“Alzheimer ile Yaşamak” isimli panelde, Nöroloji Uzmanı Dr. Gülşah Bölük, Psikiyatri Uzmanı Dr. Hülya Turgut ve FTR Uzmanı Dr. Emre Esen hastalıkla ilgili çok önemli bilgiler verdi ve hastalıktan korunmak için yapılması gerekenleri anlattılar.
Bilecik Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği ve Bilecik Devlet Hastanesi tarafından organize edilen panele; Vali Vekili Ekrem Ballı, Vali Yardımcısı Mustafa Güney, İl Emniyet Müdürü Ali Ekber Bektaş, Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreter V. Uzm. Dr. İbrahim Ethem Şahin, İl Sağlık Müdürü Dr. Yasin Yılmaz, bazı dire müdürleri ve vatandaşlar katıldı.
Bunama, yaşlılığın doğal bir sonucu değildir!
İlk konuşmacı, Bilecik Devlet Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Gülşah Bölük oldu. Hastalığı genel olarak anlatan Bölük, Alzheimerın nedenlerini, nasıl teşhis edileceğini ve evrelerini kapsayan bir sunum gerçekleştirdi. Bu hastalığının yaşlılığın doğal sonucu olarak görülmemesi gerektiğini belirten Bölük, katılımcılarla şu bilgileri paylaştı:
“Her yaşta insanın zaman zaman isimleri, kişi adlarını unutması, bir eşyayı koyduğu yeri hatırlayamaması ya da sokakları şaşırması doğaldır. Ancak bu tip unutkanlıklar geçicidir ve günlük yaşamımızı etkilemez. Oysa yaşlılıkla birlikte unutkanlıkların artması ve hatta bunun yanı sıra başka zihinsel ve ruhsal bozuklukların da ortaya çıkması, Alzheimer hastalığının ön belirtilen olabilir. Birçok toplumda olduğu gibi, bizim toplumumuzda da yaşlılık çağındaki bunama belirtileri, ne yazık ki, insan yaşamının doğal bir süreci olarak kabul edilmekte ve genellikle çaresi olmadığı düşünülerek kendi seyrine bırakılmaktadır. Bunama, yaşlılığın doğal bir sonucu değildir. Buna yol açan nedenlerin araştırılması ve teşhis edilmesi gerekir. Unutmamalıdır ki, insanlar yaşlılık döneminde de en az diğer yaşlardaki kadar yaşamdan zevk almak ve mutlu olmak isterler.
Alzheimer hastalığı nedir, neden olur ?
Alzheimer hastalığı, yaşlılıkla beraber ortaya çıkan ve başta unutkanlık (bellek!) olmak üzere çeşitli zihinsel ve davranışsal bozukluklara yol açan ilerleyici bir beyin hastalığıdır. Beynin belli bölgelerinde, bilinmeyen bir nedenle birtakım proteinler birikir. Bu da beyindeki haberleşmeyi sağlayan sinir hücrelerinin hasar görmesine yol açar. Ayrıca sinirler arasındaki iletişimi sağlayan beyindeki bazı kimyasal maddelerin üretimi de azalır. Sonuçta bu bozukluklar, özellikle bellek ve öğrenme gibi zihinsel becerilerin geri dönüşsüz olarak yavaş yavaş azalmasına neden olur.
Alzheimer hastalığı kimlerde ve ne sıklıkta görülür?
Alzheimer hastalığı genellikle 60 yaşından sonra ortaya çıkan bir hastalıktır. 65 yaşın üzerinde yaklaşık her 10 kişiden birinde; 85 yaşın üzerindeki ise yaklaşık her iki kişiden birinde görülmektedir. Tüm dünyada 20 milyona yakın Alzheimer hastası bulunduğu tahmin edilmektedir. Alzheimer hastalığı, kadınlarda ve erkeklerde hemen hemen aynı oranda görülür.Alzheimer hastalığı bulaşıcı ve kalıtsal bir hastalık değildir. Ancak düşük oranda ailesel bir yatkınlık olabileceği düşünülmektedir. Alzheimer için risk faktörleri: İleri yaş, Aile öyküsü (genetik), Ağır bir kafa darbesi almış olmak, Yüksek tansiyon, Şeker hastalığı, Düşük eğitim düzeyi, Depresyon.
