Cumhuriyet Halk Partisi İl Kongresinde konuşma gerçekleştiren Merkez İlçe Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Korkman ülke gündemine dair birçok noktaya vurgu yaparken, CHP’nin kurucu felsefesine de dikkat çekti. Kokman’ın kongrede büyük alkış aldığı konuşmanın başlıkları şu şekilde:
“ Sevgili Cumhuriyet Halk Partiler, Cumhuriyetimizin ve partimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi Benim İki Büyük Eserin vardır; biri Cumhuriyet, biri de Cumhuriyet Halk Partisidir” diyerek sözlerine şöyle devam etti: “Devrim yapacak iradeye sahip olmak demektir” Cumhuriyet Halk Partisi bağımsızlık aşkıdır özgürlük sevdasıdır. Cumhuriyet Halk Partili olmak demek halkı yoksulluktan kurtarmak için başı dik sırtı pek bir ülke olmak için kendini adamak demektir. Siyaset bana ne verecek demek değil ben topluma ne vereceğim demektir. Cumhuriyet Halk Partili olmak demek devrimci olmak demektir. Değişime cesaret edebilmek ve değiştirebilmek demektir. Cumhuriyet Halk Partili olmak demek Cumhuriyetin kurucusu demokrasinin öncüsü olmak demektir. Cumhuriyet Halk Partili olmak demek çağ değiştirecek kudrete ve devrim yapacak iradeye sahip olmak demektir. Bu devrimci ruh Türkiye’ye yeni bir ufuk, Türk halkına ise yeni bir umut kazandıracaktır. Buna yürekten inanıyorum.
“Yaşar Tüzün’ün önderliği ve tecrübesi ile bizlere yol gösterecektir”
Yaşar Tüzün’ün önderliği ve tecrübesi ile bizlere yol gösterecektir. Yerel örgütlerde yöneticilik yapmak sorumluluk gerektirir, zordur, yorucudur.Bu örgüt çalışan arkadaşlarımızı asla unutmaz ilk yapmamız gereken yerel yönetimlerde iktidar olmaktır.Yerelde elde edeceğimiz bu iktidar gücü halkın iktidarının yeniden kurulacağı günlerin habercisi olacaktır.Bu yolda Türkiye Büyük Milllet Meclisi Başkan Vekilimiz Sayın Yaşar Tüzün’ün önderliği ve tecrübesi ile bizlere yol gösterecektir. Önümüzdeki seçimler için dikensiz gül bahçesi arıyorlar. Cumhuriyet Halk Partili olmak demek bu kongre her geçen gün daha da oteriter bir yönetim anlayışıyla ülkemizi sonu belirsiz maceraları sürüklemek isteyen AKP iktidarının baskı ve dayatmalarının maksimum düzeylere geldiği günlerde yapılıyor.Mevcut iktidar 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında 20 Temmuz’da OHAL ilanı ile demektosi ve parlementoyu askıya aldılar.Muhalefete tahammülleri yok,tartışma kültürleri yok düzeyli bir tartışma ortamını yok ettiler çünkü onlarda biat kültürü var siyasi etkileşimi reddediyorlar.
“Korku imparatoru yarattılar”
Önümüzdeki seçimler için dikensiz gül bahçesi arıyorlar. Bunun için de kendi mahkemelerini kurdular, kendi yargıçlarını atıyorlar, kendi yargıçları görev yapıyor. Tutukluluğu infaza dönüştürdüler. Aydınları hapse attılar. Korku imparatoru yarattılar. Türkiye de soruşturmaların,davaların ve mahkeme kararlarının bu kadar çok tartışıldığı böyle bir dönem yaşanmamıştır.Artık yargıya güvenmek zordur.Siyaset yargıyı kuşatmış durumdadır.Yargının kuşatıldığı bir ülkede demokrasiden söz etmek mümkün değildir.Yargıyı bağımsız ve yansız hale getirmek,hukuk devletini kurmak Partimizin iktidara geldiğinde ilk görevi olacaktır.
Tedbir falan değildir, cezadır ve cezanın infazıdır Bu dönem gazetecilerin tutuklu,seçilmiş milletvekilleri tutuklu,seçilmiş belediye başkanları haksız ve hukuksuz bir biçimde görevden alınarak hakim karşısına çıkarıldığı bir dönemdir.Artık Türkiye’de yargı tutukluluk hali,tutuklama,tutuklanırsın,tutuklandı,tutuklanacak gibi kelimelerden kurulu bir yapıya dönüştürülmüştür.Kısacası tutukluluk hali tutukludur.Tedbir falan değildir,cezadır ve cezanın infazıdır.15 yıla ulaşan AKP iktidarı devletin tüm kurumlarını,muhalifleri ezmek,vatandaşı yoksullulaştırmak için kullanmaktadır.Devletin tüm olanaklarını kendi yandaşlarına paylaştırmak üzere kullanan AKP iktidarından kurtulmanın yolu doğru ve gerçekçi politikalar ve bunları uygulayacak inançlı,kararlı kadrolardan geçmektedir.Şuanda salonda bulunanların gözlerinde ben bu inancı kararlılığı ve mücadele azmini görüyorum ve yürekten inanıyorum.Önemli olan tüm siyasi hırs ve kariyer beklentisinden uzak,ön yargılardan arınmış,iktidara odaklanmış bir örgüt yapısının oluşturulmasıdır. Her şeyin en iyisini en güzeline layık halkımızın her zaman ve her koşulda yanında olarak,gerektiğinde her türlü fedakarlığı yaparak örgütlerimizi hazır ve dinamik tutmak zorundayız. Gün,dostluk,barış,sevgi ve dayanışma günüdür Değerli Cumhuriyet Halk Partililer;Gün farkındalıklarımızı ayrışma nedeni olarak değil,bir zenginlik olarak görmemiz gereken gündür.
