Edebali Kültür ve Dayanışma Dernek Başkanı Arif Durmuş, gergin olayların ön plana çıktığı "Ertuğrulgazi'yi Anma ve Yörük Şenlikleri"nin ardından yaşanan olayları gazetemize değerlendirdi. Yörük dernekleri arasında Bilecik’i temsil eden Edebali Kültür ve Dayanışma Dernek Başkanı Durmuş, şenliklerde yaşanan olaylardan dolayı üzgün olduğunu belirtti.  “Şenliklere gelen misafirlerimiz, Türk Boyları, Federasyon Başkanımız, Eskişehir’den gelen onursal Başkanımızın bu etkinliklerde çok emeği vardır.” Diyen Başkan Durmuş,  ‘Şenliklerimize gölge düşürülmedi dersek yalan olur.” dedi.


Edebali Kültür ve Dayanışma Dernek Başkanı Arif Durmuş, 733. Gerçekleşen "Ertuğrulgazi'yi Anma ve Yörük Şenlikleri"ndeki izlenimlerini şu ifadelerle anlattı:

“Bilecik’in adının böyle geçmesinden dolayı çok üzgünüm”

Ulusal basında Bilecik’in adının böyle geçmesinden dolayı çok üzgünüm. Bilecik’in adı şöyle geçmeliydi, Osmanlı Cihan Devleti burada kurulmuştur. Yüzlerce, binlerce ziyaretçinin şenliklere katılmasında sonra, ulusal basında ve yerel basında tüm ziyaretçilerin Söğüt’ten gülerek gittiler demeliydi. Umarım bu olaylar bir daha olmaz. Bir daha olmayacağına ben inanıyorum. Çünkü birçok uzak yerlerden insanların buraya bir geliş amacı var. Bakın bu insanlar öyle bir geldiler ki, ‘Osmanlı Devleti’nin kurulduğu yer. Atalarımın daha önce vatanları yoktu. Bayrakları yoktu, toprakları yoktu. Bu ecdat önce burada toprak dedi, ondan sonra bayrak dedi, ondan sonra da 7 kıtaya hükmetti. Burada en önemlisi atalarımız bu topraklara geldiğinde burada gayrimüslim insanlar vardı. Atalarımız bu gayrimüslim insanlara hiçbir zaman ayrımcılık yapmadılar. Aramızdaki ufak tefek kırgınlıkları bırakalım dediler. Ecdadımız ile gayrimüslimler arasında komşuluk saygısı, sevgisi vardı. Onlarda siyaset yoktu. Müslüman kendi dinini yaşadı, diğer dine mensup olanlarda kendi dinlerinin gereğini yaşadılar. Biz ecdadımızdan böyle bir terbiye aldık. Ben Edebali’nin terbiyesi ile yoğrulmuşum, bu terbiyeyi de ilelebet yaşatmak istiyorum. Bilecik’in adı her yerde bu şekilde duyulması gerekiyor. Bilecik adına ve Edebali Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı olarak kırgınlık duyanlardan özür diliyorum. Böyle bir olayın olmadığını varsayıyorum. Biz bu durumları yeneceğiz. Bu geleneğin halkımıza ve ecdadımıza mal olması lazım.

“Macaristan’daki kuruluş etkinliklerine yüz binlerce insan katılıyor”

Osmanlı devletimizin kurulduğu gibi Macaristan’da aynı şekilde kurulmuştur. Macaristan’ın kuruluş yıldönümü etkinliklerini izledim. Geçtiğimiz yakın bir zamanda Rektör Azmi hocamız bunu bana izletti. Siz neden böyle yapmıyorsunuz demek istedi. Bende bilgileri aldım. Macaristan’ın kurulması Osmanlı’nın kurulmasının aynısıdır. Macaristan’daki kuruluş etkinliklerine yüz binlerce insan katılıyor. Hangi ülkeden, hangi şehirden gelirse gelsin orada halk liderini korur. Bizim halkımız yani Bilecik’teki insanlarımız da liderini korur. Ben siyaset ile uğraşmadığım için çok bilmiyorum ama siyasetçilerin hepsine saygım sonsuz. Onlar bu ülke için varlar. Bu olayların olmaması gerekirdi. Çünkü o insanlar bizim onur misafirlerimizdir. Onlarda atalarını ziyaret etmeye gelmişler. Ben yürüyüşün başından beri oradaydım. Birlik ve berberlik içinde yürüdük daha sonra çadırlara geçtik ve bir takım sohbetler oldu. Bu insanlarımız dışarıdan geldiler. Sayın Valimiz çok mütevazı bir insan, mütevazılık açısından eşi az bulunur bir insan. Valimizde çadırlara gelerek bizimle sohbet etti.


