BU TOPRAKLARIN KARDEŞLERİ

“AHİLER”

Ahi Arapçada "erkek kardeş" anlamına gelir.

Türklerin sosyal bünyelerinde önemli yeri olan bir tarikattır. Ahilik Karahanlılar zamanından başlayarak Osmanlılara kadar Türk esnaf ve işçilerini içine almış, onları düzene bağlamıştır. Avrupa loncalarına karşılık Türkler ahilik örgütlerini kurmuşlardır.

tarihin pek eski devirlerinden beri Türkler sanayi ve ticaret konusunda varlık göstermişlerdir. zengin ticaret yolları üzerinde büyük ticaret ve sanayi şehirleri ortaya çıkmıştır. İşte Uygur medeniyeti bu arada doğmuştur.

Batı Türkleri de aynı şekilde iş hayatı bakımından gelişme göstermiştir. Ancak Emeviler batı Türklerine saldırarak zengin Türk şehirlerini yağma etmişlerdir. Ülkenin düzeni bozulmuş e işsizlik başlamıştır. Büyük toprak sahipleri mallarını ve canlarını korumak için gençlerden meydana gelen bir asker gücü kurma yoluna gitmişlerdir. Fabrika ve tezgahlarını kaybeden işçiler, asker olmaktan başka çıkar yol bulamamışlardır. Bu askeri örgüte "gaziyan" denilmiştir. Düzen sağlandıktan sonra bu örgütteki askerler tekrardan eski işlerine dönmek zorunda kalmışlardır. İşte böylece "lonca" esasına dayanan bir esnaf örgütü kurulmuştur. Bu örgüt Türk ahiliğinin çekirdeğini teşkil etmiştir. Böylece işçiler kendi varlıklarını korumak, sanatlarını savunmak, esnaf ise işlerini yürütmek imkanını bulmuştur.

Onuncu yüzyılda büyük kitleler halinde Müslümanlığı kabul eden oğuzların yapıcı ve satıcı esnafı "ahilik" adı altında tarih sahnesine çıkmışlardır. Ahilik dinsel duygulardan yararlanmak suretiyle bir tarikat halini almıştır. Ahiliğin Sünni ve alevi tarikatlarından farkı meslek esasına dayanan bir tarikat olmasıdır.

Aynı dönemde horasan'da işsiz kişilerden kurulan bir diğer tarikat için Ahiler cavlaklarla temasta bulunmamış, aralarına bile almamışlardır.

Sonunda gazi örgütüne dayanan ve saraç çırağı olan Ebu Müslim-i Horasanî, horasan'da bir ihtilal ordusu hazırlayarak Emevi saltanatını yıkmıştır. sonradan Ebu Müslim-i Horasanî de ahilere katılmış, Bağdat'ta Abbasi devleti kurulmuştur.

Ahiler gazilerle birlikte çalışmışlardır. Bünyelerinde, gaziler gibi "yiğit alayı" kurmayı başarmışlardır. bu devirde ahilerin askeri kuvvetine "renud" denilmiştir. ahiler, tarikat pirlerine "ahi baba" adını vermişlerdir. bunlar zamanında batı Türklerin de tasavvuf cereyanı da iyice yoğunlaşmıştır. Türkmenler arasından "baba" adını taşıyan tarikat pirleri çıkmıştır. Ahiler hükümet başkanları ile hep iyi geçinmişlerdir. Ahi babalarına zamanla "emeklilik" şeklinde esnaf kahyalığı verilmiştir.

Ahilik ilk Müslüman Türk devletlerinden Samanoğulları ve Karahanlılar zamanında güçlenmiştir. Horasan'daki şehirlerde ahilik önemli bir hale gelmiştir. Abbasi halifelerinden nasır da bu tarikata girmiştir. Ayrıca "ahi yiğit alayı" kurmuş, kendini korumak için bunlardan yararlanmıştır.

Günümüzün "işçi sendikaları" karakterindeki ahilik belli bir sanatı olanlarla genç işçileri çatısı altında toplamıştır. Esnaf ve işçilerin her türlü hakkını ahiler korumuşlar, savunmuşlardır.

Selçuk sultanı Alparslan 1071 yılında Malazgirt'te Bizans ordularını yenerek Anadolu'yu fethi başarınca ahilik de horasan'dan Anadolu'ya girmiş, kısa zamanda yayılmıştır. Ahi babaları Ankara, Konya, Kayseri, Sivas ve Denizli'de ahi zaviyeleri açmışlardır. Bu iller ahiliğin güçlü merkezleri haline gelmiştir. Özellikle bunların büyük bir kısmı dericilik, dokumacılık, demir ve bakır işçiliği ile tanınan bu illerde ahilik gelişmiştir. Ahi zaviyeleri şehirlerde tezgahlar kurmuş, dükkanlar açmıştır.

