Her sene 10 Kasım’da vatanını, milletini seven bir Türk vatandaşı olarak boğazım düğümlenir. Üzerinde yaşadığımız, bayrağımızın dalgalandığı, ezanımızın okunduğu topraklara bir daha bakar şükrederim.

Öyle ki bir ulusu yokluktan, yıkımdan, cahillikten kurtarmaya ömrünü vefa etmiş büyük lider Mustafa Kemal Atatürk’ü vefatının yıldönümünde anarken, Türk Milleti olarak minnetimizi göstermeliyiz.

10 Kasım’da saygı ve minnetle andığımız Atatürk’ü anmak yerine anlamalıyız. Babası küçük yaşta vefat eden, daha sonra annesiyle bir başına yaşam mücadelesi verirken bir yandan da vatan derdine düşen Atatürk’ü anlamalıyız. Vatanperver silah arkadaşları ve cefakar Türk milleti ile omuz omuza bu ülkeyi taşıyan Atatürk’ü fikirleriyle yaşatabiliriz.

Savaş alanında kurtarılan vatanı, belki daha da zor olan masa başında yükseltmek ne demek bunu anlamalıyız.  Anlamak için tarihimizi doğru bilmeli ve aktarmalıyız. Unutmamalıyız ki tarih tekerrürden ibarettir…

Bir insan ölünce değil, unutulunca ölür. Biz bu vatanı bize emanet eden Atatürk’ü ölümsüz kılmak için fikirlerine sahip çıkmalıyız. Hürriyet ve istiklal birinci amacımız olmalı. İlim, irfan, çağdaşlık için önümüze çıkan tüm engellerle hak hukuk yolunda savaşmalıyız. Kısacası onu doğru anlamalıyız.