Bilecik Belediyesi, Bursa Eskişehir Bilecik Kalkınma Ajansı ve Şeyh Edebali Üniversitesi işbirliğinde gerçekleştirilen Marka Değerleriyle Bilecik Sempozyumu’nun 5’inci gününün ilk oturumunda ''Yöresel Ürünler'' konuşuldu.

Moderatörlüğünü Şeyh Edebali Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mine Poyraz’ın yaptığı sempozyumun katılımcıları; Antalya Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır, Türkiye Aşçılar Federasyonu Genel Başkanı Gökhan Tufan, Şeyh Edebali Üniversitesi M.Y. O Öğretim Görevlisi Mesut Kaplan ve Türkiye Aşçılar Federasyonu Genel Başkanı Gökhan Tufan oldu.

“Bilecik için 10 tane coğrafi ürünün işaretini almak için müracaat ettiniz”

İlk konuşmayı gerçekleştiren Antalya Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır, coğrafi işaretlere dikkat çekerken Bilecik’ten 10 ürün için başvuru yapıldığını belirttiği konuşmasında özetle şunları söyledi:

“Yöresel ürünler bizim için Türkiye’de memleket meselesi niteliğinde. Bu anlamda baktığımızda hemen hemen her köşesinde onlarca ürünümüz var. Coğrafi işaretlerde bunun zırhı. Biz yaptığımız çalışmalarla coğrafi işaret sayısını artırmak içinde yoğun çaba sarf ediyoruz. Biz bu projeye başladığımızda 110 tane coğrafi işaretimiz vardı, şu anda 250’nin üzerine çıktı,400’ün üzerinde de müracaat var. Buradan kalkınma ajansımıza, Ticaret ve Sanayi Odalarımıza teşekkür ediyorum, sizlerde Bilecik için 10 tane coğrafi ürünün işaretini almak için müracaat ettiniz. Umuyorum kısa sürede bu coğrafi işaretleri alırız.

Dünyaya baktığımızda yaklaşık 100 milyar Euro’luk coğrafi işaretli ürün ticareti var. Küreselleşmenin getirdiği, aşrı kentleşmenin getirdiği, kimyasallaşan ürünlerin insanlar kendilerinin binlerce yıl öteden gelen organik ürünlere meyletmeye başladılar. Yine Avrupa’ya baktığımızda coğrafi işareti olan ürünlere, normal ürünlerden yüzde 20 yüzde 30 daha fazla bedel ödemeyi tüketici peşinen kabul ediyor.

Burada önemli olan unsur şu: yurtdışına gidenlerimiz bilir, yurtdışında bir aidiyet duygusu vardır. İnsanlar kendi ürünlerini birinci sıraya koyarlar. Önce kendi ürünlerini tüketirler,sonra başkasının ürününü alırlar.Dolayısıyla önce ürünlerimizi kendi insanlarımızın tüketmesi gerekiyor.

Bir başka önemli unsur ise coğrafi işaretlerde turizm değeri var. Dolayısıyla tanınırlık açısından bu ürünler hayati derecede önemli. Turizm geliri elde etmek içinde iyi kurgulanması gereken bir durum. Bu anlamda da odalarımıza, borsalarımıza,kalkınma ajanslarımıza bu konuda çok iş düşüyor.Dolayısıyla biz böyle bir yola çıktık ve Türkiye’nin bir şekilde DNA’sını ortaya koyduk.Gerçekten müthiş bir zenginliğimiz var. “

“Bizim ilimizin bu açıdan çok farklı özelliği var”

Şeyh Edebali Üniversitesi M.Y.O. Öğretim Görevlisi Mesut Kaplan, yaptığı konuşmasında şunları ifade etti:

