Kültür Kongre Merkezinde gerçekleşen kutlama programı  Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve aziz şehitlerimiz için saygı duruşu ve 2. Jandarma Tugay Bando takımı eşliğinde istiklal marşının okunması ile başladı.

Törene, Bilecik Valisi Ahmet Hamdi Nayir, Belediye Başkanı Selim Yağcı, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Azmi Özcan, çeşitli kuruluşların temsilcileri, askeri erkan ile vatandaşlar katıldı.


Günün anlam ve önemini belirten konuşmayı Belediye Başkanı Selim Yağcı yaptı.” Bugün burada bundan 92 yıl önce şaha kalkan bir milletin bağımsızlığı uğrunda vermiş olduğu takdire şayan bir mücadeleyle, canları pahasına kendilerine vatan edindikleri ve bizlere miras bıraktıkları bu güzide topraklarda, kurtuluş mücadelemizin yeni bir yıldönümünü kutlamak, o eşsiz kahramanları bir kez daha rahmet ve minnetle yad etmek için bir araya gelmiş bulunmaktayız. Düşüncelerimi sizlere aktarmadan önce başta sayın valimiz olmak üzere burada bulunan herkese katılımlarından dolayı teşekkür ediyor, selam ve saygılarımı sunuyorum.

Sayın valim, değerli katılımcılar...

Al bayrağımıza kanının rengini veren, hakkı ödenemez vatan evlatlarının ortaya koyduğu kutsal mücadele sonucu bugün bu kahramanların torunları olan bizler, bu cennet vatanda rahat ve huzurluyuz.


Şanlı tarihimizde buna benzer nice zaferler kazanmış ve yaşanan sıkıntıları büyük bir mücadele örneği göstererek atlatmasını bilmiş, büyük Türk Milletinin neferleri olarak; Milli Mücadele ve Kurtuluş hareketini bugün bir kez daha büyük bir minnetle ve gururla anmaktayız.

Vatan sathında o dönemde başlatılan bu kutlu hareketin bu gün anlamı bizler için çok daha büyüktür. Yeni Türkiye yolunda;  sınırlarımız dışında şöyle bir etrafımıza baktığımızda aslında çokta hoş olmayan bir tabloyla karşılaşıyoruz. Milletlerin ve devletlerin hatta artık kabile reislerinin çıkarları için  birbirine kıydığı, akan gözyaşlarının akan kanların dinmek bilmediği, soydaşlarımızın, kardeşlerimizin, dindaşlarımızın canice katledildiği bir dünyada, bizler şanlı ecdadın mirasına gözümüz gibi bakmayı boynumuza borç edindik. Yüce rabbimizden duamız o dur ki, akan kanların durmasını ve tüm insanlığın huzura ve refaha kavuşmasını istiyoruz.

Ülke gündeminde  bir boşluk bulduğunda; bugün ne yapsakta gündemi değiştirsek, huzuru bozsak, neş'e ve mutluluk içinde yaşayan  milletimizin arasına nifak tohumları saçsak diyen topu topu parmakla sayılacak miktarda arabozucuların, hainlerin olduğunu da çok iyi biliyor ve tahmin ediyoruz.  Lakin her ne yaptılarsa hesapları bir türlü tutmadı ve tutmayacak. Göğsündeki imanıyla, inancıyla milletimiz, devletimiz bu fırsatçılara yıllardır geçit vermedi bundan böyle de inanıyoruz ki fırsat vermeyecektir.

Kuruluş ve kurtuluş hamurunun aziz milletimizin kanlarıyla yoğrulduğu Türkiye’miz; emeli, düşüncesi, fikri ne olursa olsun böylesine kirli planlarla bir karış toprağının dahi kimseye yer ve mekan olmayacağını dik duruşuyla tüm dünyaya göstermiştir.

Sayın valim, kıymetli hemşerilerim

Yeni Türkiye yolunda; Kadınıyla erkeğiyle, genci ve yaşlısıyla doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine, lazı, çerkezi, dadaşı, kürdü, sünnisi ve alevisiyle; bizler güçlü bir millet ve güçlü bir devletiz.