Alzheimer hastalığı nasıl teşhis edilir?
Alzheimer hastalığı bunamanın en sık nedenidir, ancak benzer belirtiler veren başka hastalıklar da vardır. Bu nedenle, Alzheimer hastalığının diğer bunama nedenlerinden tam olarak ayırt edilmesi gerekir. Polikliniklerde hastalara yeterli süre ayırmak.. Çeşitli testler (npt, mmst,gya,npı,cdr..) Beyin filmleri ve laboratuar tetkikleri sayesinde bugün büyük oranda kesin teşhis koyabilmektedir. Günlük yaşamı etkileyecek düzeyde unutkanlık (özellikle yakın zamana ait olan kısmında) Günlük işlerini yerine getirmekte güçlük çekme ( alışveriş, yemek yapma, vb..) Kelime bulmada zorluk. Tarihleri unutma, yer-yön karıştırma. Karar vermede güçlük çekme. Pratik düşünme becerisinin azalması (hesap yapma,planlama..) Ruh hali ve davranışlarda değişiklik, kişilik değişikliği. Alzheimer hastalığının belirtileri nelerdir? Alzheimer hastalığının ilk belirtisi genellikle unutkanlıktır. Yakın zamana ait bilgileri hatırlama ya da yeni bilgiler öğrenme güçlüğü görülür. Ayrıca konuşma bozukluğu, karar verme güçlüğü, kişileri tanıyamama ya da yolunu kaybetme gibi başka zihinsel sorunlar da baş gösterir. Alzheimer hastalarında tabloya çoğu kez davranış ve kişilik bozuklukları da eşlik eder. Özellikle hastalık ilerledikçe, birçok hastada depresyon, saldırganlık, huzursuzluk, hayaller görme, uyku bozuklukları ya da amaçsızca dolaşma gibi ruhsal sorunlar görülebilir.
Zihinsel bozukluklar: Unutkanlık Öğrenme güçlüğü Konuşma bozukluğu Yolunu kaybetme Kişileri tanıyamama Karar verme güçlüğü
Ruhsal bozukluklar: Huzursuzluk İlgisizlik Saldırganlık Uyku bozukluğu Amaçsiz dolaşma Gerçekdışı hayaller Depresyon
Alzheimer hastalığı nasıl seyreder?
Alzheimer hastalığı yavaş ilerleyen, ancak zaman içinde günlük yaşamı etkileyerek, hastayı geri dönüşsüz bir şekilde bakıma muhtaç bırakan bir hastalıktır. Genel olarak 3 evreye ayrılır diyebiliriz. Birinci evrede, unutkanlık, bildiği yerleri tanıyamama, bazı kelimeleri bulamama, işine ve hobilerine karşı ilgisini yitirme gibi erken belirtiler verir ve genellikle hasta olduğunu kabul etmek istemez. İkinci evrede, bellek kaybı belirginleşir, yakınlarının isimlerini unutabilir, yolunu kaybedebilir, konuşma bozukluğu artar, yıkanma, giyinme gibi gündelik işlerinde yardıma ihtiyaç duyabilir ve bazı hayaller görebilir. Üçüncü evrede, artık aile üyelerini tanımayabilir, yemek yemede ve yürümede güçlükler başlar, idrarını ve dışkısını tutamayabilir ve ciddi davranış bozuklukları görülebilir. Alzheimer hastalığı, yaklaşık 5-8 yıllık bir ilerleme süreci içinde hastayı yatağa bağlı ve tamamen bakıma muhtaç duruma getirir.
Alzheimer hastalığının tedavisi var mıdır?
