DEĞERİ BİLİNMEYEN SİMGE KAYI BOYU SİMGESİ VE KILIÇ’IN SERÜVENİ

Türk Milleti şüphesiz yaşayış biçimi, yönetim esasları, inanç kaideleri ve karakteristik özellikleri ile tarihin tarihini oluşturan kadim bir millettir. Tarih boyunca bu asil milletin kimliğini taşıyan devletler bulunduğu her coğrafyada huzur ve adaletin timsali olmuştur. İlk Türk devletlerinden, Selçuklulara, Selçuklulardan, Osmanlıya ve Türkiye Cumhuriyetine kadar asil milletimiz tarihin her sürecinde kendini kanıtlamış ve vermiş olduğumuz mücadele gelecek nesillerimize bırakacağımız en büyük mirastır.

Tarihte Türk Milleti bulunmuş olduğu her coğrafyada kendi yaşayış, inanç, yönetim ve karakteristik özelliklerini özel simgelerle belirtmiştir. Bu simgeler tarih boyunca Türk milletini tanımlamış ve her dönem kurulan devletlerin isimlerinde ve sancaklarında kendini göstermiştir. Bu simgeler kendiliğinden oluşmamıştır. Her simgede bir yaşanmışlık, bir mana ve kadim bir gelenek vardır.

Türk Milletinin en kadim ve en önemli simgelerinden birisi ise “KAYI BOYU” simgesidir. Bu simge (IYI) İki ok bir yay olarak belirtilmiş olsa da gerçek tanımı bu kadar kısa bir ifade değildir. Yaşadığım şehirde Bilecik’te hemen hemen her dükkanda her işletmede ismi ve simgesi ile kullanılan bu simge sadece Osmanlı Devletinin başlangıcı olan Ertuğrul Gazi’nin boyunun simgesinden çok daha öte binlerce yıllık bir TÜRK simgesi ve kadim bir sürecin başlangıcıdır.

Maalesef son günlerde bu kadim simgelerimiz hiç olmaması gereken siyasi bir anlam ve bir reklam süsüne getirilir oldu. Geçen gün şahit olduğum bir olay beni çok üzdü. Şeyh Edebali Türbesine gittiğimde türbede bulunan hediyelik eşya dükkanlarından birini gezer iken bir beyefendi üstünde kayı boyu olan simgeyi göstererek siyasi bir anlam taşıyor diye o bilekliği çocuğuna almaktan vazgeçti. Bu durum gerçekten beni çok ama çok üzdü. Simgenin siyasi bir hale gelmesinden tutunda maalesef insanlarımız simge hakkında yeterince bilgiye sahip olmaması gerçekten bize emanet edilen kadim sembollerimize ne kadar da çok uzaklaştığımızı bize gösterir oldu.

Bu yüzden bu yanlış algıyı ortadan kaldırmak için kendi özümüzden çıkan bu kadim simgeyi KAYI’yı (IYI) tekrar tüm detayları ile açıklamak gerekir. Şimdi bilinen en temel tanım bu simgenin iki ok bir yay olduğu söylenmektedir. Tanım belki kişinin simgeye ilk baktığında gözünde canlanan görsele dayanabilir ama işin tarihsel süreci bu şekilde değildir.

Kayı Boyu ile ilgili en detaylı incelemelerden biri tarihçi yazar Oktan KELEŞ tarafından yapılmıştır. Öncelikle bu simgeyi yaptıkları eşsiz kılıçlarda kullanan ve DEMİRCİ yetenekleri ile ünlenen İlk Müslüman Türk sülalesi “Süreycileri” yakından tanımalıyız.

Oğuzların Bozok kolundan olan Kayı Boyu’nun bir kolu 500’lü yıllarda Ak Hun İmparatorluğunun yıkılması ile ticaret yolları üzerinden göç edip Mekke’ye ulaşmış ve burada Süreyc Kabilesini kurmuşlardır. Bu kabile kadim Türk mesleği demircilikle uğraşmış ve yaptıkları kılıçlarla Mekke’ye ün salmışlar ve kalabalık bir topluluk haline gelince Mekke’de saygınlık kazanmışlar ve Kabe’nin koruyuculuğuna kadar yükselmişlerdir.

