Bu yıl 733'üncüsü düzenlenen "Ertuğrulgazi'yi Anma ve Yörük Şenlikleri"nin son gününe Başbakan Ahmet Davutoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli katıldı. 733'üncüsü düzenlenen "Ertuğrulgazi'yi Anma ve Yörük Şenlikleri" için Söğüt’e gelen Başbakan Davutoğlu’nu Bilecik Valisi Ahmet Hamdi Nayir, Bilecik AK Parti Milletvekili Fahrettin Poyraz karşıladı. Başbakan Davutoğlu Söğüt’e Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakana Ayşenur İslam ile birlikte geldi. Davutoğlu, Söğüt ziyaretinde ilk olarak Ertuğrul Gazi Türbesi’ni ziyaret etti. Davutoğlu’nun türbe gireceği sırada Devlet Bahçeli’nin de türbe ziyareti aynı zamana denk gelmesiyle MHP’li bir grup ve polis arasında arbede yaşandı. Devlet Bahçeli’nin türbe önünde bekletilmesine sinirlenen partililer türbeye girmek isteyince olaylar yaşandı. Olayların yaşanmasının ardından Ülkü Ocakları şenliklerin yapılacağı Söğüt Stadyumu’na alınmadı. Ülkücüler şenlikleri stat çevresinden izlemek zorunda kaldı. 

Başbakan Davutoğlu türbe ziyaretinden sonra törenlerin yapılacağı Söğüt Stadyumuna geçerek, çadır kuran Yörüklerle tek tek selamlaştı. Başbakan Davutoğlu’nun protokolde yerini almasından sonra etkinlikler başladı. Etkinliklerin ilk etabında şenliklere ev sahipliği yapan Söğüt’ün Belediye Başkanı Halil Aydoğdu bir konuşma gerçekleştirdi. Aydoğdu konuşmasına “400 çadırlık aşiretten bir cihan devletinin, Devlet-i Ali Osmani’nin doğduğu, ulu çınarın kök salıp filizlendiği bu topraklara, 700 yıllık şerefli bir maziye, dedemiz büyük Türk Ertuğrul Gazi’ye şahsım, Yörükler ve ilçe halkım adına hoş geldiniz diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.” diyerek başladı. Aydoğdu konuşmasında şu şekilde konuştu:

”Sayın Başbakanım, değerli misafirler. Önce toprak, sonra bayrak sahibi olmak için bugünkü Türkmenistan’ın Merv bölgesinden yola çıkan Oğuzların Kayı boyu, uzun ve meşakkatli bir yolculuktan sonra Söğüt’e gelmişlerdir. Hayme Ana, oğlu Ertuğrul Gazi’ye ‘’Oğul! Ana yurttan ayrılalı yıllar geçti. Yeni rüzgarlar önünde oradan oraya savrulduk. Beylik otağını kurduğumuz şu yaylalar, artık son durağımız son konağımız olsun’’ deyince 620 yıl sürecek bir cihan devletinin temelleri Söğüt’te atılmış oldu. ‘’Bak oğul!...Beni kır, Şeyh Edebali’yi kırma. O bizim boyumuzun ışığıdır. Terazisi dirhem şaşmaz. Bana karşı gel ama ona karşı gelme. Bana karşı gelirsen üzülür incinirim. Ona karşı gelirsen gözlerim sana bakmaz olur. Sözümüz Edebali için değil senceğiz içindir. Bu dediklerimi vasiyetim say’’ diyerek ilim ve irfan sahibi olan insanlara saygıda kusur etmemelerini, onların boyun ışığı olduğunu vurgulayan ve vasiyet eden Ertuğrul Gazi Bey, 1281 yılında hayata gözlerini yummuştur. Söğüt ve Karakeçili Yörükleri onu bağrına bastılar. Onun sağlığında başlayan toy geleneği, ölümünden sonra da toy ve anma şeklinde devam etti. Hem bu geleneği sürdürmek hem de Ertuğrul Gazi’yi anmak için Söğütlüler, Yörükler, kısaca bütün Türk milleti, her yıl eylül ayının ikinci Pazar günü ataları Ertuğrul Gazi’nin türbesinde toplanırlar. Yüzlerce koyun ve erkeç keserek şifalı pilavlar, bazlamalar, gözlemeler pişirerek çadırlarında ikram ettiler. Söğüt, kuruluşun olduğu kadar kurtuluşun da beşiği olmuştur. İstiklal Harbi’nde ilk Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinden biri de bu bölgede kurulmuştur. Ayrıca İnönü Zaferlerinde, Söğüt ve çevresinde kurulan Gündüzbey Taburu ile Savcıbey Müfrezesi büyük başarılar kazanmıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘’ Siz orada yalnız düşmanı değil, bu milletin makûs talihini de yendiniz’’ telgrafına mazhar olan İnönü Cephesi’nin Metristepe istihkâmları, Söğüt sınırları içerisindeydi.