Alzheimer hastalığını tamamen ortadan kaldıracak bir tedavi bugün için ne yazık ki yoktur. Ancak belli bir süre hastalığın ilerleme hızını durduracakya da yavaşlatacak bazı tedavi olanakları bulunmaktadır. İlaç tedavisi, Alzheimer hastalığını tamamen durdurmaz, ancak bellek kaybı dahil, çeşitli zihinsel bozukluk belirtilerinin hafiflemesini sağlar. Böylelikle hastanın günlük yaşam aktiviteleri daha uzun süre korunur. Depresyon, huzursuzluk, uykusuzluk ya da hayaller görme gibi davranış bozukluklarını tedavi etmek için de uzun zamandır kullanılmakta olan çok sayıda etkili ve güvenilir ilaç bulunmaktadır. İlaç tedavisinin düzenlenmesi nöroloji ve psikiyatri ortak kontrolleriyle sağlanır. Sonuçta ilaç tedavisi, hastanın yaşam kalitesini artırır ve daha uzun süre kendine bakabilmesini sağlar.
Alzheimer hastalarının bakımında nelere dikkat edilmelidir?
Alzheimer hastaları için ilaç tedavisinin yanı sıra özenli bir bakımın da önemi büyüktür. Yemek yeme, giyinme, tuvalete gitme veya yıkanma gibi günlük yaşam aktiviteleri, hastalığın ilerlemesiyle birlikte kötüleşebilir ve hasta gittikçe daha çok bakıma muhtaç duruma gelebilir. Duygusal açıdan da hastaya destek vermek boş zamanlarında oyalanması için çeşitli uğraşlar yaratarak yaşama bağlanmasını sağlamak önemlidir. Alzheimer hastasının ev içinde ve dışında güvenliğini sağlamak da önemlidir.
Alzheimer hastalığı nasıl bir yük getirir?
Alzheimer hastalığı gerek bakımı üstlenen hasta yakınları gerekse toplum üzerinde maddi ve manevi bir yük oluşturur. Birçok hasta yakını, sevdiği hastasına bakabilmek için işini bırakmaya da yaşam tarzını değiştirmek zorunda kalmaktadır. Alzheimer hastalarının tedavisi ve bakımı için gereken zaman ve para, toplum üzerinde de dolaylı bir sosyoekonomik yük oluşturur. Birçok ülkede olduğu gibi Türkiye'de de Alzheimer Vakfı faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu vakfın amacı, toplumda Alzheimer hastalığının daha iyi tanınmasını sağlamak, hasta yakınlarını bilgilendirmek ve sorunlarını paylaşarak çözüm üretmektir. Yaşlı bakım evleri, gündüz bakım evleri de hizmet vermektedir..
Türkiye'de Alzheimer artacak!
Türkiye'de Alzheimer prevelansının henüz korkutucu boyutlarda olmamasına rağmen Dünya Sağlık Örgütü'nün öngörülerine göre 2050'li yıllarda en çok Alzheimer hastası bulunan 4 ülkeden biri haline geleceğimizi söylenmektedir.. Yükselen yaşam süresi ile birlikte Türkiye'de Alzheimer hastası sayısı da önemli oranda artacaktır. Halen ülkemizde 400 bin civarında Alzheimer hastası olduğu tahmin edilmektedir. Türkiye'de 1960'da ortalama ömür 48 yıldı. Şu anda ortalama 72 yıl, yani yaşlanan bir popülasyona sahibiz. Halen Türkiye'nin % 7'si 65 yaş üzerinde, ancak 2050'de bu oran %19 olacak. Dolayısıyla hastalığa gereken önemi vermemiz gerekiyor... Sağlık sistemimizin bu hastaları tanımak, tedavi etmek için bilgi birikimine ve yeni projeler geliştirmesine ihtiyacı var…
Hastadan daha fazla hasta yakınları yıpranır.
Panelin ikinci konuşmacısı, ‘Alzheimer Hastası İle Yaşam’ başlıklı konuşmasıyla Bilecik Devlet Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Hülya Turgut oldu. Turgut katılımcılarla şu bilgileri paylaştı:
Alzheimer hastalığı gittikçe ilerleyen bir şekilde bilişsel yeteneklerin yıkımına neden olan bir beyin hastalığıdır. Kişi yavaş yavaş çevre ile iletişim kurma yeteneğini, karar verme yeteneğini kaybeder. Günlük yaşam aktivitelerini yerine getiremez. Belleğini kaybeder. Anormal davranışlarda bulunur. Kişilikte değişiklik olur, kaygı artar.