“Burada bizim yaptığımız çalışmaların esasında özellikle bizim bölgemize ait olan, sayın başkanımın dediği gibi, bize özgü olan ürünlerimizi tespit etmek. Bu gıda olabilir, el sanatları olabilir, çeşitli objeler olabilir. Bunlara sahip olmak ve bunların mantığını çıkartmak, bunların özelliklerini incelemek. Varsa bunların ekonomik değerlerini artırmak için çalışmalar yapmak, bizim bu bakış açımızın önemli ölçüde temelini oluşturuyor. Dünyada yöresel ürüne talep giderek artıyor. Bu talep artışıyla beraber bunlara bir standardizasyon ihtiyacı ortaya çıkıyor. Coğrafi işaretler ise bunlar için en önemli özelliklerden bir tanesi. Dünyadaki çeşitliliği görüyorsunuz, dünyanın her bölgesinde farklı farklı insanlar yaşıyor. Aynı şekilde bizim ülkemizin de inanılmaz bir çeşitliliği var.

Bizim ilimizin bu açıdan çok farklı özelliği var. Dört tane bölgeyi konuşuyoruz. Bakın Marmara bölgesinde var, Karadeniz, İçanadolu, Eğe bölgesi ile komşuyuz. Bu topraklarımızın her bir bölümünün farklı özellikleri var.Başka illerde bu kadar çeşitliliğe rastlamak oldukça zordur.İşte bu tip bizim yöremize özgü olan ürünler için coğrafi işaretleme yapıyoruz.

Burada Bilecik Belediyesi ile uzun zamandan beri üzerinde çalıştığımız ürünlerden de kısaca bahsedeyim. Bu ürünlerimizle ilgili logo çalışmalarını yaptık, saha çalışmalarını yaptık. Her ürünün özellikleri ortaya koyduk artık tescil edilebilir formata geldi.”

“Bilecik mutfağını iyi yerlere getireceğiz”

Türkiye Aşçılar Federasyonu Genel Başkanı Gökhan Tufan, “Bilecik mutfağını iyi yerlere getireceğimize inanıyoruz” dediği konuşmasında şunları söyledi:

“Konu yöresel ürün olduğu zaman elbette bizi çok yakından ilgilendiriyor. Şu an Türkiye’de, çok uzun zamandır bir Türk mutfağı nedir diye konuşulan bir konu var. Bizimde buradaki tezimiz ise, Türk mutfağının yörelerde olduğunun, yöresel ürünlerimizin Türk mutfağını oluşturduğunu üstüne basarak söylüyoruz. Bu bağlamda da 61 vilayetteki derneklerimiz, o vilayetlerdeki Belediyeler, Valilikler, İl Kültür ve Turizm Müdürlükleri ile durmadan çalışma içerisinde. Bizim için yöresel ürün niçin önemli; çünkü biz bunu milli değer olarak algılıyoruz. Diyoruz ki; milli değerler çok önemlidir, bir milletin,bir devletin var olmasında, milli değerlere sahip çıkmak geleceğin sağlan bir temel üzerinde kurulmasındaki en önemli unsurdur.

İlk Bilecik’e geldiğimde ben, özellikle sebze ve meyve konusunda, bu bölgeyi diğer illerden ayıran faklı özellikle olduğunun farkına vardım. Bu çok önemli bir husustur. Lakin bunu anlatmak lazımdır, tanıtmak lazımdır. Bugün bizim mesleki camiamızda Bilecik’le alakalı değerleri sorduğumuzda birçok meslektaşımız buna cevap veremeyecektir. Tanıtım konusunda yeterli bir atılım olmadığı görülmektedir. Lakin bu sempozyum ile beraber konfederasyonumuzun ve sayın başkanımızın da katkılarıyla yapacağımız çalışmalarla biz Bilecik mutfağını gerçekten tanıtacağımızı ve iyi bir yerlere getireceğimize inanıyoruz.”

“Türkiye’nin her üniversitesinden öğrenciler Kınık Köyü’ne gelmektedirler”

Son konuşmayı gerçekleştiren Şeyh Edebali Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mine Poyraz ise konuya ilişkin şöyle konuştu:

“Bilecik, ilin tarihçesinin çok eskilere dayanması ve Osmanlı’nın kurulduğu yer olması ayrıcalığı ve jeolojik konumu açısından oldukça önemlidir.