“Osmanlı’nın insanları ile Cumhuriyetimiz kurulmuştur”

Bizim 2007-2008 yıllarında bir sempozyum gerekleştirdik. Bu sempozyuma İskender Pala hocamız da katıldı. İskender hocamızın çek değerli bir sözü oldu. ‘Osmanlı, Yalova’da kuruldu’ dedi. Daha sonra bir deyim anlattı. Bektaşi kürsüye çıkar Allah birdir der. Bunu gençlerimiz dışarıda soruyorlar. Hocam sen Allah’a bir diyorsun ama iki diyen var üç diyen de var. Hoca hemen başını kaldırır ve 2 Allah birdir ama nerede anarsanız oradadır.” Osmanlı Devleti de öyle bir devlet ki Bilecik’te kurulmuştur, fakat her il kuruluşu kutlayabilir. Osmanlı sadece bize has değildir. Türkiye’deki tüm halkımıza mal olmuş bir devlettir. Onun uzantısın Cumhuriyet’tir. Osmanlı’nın insanları ile Cumhuriyetimiz kurulmuştur. Bizler Cumhuriyet çocuğuyuz, aldığımız bilgiler ve devlet terbiyesiyle mutlaka daha ileriye gideceğiz.

“Osmanlı’nın güneşi bu topraklarda doğdu”

Bilecik gençlerine çok iş düşüyor. Burada Osmanlı Devleti’nin kuruluşunu canlandırabilmeyi çok istiyorum. Ertuğrul Gazi burada nasıl bir devlet kurmuş, devleti babasından nasıl devir almış bunları eğer canlandırabilirsek çok güzel olacak. Bunlar Bilecik’te hazır durumdadır. Bunu canlandırabilecek insanlar da var. Burada niye var diyorum biliyor musunuz? Üniversitemizin her Çarşamba günü sohbetleri oluyor. Bizi bu sohbetlere davet ediyorlar. Aslında bizim Rektör Beyi davet etmemiz gerekir. Burada bir devlet kurulmuş, kuruluştaki olan bilgi bizde nokta kadarsa üniversitede bulunan bilgi hazine gibidir. Biz bu hazineyi üniversitemizden alabilirsek halkımız ile birlikte çalışmaya hazırız. Önümüzdeki yıl şenliklere gelen misafirlerimize Osmanlı Devletinin kuruluşunu canlandıracağız. Osmanlı Devleti nasıl kurulmuş, nasıl yaşamış onu canlandıracağız. Burası Osmanlı Devleti’nin kurulduğu yerler. Biz bunu halkımız ve üniversitemiz ile beraber hayata geçirmeye çalışacağız. Bizim halkımız çok cefakârdır, hedefi göstermek yeterlidir. İslam’ın güneşi, Osmanlı’nın güneşi bu topraklarda doğdu. Bu güneş yeniden doğacaktır.

 “Hiçbir zaman derneğimize siyaset sokmadık”

