Söyleşimizde Yandımata ve Tatar, Türkiye’de ve Bilecik’te yaşanan iş kazaları, işçinin güvenliği, işverenin iş sağlığı güvenliğine bakış açısı ve 6331 Sayılı İş Sağlığı Güvenliği Kanunu hakkında konuştuk. 

Söyleşimize ilk olarak Maden Mühendisi B Sınıfı İş Sağlığı Güvenliği Uzmanı BurakYandımataile  6331 Sayılı İş Sağlığı Güvenliği Kanunu çıkışı ve içeriği hakkında konuştuk. Yandımata, kanunun 2,5 yıl önce çıktığını belirtti. 6331 Sayılı İş Sağlığı Güvenliği Kanunundan önce 4857 Sayılı İş Kanunu yürürlükte olduğunu söyleyen Yandımata konuşmasını şu ifadelerle sürdürdü:

"İşveren gördüğü tehlikeleri ortadan kaldırmakla, gerekli önlemleri almakla yükümlüdür"

4857 Sayılı İş Kanununda, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili kanunlar mevcut, bu kanun maddesine göre yönetmelikler çıkarılmıştı. Çıkarılan iş kanununda stajyerlerde dâhil olmak üzere bazı çalışanlar bu kanun kapsamına girmiyordu. Fakat 2012 yılı Haziran ayında İLO sözleşmelerini hükümetin kabul etmesi ile beraber genel bir iş sağlığı güvenliği kanunu çıkarıldı. Bu kanunda tüm çalışanlar esas alındı. Buna örnek olarak stajyerler, bebek emziren kadınlar gibi tüm çalışanları kapsayan iş sağlığı güvenliği kanunu çıkarıldı. Bu iş sağlığı kanunu çerçevesinde de bütün iş yerlerine bazı zorunluluklar getirildi. Bunlar risk değerlendirmesi yapma zorunluluğu,işyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı çalıştırma gibi zorunluluklar. Bu kanun aslında vardı. 2012 Haziran ayından beri yürürlükte olan bir kanundur. Tabi süreç şu şekilde işledi. Bu kanunda bazı tehlike sınıfları belirlendi. Bu doğrultuda  tehlike sınıfları tebliği yayınlandı. İş kolları tespit edilerek buna göre az tehlikeli,tehlikelive çok tehlikeli gruplar oluşturuldu. Çok tehlikeli gruplar bu kanun kapsamına yürürlük tarihinden itibaren geçti. Tehlikeli gruba ait kriterler 2014 yılının Ocak ayından itibaren kanunda yer almaya başladı. Tehlikeli ve çok tehlikeli iş sınıfına giren iş yerleri için 1 kişi dahi çalışırsa iş güvenliği uzmanı istihdamı zorunluluğu getirildi. 2013 Ocak ayında da bu başladı. Risk analizi, acil durum planları, temel iş yeri eğitimi yapılması zorunluluğu getirildi. 2014 Ocak ayında ve tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfa giren işlerde 1 kişi bile çalışsa bu hükümlerin uygulanacağı söylendi. Bu kanun aslında vardı ve uygulamaları da vardı. Bu kanuna istinaden yönetmeliklerde de değişiklikler oldu. Yeni yönetmeliklerde yayınlanarak denildi ki, devlet kanun kapsamında yönetmelikler çıkarabilir, iş yerlerini denetleyebilir ve gerektiği zaman eğitim verebilir. İşverende bu kanun kapsamında kendi işlerinde iş sağlığı güvenliği ile ilgili tüm önlemleri almak ve aldırmakla yükümlüdür. İlgili kanun maddesinde konu ile ilgili 'işveren gördüğü tehlikeleri ortadan kaldırmakla, gerekli önlemleri almakla yükümlüdür' deniyor. Burada yükümlülük işverenlere yüklendi. Bizim gibi ortak sağlık birimleri hizmet sunmaya başladılar. İşverenler bizden hizmet talep etmeye başladılar. Kanun yeni olduğu için kanunu pek uygulayan da yoktu. Çalışmalarımız genellikle eskiye yönelik olurdu. İş güvenliği uzmanları, işyeri eğitimleri ve saha denetimleri ile işverenleri biraz daha bilinçlendirmeye başladılar. Son süreçte işverenin biraz da olsa bilinçlendiğini görüyoruz.