Alzheimer, hasta yakınları için son derece zorlu bir hastalıktır. Birlikte yaşadığınız bireyin sizi hatırlamaması, günlük işlevlerini yerine getirememesi, iş yaşamından kopması, yaşadığı evin yolunu bulamaması ve sonunda yatağa bağımlı hale gelmesi kolayca tolere edilebilecek bir durum değildir. Hasta yakını, ciddi yaşam değişikliğine yol açan bu hastalık sonrasında varolan koşullarına nasıl uyum sağlayacağım ve ortaya çıkan sorunlarla nasıl baş edebileceğini bilememektedir. Hastayakını, var olan baş etme mekanizmalarının işe yaramadığını görmekte, yeni çıkış yolları aramakta yada baş etmekten vazgeçip depresif bir konuma geçmektedir.
Bakım verenlerin ekonomik yoksunluk içerisinde olması özellikle üzerinde durulması gereken bir durumdur. Hastalığın seyri ve sorunları ile mücadele ederken bir yandan da ekonomik sorunlarla uğraşma, baş etme sürecini çok daha fazla zorlaştırmaktadır. Ayrıca, bakım verenlerin karakter yapı sı sorunlarla baş etme yönünde güçlü değilse, çok çabuk demoralize oluyorlarsa baş etme konusunda çok fazla başarı sağlanamamaktadır.
Kaygı konusunu hastanın var olan durumu ve geleceği ile hasta yakınının ve ailesinin geleceği olarak iki boyutlu değerlendirmek gerekir. Hastanın var olan durumu ve geleceği hakkında kaygı, aşağıdaki soruların yanıtı çerçevesinde şekillenmektedir:
1. Bakım konusunda nasıl davranmam gerekiyor?
2. İş yaşamımı nasıl organize edebilirim?
3. Acaba yatılı bakım merkezine mi yatırmalıyız?
4. Çocuklarımı bu stresli durumdan nasıl koruyabilirim?
5. Okul yaşamları olumsuz etkilenir mi?
6. Bundan sonraki yaşamımızda ne olacak?
Hasta yakınının kendisi ve ailenin diğer üyelerinin geleceği hakkındaki kaygı da yoğun bir şekilde kendini göstermektedir. Burada şu sorular akla gelmektedir: Ben de Alzheimer hastası olacak mıyım? Çocuklarım da Alzheimer hastası olacak mı? Öyle bir şey olursa ben ne yaparım?
Alzheimer hastasına bakan bireyler, daha fazla stres ve hastalık yaşamaktadır; bakım verenlerin yaşadığı stresin en önemli nedeni, hastaların saldırganlık gibi fonksiyonel ve davranışsal tepkiler göstermesidir. Ayrıca, bakım verenlerin psikolojik sıkıntıları, bakım sağlanan zamanın uzunluğu ile doğru orantılıdır. Var olan kaygı, stres ve baş etme güçlüğü, beraberinde gelecekten umudunu kesme durumunu getirmektedir. Bu durum, aynı zamanda yaşanan tükenmişliğin bir neticesi olarak da değerlendirilebilir. Çaresizlik, stres ve baş etme güçlüğü durumlarının sonucunda hasta yakınının kendisini hiçbir şey yapamayacak kadar tıkanmış, kilitlenmiş ve tükenmiş hissetmesidir. Özellikle sosyal destekten yoksun hasta yakınlarında bu durum, çok daha yoğun görülebilir.
Eve Bağımlı Hale Gelme
Hasta yakınlarının yaşadığı en önemli sorunlardan birisidirve aslında diğer sorunların temelinde eve bağımlı hale gelme durumu yer almaktadır. Eğer hasta yakını, bakım sorumluluğunu kimseyle paylaşamıyorsa, paylaşsa bile bu sınırlı bir seviyede kalıyorsa, eve bağımlı hale gelmesi ve sosyal yaşamdan kopması kaçınılmaz bir neticedir. Bu durum, hasta yakınını, depresyona ve tükenmişliğe sürüklemekte ve sonraki yaşamda telafi edilmesi zor psikolojik sıkıntılara yol açmaktadır.
