BİLECİK

BİLECİK ÖNEMLİ BİR ZENGİNLİĞE SAHİP

Bilecik biyolojik çeşitlilikte çok farklı bitki ve hayvan formlarına ev sahipliği yapıyor. Türkiye sucul iklim çeşitliliği bakımından zengin bir ülke olurken, Bilecik ise konumu itibariyle hem Marmara, hem Karadeniz, hem de İç Anadolu Bölgesi’nin coğrafik yapısına sahip olmasıyla biyoçeşitlilikle iklim çeşitliliği ve yaşayan canlılara ev sahipliği yapıyor.  

Dünyadaki yaşamın devamının tek ve gerçek garantisi bitkiler. Bu ekosistemin bir parçası olan biz insanların da hayatı bitkilere bağlı. Biyoçeşitlilik yaşam formlarının çeşitliliği ve insanların yaşamlarını sürdürebilmesi için yaşadıkları çevrede, temiz su ve havanın, verimli toprakların, besinlerin ve diğer gereksinimlerinin karşılandığı çeşitli maddelerin bulunması gerekiyor. 

Bilecik’te 1.500’e yakın bitki türü doğal yayılış gösterirken, 120’den fazlası sadece ülkemizde varolan türler. Bilecik; Orta Asya’dan gelen Irano Turan, Avrupa üzerinden gelen Euro-Siberian ve Kuzey Afrika ve Cebeli Tarık’tan gelen Mediterranean iklim sistemlerinin etkisinde bulunurken, bu üç etkinin kesiştiği yerde olmasıyla müthiş bir zenginliğe sahip.

Ülke genelinde geçtiğimiz yıllarda başlatılan ulusal biyolojik çeşitlilik envanter ve izleme projesi kapsamında Bilecik’te bugüne kadar karasal ve iç su eko sistemleri biyolojik çeşitlilik envanter ve izleme işi çalışmaları sürdürüldü.

Türkiye'de yaklaşık olarak 160 memeli, 418 kuş, 120 sürüngen, 22 kurbağa, 127 tatlı su balığı, 384 deniz balığı olmak üzere toplam 1.230 civarında omurgalı tür tanınıyor. Türkiye'de 800 cins altında 9.000 çeşit bitki türü bulunup bu türlerden bazılarının nesli tükenirken, bazıları da tehlike altında. Bilecik sınırları içinde omurgalı, omurgasız karasal veya sucul ortamlarda yaşayan yaklaşık 600 tane hayvan türü var. Bilecik’in toplanan toprak solucanı, Türkiye kayıtları için yeni bir tür olarak önem arzderken, Bilecik’in ormanlık alanlarında, gölgelik kesimlerde keşfedilmiş durumda.

Bilecik'te bulunan akarsularda, sulak alanlarda yaşayan larva, endemik salyangoz, solucan, helikopter böceği ve çeşitli canlıların ekosisteme çok büyük katkıları bulunuyor. Sulak alanların başında Sakarya Nehri gelirken Sakarya’yı besleyen ana kollar Karasu Deresi, Göksu Çayı, Kocadere, Söğüt Deresi, Küçükelmalı, Bozcaarmut, Esere, Kamçı, Sorgun, Ovacık, Sarnıç Göletleri sucul canlılar için yaşam bölgesi oluşturan bölgeler. 

Karasu Deresi, Bozüyük’ten doğup yukarıya kadar devam eden daha sonra Sakarya Nehri’ne karışıp içerisinde pek çok canlı türü ve tertemiz yaşam alanı sağlayan nadir kalmış akarsulardan biri. Çukurören Şelalesi’nde de dünyada sadece burada yaşayan bir sinek larvası bulunuyor. Pazaryeri Kayaderesi’nde bulunan Trichoptera Böceği, üç çift bacağı sayesinde sürekli tabanı karıştırıp tabanın içerisindeki materyalin suyun içine karışmasını ve küçük canlıların onları yemesini sağlıyor, aynı zamanda suyun oksijenlenmesine sebep oluyor. Türkiye için yeni kayıt türü olan Vezirhan yakınlarında Çıtalı Deresi’nde bulunan Oligochaeta adındaki solucan düşük oranda tuzluluğa toleranslı olarak yaşarken, Bozüyük Saraycık Karasu’da yaşayan salyongozlar olmazsa böcek larvaları da olmuyor.

Bilecik Sakarya Nehri’nde kirli sularda yaşayan salyangoz türleri ise çok fazla bulunuyor. Bu salyangozların sayısının az yada fazla olduğu yerler kirli yada temiz diye ayırt edilebilir. Bozüyük Karasu’da bulunan ilyocypris bipficota ise denizel bir form.

Bilecik'in endemik bitki türleri ve yabani çiçekleri de oldukça önemli. Bilecik’te yaklaşık 1.500 tane bitki türü olurken, çok zengin bir konumda bulunuyor. Bozüyük, Osmaneli, Vezirhan, Gülümbe başta olmak üzere diğer ilçeleri de kapsayan Bilecik’in flora ve faunası Türkiye’nin biyolojik çeşitliliği bakımında önemli bir durumda bulunmakta.