"Türkiye ve Bilecik için iş güvenliği açısından Soma bir milat olmuştur"

Bilecik'teki özellikle mermer ve inşaat sektörü çok yaygın olduğunu söyleyen Yandımata, bu sektörlerin iş sağlığı ve güvenliği açısından çok tehlikeli iş sınıfına girdiğini belirtti. Soma’da yaşanan maden faciasının bir milat olarak değerlendiren Yandımata, “Mermer ve İnşaat sektörleri Bilecik'in lokomotif sektörleridir. Özellikle Soma'da Türkiye için bir milattır. Türkiye'den gelecek olursak Bilecik için de aynı durum geçerlidir. Bizim firmalara sunduğumuz hizmetler var. İşverene de dâhil olmak üzere verdiğimiz eğitimler var. Bu konuda kendi şahsım adına çalışanların ve işverenlerin bilinçlendiğini düşünüyorum. En azından saha denetimlerinde belirlediğimiz eksikleri giderme bakımından zaman ve maliyet gerektiren önlemleri de aldıklarını görüyoruz. Geçirmiş olduğumuz iş güvenliği müfettişleri denetimleri özellikle mermer sektöründe bizim hizmet verdiğimiz firmalardan iyileştirmelerin yapıldığı görüldü.  Ben üç dört firmaya denetlemeye gittiğimde gelen müfettişler ile yapılan saha denetimleri ve evrak dökümleri incelemesinde mermer sektörü işvereni ve çalışanı bilinçlenmeye başladı. Az da olsa önlemler hızlı bir şekilde alınmaya başladı. Kendi firmalarımızdan örnek verecek olursak hiç bir önlem alınmamış mermer ocaklarında yaklaşık yüzde 60-70'e varan iyileştirmeler yapıldı. Türkiye ve Bilecik için iş güvenliği açısından Soma bir milat olmuştur. Bunu kabul etmek lazım. Çok acıdır ki 301 insanımız canından oldu. İki hafta önce yaşanan hadise aynı şekildedir. Baktığımızda her şey güllük gülistanlık mıdır? Tabi ki de değildir. İşverenin iş sağlığı güvenliğine bakış açısı çok önemlidir. İş sağlığı güvenliği ile ilgili hizmetleri almak zorundayım diyen işverenler de var. İş yerinde oluşan tehlikeleri ortadan kaldırayım diyen işverenler var. Müfettiş geldiğinde bu hizmet sayesinde kolayca geçerim bakış açısına sahip işverende yok değil. İş güvenliği sağlığı hizmetine belirli dosyalar hazır olsun, herhangi bir denetim olduğunda ben dosyaları göstereyim zihniyeti ile bana işverenler de var. Ama bizim çalışma şeklimiz şu şekildedir. Hiç bir şekilde firmanın istediği doğrultuda biz çalışmıyoruz. Bizim kendi işlemlerimiz var. Bu doğrultuda istekler geldiği zaman firma yetkililerine başvuruyoruz. Kendilerine durumu iletiyoruz. Biz bu konuları işveren ile görüşeceğiz ama bu önlemlerin acilen alınması gerekmektedir. Daha doğrusu iş sağlığı ve güvenliği kanunundaki bağımsız çalışma hakkımızı kullanıyoruz. Biz bağımsız, objektif olmak zorundayız. İlgili bakanlığa ve işverene karşı gerekli bildirimleri yapmak zorundayız. Bizim çalışma şeklimiz bu şekildedir. Nispeten iyileştirmelerimiz oldu. Firmalarda bizim çalışma şeklimize ayak uydurmaya başladılar. Örneğin çok tehlikeli sınıfa giren işlerde eğitim süresi 16 saattir. Bu süreyi kesinlikle daha düşük yazma durumumuz yoktur. Bizler verilmesi gereken saat çerçevesinde eğitimlerimizi veriyoruz. İşverenlerde bu konuda bizlere yardımcı oluyorlar. Bununla ilgili bir sıkıntı yaşamıyoruz.”