Cumartesi günü kortejin içerisindeydim. Devlet Bahçeli, belediye başkanımız, valimiz, halkımız ve boylarımız birlikte yürüdüler. Orada ne kadar güvenlik alınırsa alınsın bizlere de çok görev düşüyor. Derneklerin, sivil toplum kuruluşlarının üzerine düşen görevlerde var. Gelecek yıl için bu konuyu mutlaka ele alacağız. Güvenlikte görevli polis memurları şehir dışından gelen polislerdir. Devlet Bahçeli’nin korumaları da dışarı da olması gerekirdi. Güvenliği devletin kendi polisi almalıydı. Ya da dernek yöneticileri orada görevli olmalıydı. Bilecik’te derneğimiz var ama Söğüt’te bir derneğimiz yok. Bizim derneğimizin her üyesi böyle bir görevlendirmede çalışabilir. Gençlerimizde burada görev alabilirdi. Ben gençlerimize çok güveniyorum bu konularda. Çünkü hiçbir zaman derneğimize siyaset sokmadık. Derneğimizde her siyasi görüşten insanlar var. Ama bu insanlar ileriye doğru ne yapmak istediğimizi konuşuyoruz. Keşke bize böyle bir görev verselerdi. O zaman yaşanan gergin olayların hiç birisi olmazdı. Bunu bizler yeneceğiz. Yaşananlar bize ders oldu. Yaşananlardan dolayı ben mahcup oldum. Biliyorsunuz Soma’da bir facia yaşandı. Oranın dernek başkanları size misafir olarak geliyoruz dediler. Ben de onlara buyurun gelin dedim. O insanları olayların içine sokmamaya çalıştım. Şifalı pilavı da Şey Edebali Türbesi’nde ikram ettim. Türbeyi’de böylece ziyaret ettiler. Buradan çok memnun ayrıldılar. Bizim okuttuğumuz mevlüdü duymuşlar. Bunun için de bana teşekkür ettiler. İlimize de gitmeden önce çok selam bıraktılar.  Bu insanlarımız acılı insanlarımız ama bir nebze de olsa mutlu ayrıldılar.

“Teri bizim için şifadır”

Şifalı pilavın şenlik alanında yapılmaması büyük bir eksiklikti. Osmanlı’dan kalan örf, adetten kalan odun ateşini bizim yakıp, kazanı koymamız lazım. Bizler kendimizi geleneğimizden böyle soyutluyoruz. Her şey değişti ama bizlerin o güne dönemiz lazım. Eğer o günü yaşatmak istiyorsak, o kazan pişecek. İnsanların yeri gelecek alın teri pilavın içine düşecek. O alın teri bizim için şifadır. Esas şifa parada değil bu alın terindedir. Ustalarımız, aşçılarımız ocağını orada yakmalı. Senenin bir günü bizim için çok değildir. Aslında bu şenliklerin bir hafta olması lazımdır. Osmanlı Devleti öyle bir saatte kurulsaydı 700 yıl yaşamazdı. 700 yıl yaşamasının sebebi günlerce itilafların olmasıydı.  24 boy toplanıyor, bunlardan kabul edeni de var etmeyeni de var. Bizim bunları sembolikte olsa yaşatmamız lazım. Şenliklerde mehter takımı bile yoktu. O günün çalgısı apayrıydı. Tarihimiziyıpratmamamız lazım. O pişen pilavın şifası damlayan alın terinde ama halkımız bize ‘Pilav nereden geliyor?’ diye soruyor.

“Dışarıdan gelen insan hakikaten biz ecdadın yerine gidiyoruz diye düşünmeli”

Taşımacılığı bırakalım. Elbette gelecek insanlara belediyeler hizmet verecek ama gerçek insanları göndersinler bize. Dışarıdan gelen insan hakikaten biz ecdadın yerine gidiyoruz diye düşünmeli. Ben daha başlayışta hata görüyorum. Ben muhalefet değilim hataları söylemek boynumun borcu. Ben isterim ki Diyanet İşleri Başkanı buraya gelip, bismillah deyip orada dua ile açılış yapsın. Halka ruhani ve dini duygularını verelim. Biz öyle başlayacağız bundan sonra. Ben gelecek sene için notlarımı aldım. Başlangıç çok önemli arkadaşlar. Besmeleyle başlanılan bir işin başlangıcında bereket vardır. Ama bizimki öyle başlıyor ki davulla zurnayla çalgıyla. Kimse kusura bakmasın. Ben gerici de ilerici de değilim.

