FRANSIZ DEVRİMİ ve 1. MECLİS (II)

Bir önceki yazımızda 1789 Yılında Fransa’da meydana gelen Devrimi anlatmaya çalışmış, nedenleri, sonuçları ve etkileri üzerinde tespitlerde bulunmuştuk. Takdir edersiniz ki hakkında beklide binlerce kitap, araştırma, makale, tez vs yazılmış olan böylesine toplumları, ülkeleri, çağları derinden etkilemiş,bir çağı kapatıp yeni bir çağı açmış,  toplumsal ve siyasal bir olayı günlük bir yazının hacmi içerisinde daha fazla değerlendirme şanşımız yoktu. 
Bugünkü yazımızda da Devrim öncesi Fransa’nın siyasal yapısı ve Devrimin aşamaları üzerinde biraz daha durup, gelişen olayların Milli Mücadele öncesinde Ankara’da toplanan ve Bağımsızlık  Mücadelesini oradan yürüten ve siyasi litaratürümüze “ 1. Meclis ” olarak geçen,  Atatürk ve Milletvekilleri üzerindeki Devrimin etkilerini anlatmaya ve Fransa Devriminde gelişen siyasal olaylarla karşılaştırmaya çalışacağız. O dönemde  yapılan tartışmalar ve çalışmalar Mustafa Kemal Atatürk ve pek çok milletvekinin Fransız Devrimi’ni çok iyi okumuş  ve  etkilenmiş olduğunu gösteriyor.

Evet sizleri fazla sıkmadan tarih sayfalarını geriye doğru çevirerek Fransız Devrimi öncesi Siyasal Yapıya
götürmek istiyorum: 
Daha önceki yazımızda belirttiğimiz gibi “Mutlak Monarşi” ile yönetilen ve üç farklı sosyal sınıftan oluşan (Soylular, Ruhban ,Halk) Fransa’nın başında bulunan  Kral 16. Louis  İktidarının kaynağını Tanrı olarak görüyor ve yetkilerinin sınırsız ve değişmez olduğunu düşünüyordu.Ancak Kralın bu sınırsız kuramsal yetkisine karşılık uygulamada kısmen de olsa “ genel meclisler ” (etats generaux) ve “parlementolar”,özellikle “ Paris Parlementosu” bulunuyordu.
18. Yüzyılda, kralın yanısıra “Bakanlar Kurulu” adını verebileceğimiz bir kurul vardı.Bu kurulda: Adalet,Savaş,Dışişleri, Deniz Kuvvetleri ve Saray gibi bakanlıklar vardı. Genel meclisler 1614 yılından beri toplantıya çağrılmamış, uygulamada neredeyse unutulmuştu. “ Kralın lütfu” olan parlementoların ciddi ve yeterli bir denetim yapabildiklerini söylemek de zordu. Sonuç olarak yargı gücü tümüyle ve tartışmasız bir biçimde krala aitti.
Böyle bir siyasal tablo karşışında Fransa’yı Devrim’e götüren en önemli mesele ülkede baş gösteren ekonomik kriz idi. Amerikan Devrimi’nde İngiltere’ye karşı bağımsızlık savaşı veren koloniler desteklenmiş bu da Fransa Maliyesini altüst etmişti. Sarayın artan masrafları ve tarımda buğday fiyatlarının düşük kalması ekonomik krizi artıran nedenlerdi. Buna rağmen ülkenin bütün ekonomik yükü 3. Sınıf olan halkın üzerindeydi. Kralın göreve getirdiği bütün maliye bakanları son çözüm yolu olarak Ülkenin büyük bir kesiminin topraklarına sahip olan fakat hiç vergi vermiyen Soylu’lardan da vergi almanın gerekli olduğunu görüyorlar fakat hazırladıkları yasaları  Parlemento’dan geçiremiyorlardı.İşte 1787- 1788 yıllarında kralın danışmanlarıyla parlementolar arasında bu çatışma “ soyluların ayaklanması” olarak adlandırılır.
Böylece 16. Louis’in yeni vergiler toplayabilmek için önündeki tek yol 1614’ten beri toplanamayan “Genel Meclisleri” toplantıya çağırmaktı. Seçim hazırlıklarının başlamasını emretti. Bu soyluların  ve Monarşi’nin sonunu hazırlayan ilk kıvılcım idi. Daha önce seçme hakkı bile kısıtlı olan Halk kesiminin bu haklarını soyluların direnişini kırmak için genişleten Kral bir anlamda kendi sonunuda hazırlıyordu.Seçimlerle güçlenen ve taşradaki ruhban sınıfının da desteğini alan  halk temsilcileri Kralın gözünü korkuttu ve Kral meclisin toplantısını engellemeye çalıştı.Fakat bunu kabul etmeyerek “birbirlerinden ayrılmamaya, anayasayı tamamlayıncaya kadar” çalışmaya yemin eden Halk temsilcileri Krala yenilgiyi kabul ettirdi ve oluşan meclis 9 Temmuz 1789’da toplanarak “ Kurucu Meclis” adını aldı.