“İnşaat sektörü işçi ölümlerinde en önde gelen sektörlerin arasındadır”

İnşaat sektörü işçi ölümlerinde en önde gelen sektörlerin arasında olduğunu belirten Yandımata,işçilerinde güvenliği önemsemediğini vurguladı. İşçilerin iş güvenliği bilincinin az olmasından dolayı bir çok iş kazasının yaşandığını vurgulayan Yandımata şu ifadelere yer verdi:  “Bilecik'te de gördüğünüz gibi her yerde binalar dikiliyor. İnşaatlardaki çalışmaları hepimiz görüyoruz. Herhangi bir inşaatın önünden geçtiğimiz zaman işçilerin çalışma şartlarını görebiliriz. Gittiğimiz inşaatlarda güvenliği önemseyen işverenlerle karşılaşıyoruz. İşveren işçinin korunması gereken bütün donanımları sağlayıp zimmet karşılığı verdiğini biliyoruz. Burada hep işveren boyutunu konuştuk ama işçi boyutunu konuşmadık. İşçiyi kontrol etmekte çok zor. Yani sahaya indiğiniz zaman işverenin, iş güvenliği uzmanının geldiğin görüp alması gereken önlemleri alıp da işveren iş sahasından ayrıldıktan sonra önlemleri bırakan işçileri çok görüyoruz. Özellikle inşaat sektöründe bu var. Mesela inşaatlarda iskeleler vardır. Devlet inşaatlarda yapı denetim yönetmeliği çıkarmıştır. Bu yönetmelikte kurulması gereken iskele, iskelenin bağlantı noktaları, iskelede kullanılacak kalasların uzunlukları, kullanılması gereken kişisel donanımlar, iskele nasıl korunup ve söküleceği bunların hepsi yazar. Yönetmeliklere, kurallara uyulması noktasına geldiğinde sıkıntı başlıyor. Saha denetimleri bizim için bir noktaya kadar yeterlidir. Ama iş güvenliği uzmanı ya da iş güvenliği profesyonellerinin alandan uzaklaşmasından sonra çalışma alanında sıkıntı var. Bunun önüne geçilmesi için eğitimli çalışanların olması lazım. Bir çok inşaat firması bir çok işi taşerona veriyor. Örneğin bir inşaat yapılıyor. Ama içerisinde 4 tane taşeron var. Kanunda da der ki alt işverenin yapacağı tüm işlerden asıl işveren de sorumludur. Alt işvereni kontrol etmekte zordur. Bunların zaten belirli bir eğitim düzeyi yoktur. İşçiler çıkmış gelmiş gurbetten, gündelik usulü çalışıyorlar. Ben on beş yıldır iskeleye çıkıyorum düşmedim, önleme gerek yok ben zaten hep böyle tırmanıyorum' diyen işçiler var.

“İşçi arkadaşlarımız tarafından kuralların çiğnendiği durumlar görüyoruz”

Kanunen yönetmelikleri ne kadar işletmeye çalışsak da arkamızı döndüğümüz zaman maalesef işçi arkadaşlarımız tarafından kuralların çiğnendiği durumlar görüyoruz. Bu durumu işverenlere söylüyoruz ve onlar anlık olarak işçileri uyarıyorlar. İşveren uyarıyor, gerekli önlemleri alıyor. Ancak onlarda iş sahasından uzaklaştığı zaman çalışan arkadaşlar kendi aşlarına çalışması bu tip iş kazaları doğurabiliyor. Sadece işçilerin değil işverenin de bu konuda yükümlülüğü var. İşveren tüm ekipmanları sağlamak, gereken eğitimleri aldırmak zorundadır. Aslında iş güvenliği dediğimiz zaman iş veren bunu mevzuat gereği değil çalıştırdığı kişilerin can güvenliğini sağlamak için bu mevzuatı uygulamalıdır. Çalışanlarda kendilerine verile iş sağlığı güvenliği talimatlarına uymalıdır.Bundan belki 2-3 sene öncesine kadar pek gerekli özenin gösterileceğini tahmin etmiyordum çünkü o zaman ben sahada değildim ama özellikle şu anda şöyle bir çalışma içerisindeyiz; tespit öneri defteri, İşkur'a onaylattığımız işverene yazdığımız tespit öneri defterini dolduruyoruz, veriyoruz, ertesi hafta gittiğimiz zaman önlem alınmış oluyor fotoğrafını çektiriyor bana işveren kendisi. ''Lütfen bunun fotoğrafını çekip  bizi denetlemeye gelen iş güvenliği müfettişine bu fotoğrafı gönderiri misin?'' diyor. Böyle çalışmalarımız var yani.”

