Geçtiğimiz ay, yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’ye alınması konusunda meclise sunulan tezkereye MHP’nin ‘evet’ oyu vermesinin ardından CHP İl Başkanı Çağatay Karaahmet sosyal medya hesabı üzerinden tepki göstermiş ve MHP lideri Devlet Bahçeli’ye “şehitlerin iki eli yakandadır” demişti. Karaahmet’in bu açıklamasının üzerine önce Hüseyin Şensoy, daha sonra MHP İl yönetimi birer açıklama yaparak Karaahmet’i haddini aşmakla suçlamışlardı. O günlerde konuyla ilgili açıklama yapmayan Karaahmet, geçtiğimiz günlerde Kuzey Irak’ta bulunan silahlı peşmerge gruplarının ağır silahlı araçlarıyla Habur sınır kapısından Türkiye’ye girmesinin ardından gazetemize açıklamada bulundu. Tezkere konusunda haklı çıktıklarını belirten Karaahmet, gazetemize çarpıcı açıklamalarda bulundu.

“Geçtiğimiz ay meclise sunulan Suriye tezkeresine MHP’nin evet oyu vermesi üzerine sosyal medya hesabınız üzerinden MHP’yi AKP’nin bastonu olmakla suçladınız ve MHP lideri Devlet Bahçeli’ye “şehitlerin iki eli yakandadır” dediniz. Bunun üzerine ilk olarak Hüseyin Şensoy bir açıklama yayınlayarak “Bahçeli'nin Milliyetçiliğini sorgulamak CHP İl Başkanı Sayın Çağatay Karaahmet in haddine değildir.” ifadelerini kullandı. Daha sonra da MHP İl Başkanı Sabri Eraslan bir basın toplantısı düzenledi. Siz o dönem konuyla ilgili bir açıklama yapmadınız. Bugün gelinen noktada konuyla ilgili söylemek istedikleriniz nelerdir?”

“30 YIL BOYUNCA TÜRK ASKERİNİN KANINI EMENLER, ZILGITLARLA ÜLKEYE GİRDİ”

“Öncelikle şunu söyleyeyim; ben kendi facebook sayfamda il başkanı kimliğimle değil ama, kendi içimden gelen tepkimi Çağatay Karaahmet olarak koymaya çalıştım. Yanlış hatırlamıyorsam “haçlı ordusunun girmesine izin verdin, bu nasıl milliyetçiliktir?” şeklinde bir sitemdi bu. Benim Sayın Bahçeli’nin kimliğiyle ilgili bir söylemim yok. Ama şunu da unutmayalım, genel başkanlar siyasi partileri temsil eden en yüksek organlardır. Yani Bahçeli dediğiniz zaman o MHP’dir. Ben MHP’nin tezkere oylamasındaki tavrını eleştirdim. Neden? Yabancı askerin Türk topraklarına girmesine izin veriyordu. Biz buna karşıyız. Cumhuriyet Halk Partisi buna karşı. Biz ordumuzun ülke güvenliği için yurtdışına asker göndermesi durumunda tezkereye hayır demiyoruz. Ülke güvenliğimiz için Kuzey Irak’a yapılan operasyonların tezkerelerine ‘hayır’ demedik. Ama biz Türk topraklarına yabancı askerleri davet eden tezkerelere ‘hayır’ dedik ve buna karşıyız. Burada ben bir yurttaş olarak MHP’nin bu konudaki tavrını ve bu tezkereye ‘evet’ demesini eleştirdim. Yine aynı şekilde, geriye dönüp baktığınız zaman, AKP’nin işine yarayacak meclis oylamalarında MHP’nin onlardan yana tavır aldığını görüyoruz. Bu anlamda ben, ‘AKP’ye destek oldunuz/bastonu oldunuz’ gibi bir şey söyledim. Ama burada Sayın Bahçeli’nin şahsıyla veya kişiliğiyle ilgili bir şey demedim. Ben burada MHP’nin politikasını eleştirdim. Ve gelinen noktada 29 Ekim günü gördünüz. Ben haklı çıktım. 30 yıl boyunca Türk askerinin kanını emen, Mehmetçik’i katleden, kirli savaşı yaşatan ve yıllarca mücadele ettiğimiz ama zırnık vermediğimiz, bu topraklara sokmadığımız silahlı Kürt grupları topraklarımıza girdi. PKK = Peşmerge, ikisi aynı bana göre. Bakın bu durum ikinci Habur vakasıdır. O çadır mahkemeleri gibidir. Ve kadınların zılgıtları içinde, alkışlarla yıllarca mücadele ettiğimiz terörist yapıyı yurda soktuk. Burada bu tezkereye oy verenler sorumlu değil mi sizce? MHP bu noktada sorumlu değil mi? ben bunu bütün yurttaşlara soruyorum. CHP bu tezkerenin bu bölümüne ‘hayır’ dedi ama MHP ‘evet’ dedi. AKP’yle bir olup ‘evet’ dediği için de, yabancı asker Türk topraklarına girme hakkını kazandı. Dolayısıyla peşmerge de Türk topraklarına girdi.”