Sayın Başbakanım, müsaadenizle bir hususu arz etmek istiyorum. Söğüt, Türk tarihinin dönüm noktası olan mihenk taşlarından biridir. Kuruluş ve kurtuluşun beşiği olan Söğüt’ü daha yaşanabilir bir kent yapmak için çaba sarf etmekteyiz. Söğüt’ün bir tarih ve kültür şehri olarak öne çıkarılması, bir açık hava müzesi haline getirilmesi için devletimizin desteği ve projelerine ihtiyacımız vardır. Kısıtlı yerel imkânlarla bugüne kadar bunları yapmamız mümkün olmamıştı. Gerekli devlet desteği ve projelerin oluşturulması hususunda konuyu emir ve müsaadenize arz ediyorum.

Değerli protokol, sevgili Yörükler, kıymetli misafirler. Bu güzel toprakları vatan yapan ve bizlere emanet eden bütün kahramanlarımızı, şehit ve gazilerimizi minnet, saygı ve şükranla anarken Ertuğrul Gazi’yi Anma ve Söğüt Şenlikleri’ne katkı ve katılımlarından dolayı Sayın Başbakanımıza, bakanlarımıza, genel başkanlarımıza, milletvekillerimize, bizlere desteklerini esirgemeyen sayın valimize, ilçe kaymakamımız, garnizon komutanımız ve emeği geçen tüm memur, işçi ve mesai arkadaşlarıma, Ertuğrul Gazi’yi içtenlikle ve saygıyla ananlara, Yörüklerimize gönüller dolusu teşekkür ederim.

Aydoğdu’nun konuşmasının ardından protokolde bulunan Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici konuşmak yapmak isteyince, protokolde tartışmalar yaşandı. Destici’nin konuşmasına izin verilmeyince BBP’liler ile Başbakan korumaları arasında bir süre arbede yaşandı.  Gerginliğin yatışmasından sonra Söğüt Kaymakamı Mitat Gözen konuşma yaptı. Gözen konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

“Sayın Başbakanım, saygıdeğer eşleri hanımefendi, sayın bakanlarım, sayın valim, siyasi partilerimizin sayın genel başkanları, sayın milletvekillerim, uzaktan yakından şenliklerimize teşrif eden sayın konuklarımız, ülkemizin dört bir yanından bu kutlu geleneği yaşatmak için ilçemize teşrif eden çok kıymetli Yörükler, Türkmenler, hanımefendiler, beyefendiler, kıymetli basın mensupları. 733. Ertuğrul Gazi’yi Anma ve Yörük Şenlikleri’ne, üç kıtaya altı asır boyunca hoşgörü ve medeniyet taşıyan şanlı medeniyetin temellerinin atıldığı topraklara, Anadolu’nun birlik beraberlik ve kardeşlik merkezine hoş geldiniz.

Bu yıl 733.’sünü icra etmekte olduğumuz, dünyanın en eski kutlama geleneklerinden birisi olan şenliklerimiz, geçmişimize, geleneklerimize bağlılık ve ecdadımıza şükran ve vefa göstergesi olarak her yıl artan bir katılım ve coşkuyla icra edilmektedir. Bu coşku ve duyarlılığın hep sürmesi dileklerimle şanlı ecdadımızı saygı ve minnetle anıyor, şenliğimizin ülkemizde ve kardeş coğrafyalarla birliğimize kardeşliğimize azami katkıyı sağlamasını niyaz ediyorum.”