“Kanununun çıkmasından sonra kazalar arttı dememizin sebebi…”

6331 Sayılı İş Sağlığı Güvenliği Kanunun çıkmasından sonra iş kazalarının gün yüzüne çıktığı söyleyen Yandımata, iş kazalarının daha öncede aynı sıklıkla yaşandığını ama bildirimleri yapılmadığı için kamuoyunun iş kazalarından haberdar olamadığını söyledi. Yandımata, “İş sağlığı güvenliği kanunu aslında geniş kapsamlı bir kanundur. İçi boşaltılmış ya da boşlukta bulunan bir kanun değildir. Ama illaki boşluğu olan noktaları da vardır. İş sağlığı güvenliği kanununun çıkmasından sonra kazalar arttı dememizin sebebi kanun çıkmasından sonra bazı klikler devreye girmesidir. Bunlar iş kazası bildirimleridir. İş sağlığı güvenliği kanunundan önce iş kazaları ve işçi ölümleri az gibi görünüyordu. Aslında bu sayılar bugünkü gibi fazlaydı. Ama SGK'ya iş kazası bildirimleri kesin ve mecburi hale geldikten sonra iş kazaları artmış gibi göründü. Aslında bu kazalar ve ölümle vardı ama kimse bilmiyordu. Normalde iş kazasını bildirim günü 3 gündür. İş kazasının bildirmezseniz işveren idari para cezası ile karşılaşır. Bildirimlersıklaştığı için biz dedik ki kanun çıktı iş kazası arttı. Bu kazalar yine vardı ama kimsenin haber olmuyordu. Örnek veriyorum Diyarbakır'da bir işçi inşaattan düşüyordu, ama bundan bizim haberimiz olmuyordu. Çünkü işveren gidip işçinin ailesi ile anlaşıyordu. Belki kamu davası falan açılıyordu ama iş kazası ve meslek hastalıklarının bildirimi o günden sonra daha çok ciddiye alınmaya başladı. Bildirimlerin artmasıyla birlikte kazlar artmış gibi görünüyor.” dedi.

“Ortak sağlık birimlerinin bazıları hizmet saatini doldurmak için görev yapıyorlar.”

İş sağlığı güvenliği uzmanlarının sorumlulukları ve görevleri hakınnda da bilgiler veren Yandımata, “İş sağlığı güvenliği uzmanlarının görevleri, sorumluluk ve eğitimleri hakkındaki yönetmelikte mühendisler, mimarlar, eğitim fakültelerinin kimya, biyoloji ve fizik mezunları iş sağlığı güvenliği uzmanı belgesi alabiliyorlar.” dedi.

Konu ilgili ayrıntılı bilgiler veren Yandımata, “Bu belgeyi bakanlığın yetkilendirdiği kurslara gidip, o kurslardan belirlenmiş olan yönetmelikteki eğitim sürelerini tamamlayıp girdikleri sınavdan 70 puan üstü alırlarsa önce C sınıfı daha sonra B sınıfı daha sonra da A sınıfına kadar yükselme şansları var. Bu dönemden önce C sınıfı uzman olunuyordu. 4 yıl boyunca C sınıfında çalışıp sınava girerek B sınıfı olunabiliyordu. B sınıfında da 4 sene çalışarak A sınıfına yükselme şansı kazanılabiliniyordu. Şu an ise yükseltme sınavı konularak prim ve gün sayısı tutan C sınıfı uzmanlar A sınıfını uzman olabiliyorlar. Bu haktan bende yararlandım. Burada asıl iş sağlığı uzmanlarına veya ortak sağlık birimlerine düşüyor. eğer bireysel olarak çalışıyorsa iş güvenliği uzmanı, eğer ki ortak sağlık biriminde çalışıyorsa iş ortak sağlık birimine düşüyor. Ortak sağlık birimlerinin bazıları hizmet saatini doldurmak için görev yapıyorlar. Buradaki hizmet kişiye ya da birimlere bağlı olarak düşebilir. Ama şirket sizin arkanızda duruyorsa, şirketin böyle bir çalışma politikası yoksa iş güvenliği uzmanının çalışma koşulları bu şekilde olur. Çalıştığım yer bana 'git orada biraz takıl gel' demiş olsaydı, beni sorgulamasalardı verdiğimiz hizmetin ciddiyeti olmazdı. Şu anda şirketimiz iş sağlığı güvenliği yazılımı aldı. O yazılım dahilinde çalışıyoruz. Bu sistemde her şey görülüyor. Ben bir işlem yapmadığım halde yaptım dediğimde sistemde işlemin yapılmadığı hemen görülüyor. Benim adıma sisteme girip firmalara risk analizi yapıp yapmadığımı kontrol edebiliyor. Bu durumda bizim daha ciddi bir hizmet verdiğimizi gösteriyor.

