Geçtiğimiz hafta Bilecik Emniyeti’nin başarılı operasyonuyla yakalanan kanser ilacı çetesi, en büyük zararı ilimizin eczacılarına verdi. Konuyla ilgili açıklama yapan Eskişehir-Bilecik Eczacılar Odası Başkanı Yücel Yenilmez, 5 ayrı eczaneden toplam 145 bin lira tutarında ilaç alındığını ve bu paranın eczanelerin üzerine kaldığını belirtti. Dolandırıcıların bu yola başvurmasında SGK’nın ihmalinin bulunduğunu söyleyen Yenilmez, özel hastanelere tanınan ayrıcalıkların bu sorunun başlıca kaynağı olduğunu söyledi ve bu ilaçların alıcılarının bazı özel hastaneler olabileceğini iddia etti.


Eczacılar adına açıklama yapan Oda Başkanı Yücel Yenilmez, düzenlenen basın toplantısına Bilecik Emniyetine operasyonu kısa bir sürede gerçekleştirdikleri için teşekkür ederek başladı. Sürecin uzaması durumunda çok daha fazla sayıda eczanenin zarar göreceğini belirten Yenilmez şöyle konuştu:


“Bilecik emniyetinden aldığımız bilgilere göre 145 bin TL civarında bir kanser ilacı eczanelerden alınmış durumda. Bilecik’teki beş eczaneden alınmış bu ilaçlar. Söğüt’te bir eczane, Osmaneli’nde bir eczane, Bozüyük’te üç eczaneden alınmış. Belki devam edecekken süreç emniyet tarafından durduruldu. Aslında ciddi bir sağlık skandalıyla karşı karşıyayız. İyi ki bu ilaçlar yakalandı çünkü kanser ilaçlarının birçoğu soğuk zincirle kullanılması gereken ilaçlar. Yani hastalara uygulanana kadar en fazla artı dört derecede saklanması gerekiyor ilaçların. Fakat arabanın bagajında gezen ilaçların artık uygulanamaz olduğunu düşünüyoruz. Yakalanmasaydı umut bekleyen kanser hastalarını daha kötü durumlara sokabilecek bir sağlık sorunu ortaya çıkabilirdi. Emniyet Müdürlüğü ve savcılığın talimatıyla eczaneler ilaçları iade etti. Ama burada en büyük problem şu anda eczanelerimizde, 145 bin TL’lik ilaç eczanelerimizden çıkmış durumda.

“İlaçların iade edilmesi sorunumuzu çözmüyor!”

Emniyet Müdürlüğü’nün ilaçları eczanelere iade etmesi bizim sorunumuzu çözmüyor. Çünkü ilaçların soğuk zincirleri kırıldı, ilaçlar bozuldu. Artık depolara teslim etme şansımız yok ilaçları. Burada bir dolandırıcılık varsa, ki var, şu anda eczacıların üzerine kalmış durumda tüm ihale. Oysaki hastalar gerçek, yazan doktorlar gerçek, reçeteler gerçek. Burada en masum olması gereken grup eczacılarken en mağdur grup haline geldik. Bugün de meslektaşlarımızla bunu konuşmak için bir araya geldik. Aslında bu usulsüzlük, şöyle de bir sağlık sorununu ortaya çıkarttı; Sosyal Güvenlik Kurumu’nun günü birlik tedavi adı altında bir uygulaması var. Kanser hastalarının ilaçlarını hastaneler veriyor. Son yıllarda baktığınızda ilaç usulsüzlüklerinin tamamı kanser ilaçlarında yapılıyor. Bu hastaların hiçbirinin tedavisi aksamamış. Bu hastalar hastanelere gitmişler, hastanelerde ilaçlarını alarak kullanmışlar. Günübirlik tedavilerde hastaneler hastalarının üzerine ilaçları kaydetmedikleri için eczane sistemlerinde boşluk oluşmuş. Bu çete de bunu görmüş, raporlarıyla, doktorlarıyla gidip ilaçları yazdırmışlar. Yani hastaneden iki kere ilaç alınmış olmuş.