Herşeye rağmen verdiği ödünlerden huzursuz olan Kral bu sefer “yabancı lejyonerlerden” bir ordu kurup meclisi dağıtmayı denedi.Geniş kesimler tarafından sevilen Maliye Bakanı Necker’i görevinden alarak halkın sevmediği  Breuteoil’i atadı. 13 Temmuz’da toplanan Ulusal Meclis bir bildiri yayınlayarak Necker’in göreve iadesini ve yabancı lejyonerlerin Paris’in çevresinden uzaklaştırılmasını istediler. Kral bu bildiriyi reddedince  silahlanan Paris halkı 14 Temmuz’da “zapdedilmez” sanılan Bastille Hapishanesini basarak hapishaneyi yaktı. Mutlak Monarşi’nin sembolu olan bu güçlü kalenin böylesine kolay bir biçimde alınması 16. Louis’in korkmasına neden oldu. Şiddeti devam ettirmekten vazgeçip Ulusal Meclis’in isteklerini kabul ettiğini açıkladı.
Kralın bu uzlaşmacı tavrı üzerine bazı soylular ülke dışına kaçarak Avusturya’ya ve Prusya’ya sığınarak bu ülkeleri Fransa aleyhine tavır almaya zorladılar. Başlangıçta olayı uzaktan seyreden Avrupa’nın Monarşiyle yönetilen krallıkları bu olayların Fransa’yı zayıf düşüreceğini düşünerek memnuniyet duyuyorlardı ama durum hiç de onların düşündüğü gibi olmadı.Daha sonra bu bağımsızlık hareketlerinin kendi ülkerinde de başlayacağından korkan Avusturya ve Prusya İmparatorları 27 Ağustos 1791’de Pillnitz’de bir araya geldiler ve  yayınladıkları bildiri ile Devrim hareketinin, salt Fransa’nın bir iç sorunu olmadığını, aksine bir “Avrupa Sorunu” olduğunu vurguladılar. Daha sonra bu sorunlar büyüyecek Fransa’yı  25 yıl sürecek ve tüm Avrupa ile savaş durumuna getirecektir. İlk savaş 1792 yılında Fransa ile Avusturya arasında çıktı. Prusya’yı da arkasına alan Avusturya hazırlıksız yakalanan Fransa ordusunu yenerek Paris önlerine kadar geldiler.
Orduların Komutanı Brunswik 1792 yılında bir bildiri yayınlayarak 16.Louis’in  otoritesini geri vermek üzere geldiklerini ve son yıllardaki gelişmelerden sorumlu olanlardan hesap sorulacağını ilan etti. Bu bildiri  Fransız ulusculuğunu yaraladı ve Fransız yurtseverliğini tahrik etti. Bir darbe sonucu kral ve kraliçe tutuklanırken, yeni bir anayasa hazırlamak için seçilecek “Konvansiyon Meclisine” dek yürütme gücünün Adalet bakanı Danton’un başında bulunacağı altı kişilik bakanlar kuruluna devredilmesine karar verildi.
Fransa’yı saran bu heyecan savaş alanına yansıyınca düşman orduları geri püskürtüldü. Aynı gün 20 Eylül 1792’de Konvansiyon Meclisi göreve başladı. Konvansiyon 21 Eylül 1792’de krallığı kaldırdığını ve çok geçmeden 25 Eylül 1792’de “Fransız Cumhuriyeti parçalanmaz bir bütündür” ilkesini ilan ediyordu.
Artık Fransız Devrimi’nde yeni bir aşama başlamıştı:Cumhuriyet Dönemi….
Daha sonra Fransa’nın önünde Napolyon ile yaklaşık 25 yıl süren savaşlar dönemi vardır ama şimdilik konumuz dışında olduğu için onlara girmeyeceğiz.
Bundan sonraki yazımızda Ankara’da toplanan “1.Meclis”’i  ve Fransız Devrimi’nden etkilenmesini anlatmaya çalışacağım…
Sezai Balta
Kaynaklar: George Rude (Fransız Devrimi)
                      Prof. Dr.Toktamış Ateş(Siyasal Tarih)
                      Prof. Dr. Fahir Armaoğlu (19.Yüzyıl Siyasal Tarihi)