Kaymakam Gözen’in ardından Bilecik Valisi Ahmet Hamdi Nayir konuşma gerçekleştirdi. Nayir konuşmasında, “Milletimizin Ertuğrul Gazi’ye gösterdiği sadakat ve vefa duygularının en güzel ifadesi olan, bu sene 733.sünü kutladığımız Ertuğrul Gazi’yi Anma ve Yörük Şenlikleri’ne hoş geldiniz.

Üzerinde bulunduğumuz bu topraklar, Osmanlı ulu çınarının toprağa düşüp kök saldığı o filizlerin dal budak verdiği topraklardır. Osmanlı Devleti’nin 600 yılı aşkın ömrü, 20 milyon kilometrekarelik hâkimiyet alanı ve bugün için 64 düzenin bir coğrafyada kurulu olduğu dikkate alındığında kuruluş yeri olan Söğüt’ün önemi anlaşılacaktır. Yine bu topraklar, Ertuğrul Gazi’nin ve Şeyh Edebali’nin, Osman Bey’e ‘’Ey oğul, bak oğul’’ diye başlayan, her geçen gün kıymeti daha da artan vasiyetlerin, ‘’İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’’ felsefesinin oluştuğu ve sonraki nesillere de örnek olacak şekilde kuşaktan kuşağa aktarıldığı topraklardır. Yine bu topraklar, Ertuğrul Gazi‘nin Söğüt’te yaptığı ilk mescit olan Kuyulu Mescit’e adını veren kuyunun suyundan, ayrım yapılmaksızın sunulmasında, coğrafyanın fethinden önce gönüllerin fethinin gerektiği inancının en güzel örneğinin verildiği topraklardır. Yine bu topraklar, Abdülhamit Han Hazretlerinin aynı külliye içerisinde cami, okul ve yetimler yurdunu yan yana yaptırarak ilmin, maneviyatın ve merhametin vazgeçilmez unsurlar olduğunun mesajının verildiği topraklardır.

Sayın Başbakanım, kıymetli konuklar. Milletimiz bize bu toprakları yurt yapan Ertuğrul Gazi’ye sadakat ve vefa duygularını ifade etmek için 733 yıldır yurdumuzun dört bir yanından gelerek, dünyada eşi benzeri olmayan bu şenlikleri düzenlemektedir. Bizlere düşen görev; Ertuğrul Gazi, Şeyh Edebali ve Dursun Fakih gibi büyüklerimizden aldığımız bu kutsal mirası, felsefelerini anlayarak anmak, yaşatmak, tanıtmak ve yeni nesillere aktarmak olacaktır.

Sayın Başbakanım, Ertuğrul Gazi’yi Anma ve Yörük Şenlikleri’ne teşrifiniz Bileciklileri ziyadesiyle memnun etmiştir. Bizlere verdiğiniz destekten ve katılımınızdan dolayı şükranlarımı arz ediyorum. Ayrıca bakanlarımıza, milletvekillerimize, siyasi parti genel başkanlarımıza, basınımızın değerli temsilcilerine, törenin hazırlanmasında emeği geçen Yörüklerimize, Türkmenlerimize ve misafirlerimize teşekkür ediyorum. Artan bir coşkuyla kutlanmaya devam edileceğine inandığım, gelecekteki Ertuğrul Gazi’yi Anma ve Yörük Şenlikleri’nde buluşmak dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum.“ dedi.

Vali Nayir’in konuşmasının ardından Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli kürsüye gelerek bir konuşma gerçekleştirdi. Bahçeli konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