“Bugün su ürünleri mezunu bile mermer ocağını denetleyebiliyor”

Bugün su ürünleri mezunu bile mermer ocağını denetleyebiliyor. Ben maden mühendisiyim, seramik fabrikalarını denetleyebilirim. Kısmet inşaatlarda bile denetleme yetkim olabilir. Sektörelbazda mühendislerin kendi sektörüne hizmet vermesinden yanayım. Bizde iş güvenliği uzmanı olarak kimyacı bir arkadaşımız var. Sadece yakın çevremizdeki kimya ile ilgili olan firmalara gidiyor. Ben ise burada mermer ocakları ve maden ocaklarında görev yapıyorum. Gıda mühendisi arkadaşımız  ise gıda ile ilgili hizmet sunan firmaları denetliyor. Her uzmanın kendi alanı ile ilgili çalışması lazım. İşverenlerde bu şekilde bir talepte bulunmaları lazım. Benim bir maden mühendisi olarak gidip gıda ile ilgili bir yeri denetlemem zor. Çünkü her sektörün bölüm işlemleri farklıdır. Ancak iyi bir uzman olduktan sonra tüm alanlara bakabilir. İş güvenliği uzmanlarının sayısının artması kaliteyi arttırması gereken bir durum iken maalesef kaliteyi düşürdüğü kısımlarda oluyor. Bu işe sadece maddi açıdan bakmamak lazım. Bu işin sorumluluğu çok büyük, uzmanlar olarak, şantiye şefleri olarak kanun karşısında sorumluluklarımız var. İkincisi vicdani sorumluluklarımız var, herhangi bir iş kazası yaşandığı zaman onların ailelerine karşı işte bizlerin eğer yapmadıysak, önlem aldırmadıysak az önceki bahsetmiş olduğum gibi bir çalışma içerisinde bulunduysak onun vicdani bir boyutu var. Korkmadan, dik durarak gerekli olan neyse mevzuat gereği bizim görevimiz işvereni yönlendirmek ve bu yönlendirme sonucunda da iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili önlemleri aldırmak ve çalışanları bu konuda eğitmektir. eğitimli çalışan çok önemlidir, eğitim düzeyi çok önemlidir. Bu işin ciddiye alınması gerekir. İşverenlerin bu konuya kesinlikle ben bu prosedürü işlediğimde bir tane mavi kaplı dosyam olsun işyerinde dursun dememesi gerekir, işverenin de bizlerle beraber sahada olması ve ciddi efor sarf etmesi gerekir diye düşünüyorum.” dedi.

“Tek ölümlü bir iş kazasının yaşanmış olması demek biraz daha zamanımız var demek”

Bilecik’te işçi ölüm sayısını değerlendiren Yandımata, “Ölümlerin olmamasını isteriz, bir kişi dahi ölmüş olsa. Ama şu yönden sevinmeliyiz, bu kadar lokomotif ağır sektörün olduğu bir ilde de 2014 yılında sadece tek bir hayat kaybı olması da işverenlerin biraz daha bu konuda bilinçlenmiş olduğunu, çalışanların bu konuya biraz daha özen göstermiş olduğunu gösteriyor açıkçası. Bugün baktığınız zaman Bilecik ve çevresinde 290-300'e yakın mermer ocağı var. Düşünsenize bunların olduğu bir ilde, bir o kadar inşaat var, nerden baksanız 10-15 tane seramik fabrikası var, porselen fabrikası var. Tek ölümlü bir iş kazasının yaşanmış olması demek biraz daha zamanımız var demek aslında. Bundan sonraki sürecin daha iyi olacak diye düşünüyorum.”

“Soma olaylarından sonra müfettişler de kendi üzerlerine yük almak istemiyorlar”

