkeyi terk etmeleri sırasında nasıl davranacaklarına karar verecek. Herhangi bir yerde terör unsuruna rastlandığında güvenlik güçleri operasyon için validen izin ister. Bu izin yetkisi validedir. Komutanlık validen yazılı izin ister. Vali bu noktada bu yetkiyi vermeyebilir. Vermezken de tabi sonunu düşünmesi lazım. Ancak ilerde bunun hesabı sorulur. Ayrıca bu emri uygulayan komutanlar ve polis amirleri, eşkıyayı silahlı bir şekilde gördüğü halde müdahale etmedi, bunların da hesabı mutlaka sorulur. Ancak müdahale edebilir. Çünkü bizim bu hususta yasalarımız var. Yasaların verdiği yetkiler var. Türk Ceza Kanunu'nda var. Terörle Mücadele Yasası'nda var. Askerin iç hizmet kanununda var. Silahlı eşkıyayı gördüğünde ona müdahale etmeye mecbursun. Bunu kimse önleyemez. Ne vali, ne başbakan. Bu kadar açık yasalar varken gereken yapılmıyor, yani konusu suç teşkil eden emirler uygulanıyorsa, bunu uygulayan da suçlu duruma düşer. Nasıl verilecek bunun hesabı? Bugün nasıl gizli tanıklar, yalancı tanıklar varsa yarın gerçek tanıklar çıkar, denirki şu tarihte şurada bize bu emirler verildi, yasa uygulatılmadı. O zaman hesabını verirler.
28 Şubat davası diye bir dava var. Nedir 28 Şubat? Bizim kırmızı kitap diye bildiğimiz Milli güvenlik siyaset belgesi diye bir kitabımız var. Milli güvenlik için bu devletin unsurlarının neler yapması gerektiği yazar. Bu kitaba göre irtica yani gericilik suçtur. 1997 yılında 28 Şubat kararları ile bu milli güvenlik kararlarına dönüştü, hemen sonrasında başbakan ve bakanların imzası ile emre dönüştü. Silahlı Kuvvetler bu emri alınca, emri uygulamak için ne yapabiliriz diye düşünmeye başladılar. Genel Kurmay da bir şeyler yaptı. Batı Çalışma Gurubu kuruldu, bakanlıklarla koordinasyona geçildi. Yazışmalar yapıldı. Gerici faaliyetlerle ilgili bilgiler alındı. Bu durum karşısında nasıl tedbirler alınabilir diye düşündüler. O milli güvenlik kararında, Başbakanlık Genelgesi'nde yasal görev olan husus, bugün suç oldu. Siyasi iktidar değişti onu suç haline çevirdi. Ve bugün yüzlerce arkadaşımız 28 Şubat'tan dolayı tutuklu. Bir hafta sonra bir yıl oluyor. Ve daha iddianame de hazırlanmadı. Yani yasayla verilen görev yasanın değişmesiyle suç oldu ve bugün insanlar tutuklu. Şimdi yasal olmayan emri verenler ve uygulayanlar 28 Şubat'a bakarak ilerde başlarına neler geleceğini düşünmek mecburiyetindeler. Onların başına çok daha beteri gelecektir.
Başbakan diyor ki, “Ulusalcılar akil adamlardan rahatsız. Bu ülke ne çektiyse hep aşırı uçlardan çekti.” Şimdi ulusalcıları aşırı uç yaptı. Eskiden bu memlekette komünistten korkulurdu, komünizm aşırı uçtu. Sağ sol olayları oldu onlar aşırı uçtu. Ve irticai faaliyetler aşırı uçtu yasalarımıza göre. Şimdi o kendisini merkeze almaya çalışıyor, bu ülkenin gerçek sahiplerini aşırı uç kabul ediyor. Damat Ferit'in Heyet-i Nasiha'sı vardı. Amaçları Sevr Antlaşması'nı anlatmaktı, sevdirmekti. Yarın o akil adamlar buralara gelirlerse lütfen sorun onlara. Neyin karşılığında barış istiyorsunuz? Eminim ki kendileri de ne için burada olduklarını bilmiyorlar. Hiç duydunuz mu, bu hükümet neyin karşılığında PKK'yla anlaşma yapıyor. Niye bu adamlar silahlarını bırakıyorlar? Niye silahlarını alıp dağa çıkmışlardı da bugün silahları bırakıp gidecekler? Amaç mı değişti? Hedef mi değişti? Hayır değişmedi. Bas bas bağırıyorlar. Anayasada istediklerimiz verilmezse başa döneriz diyorlar. Ne istedikleri belli. Bu Ülkeyi bölmek istiyorlar. Akil denen insanlar bu ülkeyi bölmeyi, bölünecek vatandaşlara tatlı tatlı anlatmaya çıkacaklar yola. O tatlıyı kimse yemez.”
