Küçük şehirlerde yasayanlar için ilişkiler çok önemlidir, komşuluk, arkadaşlık, akraba ilişkileri...

Şehrin küçük olması ilişkilere samimiyeti zorunlu ve mecburi kılar bir anlamda.  Çünkü manzara, ortam, mekan imkanları dardır ve o küçük şehir seni besleyemez. Bizleri besleyecek olan beşeri ilişkiler, dost meclisleri, çay kahve muhabbetleri, eşle dostla edilen kahvaltılar, yenen yemeklerdir.

İşte tam da bu nedenle büyük şehirlerde insanların kayıp gibi yaşaması bundandır, ne yana gitse şehir kucaklar, saklar, bazen ayıp yaptırır bazen de ayıbını örter azametiyle. Onların beşeri ilişkileri bizler gibi değildir, aynı apartmandaki insanlar birbirini tanımaz  yan komşusunun kim olduğunu bilmez. Kim öldü,  kim hastalandı, kimin neye ihtiyacı var bilemez onlar çoğunlukla, istisnalar vardır elbette.

İnsanın insana muhtaçlığı azdır oralarda.

Çünkü evden çıktığında gözünü gönlünü oyalayacak, biraz dolanıp stres atacak, belki birkaç bir şey içip keyif yapacak, belki müzik dinleyip rahatlayacak o kadar çok yer vardır ki. Yalnız bile olsa o yalnızlığı hissettirmeyecek kargaşa, telaşa her daim mevcuttur.

Küçük şehirlerde öyle mi ya!

Gelelim bizim şehrimize.

Varsayalım aracınız yok!

Şehrin bir başından diğer başı on dakika zaten.

Toplu taşımayla git nereye istersen.

Nereye mi?

İste esas sorun o!

Nereye gitsin bu insanlar?

Ya gölete, ya türbeye.

Başka? Başka bir yer yok.

İki arkadaşını alıp, gidip oturup keyif yapacağın üçüncü bir yer yok! Çıkıp dolaşacak şık caddeler, sevimli sokaklar, dağ, deniz manzaralı yerler yok ki!

Hadi razı olduk diyelim gölete, türbeye.

Avuç içi kadar gölet çevresi pislikten gözükmüyor. Aklına gelen ne varsa her şey sokaklarda mevcut maşallah. Çevre bilinci ve toplumsal sorumluluk sahibi olmayan insanlar yediğini, içtiğini, kullandığını elinin tersiyle savurup atmaktan hiç gocunmuyor. Sigara izmariti, pet şişeler,  poşetler,  maskeler. Kendi yaptığı şeyden utanmayan, rahatsız olmayan insanlarla dolu ortalık.

Ülkemizde ciddi bir ceza uygulaması ve yaptırım da olmadığı için pisliğin içinde badem kırıyoruz hep birlikte.

Göletin hali bu!

Gelelim türbeye;

Edebali Türbesi,  şehir merkezinde bulunan hem isteyen insanların ibadet edebileceği, hem sosyalleşebileceği, çevre düzenlemesi yapılmış çok güzel bir yer. Şehir dışından da bir çok yerli turistin ziyaret ettiği dini turizmin Bilecik'teki en uğrak yeri.

Türbe ben dahil pek çok insan için keyif mekanıydı yakın zamana kadar. Çoluk çocuğu, torunu eylemek, oyalamak, biraz bir şeyler atıştırıp, çay içip sohbet edip, sosyalleşmek için güzel bir ortamdı. Oraya da çarpı çekildi. İşletme kapatılarak isletmeciye değil halka ceza verildi bence. Oysa, yasal yaptırımı ne ise yerine getirtilip halka hizmet verecek, temiz, ortama ve mekana görsel olarak uygun işletmelerin orda kalması gerek diye düşünüyorum.

Pandemi nedeniyle birbirimizin evleri birbirimize hayal oldu. Açık alanlarda mevcut olan yerlerin kıymetini bilelim lütfen.

Çünkü, bunaldık, çünkü daraldık, çünkü sıkıldık.

Küçük şehirlerde yaşamanın samimiyeti olduğu kadar sıkıntısı da var. Göz ardı edilmese keşke bunlar. Halka hizmet hakka hizmettir. 

Bu satırların siyasetle hiç bir alakası yoktur.  Dip not olarak belirtmek isterim. Bu vatandaşın sesidir.

Editör: TE Bilişim