Türkiye genelinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından başlatılan ''Toplum Kalkınmasında Gönül Elçileri Projesi'' ve bu projenin ilk aşaması olan ''Koruyucu Aile Projesi'' kapsamında bilgilendirme toplantısı yapıldı.
Vali Halil İbrahim Akpınar, Bilecik Ticaret ve Sanayi Odası Konferans Salonu'nda, daire müdürleri, işadamları, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, sendika temsilcileri, siyasi partilerin temsilcileri, muhtar, esnaf ve vatandaşların katıldığı bilgilendirme  toplantısında yaptığı konuşmada, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Türk milletinin asırlardan beri yaptığı hizmetin şekline, yasal duruma ve takibe kavuşturulmasıyla alakalı bir işlem olduğunu söyledi.
Geçmiş yıllarda aileler tarafından bakılan bir yetim veya öksüz çocuğun bulunduğunu anlatan Vali Akpınar, şöyle konuştu:
''Kendi evimizde bile okumak için köyden gelen akraba çocuğu kalıyordu. Bizim ihtiyacımız ne kadar karşılanıyorsa onun da ihtiyacı o kadar karşılanıyordu. Hizmet, eskiden hepimizin annemizin, babamızın yaptığı hizmettir. Yeni bir hizmet şekli getirilmiyor. Toplumun her kesiminde yardımlaşma vardı. Yurtlarda kalan çocukların her türlü ihtiyaçları karşılanıyor ve büyük imkanlara sahipler. Daha iyi binalarda kalıyorlar ve daha iyi şekilde giyiniyorlar ama anne, baba şefkati, figürü eksik. Bu çocuklarımıza sahip çıkabiliriz, bunlar bizim çocuklarımız. Kaldı ki bunların içlerinde Türkiyeli olmayan dışarıdan gelen çocuklar da var. Onlar da bize, insanlığa emanet çocuklar. Bizler sadece kendi çocuklarımıza yetiştirerek bu toplumsal yükümlülükten kurtuluyor muyuz?. Çocukların iyi yetiştirilmemesi, iyi bir şekilde eğitilmemesi, topluma iyi bir şekilde hazırlanmaması acaba bizi etkilemiyor mu?. Bizi ilgilendirmiyor mu?. İyi eğitmediğimiz çocuklarla yine karşılaşacağız. Bugün ahlaki eğitimlerini, milli eğitimlerini, terbiyesini vermediğimiz çocuklarla bir şekilde karşılaşacağız. Bugün elinden tutmadığımız çocuklar, yarın başka bir şekilde hayatımıza gelecek. Devletimiz yurtlarda kalan çocuklara iş imkanı da sağlıyor. Ama ellerine geçen parayı nasıl harcayacaklarını bilmiyorlar. İlk ayda problem başlıyor. Uyum sağlayamadıkları için işten ayrılmak zorunda kalıyorlar. Bizler bir yetimin, bir öksüzün elinden tutabiliriz. Bu çocuklara bakmanın, yetiştirmenin bizim yükümlülüğümüz altında olduğuna inanıyorum.''
Bilecik'te 80 civarında korunmaya muhtaç çocuğun bulunduğunu anımsatan Vali Akpınar, ''Nüfusumuz 204 bin. Her bir çocuğa bakmak için 2 bin 500 kişilik nüfus arasından bir hayırsever arıyoruz. Devlet bu konuda destek de oluyor. Bunları aile yanında kendi çocuklarımızı nasıl yetişiyorsa aynı şekilde yetiştirebiliriz. Koruyucu aile olamıyorsak ilgi, alaka gösterebiliriz'' dedi.
Vali Akpınar'ın eşi Dr. Nihal Akpınar da gönüllülük kavramının içinde bulunduğu toplulukta herhangi bir karşılık yada çıkar beklemeksizin işi kendiliğinden yapmayı üstlenen kişi anlamına geldiğini ifade etti.
