Cumhurbaşkanı İsmet İnönü 1 Kasım 1945‘te Meclis açılışında yaptığı konuşmada çok partili hayata geçişle ilgili çok önemli ipuçları vermişti.

Şöyle diyordu İsmet Paşa : “ Bizim tek eksiğimiz hükümet partisinin karşısında bir parti bulunmamasıdır.” (1)

Daha önce yaşanmış Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (17 Kasım 1924/5 Haziran1925) ve Serbest Cumhuriyet Fırkası (12 Ağustos1930/17 Kasım1930 ) örnekleri vardı fakat İsmet Paşayı böyle bir konuşmaya  zorlayan yeni tarihi şartlarmıydı acaba?

Şimdi bu soruya cevap aramaya çalışalım:

1939 ve 1945 yılları arasında insanlık tarihinin en kanlı savaşı olan, 20 milyon asker ve 30 milyon sivilin (bu rakamlar daha fazla olabilir) ölümüyle sonuçlanan,  cephede kaybeden İtalya, Almanya ve Japonya’nın “Üçlü Mihver”ine karşı Fransa ve İngiltere’nin başını çektiği “Müttefik Devletler”i savaşın kazananlarıydı.

Türkiye, 2. Dünya savaşının başladığı 1939 yılında İngiltere ile olan ilişkilerini düzeltmiş ve 12 Mayıs 1939’da Türk- İngiliz ortak deklarasyonu yayınlanmıştı.

Fransa ile  Hatay meselesinin  halledilmesinden sonra ise 23 Haziran 1939’da Türk- Fransız ortak deklarasyonu yayınlanmıştı.

Savaş boyunca tarafsızlık ilkesini korumayı başaran Türkiye, 18 Haziran 1941’de Almanya ile bir saldırmazlık paktı imzalamış olmasına rağmen; Müttefik devletlerin baskısıyla 1944’de Almanya ile tüm ilişkilerini kesmiş, 23 Şubat 1945’de Almanya ve Japonya’ya savaş ilan etmiş fakat fiilen savaşa katılmamıştı.

Bütün bu şartlarda, savaşı barış ve özgürlük adına yürüttüklerini ilan eden savaşın galiplerinin  bu zaferi tarihe “DEMOKRASİ CEPHESİNİN” zaferi olarak geçer.

İşte 2.Dünya savaşının bu sonuçlarına göre Dünya siyasetinin kartları yeniden karılıyordu.

Tarihçimiz Cemil Koçak, bu savaşın sonuçlarını değerlendirirken; savaş sonrasında tüm dünyada tek parti yönetimlerinin gözden düştüğünü, demokratik olmayan ülkelere karşı olumsuz bir görüşün ortaya çıkmaya başladığı tespitini yapar.

Yeni kurulacak masada yerini almak isteyen ve bütün zorlu şartlara rağmen ülkesini savaşın dışında tutmayı başaran İsmet paşa da partide yükselen muhalif seslere rağmen, Türkiye’nin biran önce çok partili hayata geçmesini gerekli görüyor ve mecliste yukarıda zikrettiğimiz tarihi konuşmayı yapıyordu.

Gerçi; 18 Temmuz 1945’de Nuri Demirağ tarafından Milli Kalkınma Partisi isminde bir parti kurulmuştur ama kamuoyunda pek ilgi görmediği için siyasette de adeta yok hükmündedir.

CHP de muhalif sesler ve DP kuruluşu:

1945 yılında CHP’de Toprak Reformu ve bütçe görüşmeleri vardır. Bu görüşmelerde başta Adnan Menderes, Refik Koraltan, Fuat Köprülü ve Celal Bayar olmak üzere muhalif sesler yükselmeye başlar. Tarihe “ Dörtlü Takrir” olarak geçen bu olaydan sonra Menderes, Koraltan ve Köprülü partiden ihraç edilir. Daha sonra Bayar’da istifa ederek arkadaşlarına katılır.

7 Ocak 1946’da Demokrat Parti’nin kuruluş dilekçesi İçişleri bakanlığına verilir. 8 Ocak’ta yapılan genel başkanlık seçiminde Celal Bayar DP ‘ye genel başkan seçilir.

 (1): Şerif Demir / Adnan Menderes / Paraf yay. S.84