Depresyon
Depresyonun bakım verenler açısından mutlaka dikkate alınmalıdır. Alzheimer hastalığı tanısı konmuşsa bir bakım veren olarak sizin neler yapabileceklerinizi bilmeniz gerekir. Tıbbi yardım arayın. Alzheimer hastalığının tedavisi yoktur. Ancak hastalığın ilerlemesini yavaşlatacak ilaçlar mevcuttur. İleriye dönük plan yapmak gerekir. Hastalığa hem maddi açıdan hem de duygusal açıdan hazırlıklı olmanız gerekiyor. Hastanız için evde güvenli bir ortam yaratmanız gerekir. Hastanızı koruyacak şekilde evde değişiklikler hastanızın tehlikeli alanlara girmesini engellemeniz gerekecektir. Sevdiğiniz kişi sık sık kullanılan objelerin isimlerini unutabilir. Kınamak bir ise yaramaz. Hastanıza sevgi göstermeniz, duygusal destek vermeniz gerekecektir.
Hastanızla tartışmamalısınız
Hastanızda davranış ve kişilik değişikliklerinin olabileceğini bilmeniz gerekir. Alzheimer hastası başlangıçta kompleks işleri, daha sonraki dönemlerde basit işleri yapmada zorlanır. Uyku - uyanıklık siklusu değişir. Hastanız bazı geceler sizin normal uyku uyumanızı engelleyebilir. Şunu unutmamalısınız; Bir bakım veren olarak, siz bir kişiye yardım ediyorsunuz, bir hastalığa yardım etmiyorsunuz. Hastanızla ortak hatıralarınızı paylaşmaktan zevk alın. Alzheimer hastası yeni bilgileri öğrenmeyi, onları akılda tutmayı ve onları tekrar hatırlamayı başaramayabilir. Onunla önceki yıllarda mutlu oldukları hatıraları konuşmaya çalısın. Hastanız ve bir bakım veren olarak siz zaman içinde bir takım değişiklikler yaşayacaksınız. Bu durum korkutucu olabilir ve esneklik gerektirir.
Alzheimer hastasına ve kendinize karşı nazik olun.
Hasta sizin kim olduğunuzu söyleyemeyebilir. En yakın akrabasını veya arkadaşlarını tanımayabilir. Ancak çoğu kez, kalmış yetenekleri ile duyguların ifade edebilirler. Uygun aktiviteler zamanın anlamlı geçmesine yardım eder. Ajitasyonu, sıkıntıyı, gündüz uyuklamalarını ve depresyonu azaltır. Hastanın yeteneğine uygun görevler verin. Hastayı zorlayacak görevler vermeyin Hastadan yapmasını istediğini şeyleri basitleştirin. Olup bitenleri değerlendirin. Hangi şey güvenilir ve etkilidir. Hastayı gözleyin, tekrar tekrar değerlendirin.
Tartışmalar yararsızdır, sorunların daha da artmasına neden olurlar. Konfüzyon ve bellek kaybı kişinin mantık dışı davranmasına yol açar. Konuşarak durumu düzeltmeniz gerekir. Hastanın mümkün olduğu kadar bağımsız olmasına izin verin. Ancak hastanın bulunduğu ortamın güvenilir ve rahat olmasına çalışın. Sözel iletişimlerin olmadığı dönemlerde aksiyonlar yararlı olabilir. Ne demek istediğini siz hastaya göstererek yardım ediniz. Kendinize bakmayı da unutmayın; Sevdiğiniz bir varlığa bakarken kendinizi de ihmal etmeyin. Alzheimer hastasına bakanlar arasında, depresyon, anksiyete ve strese bağlı fiziksel hastalık oluşabilir. Kendi doktorunuzla randevularınızı ertelemeyin.
Hasta Yakınları İçin Öneriler
Sadece bir günü dikkate alın fakat gelecek için hazırlanın.
