Şeyh Edebali Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Taş’ın Ziraat Fakültesi ticaret yapılacak, domates, biber yetiştirilip satılacak bir yer değil şeklindeki açıklamasına cevap veren Tüm Üniversite Çalışanları Sendikası Genel Sekreteri Mecbur Bodur, Ziraat Fakültesi’nin neden kurulduğunu sorarak, “domates, biber ekilmeyecek de ne ekilecek” dedi.

Bodur, ayrıca Şeyh Edebali Üniversitesi Rektörlüğü’nün hukuka aykırı yer değişikliği işlemine karşı açtıkları davanın sonuçlandığını Sakarya 2.İdare Mahkemesi tarafından verilen yürütmeyi durdurma kararı doğrultusunda Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakülte Sekreteri kadrosunda bulunan üyelerinin göreve iadesini beklediklerini söyledi.

Tüm Üniversite Çalışanları Sendikası Genel Sekreteri Mecbur Bodur, konu ile ilgili gazetemize açıklamalarda bulundu.

Bodur, Şubat ayından bugüne kadar Fakülte’ye tahsis edilen 211 dönümlük arazide hiçbir çalışmanın yapılmadığını, Fakülte Dekanı ve Fakülte Sekreteri’nin hukuka ve mevzuata aykırı bir şekilde araziye girişinin yasaklandığını ileri sürdü.

Sakarya 2.İdare Mahkemesi’nin verdiği yürütmeyi durdurma kararının ellerinde bulunduğunu ve Fakülte Sekreteri Mehmet Laçin’in biran önce göreve iade edilmesi gerektiğini söyledi.

Geçtiğimiz günlerde gazeteciler ile kahvaltıda biraraya gelen Şeyh Edebali Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Taş, Ziraat Fakültesi için akademik ve ilmi anlamda gelişme göstermesi gerektiğini ve Ziraat Fakültesi’nin domates, biber yetiştirip satan bir yer değil, Ar-Ge’ye ağırlık verilmesi gereken bir yer olması gerektiğini belirtmişti.

Bunun üzerine gazetemize açıklamada bulunun Tüm Üniversite Çalışanları Sendikası Genel Sekreteri Mecbur Bodur, mahkeme süreciyle ilgili yaptığı değerlendirmede şu ifadelere yer verdi:

“Sakarya İdare Mahkemesi kararı Uyap üzerinden elimize ulaşmış bulunmaktadır. Karar kuruma tebliğ edildiğinde Rektörlüğün mahkeme kararının gereğini yerine getirmesini bekliyoruz.

Ocak 2016 tarihinde göreve başlayan Sn. Rektörün ilk icraat olarak Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesi’ne tahsisli araziyi yetkisi olmadığı halde bir tabela ve bir müdürden ibaret bir merkez müdürlüğüne tahsis etmesi ve bu tahsis devrine yetkisi olmadığını ancak aradan 3 ay geçtikten sonra farkederek tahsis devri yetkisi için ilgili makamlara başvuruların yapılmış olması, Hocamızın Dekan olarak Rektörlük’ten talep ettiği çalışma arazisi talebi ve buna üniversitenin verdiği cevap gidip falanca merkez müdürlüğünden talep edin araziyi demesi... Bunun mantığını birileri söylesin nasıl büyüteceğiz bu Ziraat Fakültesi’ni.

 Bu süreçte Üniversite ile ilgili yaptığımız yazışmaların resmi yazıları var, belge üzerinden konuşuyorum ben, belgeleride elimde mevcut, fakültenin Rektörlükle ilgili yaptığı yazışmalar var.

Dekanlık bu arazide domates ekiyor, biber ekiyor, patlıcan ekiyor, üzüm bağı var üzüm yetiştiriyor, ipek böcekçiliği yapmaya çalışıyor ve bu üretilen ürünleri de satıyor. Elde edilen parayı ne yapıyor üniversitenin döner sermaye hesabına yatırıyor. Üniversite’ye veya Fakülte’ye bir gelir sağlıyor. Araziye neredeyse sıfır maliyetle yedi tane sera kurulmuş Cezaevi’nden mahkum getirilip orada çalışmış, topluma hizmet anlamında o kişiler orada istihdam edilmiş. Arazinin yakınındaki köylerden çalışmak isteyen hemşerilerimiz oraya getirilmiş bilimsel anlamda eğitimi de verilerek onlara da orada bir istihdam sağlanmış. Aynı zamanda öğrencilerimize arazide çalışma koşullarını göstermişiz uygulamalı olarak Bilecik Üniversitesi’nin kurulduğu günden bugüne 10 yıllık geçmişinde Bilecik tarihinde ve üniversite tarihinde ki belki de en büyük organizasyonlarından birisi gerçekleştirilmiş.

