Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Azmi Özcan, SKY Türk 360 kanalında yayınlanan Şimdi Söz Sizde programa konuk konuşmacı oldu.

Osmanlı Devlet tanımında 4 temel üzerine kurulduğunu açıklayan konuşmasında,  “Devleti Aliye’de 4 esas üzerine müesses bir hazinedir” , “Hükümeti Fırkiye”, “Haremeyn-i şerifeyn”, “Cihan payitahtı İstanbul” olduğunu ifade ederek Osmanlı’nın kutsal topraklarda varlığını sürdürmek istediğini bu 4 temel üzerine dayandığını açıkladı.

Prof. Dr. Özcan, "Şimdi Söz Sizde" adlı programda yaptığı konuşmasında, “Osmanlı kültür birimi açısından bakacaksak Osmanlı terminolojisinde bizim bugün kullandığımız etnik aidiyetler hemen hemen hiç yok gibi. Daha çok kültürel aidiyetlerine göre yada inanç aidiyetlerine göre rastlanmaktadır. Biraz modernist dönemin, ulus devlet yönetimin bizlere dayattığı kimlikler üzerinden tarihle hesaplaşıyoruz. Oda tabi yanlış neticelere götürüyor. Bugün olan hassasiyetlerimizi tarihe taşıyoruz, hem bilimsel olarak yanlış hemde geçmişi anlamak adına yanlış. Kimlikler, en azından bugün bize giydirilen kimlikler tarihte üzerinden büyük fırtınaların kopartıldığı kavramlar değil. Biz daha çok ya insan toplulukları olarak anlıyoruz yada inanç aidiyetlerimizle anlıyoruz. O yüzden de Osmanlı döneminde de Türkler, Kürtler  diye esas itibariyle bahsetmek mümkün değil . 

Genel resim itibariyle millet sistemi içerisinde tanımlamamız lazım. Gayri Müslim içerisinde Ermeni, Rum olarak 19. Asrın son zamanlarındaki ulusluk hareketinin gayrimüslim topluluklar arasında birden bire ortaya çıkar tamda Avrupalıların kendi özel politikalarıyla tahrik ettikleri bir yaklaşım. Genel resimde ise şöyle bir değerlendirme yapalım. Niye Osmanlılar Ortadoğu’ya yönelme ihtiyacı hissetmişler? Bizim Osmanlı belgelerinde rastladığımız bir Osmanlı Devlet tanımında resmi belgelerde formülize de edilmiş. O tanım “Devleti Aliye’de 4 esas üzerine müesses bir hazinedir” yani 4 temel üzerine yükselen bir binadır. Bunlardan hangisine halel gelirse devlet yıkılır, dolayısıyla bunların tamamını korumak devleti korumak anlamına geliyor. Bunlar Hükümeti Fırkiye, ( bu yönetim Türklerin elinde olacak), Haremeyn-i şerifeyn (Mekke-Medine-Hicaz kutsal mekanların muhafazası devletin temel esasından bir tanesi), Cihan payitahtı İstanbul ( bu coğrafyada gelir tesis etmesi).

Niye biz Yemen’deyiz, Somali’deyiz, niye Afrika’nın uzak köşelerinde zaman zaman muasır hassasiyetlerle muhatap kalıyoruz, esas itibariyle bu bölgelerde hem günümüzde hemde geçmişte oluşumuz, Yemen dediğiniz yer, Somali, Mısır dediğiniz yer doğrudan doğruya  o devletin temeli olan, o milletin kimliğinin esas olan Müslüman varlığının korunmasına yönelik bir hassasiyet. Yani Osmanlı Devleti şunu biliyor ki, eğer Mekke, Medine, Hicaz kutsal topraklarını himayesi benim elimde olmaz ise bu devlet Müslümanlar arasında meşruiyetini ve varlık gerekçesini ortadan kaldıracaktır. O yüzden oralarda varlığını devam ettiriyor, o yüzden de inanç üzerinden de kendi kimliği inşa ediyor. Aynı şekilde Uzakdoğu coğrafyasına gitmeyi de hilafet bağından Kanuni döneminde baktığımız zaman hac yolunun güvenliğini sağlamak Müslümanların önderi emiri olmak hasebiyle benim üzerime farzdır.  Böyle bir telakki var o yüzdende uzak doğudaki insanları n hac yoluna güvenli bir şekilde kullanabilmelerine engel olan Portekiz ve Sömürgeci tehditlere karşı buraların muhafazası bir vazife gibi telakki ediyor.”dedi.

OSMANLI’NIN İKTİSADİ ENDİŞESİ

Kutsal topraklar üzerinde hakimiyet kurmasının hassasiyetinin yanı sıra Osmanlı’nın iktisadi endişe taşıdığı sorulması üzerine Rektör Özcan, “ Netice itibariyle Devlet mekanizmasının işleyebilmesi için ticarete ihtiyacınız var. Ticaret yolları, uzun yolları siz kontrol ettiğiniz zaman her şey normal gidiyor ama Avrupalılar tarafından korunmasıyla birlikte en önemli kaynaklarınız olan ticaret yolları belli ölçüde aktif yapısını koruyamayınca daha başka sıkıntılar oluşabilir. Bunu esas itibariyle birbirinden ayırmak çokta doğru değil. Birisi olacak ki diğeri onun üzerine temel olabilecek.”dedi.

Editör: TE Bilişim