Hangi sorunlar için ne yapacağınızı düşünün ve hangi sorunlar sizin kontrolünüzün dışındadır belirleyin.
Yetenekleriniz konusunda gerçekçi olun ve neyi ne kadar yapabileceğinizi düşünün.
Kendiniz yapmaya çalışmayın.
Olaylar yolunda gitmezse hoşgörülü olun.
Size yardım edecek kaynakları bulun ve onlardan yararlanın.
Aile fertlerinden ve arkadaşlarınızdan yardım isteyin.
Size yardım teklif ettiklerinde kabul edin. Şayet aile fertleri yapabilecekleri kadar yardım etmediklerini düşünüyorsanız, onlarla samimi bir şekilde konuşun.
Kendinize iyi davranın, sizin de kendinize vakit ayırmaya hakkınız vardır. Sinemaya gidebilirsiniz veya bir arkadaşınızı ziyaret edebilirsiniz.
Duygularınızı ifade etme yollarınızı bulun. Bir arkadaşınızla konuşabilir veya destek grup toplantılarına katılabilirsiniz.
Hasta Yakınlarını Rahatlatmaya Yönelik Çözüm Önerileri
Sosyal destek, özellikle Türkiye gibi geleneksel yönü ağır basan ülkelerde son derece önemli bir yardım sistemidir. Alzheimer hastalığında aile, arkadaş ve akraba gibi tüm unsurların hasta yakınlarına sosyal destek vermeleri büyük önem arz etmektedir. Bu konuda Sağlık Bakanlığının evde bakım hizmeti bulunmaktadır. Bakanlığın yayınladığı 10.03.2005 tarih ve 25751 sayılı Evde Bakım Hizmetleri Sunumu Hakkında Yönetmeliğe göre, içinde Alzheimer kelimesi geçmemekle birlikte, Alzheimer hastalarının da evde bakım hizmetinden yararlanabileceği anlaşılmaktadır.
Bu hizmet, hasta ve hasta yakınları için önemli bir çözüm yoludur, çünkü bakım verenlerin Alzheimer hastalarını hastaneye götürmeleri, özellikle ileri dönemlerde son derece güç olmaktadır. Bu olanak, hasta yakınlarını en azından bu yönden rahatlatacaktır.
Tıbbi sosyal hizmet, sosyal hizmet mesleğinin en eski ve en yerleşik uygulama alanlarından biridir. Tıbbi sosyal hizmet; hastanın ve ailesinin tıbbi bakımı ve tedaviyi kabul etmesi ve bakımın etkili bir şekilde kullanılmasını kolaylaştırmayı; hastalık nedeniyle yaşanan stresi azaltmayı, hastalık ve içinde bulunan koşullar nedeniyle ortaya çıkan problemleri çözümlemeyi amaçlamaktadır. Alzheimer hastalığıyla ilgili olarak tıbbi sosyal hizmetin işlevlerini gerçekleştirdiği kuruluşlar (evde sağlık hizmeti dışında) üç başlık altında incelenmiş: Hastane, Yatılı bakım merkezi, Gündüzlü bakım merkezi.
Hastadan daha fazla hasta yakınları yıpranır
Alzheimer hastalığı, hastadan daha fazla hasta yakınlarını yıpratan, zorlayıcı ve sınırlandırıcı bir hastalıktır. Bu nedenle hasta yakınlarının yaşadıkları süreci doğru anlamak ve bu doğrultuda hizmetleri geliştirmek gereklidir. Sosyal destek ihtiyacının mutlaka altı çizilmeli, gerekirse bakım verenlerin sosyal çevresiyle (aile— arkadaş-akraba) iletişime geçilerek hastalık süreci ve bakım verenin ihtiyaçları konusunda bilgilendirilmelidir.
Kurumsal destek bağlamında kamu ve sivil olmak üzere ilgili tüm kuruluşların çalışmalarını genişletmeleri, gündüzlü bakım merkezleri açma yönünde inisiyatif geliştirmeleri gerekmektedir. Bu noktada önemli iki sivil toplum kuruluşundan bahsetmek gerekir: Alzheimer Derneği ve Alzheimer Vakfı. Bu örgütler hakkında hasta yakınlarının mutlaka bilgilendirilmesi gereklidir.