Bu organizasyona Sayın Cumhurbaşkanı’nın eşi katılmış, o zamanki Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun eşi katılmış. 21 tane Rektör katılmış, 600’e yakın Akademisyen katılmış. 10 civarında yabancı ülke diplomatı katılmış bu kadar büyük bir çoğunlukla ve uluslararası çapta bir etkinlik düzenlenmiş bizim çalışma raporumuzda bunlarda mevcut. Şimdi diyorlar ki Ziraat Fakültesi domates, biber dikilecek yer değil ne dikeceğiz peki Ziraat Fakültesi’nde biz. Siz Rektör oldunuz ilk işiniz yetkiniz dışında kalkıyorsunuz Fakülteye tahsisli araziyi merkeze bağlıyorsunuz. Merkez kim 1 tabelası var, bir tanede müdürü var başka bir şeyi yok. Öğrenci yok, personeli yok, eğitim öğretim imkanı yok, laboratuvarı yok, teçhizatı yok, hiçbir şeyi yok bu Rektörlüğe bağlı bir merkez. Tabelada yazıyor Biyoteknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi bir tane müdür, müdürlük de Rektörlükte, Müdür de Rektörlük’te çünkü müdür aynı zamanda genel sekreter vekili. Müdür aynı zamanda rektörün eski danışmanı, müdür aynı zamanda akademisyen doçent. Ondan sonrada diyorlar ki Bilecik Üniversitesi’nde domates, biber ekmeyeceğiz biz peki ne yapacağız. 211 dönümlük araziden geçen suyun kıvrımlı dönüm noktasında toprağı sürükleyerek dönüp devam ettiği kısımdaki burası dediğim gibi 211 bin metrekarede 300 metrekare. Bu 300 metre karelik alanda bu bölgeye öyle inşaat molozu, hafriyat falan değil altına kaya doldu, onun üstüne taş dolgu, onun üzerine toprak sermek suretiyle o 300 metrekarelik alanında ekilebilir ve dikilebilir hale gelmesi için bir takım çalışmalar yapıldı.

Bu çalışmalardan rahatsızlıklar neticesinde konu ile alakası olmayan birilerinin şikayetiyle bu çalışmalar bahane edilerek Ziraat Fakültesi Dekanı hakkında soruşturma açıldı, soruşturmanın selameti bahane gösterilerek ve ona da soruşturma açılarak  Fakülte Sekreteri üstelik tenzili rütbe ile Bozüyük’e yüksekokul sekreter vekilliğine sürüldü, dekan sekreteri Gölpazarı M.Y.O.’ya sürüldü, Bozüyük Meslek Yüksekokulu’na bir başka kurumdan naklen gelen personel asaleten Bozüyük Meslek Yüksekokul sekreterliğine atandığı halde o kişiye orada bir saat bile mesai yaptırılmayıp o kişi burada merkezde strateji daire başkanlığında görevlendirildi. Fakülte sekreterinin halen Bozüyük’te vekaleten görevini devam ettirilmesi ve üzerine ikinci kez görevlendirilmesinin yapılması…Bu şekilde mi büyüyecek, gelişecek üniversite ?

 Sahanın Merkez Müdürlüğü’ne devredilmesinden sonra Üniversitenin uğradığı maddi manevi kayıpların hesabı hiç kimseden sorulmazken, oradaki işlerde, ekim dikim faaliyetlerinde orada çalışan cezaevi mahkumlarının öğlen tatilinde, akşam yemeğinde sabahtan akşama kadar çalışmaları karşılığı kişilere verilen yemeğin, demlenen çayın, şekerin hesabının sorulması şeklinde bir soruşturmayla Dekanın karşı karşıya bırakılması.

Bu mudur Ziraat Fakültesi’nin uğraşması gereken iş, bu mudur Bilecik Şeyh Edebali Rektörlüğü’nün işi. Bu geçtiğimiz Şubat ayından bugüne kadar da arazide hiçbir çalışma yapılmadığını da görüyoruz. Bu kayıpların hesabını kim verecek ?

