Gamze Elmas

        Türk Büro-Sen Bilecik İl Temsilcisi Cüneyt Taşkesen, 4 Nisan'da Ankara'da düzenlenen miting ile ilgili yaptığı değerlendirmede, kendilerine yakışır olgunluk içinde, meydanları doldurduklarını belirterek, "büyük bir kararlılık ve heyecanla Ankara’da buluşan yürekler, iki saati aşkın yürüyüş ve bir o kadar da miting meydanında haykırıştan sonra “Ankara mesajımızı almıştır” huzuru içinde dönüş yolculuğuna koyuldular. Veda vakti gelmişti, bir daha ki buluşmaya kadar. Herkes birbiriyle kucaklaşıyor, gülen yüzler, çekilen hatıra fotoğrafları, bir türlü alandan ayrılmak istemeyen on binler… Kolay mı dostlardan ayrılmak? Elbette zor…
Ne yazık ki, bu güzelliği medyamızın çoğu görmedi, göstermedi. Canları sağ olsun. Onlar görmese de, göstermese de, bizim milletimizle ve memurlarımızla öyle bir gönül bağımız var ki..! “Gönülden gönüle bir yol vardır” diyor ya şair, biz gönülden gönüle bu güzelliği, yaşadığımız heyecanı, bir günlük Ankara buluşmasının güzelliğini anlatırız elbette sevdiklerimize ve memurlarımıza" dedi.

        Cüneyt Taşkesen, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

        "Bir aydır hazırlanıyordu Türkiye Kamu-Sen. Yöneticilerimiz Anadolu’da mensuplarımızla buluşuyor ve çağrımızı yapıyordu, “4 Nisan’da Ankara’da buluşalım” diye… Broşürler, bildiriler ve afişler hazırlandı. “Memurumuz sahipsiz değildir. Biz varız, Türkiye Kamu-Sen var” diye haykırmak için Ankara’da toplanmıştık.

        Bize yakışır olgunluk içinde, “adam gibi adamlar nasıl miting yaparmış, yiğitçe nasıl haykırırmış?” bütün dünya alem duysun diye… Meydanları doldurduk. Sabahın alacakaranlığında, geceden yağan ince bir karın beyazlığında, Ankara’ya akın etmeye başlamıştı Anadolu’nun dört bir yanından Türkiye Sevdalıları… Buluştukları Celal Bayar Bulvarında, istişareler ettiler, hasret giderdiler öbek öbek toplanarak…


        Herkesin yüzü gülüyordu. Herkes mutluydu. Ellerde Türk Bayrağı ve Sendikalarımızın flamaları, heyecanla yürüyüşün başlamasını bekliyorlardı. Meydanları doldurmak, nefesleri yettiğince haykırmak istiyorlardı, duymayan kulaklara, görmeyen gözlere… On binlerce memur Edirne’den Kars’a kadar her ilden koşup gelmişlerdi. Bir ideal, bir sevda uğruna… En önemlisi ekmeğine ve geleceğine göz dikenlere baş kaldırmaya koşmuşlardı… Her kesimin sesinin kısıldığı, siyasi iktidarın herkesi susturduğu böyle bir ortamda haykırmak ve hak talep etmek, hakkımıza göz dikenin gözünü oyarız demek için…

        Büyük bir kararlılık ve heyecanla Ankara’da buluşan yürekler, iki saati aşkın yürüyüş ve bir o kadar da miting meydanında haykırıştan sonra “Ankara mesajımızı almıştır” huzuru içinde dönüş yolculuğuna koyuldular. Veda vakti gelmişti, bir daha ki buluşmaya kadar. Herkes birbiriyle kucaklaşıyor, gülen yüzler, çekilen hatıra fotoğrafları, bir türlü alandan ayrılmak istemeyen on binler… Kolay mı dostlardan ayrılmak? Elbette zor…
Ne yazık ki, bu güzelliği medyamızın çoğu görmedi, göstermedi. Canları sağ olsun. Onlar görmese de, göstermese de, bizim milletimizle ve memurlarımızla öyle bir gönül bağımız var ki..! “Gönülden gönüle bir yol vardır” diyor ya şair, biz gönülden gönüle bu güzelliği, yaşadığımız heyecanı, bir günlük Ankara buluşmasının güzelliğini anlatırız elbette sevdiklerimize ve memurlarımıza…
Bizim medyamız ya yandaş olmuş, ya da havuz medyası… Onlar için bir güzelliğin, haklı bir haykırışın, zalimlere yiğitçe seslenişin bir anlamı elbette olamaz. Onlar çıkarlarına bakarlar… Onlar iradelerini ya siyasete ya da patronlarına teslim etmişler. Onlar için bu mitingimizde olumsuz bir şey olmalıydı ki; Kavga, dövüş, sataşma gibi... O zaman haber olurduk, hem de ilk haber… Tekrar tekrar da gösterirlerdi. Ama biz, onlar bizi haber yapacak diye, güzelliğimizden, adamlığımızdan, sağduyumuzdan vazgeçemezdik. Onlar görmezden gelse de, çok şükür ki milletimiz bizi biliyor. Daha önemlisi yüreğimizdekileri Yüce Rabbimiz de biliyor, bu bize yeter…


Yürek isterdi, hem de “mangal gibi” yürek. Orduya, Yargıya, Sivil Toplum Örgütlerine, medya mensuplarına her türlü kumpası yapan zalim bir iktidara “zalimsin” demek. “Zulmünün altında boğulacaksın” demek, “senin zulmün varsa bizim de Yüce Allah’ımız var” diye haykırmak. Elbette yiğitlerin söyleyebileceği sözlerdi bunlar. On binlerce kamu görevlisi haykırdı; Hem de defalarca ayrımcılığa, zulme, hukuksuzluğa ve adaletsizliğe lanet okuyarak.
Korkmadan, çekinmeden haykırdı. Sadece, “Emeğime, alın terime ve geleceğime göz dikemezsin” demedi. Mazlumlara sahip çıktı, İşsizlere, Emeklilere ve hatta atanamayan öğretmenlerden, İİBF’lilere kadar herkese, her kesime sahip çıktı. “Mazlumların hamisi olacağız” diye yola çıkanların, 13 yıl boyu yaptığı ayrımcılık ve haksızlıklarla mazlum durumuna düşen tüm milletimizin mensuplarına sahip çıktı. Genel Başkanımızın konuşması, atılan sloganlar, on binlerin haykırışları bunu defalarca gösterdi.


Heyecan dorukta idi. Dinamizm ve kararlılık alanda yükselen her seste hissedildi. On binlerin gözleri parlıyordu. Mahşeri kalabalık içinde tek yürek olmanın hazzını hep birlikte yaşadık…
Mitingimizin başında okuduğumuz “İstiklal Marşı” ve sonunda okuduğumuz “Andımız” aslında her şeyi anlatıyordu, dosta düşmana…! Muhteşem bir koroydu bu Ya Rabbi..! Türklük ve birlik mesajları arşı alaya ulaşıyordu. “Biz varız, var olmaya devam edeceğiz. Biz Türk memurlarıyız, biz Türkiye’yiz, Ne mutlu Türk’üm diyene” nidaları yeri göğü inletiyordu… Bu muhteşem tabloyu görmeyenlerin, görmek istemeyenlerin, duymayanların ve duymak istemeyenlerin bir kere daha canları sağ olsun…!"

Editör: TE Bilişim