“Söğüt, beylikten imparatorluğa giden muazzam ayağa kalkışın ve stratejik hamlenin hareket ve karar merkezidir. Aynı zamanda bu topraklar, Türk’ün asırlarca sürdürdüğü hükümranlığın filizlendiği ve boy attığı çevrenin de adıdır. Engin bir vizyonla hedefini içe değil dışa odaklayan, yüzünü kıtalara, coğrafyalara, kürenin her noktasına çeviren aziz ecdadımızla ne kadar gurur duysak azdır. 733 yıl önce Türkmen ruhundan doğan muhteşem uyanış, bilahare fütuhat şuuru ile beslenmiş ve insanlık tarihine yön verecek bir zirveye tırmanıştır. Söğüt’te zamanın akışını değiştirecek, dengeleri yeni baştan kuracak, yankısı ve yansıması uzun yıllar geçmeyecek kutu bir irade belini doğrultmuş, asırlara Türk mührünü vurmak için ileri atılmıştır. Söğüt, yeni bir başlangıç olmasının yanı sıra atalarımızın sahip oldukları Türk kültür ve devlet mirasının daha da ileri taşınmasına beşiklik yapmıştır. Burada mazlumlara umut olan, zalimlere korku salan, ulaştığı her yerde adaleti hâkim kılan cihan devletimizin sütunları dikilmiştir. Kuruluşumuzun ilkeleri, önceki Türk asırlarında anlam ve kaynağını bulmuştur. Göç yollarını takip ederek bu yurt köşesine kadar gelen muhterem ecdadımız, dünün birikimlerine yarının umutlarını eklemiş, geçmişin hatırını geleceğin özlem ve hayalleriyle süslemiştir ve bunda da başarılı olmuştur. Bu topraklarda temsil edilerek Ertuğrul neslinde değerini bulan ve cazibe merkezi haline gelen yüksek yönetim anlayışı, insanlığın kaderine istikamet çizmiştir. Cihan devletimizin yeşermesinde ve yerleşmesinde kılıç gücü kadar aklın rehberliği, imanın gücü, insaniyete saygı, adalete bağlılık, vicdanlı tutum, hoşgörüyle birlikte kucaklayıcı politikalar belirleyici olmuştur.

Bunların yanı sıra ve belki de en önemlisi yurt tutulan topraklarda hem kalıcı olabilmek hem de istikrarlı büyüyebilmek için sabırla ve şuurla sosyal, ekonomik ve kültürel buluşma çabaları yürütülmüştür. 400 çadırlık bir Türkmen topluluğunun kurduğu bir beyliğin 624 yıllık kudretli bir imparatorluğa dönüştürmesinin özünde yatan, burada bu beşeri kaynaşma ve milletleşme sürecinde aranmalıdır. Ertuğrul Ocağı, önceki dönemlerin kısır kavgalarından, kardeşler arasındaki husumetlerden ders çıkarmıştır. Hepsinden önemlisi didişerek, çekişerek, bölünerek, ayrışarak, farklılaşarak büyük ülkelere ulaşılamayacağının farkına varmıştır. Bu bütünleştirici anlayıştır ki birliği ve dirliği bozulmuş olan Anadolu coğrafyasında vücut bulan bir uç beyliğinden çağ açıp çağ kapatılan bir imparatorluğa ulaşılmasını temin etmiştir.

Akıl, öngörü ve milli şuur, imparatorluk unsurlarının aynı hedefe yönlendirilmesi, imrenilecek bir mücadele, gerçekçi bir cesaret ve hala dillerde olan adaletli yönetim, en az savaş meydanları kadar kalıcı ve tesirli sonuçlar doğurmuştur.

Muhterem Söğütlü kardeşlerim. Günümüzde varlığımızı devam ettirebilmek için çıkaracağımız dersler ve alacağımız ibret, Osmanlı tarihinin doğru bir analizine ihtiyaç göstermektedir. Osmanlı İmparatorluğu’nun çok sayıda inanç ve toplumu sevk ve idare becerisini idrak etmeden yapılacak her yorum, bu devletin mirasçısı cumhuriyetimizi yıkıma götürecek tehlikelere ortam açacaktır. Anadolu coğrafyasının bir ucunda, bir Türk beyliğinin öncülüğünde cihan devletinin ortaya çıkması elbette ki çok önemli tarihi bir olaydır. Bununla sürekli övünmenin yanında geçmişin doğru tahlil ve analizi, Türk milletinin geleceğine ışık tutacaktır.

Unutmayalım ki altı asır süren bir imparatorluğun mevcudiyetindeki esas; farklılıkları kaşıyan değil birleştiren, ayrılıkları kışkırtan değil bütünleştiren, kimlikleri tahrik eden değil millet kimliğinde barındıran, birliği ve düzeni bozmak isteyene ise dersini veren yönetim anlayışıdır. Birbirleriyle kavgalı Türk boylarını sıkıştıkları dar alandan üste doğru yükselterek Türk milleti kimliğinde buluşturan Osmanlı şuuru, birlikte barış içinde yaşama kararlılığıdır. Bu yolla ceddimiz, milli kimliğin yoğrulduğu asırlar içinde milletimizi her türlü tahribattan kurtarmış ve bugünkü varlığımızın köklü zeminin hazırlamıştır. Üç kıtaya yayılan hükümranlığın sırrı da bu milletleşme halinde aranmalıdır. Birilerinin iddia ettiği ve sandığı gibi Osmanlı Devleti kimlik oluşturamamış, tesadüfen bir araya gelmiş alt kültürlerin dağınık ve sorumsuz idare merkezi değildir. Aksine tarihin derinliklerinden gelen Türk devlet ve yönetim geleneğinin tipik ve zirveye yükselmiş bir devamıdır.