Ulusalcılığın aşırı uç olmadığı, memleketin mayası, hamuru ve özü olduğuna vurgu yapıldığı forumda, “Ulusalcı vatanını seven insandır. İnsanını seven insandır. Toprağını havasını suyunu seven insandır. Özgürlükçüdür. Kimsenin uşağı olmaz. Ulusalcı ne faşisttir ne irticacıdır. Şimdi siz bu ulusalcılığı aşırı uç kabul ediyorsunuz. Burada her kesimden insanımız var. Hangisini dışlayabiliriz? Ulusalcılığı hiçbir şekilde aşırı uç kabul edemezsiniz. O halde ne yapmalıyız. Demokratik tepkimizi göstermeliyiz. Bakın İngiltere'de sosyal güvenlik bakanı açıklama yaptı. 53 Sterlin'in bir vatandaşın haftalık geçimi için yeterlidir. Bir hafta içinde 420 bin protesto mektubu çekti İngilizler. Bizim bakanımız da 800 lira asgari ücret geçinmek için yeterlidir açıklaması yaptı. Nerede Türk vatandaşları? Kaç mektup gitti bu bakana? Demokratik tepki budur. Tepkimizi göstermeliyiz. Bakın Sağlık Bakanlığı'ndan T.C.'yi kaldırdılar. 1 hafta içinde 10 milyon insan sosyal medyada adının önüne T.C. koydu. Geri adım attılar. İşte demokratik tepki budur. Tepki illa vurmak kırmak değildir. Bir şekilde meydana çıkmak safları doldurmaktır.
O halde ne yapacağız? 23 Nisan'da meydanlardayız. 1 Mayıs'ta meydanlardayız. 19 Mayıs'ta meydanlardayız. Bu birlikteliği gösterdiğimiz taktirde bizi bölmeye parçalamaya, farklı göstermeye çalışan herkes de haddini bilecek, yanlışını anlayacak, sinecek, meydan Türk Ulusu'na kalacaktır” görüşlerine yer verildi.
Belediye Kültür Sitesi'nin tamamen dolduğu Merkez Milli Anayasa Forumu'na CHP İl Başkan Yard. Erdoğan Tan ve Nedim Er CHP Merkez İlçe Bşk. Muhittin Demirci, CHP Bilecik İl Kadın Kolları Başkanı Gülay Tezgit, CHP Merkez İlçe Kadın Kolları Başkanı Nejla Eker, CHP Osmaneli İlçe Başkanı Faik Üstün, CHP Söğüt İlçe Başkan Vekili Tevfik Akkaş, CHP Vezirhan Belde Başkanı Engin Demir, CHP Bayırköy Belde Başkanı Özcan Bican, CHP Pazaryeri İlçe Başkanı Ömer Berk, İşçi Partisi İl Başkanı Niyazi Güner, Türk Ocakları Başkanı Ertuğrul Açıkgöz, Demokrat Parti İl Başkanı Ali Pamukçu, Demokrat Parti Merkez İlçe Başkanı Ali Ünal Bilecik Eski Belediye Başkanı Akın Olcay, Bayırköy Eski Belediye Başkanı Bayram Kabasakal, Bilecik SMMMO Başkanı Hüseyin Şensoy, Türk Kadınlar Birliği Temsilcisi Eda Acal, İşçi Partisi Bozüyük İlçe Başkanı Hüseyin Çimen, Bozüyük ADD Başkanı Mustafa Aksu'nun yanı sıra 300'a yakın vatandaş katıldı.
Bunlar da ilginizi çekebilir