Yarından sonra…
Seçimleri hatırlayın, önce yaptık sonra beğenmedik bi daha yaptık. 
Her iki seçimde de meydanlara aktık, TV başından ayrılmadık. 
Kafamıza göre parti başkanlarını destekledik veya vaadine göre yön değiştirdik. 
Kimi Başkanlık, yeni anayasa filan diyordu, kimi seni başkan yaptırmayacağız, kimi başkanlık sistemi üniter sisteme yol açar asla kabul edilemez, kimi başkanlık rejim tartışmasıdır, Cumhuriyeti tartıştırmayız.
Eee, her şeyin bittiği gibi seçimlerde bitti üzerinden bu kadar zaman geçti. 
Tartışmalar, ekonomi, dolar, avro derken meclis başkanlık tartışmalarına başladı. 
Ya biz? Durur muyuz? Kimimiz, “büyüklerimiz ne derse o” kıvamında saf tuttu, kimimiz koy ver gitsin tadında.
1980 anayasasına içeriğin ne olduğunu bilmeden dönemin siyasi aktörlerince seçmene “HE” dedirtilmişti.
Üzeriden geçen bunca zamana karşın zaman ve teknolojinin kendisine kattığı bilgelikle yine içeriğin ne olduğunu bilmeden bugünün siyasi aktörlerince yeni Anayasaya yine ”HE” deyin diye ülkem seçime götürülecek gibi duruyor. 
Öyleyse neyi tartışıyoruz, tartıştığımızın nesi yeni.
İktidar yeni bir Anayasa istiyor ve savunmasını darbe Anayasasının değiştirilmesi, sivil bir Anayasa hazırlanması üzerine kuruyor. Araştırın lütfen 173 maddenin 117 si şimdiye kadar değiştirilmiş. Hala darbe içeriğini koruyan, kollayan, demokratik olmayan maddeler kaldıysa bunları da değiştirirsin biter gider.
Ama kazın ayağı öyle değil. Amaç Üniter yapının korunduğu, laikliğin temel ilke olarak korunduğu, güçler ayrılığına dayalı(Yasama, Yürütme, Yargı) maddeleri değiştirmek.
Milliyetçi Hareket Partisi(MHP) genel başkanlığıyla Adalet ve Kalkınma Partisi 18 madde için anlaşmıştı. MHP’nin olmazsa olmazı anlaşıldığı kadarıyla ilk dört madde idi gibi dursa da  
AKP Bursa Milletvekili İsmail Aydın, Genel Kurul'da yaptığı konuşmada "Anayasanın ilk 4maddesi değiştirilebilir" dedi bile.
TV programları, tartıştırma programları,  köşe yazıları, sosyal medya ne varsa Anayasa diyor.
Mecliste görüşmelere geçildi. Kimi madde madde direniyoruz diyor, kimi madde madde geçiriyoruz.
Sonunda ya hepsini birden geçirecekler ya hepsine birden direnecekler.
Kavgası vardır, dün söylenilen yutulmuştur, gizliliği ihlal edilmiştir, şudur budur. 
Bu birinci yarı, sonra; 
Sonra ya sandık önümüze konulup gelin oy verin denecek veya olmadı baştan erken seçimle milli irade yeniden şekillendirilip ta başa geri dönülecek.
Şimdi,  sen, ben, o hepimiz oyun içinde kendimize biçilen rolü tamamladık. 
Son seçimle seçimimizi yaptık. 
Şimdi yaptığımız veya yapmadığımız seçimin bedelini ödeme zamanı. 
Bedel ödemeye de devam edeceğiz. Ya yeni anayasaya “HE” dedirtileceğiz ya “YOK”. 
Veya şimdi olmadı bi seçim daha yapalım anayasa işini tekrar deneriz çarkında yine bize biçilen rolün içinde yer alacağız.
Yani, yine, yeni ve dahi yeniden bir eşikteyiz.
Ekonomisiyle, siyasetiyle, kültürüyle tamamen dışa bağımlı olarak yönetilen güzel ülkemin insanları sivil anayasa söylemiyle Küresel güçlerin istediği maddeleri içeren Anayasayı yapmanın eşiğine getirildi.
Eskisi iyimiydi? Yenisi daha mı iyi olacak? Yeni bir anayasamı istedik?   
