Hasan Güner


Bu ay içerisinde dağıtılan Aşure’nin paylaşmaya ve kaynaşmaya vesile olduğunu ifade eden Müftü Akkuş, açıklamasının devamında şunları belirtti:
“Mesela Hz. Adem Aleyhisselam ile Hz. Havva annemizin yeryüzünde buluşmaları, Hz. Nuh Aleyhisselam’ın gemisinin tufandan kurtularak karaya oturması, Hz. Yunus Aleyhisselam’ın balığın karnından kurtuluşu, Hz. İbrahim Aleyhisselam’ın ateşten kurtuluşu, velhasıl peygamberlerin birçoğuna bu ay içerisinde özel, müstesna bir takım hediyeler verilmiş.
Peygamber Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem noktasından baktığımızda da Aleyhissalatü Vesselam, bu ayın bizim için hürmet gösterilmesi gereken bir ay olduğunu ve bu ay içerisinde tutulan oruçların Ramazan orucundan sonra Allah indinde en değerli ibadet olduğunu haber vermiştir. Dolayısıyla bu aya gösterilen hürmet ve bu ayda yapılan ibadetler, Allah indinde özel bir sevaba nail oluyor.
Muharrem Ayı’nın ayrıca Aşure diye tabir ettiğimiz, müminlere özel bir ikramı var. Aslında bu ayın bize vermiş olduğu bir ikramdır. Nuh Aleyhisselam’ın tufandan kurtulduktan sonra kalan erzaklardan ilk defa yaptığı rivayet olunuyor ama bizim Müslüman Türk geleneğinde Aşure’nin farklı bir özelliği var.
Bunu geçen seneki sohbetlerimde de ifade etmiştim ve tekrarında fayda var. Aşure bizim için, coğrafyamızda yaşayan insanların rengini, kokusunu ve tadını taşıyan bir tatlı. Yani içerisinde buğday, mısır, fasulye, incir ve kayısı var. Şimdi Bilecik’in narı da üzerine geldi. Bunu, Anadolu insanının Türkiye coğrafyası üzerindeki kaynaşmasına benzetiyorum. Bu bize bir vahdeti, birliği de hatırlatıyor.
Aynı zamanda Muharrem Ayı’nda çok müessif bir olay da meydana gelmiş. İslam tarihinde iç kanatan, gönül sızlatan Peygamber Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem’in kendisine reyhanatül cennet yani cennet kokum diye hitap ettiği torunlarından biri olan Hz. Hüseyin efendimiz bu ay içerisinde maalesef şehit edilmiş. Bu bize ibret olmalı. Bundan ders çıkarmalıyız ve adeta tek yumruk olmalıyız.
Bir haftadan beri her sokağın başında bir Aşure dağıtımı var. Nedir bu: bizim kaynaşmamıza ve paylaşmamıza bir vesiledir. Dolayısıyla Kerbela’da meydana gelen bu müessif olayı ibret alıp, bir daha öyle bir hataya düşmemek, birliğimizi ve dirliğimizi muhafaza etmek açısından da Muharrem Ayı’nın ve Aşure’nin bize özel bir tavsiyesi var diye düşünüyorum.
Bir şeyi daha hatırlatmak da fayda var. Muharrem Ayı, Peygamber Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem’e bildirilen 4 mübarek aydan birisi. Muharrem demek hem haramdan hem hürmetten geliyor. Bu aylarda savaş yapılmamış. İslam’dan önceki Arap toplumunda da, İslam’dan sonra da bu gelenek devam etmiş, bu aylara hürmeten savaş yapılmamış.
Milletimizin asırlardan beri bu aya göstermiş olduğu hürmet, gerçekten takdire şayandır. Bilecik’te de bunu çok açık ve nezih şekilde görüyoruz. Bugün çarşıya baktım, yine bir Aşure ikramı vardı. Bu geleneklerimizi devam ettirmeliyiz. Dini geleneklerimizi, milli geleneklerimizi, kültürel değerlerimizi muhafaza etmeliyiz. Çünkü bunlar bizi biz yapan değerler. Bu münasebetle ben değerli Bilecik halkımıza, Muharrem Ayı’nın hayırlar, güzellikler, bolluk ve bereket getirmesini, ülkemizin huzuruna, insanların hidayetine vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum.”
Editör: TE Bilişim