Kahraman Mehmetçiğimiz, güvenlik güçlerimiz huzurumuz ve  sınırlarımızın bütünlüğü için gerektiğinde canını seve seve bu ülke uğrunda feda etmiş ve etmektedir. Bunu sadece güvenlik güçlerimiz üzerinde de yoğunlaştırmamak gerekir diye düşünüyorum. Bu mesele her Türk evladının meselesi ve boynunun borcudur. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi önce bizler bir ve beraber olacağız.  Birbirimiz hakkında kötü söz söylemeyeceğiz. Hakka, hukuka riayet edeceğiz. Sevmeyi, kardeşçe geçinmeyi, paylaşmayı, idare etmeyi, hoş görmeyi benimseyeceğiz ve bu hasletlerimizi sevdiklerimizden başlayarak dalga dalga çevremize yaymak için büyük gayret sarf edeceğiz.

Sayın Valim değerli katılımcılar

Yüce Atatürk'ün "Bağımsızlık ve özgürlük benim karakterimdir" sözü Ulusumuzun binlerce yıllık tarihini ve bağlı olduğu değerleri en özlü ve yalın biçimde bizlere anlatmaktadır. Milletimiz her zaman vatanını ve bağımsızlığını canından yüce tutmuştur. Cumhuriyeti ve onun değerlerini korumak, bizlere bu büyük zaferleri armağan eden, canları pahasına bağımsız ve özgür yaşamamızı sağlayan kahramanlarımıza karşı da en önemli sorumluluğumuzdur.

Bu duygu ve düşünce ikliminde şehrimizin düşman işgalinden kurtuluşunun 92. yıl dönümünün kutlu olmasını diler bizlere, milletimize, tüm dünyaya barış, kardeşlik ve hoşgörü getirmesini temenni ederken bir kez daha; Başta Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, kurtuluş mücadelemizin tüm kahramanlarını, şehitlerimizi, gazilerimizi rahmet ve minnetle bir kez daha yad ediyorum. Katılımlarından dolayı başta sayın valimiz olmak üzere tüm hemşerilerime teşekkür ediyor selam ve saygılarımı sunuyorum. “

Başkan Yağcı’nın konuşmasının ardından Şeyh Edebali Üniversitesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Refik Arıkan “Kurtuluş Savaşında Bilecik” konulu konferans verdi. Arıkan konuşmasınıa, Bilecik 6 Eylül'de kurtulduğunda neyi kaybetti sorusunu sorarak başladı. Tarihte meydana gelen olayların günümüze yansımalarının üzerinde çok durulmadığını söyleyen Arıkan, . Bu bağlamda Bilecik bu savaşta çok şeyler kaybetti. Edebali vadisinde boynu bükük duran minareler, cami harabeleri, ev temelleri şehrin kaderinin değişiminin en güzel delili. Tarihi yapılarımız, konaklarımız velhasılı tarihimiz bu yangınla kül olup gitti. İşgal ile birlikte Bilecik'ten kaçış ve nüfusun azalması ile şehir ıssızlaştı. Rahmetli Celal Devecioğlu'nun anlattıkları bu dönemde yaşanan hengâmeyi, trajediyi yansıtmaktadır. Bilecik yanarken halk Söğüt-Gölpazarı istikametinde şehri terk etmektedir, yanan binalardan fırlayan çiviler çok uzaklara ulaşmaktadır. “ dedi. Şeyh Edebali Üniversitesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Refik Arıkan konuşmasını şu ifadelerle sürdürdü:


“Savaş aynı zamanda yıkım ve ayrılık demektir. Savaş öncesi Bilecik'te çalışan onlarca ipek mancınığı susmuş, Bilecikle meşhur kadifeler üretilmez olmuştur. Bir dönem ipekçilikte Bursa ile yarışan Bilecik iktisadi olarak da savaş ile birlikte gerilemiştir.