Süreyc kabilesinin lideri ve aynı zamanda Oğuzlardan nesli gelen Osman Bin Talha 5 kuşaktır Kabe’nin koruyuculuğunu yapan ve Kabe’nin anahtarını taşıyan Süreycilerin lideridir. Peygamber Efendimiz (S.A.V) Mekke’yi feth etmeden önce Osman Bin Talha henüz Müslüman olmamıştır. Ama puta da tapmamıştır. Süreyciler Gök Tanrı inancını sürdürmekte Hz. İbrahim’in ve Hz. Nuh’un emirlerini yerine getirmekte idiler.

Peygamber Efendimiz (S.A.V) Mekke’yi feth ettiğinden Kabe’nin anahtarını Osman Bin Talha’dan alması için Hz Ali’yi görevlendirir. Osman Bin Talha Kabe’nin koruyucusu olduğunu ve asırlardır. Atalarının bu mukaddes beldeyi koruduğunu söyleyerek anahtarı Hz. Ali’ye vermek istemez ama gücü ve kudreti ile Hz. Ali anahtarı Osman Bin Talha’nın bileğini sıkarak alır. Efendimiz (S.A.V) Hz. Ali’ye anahtarı tekrar Osman Bin Talha’ya götürmesini ister. Bu istek doğrultusunda şaşıran Hz. Ali “Ey Allah’ın Resulü az önce anahtarı almamı istediniz şimdi neden tekrar geriye götürüyorum” diye sorduğunda Efendimiz (S.A.V): “Ya Ali sen anahtarı getirirken Yüce Allah, Cebrail ile bana vahiy gönderdi: Emaneti ehline veriniz (Nisa Suresi 58. Ayet). Kabe’nin anahtarı uzun yıllardır Osman Bin Talha ve soyundadır. Onlar Kabe’nin nasıl temizleneceğini nasıl sahip çıkılacağını iyi bilirler Emanetin ehlileri onlardır. Bu Allah buyruğudur Git ve teslim et”

Tüm bu yaşananlar doğrultusunda Hz. Ali anahtarı tekrar Osman Bin Talha’ya götürür ve Allah vahyini ve Efendimizin buyruklarını iletir bu durum karşısında Osman Bin Talha İslam’ın hakikatine ve Efendimizin Resullüğüne iman ederek İslam ile şereflenir.

Osman Bin Talha daha sonra Kabe’nin koruyuculuğunu devam ettirmiş Efendimiz (S.A.V) ve dört halife döneminde de birçok sefere katılmıştır.

KAYI BOYU simgesi ise Süreyci kabilesinin meşhur Türk Kılıçlarında kullandığı en önemli damgalardan birisidir. Zamanında Süreyciler içerisinde Ubeydullah diye bilinen büyük kılıç ustası Hz. Osman için çok değerli üzerinde KAYI BOYU simgesi ve ayetlerin olduğu bir kılıç yapar. Efendimize (S.A.V) inanan ilk kişilerden biri olan Hz. Osman için dövülen kılıç daha sonra Hz. Osman’ın şehadeti sonrası Osman Bin Talha tarafından koruma altına alınır.

Kılıç, Hz. Osman’ın şehit olmasından Osman Bey’e kadar ulaşmasında çok özel bir şekilde muhafaza edilmiş 4 Halife’den sonra 12 İmam olarak biline İslam aleminin itikadi liderleri tarafından korunmuş ve Altın Silsile yolu ile haleften halefe geçmiştir. Horasan piri Hoca Ahmet Yesevi’ye ulaşan Kılıç son emanetçi Şeyh Edebali’ye ulaşarak Osman Bey’in kutlu rüyası ile Edebali tarafından Osman Bey’e teslim edilmiştir.

Kutsal emanetlerin tekrardan Anadolu topraklarına getirilip günümüzde Topkapı sarayında sergilenen Hz. Osman’ın kılıcının üstünde KAYI BOYU (IYI) simgesi net bir şekilde görülmektedir.

İşte tüm bu kadim süreçlerin bir izi olan bu sembollerin günümüzde maalesef siyasi bir simge ya da bir reklam süsü olarak tanıtılması ve öyle kalması kesinlikle bizlerin kabul edebileceği bir şey değildir. Bu konuda Bilecik’te günlük ve gereksiz olan siyasi tartışmaların yerine kültürümüzü ve bize Ataların mirası olan bu birikimin hem bizim hem de gelecek neslimiz için tanıtılmasını ve zaman ayrılmasını ilgili kişilerden bilakis istiyorum.

Tarihin Gösterdiği Işık İle Kalasınız…