Bilecik’te de çok sayıda Kızılçam da bulunmakta. İlimizin bir bölümünde sadece Karadeniz ikliminde yetişen Sarıçam ve Fındık ağaçları da yetişirken, bu durum ise Bilecik’in bir bölümünde Karadeniz ikliminin hakim olduğunu göstermekte. Bilecik bu özellikleri ile hem İç Anadolu, hem Akdeniz, hem de Karadeniz iklimlerinde yetişen bitki türlerine ev sahipliği yaparak adeta Türkiye’nin biyoçeşitliliğini ortaya koyuyor.

Biyoçeşitlilik, doğal düzenin devamı açısından hem insanlar, hem de diğer tüm canlılar için çok önemli.

Biyoçeşitliliğin önemi ve yararlarına bakılacak olursa insanların ihtiyaçlarını karşılayabilme yeteneği, doğadaki canlıların oluşturduğu düzenin bozulmadan devam etmesine dayanmakta. Bu sayede doğada kendiliğinden varolan kaynakların da devamlılığı sağlanmakta. Canlı türlerinin azalması, doğal dengenin giderek bozulmasına sebep oluyor. Bu sebeple insan faaliyetlerini diğer tüm canlılardan bağımsız olarak değerlendirmek çok büyük bir hata. Gezegenin doğal dengesinin temelinde yeralan biyolojik çeşitliliğin önemi ve tüm canlılar için sağladığı yararlara bakılacak olunursa insanların faaliyetlerinin devam edebilmesi için biyolojik çeşitliliğin korunması gerekiyor. Sadece bu bile canlıların ve doğanın korunması için yeterli bir sebep olmakta. Biyolojik farklılıkların zarar gördüğü ve azaldığı bir doğal düzende gelecek nesillerin ihtiyaçları da tehlike altına giriyor. Biyoçeşitliliğin neden bu kadar önemli olduğunu özetlemek gerekirse bu kavramın bazı önemli fonksiyonları karşımıza çıkıyor. Bunlar; besin zincirinin korunması, çevresel boyuttaki dengenin korunması, doğal kaynakların kullanılması, iklimin kontrol altında tutulması biyoçeşitliliğin bu fonksiyonlarını değerlendirdiğimizde neden bu kadar önemli olduğu görülmekte.

Biyoçeşitliliğin yararları arasında ekolojik dengenin sağlanması, doğal kaynakların devamlılığının sağlanması ve canlıların yaşam hakkının koruma altına alınması yeralıyor.

Ekolojik dengenin sağlanması sürdürülebilir bir gelecek için vazgeçilmez bir ön koşul. Çevreye zarar vererek devam eden faaliyetler biran önce durdurulmazsa bunun yan etkileriyle karşılaşmak zorunda kalınacak.

Çevresel düzenin zarar görmemesi için doğal kaynakların düzenli bir şekilde kullanılması gerekirken, aynı zamanda kaynakların elde edimi sürecinde ekosistemdeki canlıların durumuna dikkat etmek ve varolan dengeyi bozacak bir davranışta bulunmamak gerekmekte. Canlı çeşitliliğinin korunması, besin zincirinin de bozulmadan devam etmesini sağlıyor.

Biyoçeşitliliğin korunmasında tarım, hayvancılık, sanayileşme ve nüfus artışı gibi insan faaliyeti odaklı olan gelişmeler, biyoçeşitliliğin her geçen gün daha da zarar görmesine sebep olmakta. Bu sebeple doğal hayatın korunması gittikçe daha da zorlaşmakta.

Biyolojik çeşitliliğin korunması için sorumlu üretim ve tüketim davranışlarının benimsenmesi, çevresel etkinin azaltılması ve bu alandaki performansın iyileştirilmesi, döngüsel ekonomi modeline geçiş yapılması, atıkların etkin yönetiminin sağlanması, geri dönüşüme önem verilmesi, kaynakların verimli kullanılması ve tasarruf yapılması, bu alandaki eğitimlerin yaygınlaşması ve bilinçlenmenin artırılması, sürdürülebilir ve çevre dostu şehirler kurulması, tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin düzenlenmesi, uluslararası iş birliğinin artırılması ve küresel ısınmayla mücadeleye katılım sağlanması gibi faktörler yeralıyor.

Biyoçeşitliliğin korunmasının önemi uluslararası alandaki uygulamalar ile de karşımıza çıkıyor. Birleşmiş Milletler tarafından geliştirilen Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi 15: Karasal Yaşam, daha sürdürülebilir bir geleceğe ulaşmak amacıyla karasal ekosistemleri korumak ve biyolojik çeşitlilik kaybını önlemek için oluşturuldu. Bu girişim tüm Dünya’da bu alandaki sorumlu davranışların geliştirilmesi açısından önemli. Küresel boyutta, BM tarafından oluşturulan bir hedef çerçevesinde gündeme gelen biyoçeşitlilik konusu, insan kaynaklı faaliyetler sonucunda doğaya verilen zararın azaltılması için de önemli bir adım.