Tezkerede bulunan ‘yabancı silahlı kuvvetler’ ibaresinden kastın ‘peşmerge’ olabileceğini tahmin etmemiş olabilirler mi?

“Ama tezkere çok açık. Eğer okurlarınız Sayın Eraslan’ın yarin11’de yayınlanan haberinin videosunu dikkatle izlerlerse, sizin sorduğunuz soruya cevap olarak “Biz ülkenin savunması için buna evet dedik. Yabancı askerin gireceğini düşünmüyoruz” diyor. Ama işte bakın, benim dediğim oldu. Türk sınırlarından içeriye yıllardır mücadele ettiğimiz silahlı gruplar, hepimiz televizyonda izledik, toplarıyla tüfekleriyle ülkeye girdiler. Buyurun size koridor. Türk toprakları koridor oldu. Bunların Türk topraklarında kalmayacağı ne malum? Ki son haberlere göre bir restoranda yedikleri yemeklerin parasını ödememişler, kebap parasını valilik ödemiş. Böyle bir şey var mı? Buyurun size koridor. Bu peşmerge oralara yuvalanıp bizim silahlı kuvvetlerimize kastetmeye çalışırlarsa? Bunun hesabını kim verecek? Bu şehitlerin elleri, bu tezkereye ‘evet’ diyenlerin yakasında olacaktır. MHP İl Başkanlığınca yapılan açıklamanın özüne bakarsanız aslında benim dediğim ve halkın da çok iyi anladığı söyleme bir yanıt yok. O söyleme yanıtı sizin sorunuz üzerine Sabri Bey veriyor. Verdiği yanıt da doyurucu bir yanıt değil. Dolayısıyla ben haklı çıktığımı düşünüyorum. Gelinen nokta ortada. Buyurun size koridor. Buyurun size yurtdışından ülkemize sokulan silahlı güçler. CHP bunu istemiyor. Haçlı ordularının Türk topraklarına girmesine izin vermeyeceğiz dedik, ama MHP’lilerin imzasıyla girdiler.”

KARAAHMET: “BAHÇELİ PEŞMERGENİN GİRİŞİNİ ELEŞTİRİYOR, O ZAMAN NEDEN ‘EVET’ OYU VERDİLER?”

“MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin geçtiğimiz Cuma günü verdiği bir basın açıklaması var. Şunu diyor; “29 Ekim’deki PKK-Peşmerge geçiş sahneleri unutulmayacak. Milletimize yaşatılanlar yeni bir haçlı kampanyası. Bir istila ve isyan teşebbüsüdür. Verilmek istenen mesaj Anadolu’nun Türkiye’nin yurdu olmadığı, burada başkalarının da hak ve payı olduğu uydurmasıdır. Bu iktidarla milli güvenliğimiz linç edilmiş, devletimizin hak ve itibarı öğütülmüştür. PKK’ya açılan koridor PYD’ye verilen destek, Kobani diyerek Ankara’yı gözden çıkarmaya ve varlığımıza dinamit döşemeye arzetmektir.” Bakın bu peşmerge ve Kürt grupların ülkemize girmesini eleştiren bir basın açıklaması var Sayın Bahçeli'nin. Şimdi bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? Sayın Bahçeli madem bu peşmergenin ve PKK'nın buraya girmesini, 29 Ekim'de geçiş sahnelerini eleştiriyor, o zaman neden evet oyu verdi? Bunun geleceğini bilmiyor muydu? Yani bu bakın Büyük Ortadoğu Projesi'nin eşbaşkanıyım diye iktidara gelen bu sayın başbakan, aslında emperyalist Amerika'nın Ortadoğu'da oynadığı kanlı oyunun bir parçası olduğunun farkında değildir. Korkarım yarın bir gün Suriye topraklarında bir Kürt devleti kurulacak. Kuzey Irak'taki fiiliyattaki Kürt devleti ile beraber ve Türkiye'nin güneydoğusunu da içine alan Kürt devleti hazırlığını başlatacaklardır. Büyük Ortadoğu Projesi olarak, Pentagon'da bir albayın çantasından çıkan Ortadoğu haritasında bildiğiniz üzere, Türkiye'nin doğusu ve güneydoğusunda bir Kürdistan devleti kurmaya çalışıyorlar. Dolayısıyla ben Türk, Kürt, Laz, Çerkez bütün etnik kökendeki insanlarımı, yurttaşlarımı buradan uyarıyorum; oyuna gelmemek lazım. Bu devlet, bu topraklar Amerika'nın oyunuyla ve bu iktidar sayesinde parçalanmaya gidiyor. Oyuna gelmemek lazım.”