Asırlarca süren hükümranlığımızın temeli, millet olma bilincinde saklıdır. Bu beşeri zenginlik, bu beşeri deha ve kuvvet fetihlerinin de hâkimiyetin enerjisi ve motivasyonu olmuştur. Osmanlı, her görüşe sonsuz kucak açan, her tahribe sıcak bakan ilkesiz ve omurgasız bir devlet değildir. Koyduğu kural ve adalet ölçülerine uyması şartı ile yönettiği tebaası vardır. Ecdadımız, müsamaha ile milli beka, serbestlik ile başkaldırma, özgürlük ile başına buyrukluk arasındaki hassas dengeleri gözetmiş ve gerektiğinde gücünü çekinmeden göstermiştir. Söğüt Ocağı’nın bürokraside, idarede kullandığı ve merkezinde Türkçe’nin bulunduğu resmi bir yazışma dili ve münasebetler ağı vardır. Ertuğrul neslinin yönettiği toplumlar üzerinde bu esaslara rıza göstermesi kaydıyla herkesi bağrına basan anlayışlı bir tarzı vardır. Cihan imparatorluğumuzun, milletimizin bölünmesine yönetimin zayıflamasına yol açacak bütün gelişmeler karşısında neler yaptığının ve nasıl mücadele verdiğinin ibret sayfaları, tarihin akışında açıkça görülebilecektir.

Kimlik arayışlarının ve farklılıkların tahrikiyle koskoca imparatorluğumuzun nasıl bir küçülme yaşadığı, sonunda asli unsur olan Türk milletine, şu anki coğrafyasına döndüğü acıklı deneyimlerle bilinmektedir. Bu itibarla, bin yılda oluşan milli varlığımızın aleyhine faal halde bulunanların kendilerini ve zihniyetlerini bir kez daha gözden geçirmeleri, Söğüt emanetine sadakatin gereğidir.

İşte 733 yıl önce imparatorluk destanı için kolları sıvayanların torunları buradadır. Çok şükür ki Türkmenlik burada hâlâ yaşamaktadır. Hala Türkçe, hepimizin dilinde ve gönlündedir. Türk kültürü, tıpkı Ertuğrul Ocağı’nda olduğu gibi ruhlarımızda taşınmaktadır. Hayme Ana’nın hayır duası, Dursun Fakıh’ın ifşaatı, Şeyh Edebali’nin irfan ve maneviyatı bizlerle geleceğe uzanmaktadır.

Söğüt bir kurtuluşun adı ise Ankara da bir kurtuluşun, bir dirilişin, bir doğrulmanın eskimeyen adıdır. Bizim açımızdan Söğüt yolundan, Söğüt düşünden, Söğüt faziletinden geriye dönüş yoktur ve olmayacaktır.