Gün, kişisel zaaflarımı parti dışında tutarak CHP’ye yaraşır bir duruş ve disiplin içerisinde ülkemizi karanlık amaçlarına alet etmek isteyenlerle mücadele günüdür.Gün,dostluk,barış,sevgi ve dayanışma günüdür.Gün,CHP’yi iktidara taşıyacak yolda el ele,omuz omuza birlik olma,birliğimizi,dayanışmamızı günüdür.Önce kendimizle,sonra bizim gibi olmayan,bizim gibi düşünmeyenlerle tüm toplum katmanlarıyla yani halkımızla barış içinde bir arada kardeş yaşama günüdür.Birbirimizi anlamaya,dinlemeye çalışarak,kimseyi aşağılamadan,kimseyi ötelemeden,yok saymadan insan ve emek odaklı bir hayatı paylaşma günüdür bugün. Önemli olan politikalarımızı, projelerimizi doğru ve anlaşılırlığı Ve sevgili dostlar ancak CHP siyaset sahnesinde gerçekten hak ettiği onurlu yerini alabilecek,tüm halkın özlediği umutla beklediği siyasi iktidarın gerçek sahibi olacaktır.Önemli olan politikalarımızı,projelerimizi doğru ve anlaşılır bir şekilde ifade edebilmek,halkla bütünleşerek onların sorunlarını çözecek yegane parti olduğumuz konusunda onlara güven verebilmektir.
“Gün hep birlikte yeniden bir iktidar yürüyüşü başlatma günüdür”
Gün hep birlikte yeniden bir iktidar yürüyüşü başlatma günüdür. Ben şimdi bu kürsüde geçmişte yaşanan tüm olumsuzlukları, kırgınlıkları ve dahada önemlisi küçük hesapları bir kenara koyarak tümünüzü birlikte davranmaya çağırıyorum. Her gün daha da yoksullaşan, açlığa,yokluğa,işsizliğe mahkum edilen halkımızın refah ve mutluluğu,çocuklarımızın aydınlık geleceği,barış içinde yaşanası bir dünya özlemi,çağdaş,laik,sosyal hukuk devleti gibi yönetilen özgür,demokratik bir Türkiye umuduyla sizleri CHP’de birlik olmaya,CHP’yi iktidara taşımaya,bu uğurda zorlu ama bir o kadar da onurlu mücadeleye çağırıyorum.Bu çağrımla birlikte Ozan Adnan Yücel’in “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek” şiirinden bir bölümle konuşmamı noktalamak istiyorum.”
Aşksız ve paramparçaydı yaşam
bir inancın yüceliğinde buldum seni
bir kavganın güzelliğinde sevdim.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
Aşk demişti yaşamın bütün ustaları
aşk ile sevmek bir güzelliği
ve dövüşebilmek o güzellik uğruna.
işte yüzünde badem çiçekleri
saçlarında gülen toprak ve ilkbahar.
sen misin seni sevdiğim o kavga,
sen o kavganın güzelliği misin yoksa...
Bir inancın yüceliğinde buldum seni
bir kavganın güzelliğinde sevdim.
bin kez budadılar körpe dallarımızı
bin kez kırdılar.
yine çiçekteyiz işte yine meyvedeyiz
bin kez korkuya boğdular zamanı
bin kez ölümlediler
yine doğumdayız işte, yine sevinçteyiz.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
Geçtiğimiz o ilk nehirlerden beri
suyun ayakları olmuştur ayaklarımız
ellerimiz, taşın ve toprağın elleri.
yağmura susamış sabahlarda çoğalırdık
törenlerle dikilirdik burçlarınıza.
türküler söylerdik hep aynı telden
aynı sesten, aynı yürekten
dağlara biz verirdik morluğunu,
henüz böyle yağmalanmamıştı gençliğimiz...
Ne gün batışı ölümlerin üzüncüne
ne tan atışı doğumların sevincine
ey bir elinde mezarcılar yaratan,
bir elinde ebeler koşturan doğa
bu seslenişimiz yalnızca sana
yaşamasına yaşıyoruz ya güzelliğini
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
Saraylar saltanatlar çöker
kan susar birgün
zulüm biter.
menekşelerde açılır üstümüzde
leylaklarda güler.
bugünlerden geriye,
bir yarına gidenler kalır
bir de yarınlar için direnenler...
Şiirler doğacak kıvamda yine
duygular yeniden yağacak kıvamda.
ve yürek,
imgelerin en ulaşılmaz doruğunda.
ey herşey bitti diyenler
korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler.
ne kırlarda direnen çiçekler
ne kentlerde devleşen öfkeler
henüz elveda demediler.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!”