Diğer taraftan savaşın getirdiği şartlar ve sonrasında yaşanan mübadele ile birlikte, beraber yaşama kültürünün önemli merkezlerinden olan Bilecik'te gayr-ı Müslim tebaa ayrılırken bu sefer Balkanlar'dan koparılan Türklerin onların yerini alması ile demografik yapı tamamen değişmiştir.

Savaş yıllarına dönecek olursak;

Anadolu için son derece önemli bir geçiş güzergâhında bulunan Anadolu’nun içlerine açılan kapı konumundaydı. İstanbul-Ankara Bursa-Ankara karayolu bağlantısı ve daha içeriye giden bütün yolların coğrafyasından geçmekteydi.

Yunanlıların Eskişehir hedefli ilerleyişi göz önüne alındığında Bilecik’in önemi artmaktaydı.

Bilecik coğrafyası bu stratejik konumundan dolayı, İtilaf devletleri tarafından kesinlikle hakim olunması elzem bir bölge konumundaydı.

Bunun yanında Bilecik Milli Mücadele sırasında bir taraftan İstanbul’dan Anadolu'ya kaçmakta olan Milli Mücadele taraftarlarının geçiş güzergâhı olurken bir taraftan da Milli Mücadele için elzem olan silah ve cephanenin İstanbul ve çevresinden Anadolu içlerine şevkinde önemli bir stratejik rol üstlenmiştir.

Bursa istikametinden Bilecik’e ulaşmak içinse üç alternatif yol vardı. Birinci yol Bursa istikametinden hareketle Yenışehir-Köprühisar-Încirli-Pelitözü ve akabinde Bilecik’e ulaşıyordu, ikinci yol ise Bursa’dan İnegöl’e buradan Nazifpaşa-Pazaıyeri-Karaköy ve bir taraf Bilecik’e bir taraf Bozüyük’e ulaşıyordu. Üçüncü yol ise Bursa’dan hareketle Önce İznik’e oradan Osmaneli- Vezirhan ve sonunda Bilecik’e ulaşıyordu. Yunanlılar bütün ileri harekâtlarında bu üç yolu da kullanmıştı. Bu nedenle Milli Mücadele boyunca Bilecik coğrafyası sürekli olarak Yunan birlikleri ile Türk kuvvetleri arasında el değiştiren bir coğrafya olmuştur. 1921-1922 yıllan arasında üç kez işgale uğrayan bu bölge bu sebeple en fazla tahribata uğrayan Anadolu şehirlerinden biri olacaktır.

Yunanlıların gelişini mukabil Bözüyük, Pazarcık, Söğüt ve Bilecik Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri kurularak bunlara bağlı müfrezeler de Yunanlılara karşı savaşa başlamıştır.

Bilecik’in işgal edildiği gün halk kendi başının çaresine bakmak zorunda kalmıştır. Bilecik’in işgal edildiği gün (8-9 Ocak) yaşananları Necmi Güney hatıralarında şu şekilde anlatıyordu:

"Herkes kaçıyordu. Yollarda neler gördük neler, bunların hepsi ayrı ayrı birer yaradır. 61. fırka Eskişehir ve civarına çekildi. Yunanlılar Yenişehir-Bilecik yoluyla Küplü üzerine yürüdüler 8/9 kânunusani/ ¡921 de Bilecik V işgal ettiler. Bir gece bütün halk yollara dökülmüştü. İçlerinden bir iki kişi, nereye gidiyorsunuz? Halife ordusu geliyor' diye bağırdı ise de halk bunlara hiç ehemmiyet vermiyor, sonsuz bir tevekkülle yoluna devam ediyordu. Bu yolculuk o kadar garipti ki, zengin olduğu halde yalın ayak yola düşenler, çocuğum nerde diye ağlayan analar, Allah 'a dua eden ak saçlı kadınlar ve ihtiyarlar hepsi birbirleri ile kardeştiler. Gece bütün Bilecik boşalmıştı. Kimisi dağlara, kimisi de yollara düşmüştü. Söğüt’e, Karaköy’e, Küplü'ye uzayan yollar birer mahşerdi. Yunanlılar Bilecik’e gelmeden 7—8 saat evvel pek az yerli kuvvetler müdafaa için karşı durmuşlar, diğerleri de yollara düşmüşlerdi. 600 seneden beri rahat yaşamaya ve kendinden üstün bir kuvvetin tahakkümüne dayanamayan Bilecikliler, Ankara 'nm yolunu tutmuşlardı. “Biz o zaman Selöz sırtlarında düşmanı bekliyorduk. Onunla karşılaştık. Çat pat bir parça tüfek attık, ne de olsa onlar bir ordu idi tutunamadık Atlan geri sürdük. Küplüye geldik oradan bir kısmımız Eskişehir'e uzandık. Ben kalmıştım. Yunanlılar Bilecik’e girmişler Söğüt-Küplü üzerine ilerliyorlardı nihayet zayıf bir kuvvet Küplüye girdi. Beni mevkii jandarma kumandam yaptılar. Küplüye 10 dakika olan Başköy ’den birçok tanıdıklarımı Eskişehir ’e ve Gölpazarı’na salimen kaçırdım. Nihayet Lefke ’den gelecek olan kuvvetlerimize onları inandırarak şaşırttım. Hakikaten

1 Bilecik ve çevresinde yapılan propagandanın ne kadar etkili olduğu görmemiz açısından Necmi Güney’in anlatılan son derece önemlidir. Görüldüğü gibi Bilecik’e gelen Yunan kuvvetlerini Bilecik’ten bazı ahalinin Halife ordusu olarak nitelendirdiğini görmekteyiz. Benzer şekilde Devecioğlu da hatıralarında bu konuya şöyle değinmişti: Uçaklarla attıkları beyannameler ve toplu yerlerde halka yaptıkları telkinlerde gelen peygamber askeridir size hiç zararı dokunmaz sizde onlara karşı gelmeyin ve zarar yapmayın mealinde idi (Devecioğlu. 1993:1)

"Cemal2 "de Bilecik 'e saldırmıştı, ilk defa Bilecik pek az Yunan işgalinde kaldı. Bundan sonra ben de. Küplü ‘de duramadım. Derhal Sakarya "ya geçtim o zaman mutasarrıflık Gölpazarı’nda idi Oraya gittim ”

Unutmayalım ki, üzerinde bulunduğumuz bu topraklar Osman'ın atının ayağı altında çiğnenirken bir cihan devletinin kuruluşuna şahitlik ettiği gibi, işgalci Yunan askerlerinin gelişiyle Devlet-i Âliyye'nin yıkılışına da tanık oldu. Ve yine Bilecik Metristepe'de, İnönü'de atılan adımla bu yüce milletin esaret zincirlerini kırışına da vesile oldu.

Sözlerime Bilecik'ten oğlunu cepheye yolcu eden bir ananın yüreğiyle son vermek istiyorum;

Bilecik istasyonunda yaşlı ana Oğlunu cepheye uğurlarken ona

"Oğlum, babanı Dimotoka'da, dayını Şipka'da, Ağabeyini Çanakkale’de kaybettim!

Sen benim son yongarınsın,

Sen de dönmezsen ben Allah'a emanet diyor ve ekliyordu:

Minareler ezansız, Camiler Kuransız kalacaksa sen de git"


Şeyh Edebali Üniversitesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Refik Arıkan’ın verdiği konferans sonrasında Kültür Kongre Merkezi Sergi salonunda bulunan “Geçmişten günümüze tarihsel süreç içerisinde Bilecik fotoğrafları ve Türk Büyükleri fotoğraf sergisi” ziyaretçiler ile buluştu.


Serginin ziyaretçiler tarafından gezilmesinin ardından program sona erdi. Bilecik’in düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü olan 6 Eylül dolayısıyla kutlama programına katılımın az olduğu görüldü.

Editör: TE Bilişim