Bilecik Belediye Başkanı Selim Yağcı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adayı olmasını gazetemize değerlendirirken, ilk defa halk tarafından Cumhurbaşkanı seçileceğini ve Başbakan Erdoğan’ın ilk turda kazanacağına inandığını belirtti.

Yağcı, muhalefetin çıkardığı çatı adayında takiye aday olduğunu belirterek, Başbakan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi ile yeni Türkiye’nin çatısının kurulacağını ifade etti.

Cafer Elmas:  “Ak Parti Genel Başkanı Cumhurbaşkanlığı adaylığını açıkladı. Ak Partini adayı seçimi nasıl etkiler, sonuç ne olur?”


Selim Yağcı: “10 Ağustos 2014 tarihinde yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimi aslında değişik açılardan değerlendirilebilir. Ülkemizin siyaset ve demokrasi tarihi açısından son derce önem veriyor önemli bir süreç olarak görüyorum. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilecek olması ülkedeki demokratik sistem üzerindeki son vesayet kalesinin ortadan kalkması anlamına geliyor. Bu zamana kadar maalesef ülkemizde Cumhurbaşkanlığı makamı millete karşı her zaman devleti temsil etti. Milletin önünde fren yapan, statükocu bir görüntü izledi. Son yıllarda her Cumhurbaşkanlığı seçimi de devlet tarafından böyle algılandığı için yönlendirilmeye, yönetilmeye çalışıldı. Bir hukukçu olarak söylüyorum 2007 yılında bu konuda 367 garabetini yaşadık. Yapılan referandumla da Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi ve yetkinin gerçek sahibine tevdi edilmesi aracıların aradan kaldırılması sonucunda bir karar verildi. 10 Ağustos’ta yapılacak seçimleri son derece önemsiyorum. Kim seçilirse seçilsin ülkemiz için hayırlı bir seçim olacağını düşünüyorum. Milletin gerçek iradesinin sandığa yansıması ve yönetime yansıması son derece önemlidir. Türkiye’de gerçekten baktığımızda her cumhurbaşkanlığı seçiminde sıra dışı olaylar, farklı girişimler, yönlendirmeler olmuştur.

“Muhafazakar kesime takiye derlerdi. Asıl takiye aslında budur.”

Diğer açıdan baktığımızda Türkiye gelişiyor, değişiyor ve dünya değişiyor ama muhalefetteki devlet anlayışının yani statükocu anlayışın değişmediğini görüyoruz. Cumhurbaşkanlığı seçimini muhalefet açısından irdelediğimizde, karşımızdaki muhalefettin siyasi tarzını ve tavrını üzücü buldum. Çünkü ideolojileriyle, kendi iddialarıyla, planlarıyla, programlarıyla hizmet için ortaya çıkan siyasi partiler Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bizim aramızda Cumhurbaşkanlığı yapabilecek derecede kimse yoktur, bizim fikirlerimiz halk nezdinde itibar görmüyor biz size benzeyen birini alalım dediler.  Muhafazakar kesime takiye derlerdi. Asıl takiye aslında budur. Milletin gözünün içine baka baka böyle bir şeyler olduğunda laiklik elden gidiyor diyenler, bu defa dini özellikleri ön planda olan bir adayı ortaya koydular. Tabi adayın şahsiyetine, kimliğine, kişiliğine bir şey diyecek durumda değiliz. Bu hakkımız da değil haddimiz de değil. Herkes anayasal şartları ortaya çıkardıktan sonra aday olabilir. Ama muhalefetin bu anlamda tavrı ve tarzı gerçekten Türkiye’de siyaset yapanlarında çok dikkat etmesi gereken bir olay. Hangi sebeplerle olursa olsun, çatı kurma çabasında olan iki siyasi partide kendi bindikleri dalı kestiler.”


“Başbakanımız makamların şekline bürünmemiş, o makamları dizayn etmiştir.”