Aziz vatandaşlarım. Türk milletini öz yurdunda etnik bir topluluğa indirgeyip kavmiyetçi körlükten kurtulamayanların, Türkmen ruhunu beylikten imparatorluğa götüren kucaklayıcı milli siyaseti anlaması da mümkün değildir. İnancım odur ki bütün olumsuzluklara rağmen bu Söğüt toprağında filizlenip imparatorluğa dönüştüren milli kudret, bugün sizlerin tertemiz ve asil gönüllerinizde yaşamaya devam etmektedir. Türkiye sizlere emanettir. Türk milletinin geleceği, sürekli yenilenen ve bizlerin pusulası olan anlayışla güvence altında olacaktır. Bugün burada toplanmamıza vesile olan da Ertuğrul Gazi ile başlayan kutlu yürüyüşün kesintiye uğramamasına duyduğumuz kati bağlılıktır. Sizlerden aldığım ilhamla ve size olan güvenimle diyebilirim ki Türk milletinin ayrışmasına neden olacak nifak tohumları, millet varlığında asla kök tutamayacaklardır. Milletimizin tertemiz evlatları, vatanımız içinde ayrık otlarının bitmesine izin vermeyecektir. Türk milleti, birliğini sağlamak için Söğüt’ten nasıl yola koyulmuşsa Ankara’da güç ve ülkü birliği yaparak nasıl bir bağımsız cumhuriyet kurmuşsa bugün de milli birlik ve kimlik üzerindeki tehlikeleri defedecek iradeyi mutlaka gösterecektir. Hürmetle yâd ettiğimiz Ertuğrul Gazi’nin ve onun asil evlatlarının kılavuzluğu, ağır sorunların aşılmasına yardımcı olacaktır. Büyük Türk milleti, tarihte olduğu gibi yine hak ettiği yere yükselecektir.

Bu düşüncelerle mübarek büyüklerimiz Ertuğrul Gazi ve Osman Gazi ile birlikte tüm ecdadımızı minnet, rahmet ve hürmetle yâd ediyorum. Tarih boyunca vatan ve millet sevdasıyla şehit düşmüş bütün kahramanlarımıza en derin şükran ve hissiyatımla Cenabı Allah’tan rahmet niyaz ediyorum. Sözlerime son verirken sizleri de bir kez daha sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.”

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin konuşmasını bitirmesinin ardından Başbakan Davutoğlu konuşmasını gerçekleştirmek için sahneye davet edililirken, BBP Genel BaşkanıDestici tören alanında bulunan çadırları ziyaret etmek isteyince yeniden gerginlik yaşandı. Bir süre partililer ve emniyet güçleri arasında tartışma yaşanırken Destici çadırların bulunduğu yere inmeyi başardı. Ancak Destici alanda Yörük çadırlarını ziyaret ettiği sırada BBP’li bir kişi sahne alanına gelerek kürsüye zarar vermeye çalıştı. Polis protestocuya müdahale etmeye çalışırken alana giren birkaç vatandaş ve polis arasında kavga yaşandı. Polis protestocuyu zor da olsa yakaladı ve gözaltına aldı. Bu esnada Destici, Yörüklerle selamlaştıktan ve sohbet ettikten sonra protokol yerine geçmeyerek durumu protesto etti. Olayların yatışmasının ardından Başbakan Davutoğlu konuşmasını gerçekleştirdi. Davutoğlu konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

“Bir tohumdan bir çınar, bir obadan bir devlet, bir dünya lideri, bir nizam-ı alem çıkaran Yörük obalarının yiğitleri. Ahiyanı- Rum’un Baciyan-ı Rum’un torunları. Bu mübarek diyarda, Ertuğrul Gazi’nin huzurunda, bu kutlu mekanda, devletimizin tohumunun atıldığı mekanda hepinizi saygıyla muhabbetle selamlıyorum.

Milletler gelenekleriyle yaşar, milletler geleneklerinin özünü taşıyan ahlaki erdem ile yaşarlar ve milletler kurdukları düzenle tarihe derin izler bırakırlar. Bu milletler tarihin öncü özne milletleridir. Öncü lider milletleridir. Huzurunda bulunduğumuz Ertuğrul Gazi’nin attığı tohum insanlık tarihine göstermiştir ki, bizim milletimiz tarihte ancak özne olarak var olabilir, nesne olamaz, köle olamaz. Müstevlilerin karşısında boyun eğemez.