“Konserler çok şükür kalktı”

Ertuğrul Gazi, Edebali, Osman Gazi, yani o soy, değil eğlenmek; başları yastık dahi görmeyen insanlar. Konserler çok şükür kalktı. Orada sempozyum oldu. Bu halk sempozyumu dinlemeye gitseydi, ben inanıyorum ki böyle şeyler olmaz. Çünkü niye? Beyniyle gidiyor, bilgi alıyor; midesi için gitmiyor. Beynimi doyurayım yeter bana. İslamiyet’in ve Osmanlı’nın güneşi burada doğdu. Hep beraber olmamız lazım. Ertuğrul Gazi’yi anma günü diyorlar ama gününü de buna göre yapmaları lazım. Eksiltirsen kolay gider. Zaten bu eksilte eksilte böyle oldu. Bunun için kolayına kaçıyoruz.

“Orası siyasi arena değil ve olmaması lazım”

Macaristan’a katılımla Söğüt’e katılımı kıyaslarsak; orası çok fazla. Orası küçük olmasına rağmen dünyanın her yerinden oraya gidiliyor. İnsanlar oraya gidince haz alıyor. Bizde de gövde gösterisine dönüşüyor. Orası siyasi arena değil ve olmaması lazım. Orası barış ve kucaklaşma yeri. Hangi görüşten olursa olsun sevgi bağı olması lazım. Şölenlere verilen desteğin çok fazla olduğunu biliyorum. Halkımız evlerini açması lazım. Halkımız ‘Başkan mübalağa ediyor’ demesin ama ben Söğüt’ten evime misafir getirdim. Neden orada çadırlarda yatıyorlar. Madem birçok yerden bizim kardeşlerimiz geldi neden biz evlerimize almadık. Buna da üzülüyorum. Konaklama yerleri doldu taştı. Eğer ki bunlar bizim can kardeşimiz diyorsak hepimiz kucaklarımızı açmamız lazım.

“Halk katkı yaparsa sahiplenir”

Geçmişte ikramlar halkımızın köylerden topladığı bulguruyla, sürü sahiplerinin verdiği koyun, keçi ile yapılırdı. Şimdiki gibi satın alma değildi. Ne zaman devletin eline geçti böyle oldu. Devlet olmazsa olmaz fakat halk biraz katkı yapacak buraya. Halk katkı yaparsa sahiplenir. Ben ne verebilirim diye düşünüyorum, ben ne alabilirimi değil. Eğer ben buraya verirsem burası yaşar. Bugünkü idarecilerimiz her şeyi verdi. Ama yarın gelen idareci ‘Hayır ben bunu yapmıyorum’ derse ne olacak. Nasıl ki dini vecibelerimizde verdikçe onun mükâfatları ve bereketi artar. Dediğim gibi kucaklaşmamız gerekiyor. Hane reisi olarak Bilecik’in odağını büyütmesi lazım. Belediyeler siyasi kuruluştur ama derneklerin arasındaki bağ zincirin halkası gibidir. Belediyeler desteğini verecek, biz de hizmetini vereceğiz. Belediyelerin denetleyici olması lazım. ‘Biz size imkan veriyoruz. Siz bunu iyi kullanın’ demesi lazım.

“Sadece doğan değil bu topraklarda doyan da Bilecikli’dir”

Bilecik’in fethi çok güzel kutlanmalı. Zaten Osmanlı Devleti fetihten sonra kuruluyor. Ecdadımız bize ne kadar maddiyat bıraktıysa bitmiştir, ama bu bitmez. Bu bizim hazinemiz. Osmanlı Devleti’nin kuruluşunu burada canlandırıp sürdürmemiz gerekiyor. Bu bizim projemiz ve yapmamız lazım. Yoksa siyasiler böyle şov yapar.Başlamak çok önemli. Oralarda dualarla başlanmalı. Her işin başı besmeledir. Ama orada bir dua okunmadı. Eğer dua yaptıran hocamız oradaki kardeşliği saygınlığı ve sevgiyi versin, kavgalar yaşanmaz. Sadece doğan değil bu topraklarda doyan da Bilecikli’dir. Bilecik bizim için güneşin doğduğu, İslamiyet’in meşalelerinin yandığı yer ve ilelebet de sönmeyecek. Anadolu’da bir söz var. ‘Yiğit düştüğü yerden kalkar’ derler. Buradan kalkmışız ve bir daha düşmeyelim. Hataların yaşanmaması için birlikte ve beraberlikte toplanmamız lazım.

Editör: TE Bilişim