Bir birey olarak, topluma ne kadar duyarlıyız ? Toplumu oluşturan her bireyin, toplum bilincinden, kurallarından, huzurundan, kalitesinden sorumlu olduğunu biliyormuyuz? Kaliteli toplum için güzel örnek olabiliyormuyuz? Toplum sağlığını, huzurunu düşünüp temiz tutabiliyormuyuz çevremizi?

Kurallara uyuyormuyuz? yeterince.

Etrafımıza bakıyormuyuz hiç, sokağımızda, mahallemizde yardıma muhtaç, yoksul insanlar var mı? evsiz olan, sokakta yatan var mı? diye.

Sorunları olan insanların, toplumun huzuru için birer tehdit oluşturduğunu biliyormuyuz? Düşündük mü hiç onların sorunlarına duyarlı olduk mu? ilgilendik mi? Çözüm aradık mı?

Çeşit çeşit yemeklerle donattığımız sofralarımızdan artan yemekler çöpe atılarak, israf edilirken, aç uyuyan insanlar olabileceği aklımıza geldi mi? Kimbilir çevremizde ne acılı hayat hikayeleri vardır bilmediğimiz.

Aç yatan, çöpten ekmek toplayarak karnını doyuran insanlar.Etrafımıza sorduk mu, soruşturduk mu? bu insanlar küçük bir ilde nasıl bu duruma geldiler ve biz nasıl seyirci kaldık? Nasıl böyle duyarsız, bencil bir toplum olduk.

Merhametimize ne oldu bizim? Dinimiz << komşun açken sen hacca gidemezsin >> der. Paylaşmak var bizim dinimizde. Komşumuz açken, gözümüze uyku girmez bizim.

Müslümanız diyoruz, evet müslümanız ama şartlarını bencilce yerine getiriyoruz. Namaz kılıyoruz, sevabı kendimize, kimseye faydası yok. Oruç tutuyoruz, anlıyormuyuz açın halinden, yine kendimiz için tutuyoruz.

Ramazanda iftar sofraları kuruyoruz, çeşit çeşit yemeklerle donatıyoruz, çatlayana kadar da yiyoruz.Hiç aklımıza geliyor mu acaba, yan tarafımızda, karşı köşemizde oturan komşumuzun yarı aç olduğu, buz dolabında bir kutu salça 5 yumurtasının bulunduğu.

Bu insanları tespit edebiliyor, ekmeğimizi onlarla paylaşabiliyorsak, işte asıl sevap orada.Bazılarımız, her yaz tatile nereye gidelim, hangi beş yıldızlı otelde kalalım diye düşünürken, biliyormusunuz İstanbulun kenar kenar semtlerinde, denize o kadar yakınken, denizi hiç görmemiş, imkansızlıklar yüzünden sahile hiç inmemiş aileler olduğunu. Ben şahit oldum malesef << denizi hiç görmedim öğretmenim >>dedi çocuk.

Soğuk kış gecelerinde, bizler sıcacık evimizde keyifle otururken, Tv karşısında çayımızı yudumlarken, odunu, kömürü olmayan insanlar olabileceği aklımıza geldi mi? hiç.Yorgan altında ısınmaya çalışan, yarı aç insanlar.

Etrafımıza baktık mı hiç, bacalar tütüyor mu? karınlar doyuyor mu? yüzler gülüyor mu? diye. Kader herkese aynı gülmüyor hayatta. Bizim görmediğimiz yada görmezden geldiğimiz ne acılı hayatlar vardır kimbilir, etrafımızda.

Sessiz çığlıklarına kulağımızı tıkadığımız, gözümüzü kapadığımız, başımızı çevirdiğimiz, bize ne çalışsın dediğimiz insanlar. Çalışmak istese iş veren var mı? sağlığı çalışmaya elverişli mi? diye düşündük mü hiç.

Var sayalım bu insanlar, kendi hatalarından dolayı muhtaç duruma düşmüş bile olsalar, onların şu anda yaşadığı hayata seyirci kalmak, vicdanımızı rahatsız etmez mi? Hayatın darbesini yemiş, dürüst, karakterli insanlarda olabilirler, onları uçurumun ucuna bırakıyoruz. Elinden tutup çeksek kurtarabiliriz halbuki.

Bir insanı yaşama bağlayabilmek, elinden tutabilmek gerçek insan olmak değil mi? O kadar doyumsuzuz ki, hep ben diyoruz. Yardım etmek yerine, daha çok yemenin, daha çok gezmenin, daha çok mal mülk edinmenin derdindeyiz.

Hiç ölmeyecekmişiz gibi, parayı bütün değerlerin üstünde tutuyoruz. Bir gün tesadüfler, ihtiyacı olan birini çıkarırsa karşımıza, ilgisiz kalırsak insanlığımızdan, müslümanlığımızdan utanmaz mıyız?

Yaşadığımız sürede, ihtiyaç sahibi bir insanın hayatına dokunabilir, katkıda bulunabilir ve derdine derman olabilirsek ne mutlu bize.

Mahalle muhtarlarına çok iş düşüyor bu konuda. Onlar mahallenin temsilcileri. Muhtaçları, hasta ve sakatları belirleyip, gerekli mercilere bildirmek görevleri arasında. Evi mi yok, işi mi yok sorunları tek tek belirleyip ihtiyaç sahipleri ile, yardım alacakları kurumlar arasında köprü olmalılar.

Bir semtin, İlçenin ve İlin, huzuru ve mutluluğunun alt yapısı; ilgili, duyarlı ve çalışkan mahalle muhtarlarıyla sağlanabilir. Bunca yıl bir muhtarın, kapımızı çalıp hatırımızı ve bir ihtiyacımızın olup olmadığını sormasına şahit olmadık .Olan var mı bilemiyorum.

İhtiyaç sahibi kişiler, sesini duyuramıyor olabilirler, cahil olabilirler, hasta ve engelli olabilirler veya gurur yapıyor olabilirler. Yani herhangi bir nedenle, yardım isteyememiş olabilirler.

Bir muhtar, mahallesinde oturan herkesi tanımalı, bilmeli. Zaman zaman ziyaretlerine gitmeli ve ihtiyaç sahiplerini tespit etmeli. Her ne şekilde yoksul düşmüş olurlarsa olsunlar, hiç sorgulamadan yardım elini uzatmalı ve sorunları çözmeli.

Mutlu, huzurlu, sağlıklı toplumları oluşturacak; düzgün, vicdanlı, merhametli insanların, her geçen gün artarak çoğalmasını diliyorum.                                                 

Sağlıkla, sevgiyle kalın.