“ŞENSOY MUHATABIM DEĞİL”

Bu açıklamanızdan sonra Hüseyin Şensoy size ilk tepkiyi gösteren kişi olmuştu. Yaptığı açıklamayla ilgili söylemek istediğiniz bir şey var mı?

“Şimdi ben Hüseyin Şensoy'u kendime hiç muhatap kabul etmedim ve bu konuda da muhatap kabul etmiyorum. Benim muhatabım MHP Bilecik İl Başkanı'dır, sayın Sabri Eraslan'dır. Hüseyin Bey, seçim döneminde de Şimdi ben Hüseyin Şensoy'u kendime hiç muhatap kabul etmedim ve bu konuda da muhatap kabul etmiyorum. Benim muhatabım MHP Bilecik İl Başkanı'dır, sayın Sabri Eraslan'dır. Hüseyin Bey, seçim döneminde de bir şekilde böyle bir gaflar yaptı, şimdi de bana göre bir gaftır. Çok heyecanlı ve sabırsız. Partideki görevi ve sıfatı nedir? Partinin adayıdır, DYP kökenli bir arkadaşımızdır, MHP'ye gelip yukarıdan aday olmuştur; ama şu anda partideki sıfatı hangi sıfatla böyle bir cevap verme ihtiyacı hissediyor bilmiyorum. MHP'nin ocağından yetişen bir sürü üstat varken, MHP'nin bir il yönetimi varken benim muhatabım Hüseyin Şensoy değildir. Ben ciddiye almıyorum, o yüzden de yanıt vermedim.

“MANDACI ZİHNİYET”

Burada kamuoyunda benim genel başkanımın ‘Kobani’ye bir tezkere daha gelsin, destek verelim, Kobani’ye Türk askeri girsin kurtarsın çıksın.’ Gibi bir söylemi oldu. Bunu halkımıza iyi anlatmamız lazım. O yüzden sizden izin istedim. Yine bizim düşüncelerimizi destekleyen bir öneriydi. Yine o tezkere de ülke topraklarına ilk tezkere ile yabancı askerlerin girmesine ilişkin hiç bir şey yok Genel başkanımız önerisinde. Diyor ki, ‘Bizim silahlı kuvvetlerimiz dünyanın en güçlü on ordusu arasında ve bizim ordumuz hiçbir dış güce ihtiyaç duymadan kendi topraklarını savunur. Eğer kendi yurttaşına kasteden bir durum varsa da gider orada olduğu yerde bunu çözer işi bitirir.’ İşte bizim milliyetçilik anlayışımız bu. Bizim hakikaten ulusalcılık anlayışımız budur. Biz yabancı esareti altında yaşamaya başkaldırmışız, bu milliyetçiliği dağlara, taşlara biz yazmışız.  Şimdiki gelinen durum mu yoksa genel başkanımızın önerisi mi? Bunun tartışalım. Dedi ki, ‘Türkiye üzerinden PYD’ye silah gönderiliyor.  Türkiye üzerinden koridor oluşturuluyor silahlı peşmerge ve Kürt grupları oraya gönderiliyor.’ Ama IŞİD canavarını besleyen şimdiki iktidardır. Tırların arkasına silahlar doldurup gönderiyor. Biz kendi elimizle bu tezkere sayesinde ve Amerika zorlamasıyla ki Başbakan’ın da bu konuda çelişkili ifadeleri var. Önce yok diyordu sonra Obama bir telefon açtı ve oraya silah gönderilmesini, koridor oluşturulmasını kabul etti. Bizim genel başkanımızın önerisi şu, ‘Biz hiç bunları yaşamadan, topraklarımıza yabancı asker sokmadan oradaki yarın başımıza bela olacak Kürt gruplarına silah aktarmadan biz bu işi kendimiz çözelim.” dedi. Neden? Kobani’de yaşayan Kürt kökenli vatandaşların bizim ülkemizde yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarla akrabalıkları var. Bugün İzmir’de, Bursa’da, Ankara’da yaşayan ama Kürt kökenli olup da kendini Türk hisseden ve bu konuda etnisiteyi öne çıkarmayan bir sürü yurttaşımız var. Bu yurttaşlarımızın oradaki akrabaları için, benim silahlı kuvvetlerim gider, IŞİD belasından kurtarır, ondan sonra geri çekilir. Bu da Türk devletinin en doğal hakkıdır. Orada yaşayan vatandaşlara barışı getirmek ve savaşı orada durdurmak. Genel Başkanımızın önerisi buydu. Bu da kendine güvenen bir ordu ve kendine güvenen bir başbakanla olur. Ama maalesef Cumhuriyet dönemi öncesi gibi mandacı zihniyeti kabul eden bir zihniyetle, yabancının desteği ile ülkemizin içerisine silahlı kuvvetler sokulmasını ve operasyon yapılmasına cevaz verdik.

Editör: TE Bilişim