Yarın buna ilişkin olarak nasıl bir açıklama yapacaklar bilmiyorum. Üçüncü açıdan baktığımızda da, tabi Ak Parti açısından Sayın Başbakanımızın, Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olması açısından, bugün Türk siyaset hayatında, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde, Türk vatandaşları içerisinde, iktidarıyla muhalefetiyle, hangi partiye mensup olursa olsun bence elini vicdanına koyan, kalbinin üzerine koyan herkes, birisi Cumhurbaşkanlığına aday olacaksa, yapmış olduğu çalışmalarla, siyasi performansıyla, kimliğiyle kişiliğiyle, öncelikli hakkın Recep Tayyip Erdoğan’a ait olduğunun hakkını teslim eder diye düşünüyorum. Kalbinde biraz sağduyusu olan ve merhameti olan insanların bu hakkı teslim edeceğini düşünüyorum. Sayın Başbakanımız gerçekten siyasi hayatı boyunca hep bulunduğu makamlara ciddi anlamlar yüklemiştir. Değerler kazandırmıştır. Hangi makama gelirse o makamın şekline bürünmemiş, o makamları kendi inançları, hedefleri, idealleri doğrultusunda dizayn etmiş. Onun gelmesiyle Türkiye Cumhuriyetinde Başbakanlık makamı dahil ayrı bir anlam ayrı bir değer kazandı. Kendi kimliği ve kişiliğiyle makamı da bu anlamda yüceltti. Ben son toplantıda söz alarak kendisine de söyledim. Aynı ifadeleri kullandım. Hem Bilecik’imize davet ettim, hem de kendilerine bu düşüncelerimi ifade ettim. Bu seçim zaten halkın seçtiği ilk Cumhurbaşkanı olacağı hasebiyle son derece önemli. Ama halkın seçtiği ilk Cumhurbaşkanının Recep Tayyip Erdoğan gibi reformist, bulunduğu yere gerçek anlamını kazandıran, kendi şeklini veren bir kimsenin seçilecek olması da Türkiye Cumhuriyeti Devleti açısından da son derece önemsiyorum.


“10 Ağustos’tan sonra yarı başkanlık sistemi başlayacaktır”

Artık onun oluşturacağı tarz ve tavır Cumhurbaşkanlarımızın yeni geleneği olacak. Yeni tarzı, yeni tavrı olacak. Bir geleneğin başlangıcı olacak. Bu da ne demektir biliyor musunuz? İnşallah ilk turda seçileceğine de inanıyorum. Aslında Türkiye’de 10 Ağustos’tan sonra ne değişecek biliyor musunuz? Sayın Başbakanımızın tavrı, tarzı ve devlet anlayışı içerisinde yarı başkanlık sistemi de başlayacaktır. Tabi parlamento devam ediyor. Demokratik sistem içerisinde hükümetin diğer üyeleri, bakanlar kurulu meclis tarafından atanıyor ve meclis içinden oluşturuluyor. Ama başkanlık sisteminde Bakanlar Kurulu meclis dışından atanır. Ve başkan kendi Bakanlar kurulunu danışmanları gibi kendi seçer. Ve yasamayla yürütme arasındaki bağ tamamen kalkar. Yarı başkanlık sisteminde ise devlet başkanı bakanlar kurulu atamış olsa da Bakanlar Kuruluna gelir ve başkanlık edebilir. Anayasamız bu konuda da istediği zaman devlet başkanına, Cumhurbaşkanına Bakanlar kuruluna yetki vermeyi gerektiriyor. Bir de yarı başkanlık dememin hukuki değil fiili bir şey, çünkü sayın Başbakanımızın, partimizin Kurucu Genel Başkanı olması ve şu anda Ak Parti’nin iktidarda olması sebebiyle, partimiz üzerindeki manevi ağırlığı da olduğundan, siyasi alanda yapılacak bir çok organizasyon Sayın Cumhurbaşkanıyla istişareyle, onların referansıyla değerlendirileceği için bu uygulama anlamında da bir başkanlık sistemi. Hem hukuki bir vasfı var, hem de uygulama noktasında da böyle bir şekil kazanacak.