İşverenin iş sağlığı ve güvenliğine bakış açısını değerlendiren Yandımata, “Tabi ki ihmal kapsamına giriyor. Yani araştırmıyor, en azından danışmıyor. Gerekeni yaparlar diyorlar veya işte hala mali müşavirlerine soruyorlar gelin siz yapın diye. Yani işverenler her şeylerini mali müşavirlerden bekliyorlar maalesef. Mali müşavirler de bilgilendiriliyor onları da bilgilendirdik ama işverenlerin bu işe çok önem vermesi gerekiyor. Çünkü gerçekten cezaları çok ağır, eskisi gibi değil zaten bunun idari para cezaları var. Yani işyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı, diğer sağlık personeli çalıştırmamanın cezası aylık 14 bin lira. Geçenlerde Çalışma Bakanımız da açıkladı, 580 bin çok tehlikeli sınıfta veya tehlikeli sınıfta yer alan işyerinden şu ana kadar sadece 180 bin tanesi sisteme girmiş. Bir de artık şöyle bir şey var, İSG Katip diye bir sistem var Çalışma Bakanlığı'nın. Mesela biz bir firmayla anlaştığımız zaman SGK Sicil Numarası'ndan bunlara giriş yapıp ünvanlarına göre işyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı atıyoruz, artık her şey sistemde gözüküyor. Müfettiş geldiğinde onların elindeki listeye bakarak, Şöyle giriyorlar,işte işyeri hekiminiz var mı iş güvenliği uzmanınız var mı diğer sağlık personeliniz var mı bunları tek tek sizden istiyorlar. Olmadığı zaman, burada bir iki firmaya belirli sürelerde kapatma verildi, bazı inşaat firmalarının işletmesini durdurdular eksiklerini tamamlayana kadar. Artık böyle önce durduruyor, özellikle Soma olaylarından sonra müfettişler de kendi üzerlerine yük almak istemiyorlar. Ama hiçbir müfettiş de işyerine gelip de kapatmaya veya ceza yazmaya gelmiyor. Bilgilendirme amacıyla geliyorlar ama karşısındaki işverende de hiçbir şey yoksa, bunlara önem vermemişse onun da yapacağı bir şey yok. O zaman durduruyor işletmeyi, olumsuzlukları bitirdiği zaman tekrar açıyorlar. Ama işverenler şunu takip etsinler tehlikeli veya çok tehlikeli işlerdelerse bir an önce iş yeri hekimi, iş güvenliği uzmanı istihdam eden personellerini görevlendirme zorunluluğu var. Yaptırmayan yada hafife alan çok işyeri var.

Torba yasa iyi mi oldu yoksa kötü mü oldu?

Torba yasanın getirdikleri gibi götürdükleri de olacak. Sadece maden sektöründe değil birçok sektörde böyle durumlarla karşı karşıya kalabiliriz. Ha bu maden kanunundaki maddeler iyileştirmeler midir? Kısmen iyileştirmedir, doğrudur. Yani çalışma süreleri olsun, maaş, ücret, taşeronluk hakları bunlar iyileştirmedir gerçekten. Emeklilik yaşı düştü. Haftada 36 saatten fazla çalışmayacaklar. Sadece iş kazası grizu patlaması demek değildir, yer altında grizu olmayan yerler de var. Grizu tehlikesi olmayan yerler de var ama mesleki hastalıkları da var bu işin. Düşünsenize günde 10-12 saat çalışıyorsunuz ve 10 gün çalıştığınızı düşünün. Hafta sonunuz dahi yok, maruz kaldığınız toz var.”

“En son başvurulması gereken yöntem kişisel koruyucu donanımdır”

İş güvenliği için  işverenin alması gerektiği önlemler konusuna değinen Yandımata, “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nda der ki, alınacak önlem diye bir tanım var. Önlem, tehlikeli durumun ortadan kaldırılmasıdır. O kanunda yine geçer, tehlike durumu varsa ya ortamda yani kaynağında yok etmek gerekir ya mühendislik uygulamaları yapmak gerekir ya da tecrit etmek gerekir. En son başvurulması gereken yöntem kişisel koruyucu donanımdır. İlk başta kaynağında mücadele, sonra ikame yani yenisiyle yer değiştirme, üçüncüsü tecrit, ayırma ve en sonuncusu da kişisel koruyucu donanımdır. Şimdi gelelim konumuzun en başına. 40 senelik bir firma, iş sağlığı güvenliğinin hiç uygulanmadığı bir dönemde açılmış bir fabrika diyelim mesela. Adam o döneme göre firmasını, fabrikasını kurmuş zamanla revize ede ede gelmiş bugüne. Şimdi bir işverene de bu makine çok büyük, çok ses yapıyor sen bunu yenisiyle değiştir demek biraz sıkıntı yaratabiliyor, böyle bir durum var. İşveren diyor ki ben bunu kişisel koruyucularımla çözeyim. Ne yapayım, kulak tıkacı vereyim, kulaklık vereyim, toz maskesi vereyim. Onun önüne de şöyle geçiliyor, Kişisel Koruyucu Donanımların İşyerlerinde Kullanılması Hakkında Yönetmelik madde 8'de der ki işyeri yada işveren, işyerinde bir ortam ölçümü yaptıracak bakanlık tarafından yetkilendirilmiş kuruluşa. Bu yapılan ölçüm sonucunda gönderilmiş olan rapor doğrultusunda kullanılması gereken kişisel koruyucu donanımlar, standartları belli olacak. Yani işveren gelip de bir gün önceden ben toz maskesi aldım işyerinde dağıttım diyemez. Gelen müfettiş bakar kişisel koruyucu donanım olarak ne kullanıyorsunuz , toz maskesi kullanıyoruz. Hangi standartta kullanıyorsunuz, e l 149-1, toza karşı duyarlı toz maskesi kullanıyorum. Yani aldığı kişisel koruyucu donanımların Avrupa standartlarında CE belgesi olması gerekmektedir. Bu, yasada gayet açık ve nettir. Onun haricinde herhangi bir kişisel koruyucu donanım veremez.” ifadelerini kullandı.

