Son haftada en çok duyduğum söz oldu bu "köy yanar deli taranır". Çünkü farklı farklı manzaralar farklı farklı olaylar çıktı karşımıza günlerdir. Bir yanda arkasına delice esen rüzgarın gücünü de alıp çılgınca ilerleyen ve yükselen alevlerden; yeşili, doğayı, gelecek nesillere emanet edeceğimiz geleceğimizi kurtarmak için pet şişelerle yangın söndürmeye uğraşan insanlar, iğneyle kuyu kazar misali, canlarını dişlerine takıp günlerdir gece gündüz, aç susuz, uykusuz çabalayanlar toplum gönüllüleri, diğer tarafta şuursuzlar... Evet, şuursuzlar!

Ne demişti bize büyüklerimiz, nasıl öğrendik nasıl yetiştirildik bizler? -Hamama giden terler, düğüne giden oynar, ölüye giden ağlar denmişti. Yerinde ve uygun olmanın yani bugünün deyimiyle prezantabl olmanın ölçüsüdür bu. Acısı olana duyulan saygıdan, sevinci olanın sevincini paylaşma duygusundan öte bir şey değildir. Çok da zor değil aslında, imkansız hiç değil. Sadece hissetmek yeterli. Elleri yüzleri yanık içerisinde, günlerdir duman solumaktan kısılmış sesleri, isten ve dumandan sadece gözleri gözüken yüzleriyle canla başla çabalayan, vatanseverleri, doğaseverleri, hayvan severleri gördükçe gözleri sulanmayan, boğazı düğümlenmeyen, uykuları kaçmayan, "ne yapabilirim, benim de ne gibi bir yardımım olabilir" diye düşünmeyen olsa olsa ya haindir ya da şuursuz.

Zira bu sadece o bölgenin sadece yaktığı yeri yakan bir yangın değil ki. Bu yangın sadece yaktığı yerdeki mala, cana, bitki örtüsüne ve de toprağa zarar vermekle kalmadı ki. Böyle bir yangın geleceğimizi de yakar götürür. Aldığımız nefes, içtiğimiz su, yediğimiz ekmek bile günlerdir çıkan dumanların içinde savrulup gitti. Günlerce söndürülemeyen böyle büyük bir yangın ekolojik dengeyi alt üst edip zaten en büyük tehdit olan küresel ısınmaya da tetikler. Nesli tükenmek üzere olan hayvanları, endemik bitkileri de yok eder. Yangından arta kalanlar diye bir fotoğraf karesi görmüştüm geçen gün sosyal medyada, cam soda şişeleri vardı yerlerde. Dolu şu şişeleri çöpe atan birilerini tespit etmişti kameralar yine birkaç gün evvel. Yine mangalını kapıp yiyip içip pisliğini doğaya savurup belki de bir yangına sebep olacak ateşini de orda bırakıp yürüyüp gidecek insan manzaraları olacak. Sonra da böyle yanan ormanların karşısında oturup birasını yudumlayacak şuursuz çok bu memlekette. Sanki evren sonsuz güce ve sonsuz kaynağa sahip gibi... Sanki evrende her şey tükenmezmiş gibi. Sanki evrende her şeyin tek sahibi bizmişiz gibi.

Editör: TE Bilişim