Bence hepsi için cevap hayır.
Eskisini hatırlarsanız Amerika’nın bizim çocuklar dediği darbeci zihniyet hazırlayıp bize “HE” dedirtmişti.
Yeni denilene Amerika, BOB dediği projenin eş başkanı eliyle “HE” deyin diyor.
Yani iş dönüp dolaşıp enerji savaşlarına dayanıyor. Petrol’e, Gaz’a, Su’ya.
Küresel güçlere göre enerji koridorunu kontrol edememenin tek sorumlusu Ulus Devlet.
Yani tek vatan, tek bayrak diyen Türkiye.
Öyleyse bu zorluk aşılmalı. Emperyalizm kaynağı yönetebilmek için karşısındaki tüm zorlukları tek tek aşmaya çalışıyor. 
Örnek, Irak, örnek Suriye, örnek Libya ve örnek yaşadıklarımız.
Tek kaygı ulus devlet, oyun şablonlarında karşılarında tehlikeli tek güç bu sistem. 
Öyleyse yok edilmeli. Nasıl?
Elbette demokrasiyle(!).
Yeni bir Anayasa yapacağız. Milli egemenliğin temsilcisi eliyle demokratik oylamalardan sonra milletin kendisine soracağız ve demokratik kültürün kendisine verdiği bilinçle seçmen sandığa gidecek.
Neye oy verdiğinin bilinci ve yeterliliği ile(!) demokratik bir şekilde fiilen iki dudağı arasından çıkan her şeye “HE” diyeceğimiz bir başkan seçip, sonrada özerk bölgelerin oluştuğu bir Türkiye yaratacağız.
Kısaca dostlar sınırları içindeki son Ulus devletin yerini, federal devlet alacak. 
Üniter devlet yapısını değiştirecek bir anayasa ve diktatörlüğe varabilecek bir başkanlık sistemi, bölünmeyi getirecek federatif yapılanmış bir Türkiye demokratik olarak kendi seçmeninin eliyle küresel güçlerin istediği yola oturacak.
Çünkü oraya yönlendiriliyor, yönlendiriliyor diyorum çünkü:
Bir grup devamlı olarak “Eski sistem tıkandı, ne getirdi ki, eski sistem ilerlemeyi, hukuku engelliyor” diye akıl bulandırıyor. 
Sistemi kilitleyen yapı sistem tıkalı diye şikayet ediyor.
İşte tam bu noktada bizde “hakkatten yav bu sistem engelciymiş” dediğimiz anda alkışlanmaya başlanacağız.
Ulus devleti çözecek Başkanlık sisteminin önünü açmış olacağız.
Bu açış yeni anayasanın yenilenmiş duygularla “Bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü” kıvamında istenileni yerine getirecektir.
Durum ayan beyan ortada dostlar. Her şey apaçık.
Üniter Devlet tehlikede. Yeni Anayasayla Cumhurbaşkanı, kararname çıkararak merkezi idare kapsamında yönetim birimleri, bölgesel yapılar, bölgesel kamu kurum ve kuruluşları oluşturabilecek. İşte size Federasyona geçiş hazırlığı.
Haaa birde meclisten bu anayasa oylama kararı çıkmazsa maazallah erken seçime gideriz
Şimdi ki vekiller bir daha vekil olamaz boş verin “HE” diyin en azından 2019 a kadar vekilliğin imkânlarından yararlanın denmeye başlandı.
2019 a kadar vekil imkânından faydalanmak için bugünden Federasyona onay vermek bence sonuç budur. Ha öyle Ha böyle…
Yarından sonra diye başlamıştık ya yazıya, yarından sonra bence yaşayacağımız Federatif yapıda bir Türkiye oluşturulup, Ulus devlet bu anayasayla yok edilecektir.
Hani vardır ya duyduk duymadık demeyin diye bir seslenme.
 İşte şimdi duyanların duymayanlara anlatma, bilenlerin bilmeyenlere aktarma zamanıdır.
Ben düşüncelerimi aktardım duyan duymayan, bilen bilmeye…
Farklı düşünen varsa konuşmaya, tartışmaya her zaman hazırım.
Yarından sonra çok geç olmadan uyanalım, uyanık olalım.
Hoşça ve Dostça kalınız. Saygılarımla.