Bizler, aldığımız kültürle aldığımız irfan ile hep bu geleneği yaşatmanın mücadelesini verdik. Buraya atılan tohum, 1281 yılından beri kutladığımız bu kutlu şölen sadece bir şölen değildir, sadece hasat şükrü değildir, buraya gelen Oğuz boyları her şükürde birbirlerine şu sözü vermişlerdir, “Mademki Rabbimiz bu toprakları bize mekan kıldı, ebediyete kadar bu mekan bir vatan olarak özgür olacaktır.” Ahitleşme budur. 733 yıldan beri her yıl Oğuz boyları, Türkmen boyları buraya gelirler ve birbirlerine söz verirler, Allah huzurunda, tarih huzurunda söz verirler, Hayme Ana  huzurunda söz verirler, Ertuğrul Gazi huzurunda söz verirler. Ve derler ki; “Biz ahlakın, irfanın, nizamın sözcüleri olacağız, kaosun, kargaşanın karşılıklı fitnenin, yada bozgunculuğun değil’ Şimdi biz, bu geleneği yaşatmak için varız. Hangi siyasi görüşten olursak olalım, buraya geldiğimizde bir tek bu ahit için geleceğiz. Her seferinde diyeceğiz ki, biz bu topraklarda var oldukça bu topraklar hür ve özgür olacaktır. Bu bayrak hem bu topraklarda hem de bütün ülkede nurla, gururla dalgalanacaktır.”

Aziz Söğütlüler, Türkiye’nin her yerinden gelen Türkmen yiğitler, Ertuğrul Gazi’nin obası yola çıktığında, kendisine bir ufuk çizilmişti. Rahmani bir ufuk çizilmişti. O ufku çizen Hoca Ahmed Yesevi’nin getirdiği kültürdü. O ufukla yürüdüler bu topraklara doğru. Sadece Ertuğruz Gazi, sadece Dursun Fakih, Şeyh Edebali değil. Kars’ta Harakani, Bursa’da Geyikli Baba, Sarı Saltuk Rumeli’de, Demirci Baba Rumeli’de, Seyit Harun Veli Seydişehir’de, Hacı Bektaşi Veli ve daha niceleri, bir yola, bir yürüyüşe çıktılar. Allah için yürüdüler. Kendilerine emanet edilen bir miras için yürüdüler. Ve hala onun çocukları yürüyorlar, yürüyecekler. Ebediyete kadar yürüyecekler. Ertuğrul Gazi’nin huzurunda söz veriyoruz. Onun başlatığı yürüyüş ebediyete kadar devam edecek. Ecdattan gelen bu miras kim ne derse desin sonsuza kadar korunacak, gelecek nesillere bir kutsal emanet olarak devredilecek.

Biz bu mirasın takipçileriyiz. Bir olmak, iri olmak, diri olmak için Söğüt’te toplanıyoruz. Hoca Ahmet Yesevi’nin irfanı bizim rehberimizdir. Dedem rahmetli bana Ahmed’i Sani ismini verdiğinde ben bunun bana büyük dedeme atfen verildiğini zannediyordum. Ama sonra öğrendim ki, Hoca Ahmed-i Yesevi’nin adı da Ahmed-i Sani’ydi. Bütün Türkmen boyları doğan çocuklarına Ahmed-i Sani derken, Hoca Ahmed Yesevi’nin soyundan gitsin diye söylediler. Ahmed-i Sani bu Türkmen boylarına İslam ahlakını öğreten Hoca Ahmed Yesevi idi. Bizler bu topraklar şahit olsun, Allah şahit olsun ki, biz hem Ahmed-i Evvel’in hem Ahmed-i Sani’nin takipçileriyiz. Hem Hira mağarasının hem Hoca Ahmet Yesevi’nin çilehanesinin o atmosferinden beslenmişiz. Dünyaya ve insanlığa çağrımız birlik, barış çağrısıdır. Türkiye’deki her bir kardeşimize çağrımız birlik çağrısıdır, barış çağrısıdır.”