“Çalışanlar işe erişebilirlik muayene formu olmadan, temel iş güvenliği eğitimi almadan işbaşı yapamaz.”

Konu ile ilgili görüşlerini belirten Özel Bilecik Ortak Sağlık Güvenliği Şirket Müdürü Uygar Tatar ise, “Bir de şöyle bir şey var, zaten artık yeni yasa diyor ki, çalışanlar işe giriş periyodik muayene formu olmadan, temel iş güvenliği eğitimi almadan işbaşı yapamaz. Yani bir işe başvurduğunuzda işe başlamadan evvel yaptırmanız gereken tetkikler var, mesela bir akciğer grafisi, bir işitme testi, bir solunum fonksiyon testi yüksekte veya inşaatta çalışanlar için kan testleri yapması gerekir. Onlarla beraber oranın işyeri hekimi olan bulgulara göre onun işe giriş periyodik  muayene formunu doldurur, iş başını o şekilde yapar. Yani nedir, işitmesinde bir sorun mu var?O zaman der ki bu, gürültülü ortamda çalışamaz yada astım hastasıdır, tozlu ortamlarda çalışamaz gibi. Bu tamamen işvereni korumaya yöneliktir. Çünkü işe girerken işçi sağlık raporunu aldırmadı, başladı işe. Bundan sonra bununla ilgili tazminatlar bile olabilir. Meslek hastalıkları davaları, şu son dönemde çok arttı. Yani herkesin, işverenlerin de özellikle dikkat etmesi gereken işe giriş sağlık raporu olmadan, mesleki eğitimleri olmadan kimseyi işe başlatmamaları gerekiyor. İşin ilk başlangıç noktası odur.” ifadelerini kullandı.

“Türkiye'de sadece 3 tane meslek hastalıkları hastanesi var”

Türkiye'de sadece 3 tane meslek hastalıkları hastanesi olduğunu söyleyen Yandımata, “Şimdi şöyle bir şeyden bahsedeceğim, iş kazalarından bahsettik ama meslek hastalıkları da var Türkiye'de. Fakat Türkiye'de sadece 3 tane meslek hastalıkları hastanesi var; İstanbul,İzmir ve Ankara'da var. İşyeri hekimi tarafından eğer rahatsızlığı varsa sevk ediliyor meslek hastalıkları hastanesine. Eğer ki evet bu tozdan dolayı ciğer hastalığına yadaslikozis oluştu diye, meslek hastalığına yakalandığı heyet raporuyla tespit ediliyor. Sonra işte toz hastalıklarıyla ilgili maske var mı, standardı nedir bakılıyor.

“Bilecik merkez olarak ben bir meslek hastalığı duymadım”

