Ülkemde olduğu gibi ilimizde de sonu gelmeyen konular gündemden düşmez.
İnsanları kaygılandıran, meraktan çatlatan gelişmeler yaşarız.
Ne olacaksa bir an önce olsun isteriz.
Bazen olmasını istediğimiz veya istemediğimiz olaylara karşı halka karşı sözler veririz.
Bazen de hiç alakamız yokken ve dahi öncesinde “bunların yaptığı yetti gari”  derken döner bunların yanında yer alırız.
Niye anlattık şimdi. Malum önümüz yerel seçimler…
Neler olacağını, olduğunu bildiğimizden değil de.
Dedik ya: Fıkralarla Kısa Kısa…

Erzurum da Tortumlu delikanlı, komşu köyden bir kıza gittiği düğünde vurulmuş. 
Yemek içmek hak getire, kim olduğunu da bilmiyor.  
Kardeşi ağasının durumuna takılıp sormuş. Dadaş anlatmış: Şu boy, Şu göz, Şu bel…
Kaçırır getiririm ağabey demiş varmış başka bir düğün de komşu köye…
Tarif tamamda tarife uyan 4 kız var. 
Ne yapsınlar? Geçirmişler çuvalları 4 kızın başına, başlamışlar kaçmaya.
Patika yolda yürü babam yürü. Kızlar alıp vermekte, merak etmekte.
Biri sonunda dayanamaz ve arkasından gelene yaklaşarak sorar;
“Dadaş, Acep beni hangicize kaçırirsiz?”
Küçük kardeş bıyıklarını burarak cevap verir,
“Hele belli değil, eve varalım, sonrası Allah Kerim.

Malum ilimizde başkan adayı merak edilen parti var. 
Hele bir Ankara beğensin sonrası Allah kerim…

* * *

Memleketin birinde iş, güç, sanayi hak getire. Bakmışlar ileri gelenler. Devlet, Belediye ne varsa gelmişler bir araya Konserve fabrikası yapalım demişler.
Hem köylümüz kazanır hem işçi çalışır biraz derdimize derman olur.
Yapmışlar fabrikayı başlamışlar çalışmaya. İşçi, yönetici, çiftçi kim varsa hepsi memnun.
Gel zaman git zaman çalışmaz olmuş neredeyse kapanacak. Sonraları bizim konserve fabrikası dibine birde şarap fabrikası yapmışlar. O iyi çalışıyor.
Yine bir araya gelmişler konserve fabrikasını likör fabrikasına çevirip burayı şarap fabrikasına katalım.
Olurdu, olacaktı derken bir seçim zamanı gitmişler notere vermişler taahhüdü.
 “Sözümüz söz ama işte tasdik, işte belge. Bu likör fabrikası buraya gelecek”.
Hem demişler köylümüz çiftçimiz çilek, vişne ne varsa yapacak tonlarla bu fabrikaya satacak hem onlar para kazanacak hem bizim çocuklar iş sahibi olacak”
Seçimi kazanmışlar, vermişler 1 kuruşa konserve fabrikasını, kurdurmuşlar likör fabrikasını devlete. Üstüne yeni fabrikada tek likör değil türlü içkilerde yapılmakta.
Tek dert evdeki hesabın çarşıya uymaması.
Fabrika yeni, teknoloji yeni meğer adamlar 1 tane çilekle bir tane vişneyle tonla likör ve envai çeşit içki yapmaktaymış.
Devlet, müşteri bulmuş 20 kâğıda satıyorum burayı demiş. 
Haydi, gitti mi sana 1 kuruşa verdiğin mal 20 liraya. Alan razı satan razı da, bizim noter tasdiki ne olacak? Ne olacağı var mı? 20 liraya alan satmış 100 liraya 100 liraya alan da satmış 800 liraya.
İşçiler? O da hak getire… Teknoloji yeni olunca 3-5 adamla koca fabrika çalışmakta.
Sormuşlar Notercilere: Taahhüt?
Noterciler Erzurum Fıkrası anlatmış:
Erzurumlu, İstanbul’da gezerken hep adını duyduğu, ama bir türlü görmediği diskoya girmek istemiş. Kapıdaki görevli, “damsız girilmez” diye engel olunca, bizimki çıkışmış;
“Gardaş benim damım Erzurum’un Sitavuh köyünde. Nasıl getirem? Hoş altına gındırlik (tekerlek) takacak halim yok.”

Malum bizim bir mahalleyi de biri yıkacağız dedi, gerçi sonra istemezlerse yıkmayız dedi de…
Noter yine devrede. Tasdik tamam, açıklama verildi.
Gerçi sözümüz söz ama, işte size belge, yıkmayacağız.
Ya devlet yarın gelip karar aldım yıkacağım buraları derse?
Yenileri, eski notercilerden tecrübeli.
Anlatırlar bir fıkra. Koca mahalle altına teker koyacak değiller ya.

* * *

Memleketin birinde kendini bilmez üç, beş bir araya gelip darbe yapmışlar. Gel zaman git zaman demokrasi diye bir şey var, seçim yapacağız demişler. Kurmuşlar partileri yapmışlar seçimi. Eskiler, yeniler derken yeni parti silmiş süpürmüş. Ne var ki zaman içinde eskiler yeniyi iktidardan indirmeyi başarmış.
Ne olsun? Az bir zaman sonra başka bir parti kurulmuş gitmişler seçime. O ne?
Silmiş süpürmüş yeni kurulan parti ortalığı. Ne yerel demiş ne genel girdiği her seçimi kazanmakta.
Eee, bizim millet malum, güçlünün yanında. 
Bu arada yıllar, seçimler geçmekte. Yeni partiye verip veriştiren kim varsa bakmışlar olacak gibi değil.
İşleri, güçleri var. Yaptıracakları işlemleri var ne yapacağız diye başlamışlar düşünmeye.
Gün yeni parti günü zaman seçim zamanı.
Hem de yeniden başkan seçilecek.
Başkan, sıkı adam. Ne örgüt ne vekil tınlamıyor bile.
Önceden yeni partiyi beğenmeyen, işini yaptıramayan, partinin kapısını açmamış hatta eski partilerin adamlığını yapmış, yeni parti için hiçbir seçim çalışmamış ve dahi ne tanınır ne bilinir adamlar gitmişler başkana.
Bizi al demişler, sözünden çıkmayız. Artık Belediye için mi, köyler için mi nere istersen onun için al bizi yaz yapacağın listeye.
Başkan “Alırım ama” demiş, “Anlatacağımı Erzurum fıkrasını da unutmayın.”
Namaz vakti. Millet camide toplanmış, ezan okunmuş. Safları düzeltirken Hoca seslenmiş. “Ula dadaşlar safları sıkı tutun, araya şeytan girmesin”
Dadaş arkadan söylenmiş:
Hocam, bırak girsin belki iki rekât namaz kılıp imana gelir. 

Daha diyecek bir şey yok. Yorum benim değil Dadaşın.

Hoşça ve Dostça Kalınız. Saygılarımla…