 Yine bu törenlerin kültürel süreklilik dışında ikinci boyutu, devletimizin sürekliliğidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti 20 yüzyılın konjonktürel şartlarında çıkmış olan nevzuhur bir devlet değildir. Burada 733 yıl sonra bir devletin tohumunun atılışını kutlamışsak ve o devletin tohumunu atan Ertuğrul Gazi’ye bu emanet Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından verilmişse, biz bilirizi ki 1071’den bu yana Anadolu toprakları Selçuklu, Osmanlı, Türkiye Cumhuriyeti çizgisinde hür ve bağımsız bir milletin aziz vatanı olmuştur. Bu vatanda her bir tohum atılan mekanımız bizim için azizdir. 6 Eylül’de 62 hükümetin Başbakanı olarak, büyük bir onurla bu emaneti TBMM’den devraldığımda, önce Konya’ya Selçuklunun başkentine gittim. Türkiye Cumhuriyetinin Başkentinden güvenoyu almış bir Başbakan olarak Hazreti Mevlana’nın huzuruna, Sultan Alaaddin Keykubat’ın huzuruna gittim. Anlamı şuydu, Türkiye Devletinin başkenti Ankara, Selçuklu’nun payitahtı Konya ile kardeştir, Konya’dan esinlenmiştir. Geçen hafta İstanbul’a, o kutsal, o mübarek şehre giderek Ebu Eyyüb El Ensari’nin (Eyüp Sultan) huzuruna çıktım, ondan destur aldım. Ahmed-i Evvel’i misafir eden Ebu Eyyüb El Ensari’den destur aldım. Şimdi de Söğüt'teyiz, Ertuğrul Gazi’ye irfanı veren Ahmed-i Sani’nin, Hoca Ahmed-i Yesevi’nin manevi huzurunda, ondan destur almaya geldim. Bu ağır sorumluluğu, Hoca Ahmed Yesevi’den bu yana gelen kültürel sürekliliği korumak için, Selçuklu'dan, Malazgirt’ten beri gelen siyasal sürekliliği korumak için izin almaya, selam vermeye geldik. Selam olsun Ertuğrul Gazi’ye, onun yiğitlerine, onun öncülerine. Ahiyanı- Rum’un Baciyan-ı Rum’a selam olsun.

Aziz Söğütlüler, tarihi unutan milletler geleceğe bakamaz, maziyi anlamayanlar istikbali göremezler, 1281, hasat şükrünün başladığı tarih. Bir oba, 1381 bu oba Kosova önlerinde, artık bir devlet, 1481 Fatih Sultan Mehmet Han devleti imparatorluğa dönüştürdükten sonra Hakk'a yürüdü. 1581, bu devlet, 7 iklime hükmeden bir cihan devleti oldu. İşte biz bu çizgide Türkiye Cumhuriyeti Devletini bir cihan devleti yapana kadar, maziden aldığımız bu ilhamı, Hoca Ahmed-i Yesevi’nin, Hazreti Mevlana’nın, Emir Sultan’ın, Hacı Bayram-ı Veli’nin Akşemsettin’in irfanını yeryüzünün her köşesine taşıyana kabar bıkmadan çalışacağız. Bu gayretle bütün kardeşlerimiz, bütün obalarımız bizimle birlikte olacaklar. MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli de burada, ümit ederiz ki seneye bütün siyasi liderler gelsin, kim gelirse gelsin Söğüt ona kucak açacaktır. Herkes Söğüt’e gelsin, kucaklaşalım, bir olalım, iri olalım, diri olalım. Aramızda görüş ayrılıkları olsa bile bunları zihnimizin ötesinde tutarak gönlümüzü birbirine açalım. Emin olun, gönlümüzü birbirimize açtığımızda göreceğiz ki, aslında 77 milyonun her bir ferdi, Türkiye’nin her bir köşesinde aynı inançla bakıyor. Aynı yürekle yürüyor. Onun için bir kez daha Ertuğrul Gazi’yi rahmetle anıyor. Şükürler olsun ki, bu mübarek mekan bize vatan kılındı. Rahmet olsun her bir ecdada. Bu topraklara aziz kanlarını dökmüş olan her bir ecdada rahmet olsun. Ertuğrulgazi’ye rahmet olsun. şeyh Edebali’ye rahmet olsun. Dursun Fakih’e rahmet olsun. Osmangazi’ye ve onun ahfadından gelen bütün Osmanlılara rahmet olsun. Türkiye Cumhuriyetimizin 100. Yılında bir obanın devlete dönüştüğü gibi, Söğüt’te buluşacağız ve bir cihan devletinin doğuşuna hep beraber şahitlik edeceğiz. Bu şahitliğe şimdiden hazır olan Türkmen boylarına, Oğuz obalarına selam olsun. Gittiğiniz dağlara, buluştuğunuz kardeşlerimize selam götürün. Allah’a emanet olun. Allah yar ve yardımcımız olsun.”

Başbakan Davutoğlu konuşmasını bitirip protokoldeki yerini aldıktan sonra kılıç kalkan ve mehter takımı gösterileri yapıldı. Daha sonra Yörük federasyonları geçit töreni ile birlikte program sona erdi.

 

 

Editör: TE Bilişim