 

“Başbakanımızın Cumhurbaşkanlığı şimdiden hayırlı olsun”

“Ve ben halkımızın çok yüksek oranda böyle takiyelere falan değer vermeyeceğini, bu noktada gerçekten dimdik, sözünü esirgemeyen, doğruysa doğru yanlışsa yanlış diyen ve kendisini temsil noktasında, bu zamana kadar vermiş olduğu sözlerden, hiçbir zaman geri durmayan ve bunları gerçekleştirme noktasında, canı pahasına çaba harcayan ve ülkemizi almış olduğu 2002 bataklığından bugün getirmiş olduğu 2014 yılı mertebesini görüyoruz. O zamanki Türkiye’nin şartlarıyla bugünkü Türkiye’nin şartlarına bakın. Bugün dünyanın ilk 16 ekonomisi içerisinde duruyorsak ve 2023 hedeflerinde ilk 10 ekonomiyi hedef alıyorsak  bunda Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinin, yöneticiliğinin, çalışkanlığının, insani vasıflarının son derece önemli olduğunu hepimiz biliyoruz, bilmemiz de gerekir. Ve halkımız da bu zamana kadar hep sağduyulu davranmıştır, hak edene hakkını teslim etmiştir, bu milletimizin terazisinin ben çok sağlıklı olduğunu düşünüyorum.  Ve sayın başbakanımıza 10 Ağustos tarihinde çok yüksek bir oranda bu noktada cumhurbaşkanlığı  yolunun açılacağını ve cumhurbaşkanlığı olarak halkımızın seçtiği, kendi oyuyla doğrudan seçtiği, ilk cumhurbaşkanı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 12. Cumhurbaşkanı olarak bu anlamda Çankaya köşküne çıkacağını düşünüyorum. Şimdiden sayın Başbakanımızın öncelikle adaylığının daha doğrusu benim inancıma göre Cumhurbaşkanlığının şimdiden ülkemize, hemşerilerimize hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyorum.”

Cafer Elmas: “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı  olması durumunda eyalet sisteminin geleceği,  bununda Türkiye’de birtakım bölünmelere, özellikle Doğu’da bölünmelere, parçalanmalara yol açacağı iddia ediliyor. Sizce bu iddia ne kadar gerçekçi?

“Korkuyla devlet yönetilmez. Devlet kurumsal ve sistemlerle yönetilir. Eğer siz vatandaşınızı belirli düşüncelerle, korkuyla bir arada tutuyorsanız, siz zaten fiilen olmasa bile ruhen bölünmüşsünüz demektir. Böyle bir anlayışı kabullenmek mümkün değildir.  He eyalet sistemine de üniter devlet yapısı anayasal güvence altında ülkemizde bir eyalet sistemine de geçmenin o denildiği sözden öteye gittiğini düşünmüyorum. Ama bir hukukçu olarak şunu da görüyorum, bazı şeyleri de konuşmaktan korkmamamız lazım. Bizim ülkemizin bölgesel şartları farklı. Emin ol hukuku uygulama bile bölgesel şartları sebebiyle çok değişik, çok farkındalık oluşuyor. Bakın ben size bir örnek vereyim, hukuktan anlayanlar bunu bilir. Bazı bölgeler vardır kıraçtır, ve insanın orada 100 dönüm arazisi varsa fakirdir. Çünkü dönümüne zaten 100 kilo buğdayı anca alır. Mesela ben Sivas’ta görev yaptım, böyledir. Bizim hukuk sistemimizde diyor ki, o bölgelere yönelik olarak bir mevzuat vardır.  Eğer senediniz tapunuz yoksa, zilletlik yoluyla senetsizden zilletlik yoluyla 20 yılı aşkın süre nizasız hasılasız bir araziyi ekip biçen tescil davası açarak o arazinin tapusunu alabilir diyor. Bir araziyi, başkasının üzerine tapusu yoksa, hazine mülkü değilse, mera değilse ve burayı 20 yılı aşkın süre araziyi ekip biçen ara vermeden malik sıfatıyla benim olduğu düşüncesiyle ekip biçen insan mahkemeye dava açarak, bunu şahitlerle ispat ederek buranın tapusunu alabilir.