Son olarak nüfusu hızla yaşlanan Türkiye'nin "Alzheimer Ulusal Eylem Planı" bulunmamaktadır. Sağlık Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarının işbirliğinde bir eylem planının hazırlanması, bu plan çerçevesinde yatılı ve gündüzlü bakım merkezlerinin açılması ve evde bakım hizmetleri bağlamında yeni düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
Zihninizi Güçlü Tutun
Panelin son konuşmacısı, ‘Beynimizi Zinde Tutmak’ başlıklı konuşmasıyla Bilecik Devlet Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Emre Esen oldu. Esen Alzheimer hastalığından korunmak için beyin faaliyetlerimizin aktif olması gerektiğini söyledi. 1996 yılından beri dünya genelinde, beyin araştırmalarının yararları hakkında toplumda farkındalık oluşturmak amacıyla Beyin Farkındalığı Haftası’nın kutlandığını söyleyen Esen, "The Dana Alliance for Brain Initiatives-DABI" ve "The European Dana Alliance for the Brain-EDAB önderliğinde; toplumun her kesiminden çeşitli yaş gruplarını eğitmek, bilinçlendirmek amacıyla etkinlikler düzenlendiğini belirtti.
Hastaların zihinsen faaliyetlerde ne derece etkin olduklarını anlamak için kendilerine; “Bugün ne kadar hareket ettiniz? Kaç kişiyle bir araya geldiniz? Bilgisayar ya da telefonunuzda yeni bir uygulama kullanmaya çalıştınız mı? Aynı anda kaç şeye kafa yordunuz? Beyniniz için sağlıklı olan ne yediniz? Dün gece iyi uyudunuz mu?” sorularını sorduklarını söyleyen Esen, aktif bir zihne sahip olmak için; Fiziksel aktivite, Zihinsel aktivite, Sosyal etkileşim, Stresle başa çıkma, Doğru beslenme ve Yeterli uyku uyumanın önemli olduğunu söyledi.
Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur sözünün çok doğru olduğunu söyleyen Esen, egzersizin beyin hücrelerinin çoğalmasını uyardığını, hafızayı geliştirdiğini, moral bozukluğu ve depresyonu engellediğini ifade etti. Haftada 4 gün, günde yarım saat egzersiz yapmak gerektiğinin altını çizen Dr. Esen, “Öğle aralarında yürüyüş yapın, işe yürüyerek gidin ya da aracınızı uzağa park edin, telefonla konuşurken yürüyün. Beynimizi kullandıkça; İşlem hızı, kapasitesi artar. Hesap makinesini bırakın Yol bulmak için basılı haritalar kullanın, yabancı dil öğrenmeye çalışın. Alışkanlıklarınızı değiştirin. Görmediğiniz yerlere gidin. Beyin aynı anda birden fazla iş yapabilir Ancak iş yapabilme hızı iki katına çıkmaz. Uzun süre devam eden stres hormonal değişikliklere ve beynin erken yaşlanmasına neden olur. Organize olun, dağınıklığa izin vermeyin, şikayet etmeyin, derin nefes alın. İş arkadaşlarınızla iş dışında da vakit geçirin Vardiya aranızda ortam değiştirin Kafeinden uzak durun. Lifli gıdalar, lahana, karnabahar, brokoli, tam tahıllar, esansiyel yağlar: ton balığı, uskumru, somon, anti-oksidanlar: renkli meyveler ve ülkemizde bol bulunan kabuklu yemişler tüketin.” tavsiyelerinde bulundu.
Konuşmasının sonunda iyi bir hafıza için günlük 7-8 saatlik uyku gerektiğini söyleyen Dr. Esen, “Gündüz uyumayın. Her gün aynı saatte uyuyup uyanın. Vücudunuza uyku saatini öğretin. Uykunuz gelmeden yatağa girmeyin. Ağır yemeklerden kaçının. Kafein ve nikotinden uzak durun ve egzersiz yapın” diyerek, hastalığa yakalanmamak için çok önemli ipuçları verdi.