Toplumsal yapının güçlendirilmesinde gönüllüğün önemli bir kavram olduğunu belirten Dr. Akpınar, konuşmasına şöyle devam etti:
''Gönüllük, sevinç, üzüntüyü paylaşma, yardımlaşma, elden tutma, fikir alışverişi, sahip çıkma ve paylaşmadır. Gönüllülük başkasının mutlu etmenin en büyük mutluluk olduğunu fark etmektir. Pek çok meslek sadece parası için yapılabilecek bir meslek değildir. Mesela, eğitim, sağlık ve emniyet işinde çalışanlar aynı zamanda birer eğitim, sağlık ve güvenlik gönüllüsüdür. Yaptığımız hangi işte olursa olsun eğer içinde iyi niyet, koşulsuz sevgi, vicdan muhasebesi yoksa o işi gerçekten isteyerek, gönülden yapmıyorsak başarılı olabilmemiz, değişik fikirler, projeler üretebilmemiz de mümkün değildir. İletişim kurduğumuz kişileri en çok etkileyen sadece sözler değildir, o sözlerin yansımız olduğu kalbimizdir. Bir bebek bile karşısındaki kişinin samimi olup olmadığını anlayabilir ve ona göre bir tepki verebilir. Çünkü gönülden gönüle yollar vardır. ''
Osmanlının ilk kurulduğu ve hoşgörü tohumlarının ilk atıldığı topraklardaki insanların konuya duyarsız kalmayacağını düşündüğünü ifade eden Dr. Akpınar, sözlerini şöyle tamamladı.
''Çocuklarımızda ve toplumumuzda güzel bir bilinç oluşturalım istiyoruz. Ülkemizde 14 bine yakın koruyucu konumunda çocuğumuz var. Çocuklarımızın çoğunluğu kimsesiz değil, bir kısmı ailesi şiddetli geçimsizlikten dolayı ayrılmış, ölüm, madde bağımlılığı veya ayrılma sonucu dağılmış olan ailelerin çocuklar ve sahipsiz kaldıkları için de devletimiz tarafından koruma altına alınmış çocuklardır. 0-6 yaş çocuklarda, aile yanında değilse, yeterince kucaklanıp sevilmezse, çocuklarda aile duygusu gelişememekte ve zeka gelişimi de diğer çocuklara göre maalesef daha az olmaktadır. Çocuklar büyümeleri evresinde mutlaka 'ana' ve 'baba' rol modeli görmesi gerekmektedir. Eğer bunu göremezse gereği gibi yetiştirilemezse ileride anne, baba olduğu zaman nasıl davranacağını bilememektedir. Yurtlardan, Sevgi Evlerinden alınan çocuklar okul başarılarının arttığı gözlenmiştir. Çocuklar etraflarına karşı artık ''benimde bir evim var'', yine okuldan eve giderken ''eve gidiyorum'' diye konuşmaya başlar olmuştur. Çocukları yetiştirirken onların içinde büyüyeceği huzurlu, mutlu bir aile kimliği oluşturamazsak, ''Nilüfer yaprağı üzerinde boğaz köprüsü inşa etmeye çalışmak gibi bir durumla karşı karşıya kalırız'' diyor bir yazar. Çekirdek aileye geçmeden önce kalabalık ailelerde yaşıyorduk. Geçmiş yıllarda korunmaya muhtaç, çocuklara, yetimlere, akrabalara bakarken şimdi onları da yuvalara bırakır olduk. Yabancı ülkelere baktığımızda yardımlaşma ve koruyucu aile kavramlarına daha çok rastlıyoruz. ''
Bilecik Müftülüğü Vaizi Mevlüt Güder’in İslam dininde yardımlaşma, dayanışma ve paylaşma konularında yaptığı açıklamalardan sonra Sosyal Etüt ve Proje Müdürü Gönül Günaydın Çabukoğlu ve Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürü Muhammet Akgül ile Sosyal Hizmet Uzmanı Ali Ömüt, proje hakkında birer sunum yaptılar.
 
Editör: TE Bilişim