İlk kuruluş devirlerinde ahilerin başkanlarına "ahiçup" adı verilmiştir. Anadolu'nun Türkler eline geçtiği sıralarda ahilerin "kerp" dedikleri askeri birlikleri akınlara katılmışlardır. Özellikle bu birlikler bozuk yolları ve köprüleri onarmışlardır.

Anadolu'da, Selçuklu sultanı birinci Alaeddin Keykubat zamanında çok güçlenen ahiler, diğer tarikat mensuplarının aksine tasavvuf hırkası giyeceklerine ocak başında demir dövmüşler, tezgahlarda kumaş dokumuşlar, emeklerini değerlendirme yolunu tutmuşlardır.

Ankara ahilerinin çalışması, tamamen demokratik esaslara göre düzenlenmiştir. Aralarındaki sınıf farkını tamamen kaldırmışlar, sosyal adaleti sağlamışlardır. Bütün halk yapıcı ve satıcı esnafı halinde örgütlenmiştir. Mallar ahi babalarına teslim edilmiş onlar da her mala belirli bir fiyat koyarak toptan satmışlardır.

Ertuğrul Gazi'nin ordusundaki kadın alayları, sonradan kadın tekkeleri kurup tasavvufla uğraşmışlardır. Bunların hepsi ahi tarikatında yer almışlardır. Ankara'daki şeyhleri ve dervişleri de kadın olan "kadınlar tekkesi" kurulmuştur. Çanakkale ve İstanbul'da da aynı şekilde kadın tekkeleri ortaya çıkmıştır.

Osmanlı Devleti'nin kurulmasında ahilerin büyük rolü olmuştur. Ahilerin büyük piri "ahi evren" Kırşehir'de yerleşerek ahiliği güçlü bir tarikat haline getirmiştir. Osman Gazi, Ahi tarikatına girmiş, ahi büyüklerinden Şeyh Edebali'nin kızı Malhun Hatun ile evlenmiştir.

Osman Gazi'den sonra devletin başına geçen oğlu Orhan Gazi, Murat Hüdavendigar da ahi olarak tanınmışlardır.

ahilik, fatih sultan mehmet devrine kadar devam etmiştir. gitgide gelişen tarikat bir esnaf kahyalığı halinde en mükemmel şekline ulaşmıştır. tanzimata kadar bütün örgütünü koruyan tarikat, esnafa hükümetin el koyması sonunda sönüp gitmiştir.

Ahilerin uyması gereken kurallardan bahseden ve bu tarikatın anayasası sayılan esere "fütüvvetname" adı verilmektedir. tarikatın törenleri, şartları, kısaca her şeyi bu kitapta yazılı bulunmaktadır.

Tarikata dahil sanatkar işçilerle sanatkarların kazançları kendilerine ait değildir. Kazanç, Ahilik örgütüne ait genel sermaye halinde bir araya toplanmaktadır. bu parayla tezgahlar kurulmakta, gerekli aletler alınmakta, ham madde sağlanmaktadır. bu nednle hiç bir ahi'nin kişisel sermayesi bulunmamaktadır. kazancını da dilediği biçimde sarf edememektedir. Kazandığı parayı ahi babasına vermekte, o da kasaya koymaktadır. öğle ve akşamları bütün ahiler karınlarını ortak bir kazandan doyurmaktadırlar. giyim eşyaları da zaviye tarafından satın alınmaktadır.

Ahiliğin günlük hayata dair kendine özgü bazı görgü kuralları vardı. Örneğin; yemek esnasında , sağ dizin yukarı dikilmesi , sol ayağın aşağıda durması, lokmanın çiğnenmesi , yemeği dökmemek , lokma ağızda konuşmamak , başkasının tabağına bakmamak , ekmekten isirip bırakmamak , yemek suyuna ekmek banmamak , sümkürmemek , ağız saplatmamak , yemekten kalkınca el yıkamak güzel edeptendi. Su içerken ise edepli kişi tası ya da bardağı iki elle tutar, duraklayarak içer , suyunu dökmezdi.

İnsan ilişkileri dahilinde olan bazı görgü kuralları ise şunlardı;sert konuşmamak, konuşurken sağa sola bakmamak, senli benli değil , sizli bizli hitap ve bir şey ifade ederken el ve kol hareketlerini kullanmamak.

Kişinin kendi şahsında uyguladığı görgü kuralları ise; elbisesini giymeye sağ koldan başlamak, sarığını oturarak sarma,  yürüyerek bir şey giymeye çalışmamak, durmaktı. Sol ayakla evden çıkılmaz, neşeli olunur, çıkarken gökyüzüne doğru bakılmazdı.

Ahilik sisteminin kişiye edep ve adap aşılamaya çalışan bir disiplin olduğunu daha bir çok edep kuralı desteklemektedir.