Biz iş güvenliği uzmanları olarak eğer tozlu bir ortam varsa onu risk değerlendirmesine alırız, deriz ki tozlu ortam, tehlike. Riski nedir, meslek hastalığı. Alınacak önlem nedir, eğer tecritse tecrit, cebri havalandırmaysa cebri havalandırma mesela. Bunları biz belirler işverene söyleriz, eğer bunları uygulamazsan meslek hastalığına yakalanır deriz.En son Bozüyük'te bir fabrikada yüksek oranda bir meslek hatalığı şüphesiyle, isim vermeyeyim bir fabrikada 90 tane meslek hastalığı var. Kullanılan ham maddenin ciğerlere olan etkisinden dolayı meydana gelen hastalıklar.Bilecik merkez olarak ben bir meslek hastalığı duymadım. Şunlar vardır belki, hani duruş bozukluğu, bel ağrıları gibi durumlar olabilir vardır yani. Eğer işveren bütün yükümlülüklerini yerine getirmediyse, meslek hastalıkları davaları sonuçta hep işçi lehine sonuçlanır. Aslında şu şekilde çalışabilecek sistemler kurulabilir, hem ergonomik önlem hem de çalışanın da o alanda çalışabileceği sistemler kurulabilir. Dünyada böyle sistemler var. Ama şöyle bir şey var ben Almanya'dan örnek vereyim, geçenlerde izlemiş olduğum bir programdan. Şimdi bizim görmüş olduğumuz hidrolik makineler çeşitli renklere boyanabiliyor, iste griye boyanabiliyor yeşile boyanabiliyor. Almanya'da bu tür makineler beyaz renkte, çünkü tamamen ekipmanında alınması gereken bir önlemdir ve çok da güzel bir önlemdir. Hidrolik yağ kaçaklarının görebilmek için, makine arızaya geçecek mi geçmeyecek mi önceden anlayıp ona göre önlem almak için. Ama bizde yeşile boyanır, griye boyanır çünkü yağı göstermez. Kanunda çok açık ve net bir şey vardır, bu cümleyi bence oraya düşün mutlaka; iş sağlığı güvenliği kanunu, proaktif izleme gerektiren bir kanundur. Yani önceden önlem alma gerektirir der, kanun bunu der. Her şey yazmaz şimdi mesela bazen gittiğimiz zaman işverenlerle şunu yaşadığımız durumlar da oluyor, yönetmeliğin neresinde yazıyor kanunun neresinde yazıyor diye. Kanun çok açık ve net bir biçimde görülen tehlike varsa önlem almak zorundasın demiştir bitti. Detayına girmeye gerek yok.” dedi.

“Bilecik'te işsiz yok”

Özel Bilecik Ortak Sağlık Güvenliği Şirket Müdürü Uygar Tatar iş güvenliği ve sağlığı hakkında genel bilgiler verdi.  Bilecik’teki iş yerlerinin iş güvenliği bakış açısını değerlendiren Tatar, “Bilecik'te de işverenlerimizin bu konuda bizlere yardımcı olması gerekiyor, bun konuyu prosedür olarak değil de gerçekten alınması gereken, yapılması gereken bir konu olarak görmeleri gerekiyor. Ben iş güvenliği uzmanı görevlendirin, benim üzerimdeki yük gitti diye bir şey yok kanunda. Kendileri bundan yükümlüdür. Biz kendilerine bunu da söylüyoruz, bizi denetleyin. Bizi denetleyin biz size bu hizmeti sunuyoruz. Geliş gidiş saatlerimize varana kadar bizi denetleyin ki bizde buraya gerçekten kaliteli hizmet sunalım. Yani dediğim gibi işverenlerin bu konuyu yasal prosedürden daha ziyade alınması gereken bir önlem olarak görmelerini, hatta gerekirse belki tamam Bilecik'te şöyle bir durum da var, Bilecik'te işsiz yok. Arkadaşlarımızın eğitimli şekilde çalışmalarını isteriz. Biz her işbaşı yapan arkadaşa iş sağlığı ve güvenliği eğitimi veririz. Eğitimli çalışanın olması işverenin de gerekli tehlikelere karşı önlemleri almaları gerektiğini bilmelerini isteriz.

“Hangi tehlike sınıfında olduğunu bile bilmeyen işverenler var”

İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin çıkış amacı sağlık bakımından mesleki hastalıkları önlemek, iş güvenliği açısından da iş kazalarını önlemek. Bu yasa, tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için 2014 Ocak ayında başladı, yani bir kişi dahi çalışsa işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı zorunluluğu getirildi. Diğer az tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için de 1 Temmuz 2016 tarihinde yürürlüğe girecek. Tehlike sınıflarına şuradan da bakabilirler SGK Sicil Numaraları'ndançıkar nace kodlarından bakarak az tehlikeli mi tehlikeli mi çok tehlikeli mi işyerinde olduğunu öğrenebilirler. Maalesef bunu  bilmeyen işverenler var. Yani hangi tehlike sınıfında olduğunu bile bilmeyen işverenler var.” dedi.

Editör: TE Bilişim