BU GÜZEL KENTİ HAK EDİYOR ÇALIŞKAN ÇOCUKLARI…

Değerli okurlar,

Bilecik anlaşıldı ki geçmişten demir aldı artık,açık denizlere yolcu..
Sabahları binlerce emekçiyle birlikte kendisine günaydın diyorum.
Hepsi güleç,azimli genç,ümitli bir dolu insan. Hepsi işin, ekmeğin, geleceğin peşinde sabaha sımsıkı sarılmış.. Ben onlara gözcü, romantik sabah kuşuyum. Bir değere sebep olmaya,güzelliğe ter katmaya, yarını kurmaya giden bu insanlara güle güle diyorum..
İşte şimdi yüksek sesle, yarın, gelecek, mutluluk ve ümit diye bir şey var, sıkı tutunun diyorum. 
Bütün küf ve koflardan silkeliyorum kendimi..
Onların yoluna ben de yolcuyum. Terlemeden, acıkmadan, yorulmadan, üretmeden bir tek gün bile haram olsun..
Davetsiz satırlar konuyor yüreğimin balkonuna. Meçhul bir zamanın sayfalarından kalemin serdiği uçan halıya atlayıp, eşlik ediyorlar yalnızlığıma.
Belki yalnızlık demek haksızlık olur bu kıymetli kalabalığın yoldaşlığına; ki çoğu zaman uzak kalmak istediğim şehir kalabalığından evla kalabalığımı şikayet edemem.
Şikâyet edemem gözlerimden okudukları halime tercüman olmalarını.
İçlerinden birinin “Yalnızlıktan korkar,yalnız yaşardı.” diye tanımladığı halimin hüznüne bir başkasının
 “Yalnız hüznü vardır,kalbi olanın” tesellisini sunmasını 
ve değerli bir misafirin duasına ortak olmayı; “Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi”……
Zamansız misafirlerimin dertlerini(ya da dertlerimi) dinliyorum çokça ve 
“Asude olam dersen eğer gelme bu cihâne / Meydâne düşen kurtulamaz seng-i kazâdan“
diyen bir başka misafir yetişiyor imdadıma.
Şair Nazım Bey, hapishaneden Feraye Hanım’a sesleniyor;
Bu geç vakit 
bu sonbahar gecesinde 
kelimelerinle doluyum; 
zaman gibi, madde gibi ebedî, 
göz gibi çıplak, 
el gibi ağır ve yıldızlar gibi pırıl pırıl kelimeler. 
Kelimelerin geldiler bana, yüreğinden, kafandan, etindendiler. 
Kelimelerin getirdiler seni, onlar : ana, onlar : kadın ve yoldaş olan.. 
Mahzundular, acıydılar, sevinçli, umutlu, kahramandılar, 
kelimelerin insandılar.. 
Kendilerine vakit ayıramadığım bugünlerde unutuldukları 
önyargısıyla kapımı çalan bunca misafiri ikna etmek,
bir çiçeğin kıskanılmasına ciddiyetle yaklaşabilmek ne zormuş.
Neyse şikayet etmiyorum, etmem şikayet…..
Ben size bana gelin demiyorum,size geleceğim de demiyorum.
Benimle sizin aranızdaki o kayıp adayı arıyorum ben..
Görünmeyenin peşine avcı yazıyorum kendimi..
Gizli güzelliklere,öte yüzdeki sırlı varoluşa evci yazıyorum.
Öğretebiliriz : 
dövüşmeyi insanlarımız için 
ve her gün biraz daha candan 
biraz daha iyi 
sevmeyi….
Güzel gelecek,aç kollarını;seni bizim yapmaya,senin olmaya geliyoruz…
Saygılarımla…….