Bilecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Selma Aktaş, Kasım ayının “Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı” olması dolayısıyla yaptığı açıklamada, akciğer kanserine ilişkin önemli bilgiler paylaştı. Dr. Aktaş, akciğerin vücudun oksijen ihtiyacını karşılayan hayati bir organ olduğunu belirterek, “Akciğer kanseri, normal akciğer dokusundaki hücrelerin kontrolsüz biçimde çoğalmasıyla oluşan ve zamanla çevre dokulara veya dolaşım yoluyla uzak organlara yayılabilen bir hastalıktır. Bu yayılma, metastaz olarak adlandırılır.” dedi.
Dr. Aktaş, akciğer kanserinin iki ana türde görüldüğünü belirterek, “Küçük Hücreli Dışı Akciğer Kanseri (KHDAK), tüm vakaların yaklaşık yüzde 85’ini oluşturmakta ve daha yavaş seyretmektedir. Küçük Hücreli Akciğer Kanseri (KHAK) ise daha az görülen ancak hızlı ilerleyen, agresif bir tümör tipidir.” ifadelerini kullandı.
Dünya genelinde akciğer kanserinin erkeklerde en sık, kadınlarda ise ikinci en sık görülen kanser türü olduğunu hatırlatan Aktaş, Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre her yıl yaklaşık 2,5 milyon yeni vakanın ortaya çıktığını ve 1,8 milyon kişinin bu hastalık nedeniyle yaşamını yitirdiğini söyledi. Türkiye’de ise her yıl 30 bin yeni akciğer kanseri vakası görüldüğünü belirterek, “Ne yazık ki hastaların yalnızca yüzde 17’si erken evrede tanı alabiliyor. Oysa erken teşhis, tedavi başarısını belirleyen en önemli faktördür.” dedi.
Akciğer kanseri için en büyük risk faktörünün tütün ve tütün ürünleri olduğunu vurgulayan Aktaş, “Sigara, puro, pipo, nargile ve elektronik sigara dahil olmak üzere tüm tütün ürünleri akciğer kanseri riskini artırır. Tütün dumanı 7.000’den fazla kimyasal madde içerir ve bunların en az 70’i kansere yol açar. Ayrıca, pasif içicilik de önemli bir risktir. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre her yıl 1,3 milyon kişi pasif tütün dumanına bağlı hastalıklar nedeniyle hayatını kaybetmektedir.” dedi.
Dr. Aktaş, çevresel ve mesleki etkenlere de dikkat çekerek, “Asbest, arsenik, krom gibi maddelere maruziyet, yoğun radyasyona maruz kalmak, hava kirliliği ve ailede akciğer kanseri öyküsü bulunması da risk faktörleri arasındadır.” ifadelerini kullandı.
Akciğer kanserinin belirtilerine de değinen Aktaş, “Geçmeyen veya giderek kötüleşen öksürük, kanlı balgam, göğüs ağrısı, nefes darlığı, iştahsızlık, kilo kaybı ve ses kısıklığı gibi belirtiler mutlaka ciddiye alınmalıdır. Ancak çoğu zaman bu belirtiler sigara kullanımı veya solunum yolu enfeksiyonlarıyla karıştırıldığı için tanı gecikmektedir.” dedi.
Tanı sürecinde fizik muayene, akciğer grafisi, bilgisayarlı tomografi, bronkoskopi ve biyopsi gibi yöntemlerin kullanıldığını, genetik testlerin de kişiye özel tedavi planlamasında önemli rol oynadığını belirten Aktaş, tedavi sürecinin cerrahi, kemoterapi, radyoterapi, immünoterapi ve hedefe yönelik tedavilerle yürütüldüğünü söyledi.
Tütün kullanımının hastalığın başlıca nedeni olduğunu bir kez daha vurgulayan Aktaş, “Ülkemizde akciğer kanseri vakalarının yaklaşık 25 bini önlenebilir durumdadır. Sigaranın bırakılmasından 10 yıl sonra akciğer kanseri riski, içmeye devam eden bireylere kıyasla yüzde 50 oranında azalır. Bu nedenle sigarayı bırakmak her yaşta çok değerlidir.” dedi.
Sigara bağımlılığından kurtulmak isteyen vatandaşların ALO 171 Sigara Bırakma Danışma Hattı, Sigara Bırakma Poliklinikleri ve Mobil Sigara Bırakma Polikliniklerinden ücretsiz olarak destek alabileceklerini hatırlatan Aktaş, “Akciğer kanserinde erken tanı hayat kurtarır. Tütün ürünlerinden uzak durmak, dumansız hava sahasına katkı sağlamak ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarını benimsemek hepimizin sorumluluğudur.” diyerek açıklamasını tamamladı.