“Zaten pamuk ipliği ile bağlıysa ötesini konuşmaya gerek yok”

Bunun bir istisnası var. Bu sulu arazilerde 40 dönümdür, kuru arazilerde 100 dönümdür.  Ve geçmiş dönemlerde de, özellikle tek partili dönemlerde Türkiye’de vergiler çok yüksek olduğu için vatandaşlarımız hiç vergi beyanında bulunmamışlar.  Ve arazilerimizin bir çoğunun adan 50 yıl da kullansa 70 yıl da kullansa vergi kayıtları yok.  Ama adam atadan dededen 1000 dönüm arazi kullanıyor. Siz kadastro sistemini getiriyorsunuz, eskiden de tapusu senedi de yoksa, vergi kaydı da yoksa 1000 dönüm araziden siz sadece adamın 100 dönümünü kaydediyorsunuz. Sivas kangalda 100 dönüm arazisi olan fakir, çünkü kıraç. Ama bir Antalya’da 100 dönüm arazisi olan zengin. Büyük işadamı konumunda. Şimdi oradaki o adama o noktada hakimin de hukuk sisteminin de bakış açısının farklı olması lazım. Farklı değerlendirilmesi lazım.  Belirgin şeyleri bazı olayları da bölgesel bazda değerlendirmekten de korkmamamız lazım. İnsanımıza daha güzel, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” diyoruz hep. İnsan mutlu olmazsa devletin anlamı ne? O zaman insanı mutlu edecek yollara da bakmamız lazım. Ama devlet şemsiyesi olmadan vatansız, milletsiz, devletsiz, bayraksız bir mutluluğun da benim anlayışıma göre olması mümkün değil, olmadan da olması mümkün değil. Sistem içerisinde devletimizin üniter yapısını, birliğimizi, beraberliğimizi bozacak tedbirler almamız lazım. Ama başkanlık sistemine geçiliyor, arkasından eyalet oldu, eyalette insanlar bağımsızlığını ilan edecekler. Zaten pamuk ipliği ile bağlıysa ötesini konuşmaya gerek yok.   Osmanlı devleti yıllarca bu milleti birbirine bağlamış, öneli olan devletin gücüyle, merhametiyle, şefkatiyle, hizmet anlayışıyla vatandaşını kendisine bağlayabilmeli. Yoksa zorla ve kanunlarla bağlamak işi zoraki götürmenin ötesine gitmez. Başkanlık sistemine geçilmesi Türkiye’de korkulan kalan bir şey değil. Başkanlık sisteminde tek endişem şudur, bireyler olarak hak ve yetkilerimizi kullanma noktasında demokratik sisteme adaptasyonumuzda biraz daha zaman ihtiyacımız var.

“Vesayetin 1 numaralı kalesi olan Cumhurbaşkanlığı makamı değişecek”

Toplumun bilinç seviyesi daha da yükselmesi neden, niçin, niye sorularını sorabilecek daha üst seviyeye çıkmamız lazım. Başkanlık sistemine çıktığımızda parlamentonun her üyesi bireysel anlamda çok büyük bir değer kazanıyor, yani milletin temsilcisi değer kazanıyor. Parlamento üyeleri kendi bölgesinin sorunlarını daha üst seviyede dile getirme hak ve yetkilerine kavuşuyor. Devlet yönetiminde başkanlık sistemi bürokratik oligarşiden kurtuluyorsun çok daha hızlı ve verimli karar verilebiliyor. Bence milletin kararından korkmamak lazım. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde öyle şeyler olmuştur ki, bakın bu millet bir lideri elinden tutmuş yüzde 21-23 oranlarla iktidara getirmiş. Sonraki dönem içerisinde de aynı lideri ve partisini yüzde 1 oranı ve geriye çekmiştir. Demek ki millet olayı takip ediyor, kendi haklarına sahip çıkıyor. Bu konuda statükoya dur diyecek, vesayete dur diyecek, özellikle 60 Anayasası’ndan itibaren gelen vesayetin 1 numaralı kalesi olan Cumhurbaşkanlığı makamını da bu konuda değiştirerek Yeni Türkiye’yi oluşturacak. Başka yerlerde çatı oluşmayacak ama Yeni Türkiye oluşumunun çatısı oluşacak. Ve inşallah bu çatı, ülkemizi Ulu Önder Atatürk’ün dediği muhasır medeniyet seviyesi üzerine çıkartacak.”


Editör: TE Bilişim