Tarihte pek çok kavmin uygarlık ve egemenliğine sahne olan Bilecik, Kayı Boyu’nun Orta Asya’dan 400 çadırla gelip Söğüt’te, Osmanlı Devleti’nin kuruluş merkezliğini yaptığı yerdir, ilin tarihçesinin çok eskilere dayanması ve Osmanlı’nın kurulduğu yer olması ayrıcalığı yanında, Kurtuluş Savaşı’nda verdiği çetin mücadeleler ve kazanılan zaferlerle Cumhuriyetin kuruluşunda da önemli bir role sahip olmuştur.

Kınıklı erkeklerin ellerinde şekillenen toprak Kınık’lı kadınların verdiği ruh ve el emeği ile süslenerek, vazodan, bardağa, testiden güvece kadar her türlü hediyelik eşya haline getirilmektedir. Toptan ve perakende satış olanakları bulunan köy Türkiye’nin ilk çömlekçilik araştırma ve uygulama köy olarak da hizmete başlamış durumdadır. Türkiye’nin hemen her üniversitesinden öğrenciler Kınık Köyüne pratik yapmak üzere gelmektedirler. Kınık köyünde yapılan el sanatları başta İstanbul, İzmir, Ankara, Bursa gibi büyük şehirlerde büyük rağbet görmektedir.

Bir yörenin, kuşaktan kuşağa aktarılmaya değer sosyal yaşam tarzlarının ve simgelerinin yanı sıra maddi kültür unsurlarının da taşınması gerekir. İnsanlarımıza her türlü ilim, teknoloji ve diğer bilgilerin verilmesinin yanı sıra kendi kültürüne ve tarihi geçmişine karır saygılı, bilinçli ve koruyucu bir nesil yaratılması, onlara bu yönde gereken eğitimin verilmesi ile de sağlanabilmektedir. Eser bulunan, Bilecik'teki tarihi eserlerin çoğunu Osmanlı döneminde yapılan camiler türbeler, hanlar, hamamlar, sivil mimari örnekleri, imaret ve benzeri yapılar oluşturmaktadır.

Bugün ülkemizin çeşitli yörelerinde, genellikle usta-çırak ilişkisi ve eğitim yoluyla geçmişten günümüze ulaşan yörelere özgü el sanatlarımızın bazı alanlarının devam ettiği, bazılarının ise yok olmaya yüz tuttuğu bilinen bir gerçektir.

Bilecik, Bozüyük, Gölpazarı, İnhisar, Osmaneli, Pazaryeri, Söğüt, Yeni Pazar, olmak üzere 7 ilçeye sahiptir. Bilecik merkezde el dokumacılığı, süs taşları işlemeciliği halı dokumacılığı sepetçilik, seramikçilik Söğüt’te, semercilik, kilim dokumacılığı, ipek halı dokumacılığı demir mermer işleri hasır çuval dokumacılığı üretimi yapılmayan kaybolmuş geleneksel el sanatlarıdır.

Bilecik Pazaryeri İlçesi’nin Kınık Köyü’nde yaklaşık yüz yıldan bert süregelen toprak ürünleri eşya yapımcılığı “Çömlekçilik" gittikçe yaygınlaşarak gelişmiştir. Önceleri yalnızca su kabı, sürahi ve testi gibi ürünler yapılırken, zamanla ürün çeşitleri çoğalmış, çanak çömlek yapımıyla uğraşan atölye ve insan sayısında da önemli artışlar olmuştur.

Pazaryeri ilçesine bağlı Kınık Köyü’nde yapılan Kınık Çömlekçiliği Seramik yapımı el sanatlarımızda önemli bir yeri tutmaktadır.”

Editör: TE Bilişim