Milliyetçi Hareket Partisi Bilecik İl ve Merkez İlçe Başkanlıklarının Genel Merkez kararıyla kapatılması sonrası eski İl Başkanı Ahmet Gürses bir basın toplantısı düzenledi.

Kalabalık bir partili grubunun destek verdiği Gürses, her zaman partisinin bir neferi olarak hizmet etmeye devam edeceğini söyledi ve  “Kimse davamıza küsmemizi beklemesin” dedi. Yaşanan bu durumun bir görevden alınma olmadığını, Tüzüğün 34. Maddesine göre parti teşkilatlarının kapatılıp yeniden açıldığının altını çizen Gürses, bu nedenle kendilerinin herhangi bir hukuki itiraz hakkının bulunmadığını söyledi.


           Aydoğdu: “Biran önce olağanüstü kongrenin yapılmasını istiyoruz”

Basın toplantısına katılarak Ahmet Gürses’e destek veren Söğüt Belediye Başkanı Halil Aydoğdu ise, bunların siyasette olağan şeyler olduğunu söyledi. Partinin önümüzdeki seçimlerde milletvekili adayı çıkarıp çıkarmayacağı yönündeki bir soru üzerine açıklama yapan Aydoğdu, “Milliyetçi Hareket Partisi’nde hiçbir zaman hedefte küçülme olmamıştır, Milliyetçi Hareket Partisi Bilecik’teki 2 milletvekilliğine de her zaman taliptir ve talip olmaya devam edecektir” dedi.

Verdikleri imzayla erken genel kurul talebinde bulunduklarını hatırlatan Aydoğdu, “Bu süreç devam ediyor. Sürecin sonucunda mahkeme nasıl bir karar verir hep birlikte göreceğiz. Bizim gönlümüz bir an önce olağanüstü kongrenin yapılması ve bu sancıların sona erdirilmesi” ifadelerini kullandı.  

Gürses’e partililerden büyük destek

Ahmet Gürses’in MHP Bilecik İl Başkanlığında düzenlediği basın toplantısına görevden alınan Merkez İlçe Başkanı Mustafa Aydemir, Söğüt Belediye Başkanı Halil Aydoğdu, İnhisar Belediye Başkanı Ayhan Ödübek, Yenipazar Belediye Başkanı İlhan Özden, Partinin Belediye ve İl Genel Meclis üyeleri ile çok sayıda partili katıldı. Konuşması sırasında duygulandığı gözlenen Eski İl Başkanı Ahmet Gürses’in basın açıklaması şöyle:

“Genel Merkezimizin almış olduğu karar ile, İl ve Merkez İlçe teşkilatlarımız görevden alınmış olup, yerimize yeni atamalar yapılmıştır. Bu esnada içerisinde bulunduğumuz siyasi konjonktür şöyledir;

Ülkemizi on üç yıldır siyasi partiden çok, çıkarlar birliği olan bir gurup yönetmektedir. AKP yandaşlarıyla beraber kazanan, birlikte hükmeden, havuz oluşturan, ihale kapatan ve birlikte zenginleşenlerin birliğidir.

AKP, çıkarları örtüşenlerin "kazan-kazan” stratejisi bağlamında el ele verdiği bir saadet zinciri gibi görünmektedir. Şahsi çıkarlarını din ve siyaset edinmiş olan bu yeni iktidar elitleri, çıkarlarına karşı çıkanları derhal dinsiz, terörist ve küfür içinde olmakla itham etmektedir.

AKP’nin tek başına iktidar olduğu bu dönem, Cumhuriyet tarihinin eşi görülmemiş yolsuzluk ve rüşvet yöntemleri icat edildi. Adalet ve Hukuk tepetaklak oldu. Yolsuzlukları açığa çıkaranlar yargılandı, yolsuzluk yapanları tutuklayanlar tutuklandı, ayakkabı kutularında ele geçirilen paralara bir de faiz ilâve edilerek yolsuzluk ithamı altındakilere geri verildi. Üstelik, imar rantları, ihale fesatları, sıfırlama işlemleri ve rüşvet iddiaları, doğrudan iktidarın bakanları ile alâkalıydı.

Bunların yanında, bir de iktidardakiler ile birlikte sürekli olarak kazanan çeyrek avdın ve yarı eşraftan oluşan bir sınıf türedi. Bunlar da şahsi çıkarlarını ilke edinmiş gazeteci, akademisyen, sanayici, medya kuruluşları, sendikalar, iktidar ilahiyatçıları ve sivil toplum kuruluşu görünümlü yandaşlardı. Kaderlerini sadece iktidara bağlamış, iktidarı besleyen ve iktidardan beslenen bu guruplar, ülkenin tek sahibiymiş gibi davranıyorlardı.

Diğer taraftan ülkemiz teröristler tarafından yangın yerine çevrilirken, iktidar terörün belinin kırıldığından bahsederek, siyasette suni gündem yaratıyor, kamuoyunu Yeni Anayasa ve Başkanlık tartışmaları ile meşgul ediyordu. Günlük ortalama 3-4 şehit haberi, toplumumuzda trafik kazası sınıfına indirgenip, alıştırılmaya çalışılıyor, bu durumu topluma anlatmaya çalışan biz ülkücülere ise, “Sevr Paranoyasıyla, Kandan Beslenmekle, ve Morg Bekçiliği suçlamasıyla” saldırılıyordu.

Hu duru imla, ülkemiz insanını ortak hedeflerde bir araya getirme iradesine sahip tek siyasi kuruluş olan Milliyetçi Hareket Partisinin iktidarına ihtiyaç olduğu, ayan beyan ortaya çıkmaktadır. İl Başkanı olarak Ülkücülüğün asgari şartının, her hal ve durumda irade beyan edebilmek olduğuna, nefsi ile davranmamak gerektiğine, partimiz tabanı ve ülkücü hareket ile istişare edilmesi gereğine inanıyorum.

Bu inançtan yola çıkarak; Milliyetçi Hareket Partisi Büyük Kongre Bilecik delegeleri olan bizler, şeref ve sadakatle, mensup olduğumuz Partimizin Tüzüğünde tanımlanmış meşru haklarımızı kullanarak, hukuki ve vicdani temelde irade beyanı ile kurultayımızın toplanması çağrısında bulunduk.

Bu doğrultuda irade beyan eden ve etmeyen bütün ülküdaşlarımızın ve teşkilâtlarımızın kararlarına saygımız sonsuzdur. Milliyetçi Hareket Partimizde, her ahval ve şartta karan ülkücüler verecektir. Bugün görevi bırakırken, davama olan aşkımdan ve sevdamdan hiçbir şey eksilmemiştir. Yeni göreve gelen arkadaşlarında, ülküdaşlık hukukunu zedelemeyeceklerine ve ülkücüleri birbirine düşürmeyeceklerine olan inancım tamdır.

Görevden alınsak ta hareketimiz ve davamızın emrindeyiz. Biz dün ülkücüydük, bugün de ülkücüyüz, yarın da ülkücü olarak davamıza elimizden geldiğince hizmet etmeye devam edeceğiz. Bu görevler kimseye baki değildir. Bu güne kadar birlikte görev yaptığımız ülküdaşlarım adına, yeni göreve getirilen arkadaşlara Cenab-ı Haktan Muvaffakiyetler diliyorum.”

Editör: TE Bilişim