2016 yılında bizim araziyi nasıl devrettiğimizin fotoğrafları elimizde mevcut birde şimdiki halini gidip görelim. Konu ile ilgisi olmayan kişilerin orada birkişi vasfıyla bir takım faaliyetler yapıp Dekan hocamız ve Fakülte Sekreteri aleyhinde raporlar tutup oluşturulan soruşturma komisyonunda da birde kişiler hakkında aylıktan kesme, kınama cezalarının verilmesi gibi bunlarada sendika olarak itirazımızı yaptık. Yüzde doksanda zaten üniversite o soruşturmaları usule uygun olmadan yaptığı için o soruşturma sonucunda verilen cezalar geçersiz sayılacaktır. Çünkü üniversite o cezaları yaparken unuttuğu bir şey vardı o da Disiplin Kurulu’na Toplu Sözleşme hükmü gereği çağırılması gereken sendikamız temsilcilerini çağırmadılar. Biz bu konuda da Sakarya İdare Mahkemesi’ne itirazımızı yaptık. Fakülte Sekreteri’nin görev yeri değişikliğine itiraz davamızda Sakarya İdare Mahkemesi’nden yürütmenin durdurulması kararı UYAP üzerinden tebliğ edildi, resmi evrakın gelmesini bekliyoruz ve arkadaşımızın da mahkeme kararı gereği kendi Fakültesi’ne geçmesini bekliyoruz.

İddia edildiği gibi oraya 300 kamyon toprak döküldüyse o 300 kamyon toprağı sırtımızla taşıyacak halimiz yok, araziye girişimiz yasaklandı. Düşünün o fakültenin dekanının araziye girişi yasaklanıyor. Bununla ilgilide duvarlara yazılar asılıyor. Peki kim tarafından hiçbir şekilde konuyla ilgisi olmayan biri tarafından. Bunların hepsinin fotoğrafları var elimizde. Neye dayanarak yapıyorsunuz bunu kurum nezdinde bizim itibarımızı düşürüyorsunuz. Biz şimdi bunu Ziraat Fakültesi’ni büyütme geliştirme çalışmalarının neresine koyacağız.

Sakarya İdare Mahkemesi’nden aldığımız kararın kuruma tebliğinden sonra ilgili arkadaşımızın göreve iade edilmesini bekliyoruz. Mahkeme kararına uyacaklar mı uymayacaklar mı bekleyeceğiz. Bakın ben bir üniversite çalışanı olarak Bilecik Şeyh Edebali adını taşıyan bir üniversitenin basına veya başka mecralar tarafından bu şekilde anılmasını istemiyorum.

Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi biran önce kurum içerisindeki bir takım hesaplaşmalardan, sürtüşmelerden en kısa zamanda arınıp derhal üniversite olmanın gereklerini yerine getirip bir yol haritası çizmelidir.

Bu anlamda hocamızın Rektör olarak bir takım tecrübesizlikleri olabilir, bir takım eksik veya yanlış bilgilendirmeleri olabilir bu konularda hocamızın kamuoyunun her kesimiyle mutlaka ve kesinlikle istişare içerisinde olması sadece kendisine söylenenleri değil birazda kendi gözlemlerini, deneyimlerini ve tecrübelerini değerlendirerek olayları süzgecinden geçirmesine ve Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi’ni mevcut 123 üniversiteden 122. sıradaki üniversiteyi ilk yüzün üzerine belki ilk ellinin üzerine getirebileceği en iyi yere getirmesini bekleriz.

Biz kurumları yıpratmak için kurumları yıkmak için, o kurumların saygınlıklarını düşürmek için çabalayan insanlar değiliz biz devletini, milletini seven, değer veren insanlarız.

Kanunlara, kurallara, yönetmeliklere saygı gösteren insanlarız. Bu anlamda Şeyh Edebali Üniversitesi biran önce üniversite olmanın gereklerini yerine getirmelidir. Demokrasinin, bilimin, Ar-Ge’nin, eğitimin, araştırmanın ön alındığı bir kurum olmalıdır. Tekrar söylüyorum üyemiz hakkında çıkan mahkeme kararının derhal ve en kısa zamanda uygulanmasını ve personelimizin göreve iadesini bekliyoruz.”

Editör: TE Bilişim