“İlaçların bazı hastanelere satılabileceğini düşünüyoruz”

Bu günübirlik tedavi sistemi çözülmediği sürece bu iş çözülmez gibi görünüyor. Çünkü bu reçete yolsuzluğunu, bu ilaç yolsuzluğunu yapan kişiler bu ilaçları şahıslara satamaz muhtemelen. İstanbul’da birileriyle anlaşmalılar. Bu ilaçları götürüp oraya satacaklar. Biz açıkçası bunun ticari amaç güden bazı hastanelere satabileceklerini düşünüyoruz. Başka satabilecekleri hiçbir yer yok. Çünkü her ilaç Türkiye’de kayıtlıdır. Her kutunun ayrı numarası vardır. Bir kutu Türkiye’de Sosyal Güvenlik Kurumu’na bir kere satabilir. Bir daha satılamaz. Ama SGK’nın özel hastanelere tanıdığı ayrıcalıklı açıklar yüzünden oraya satılabileceğinden şüpheleniyoruz.


“Tüm yolsuzluklar eczanelerin üzerine kaldı”

Biz, eczanelerle ilgili kısımda daha dertliyiz şu anda. Tüm yolsuzluk bizim üzerimize kaldı. 145 bin TL çok büyük bir rakam. Bizim beş eczanemizin bunu kaldırma şansı çok fazla yok. Bugün belki savcılıkla da bir görüşme yapacağız. Eskişehir’de Sosyal Güvenlik Kurumuyla da bir görüşme yapacağız. Biz meslektaşlarımızın mağduriyetinin açıkçası karşılanmasını istiyoruz. Emniyete ve Türk adaletine bu kadar yardım ettikten sonra bu cezayı yemelerini hak etmediklerini düşünüyoruz. Onun için elimizden geleni yapacağız.

“145 bin TL bizim meslektaşlarımızın taşıyabileceği bir rakam değil”

Bu mağduriyet, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun bu parayı eczanelere ödemesiyle giderilebilir. Çünkü az evvel de söyledim, reçete gerçek, rapor gerçek, hasta gerçek, alan kişi de bir kimlik ibraz etmiş. Eczane de kendi sistemine girmiş. SGK bunu kabul etmiş. Eczacı yapması gerekeni yapmış. Eczacı bizim Sosyal Güvenlik Kurumuyla yaptığımız protokol gereği eczacı hastadan şüphelenip ben sana ilacı vermiyorum deseydi ve o hasta gidip Sosyal Güvenlik Kurumu’na eczane benim ilacımı vermiyor deseydi eczacı ceza yerdi. Eczacının zaten ilaç vermeme gibi bir hakkı yok, vermek zorunda. Bunun giderilme yöntemi, Sosyal Güvenlik Kurumu kendi riskini eczacının üstüne atmayacak. Eczacıya bu parayı ödeyecekler. Biz böyle olmasını düşünüyoruz. Böyle önemli bir iş yapılmışken eczacılarla hiçbir kurumu karşı karşıya getirmek istemiyoruz. Fakat meslektaşlarımızı bu işin içerisinden çıkartmak zorundayız. 145 bin TL bizim meslektaşlarımızın taşıyabileceği bir rakam değil.

“Bu, tamamen ticari mantıkla yapılmış bir iştir”

Çete tarafından ele geçirilen ilaçların hastanelere satılması sonucu sağlık sorunları yaşanıp yaşanmayacağına ilişkin bir soruyu değerlendiren Yenilmez, “Her hastane için bunu söylemiyoruz. Şu hastane bunu yaparız demiyoruz ama Türkiye’de ilacın nereden alınacağı bellidir. İlacı yasal olarak belirtilen yerler dışında yerlerden almaya tenezzül eden insanlar ilacın iyi veya kötü olduğuna bakmazlar. Tamamen ticari mantıkla yapılmış bir iştir bu. Ticari mantık olmasa hiçbir hastanenin gidip bilmediği adamdan ilaç almaz. Bunlar çok pahalı ilaçlar. Adam kanser ve hiçbir sosyal güvencesi yok. Pahalı ilacı yarı fiyatına belki de daha ucuzuna bulup, alıp hastasına yaptırmaya çalışabilir. Neresinden bakarsanız bakın umut bekleyen, çare arayan kanser hastalarının üstünden yapılan bir skandal var burada. Hem tedavi olacak vatandaş hem de bozulmuş ürünü vücuduna verdiğinde belki kaliteli yaşam süresi çok daha kısalarak o kötü sona çok daha çabuk ulaşması sağlanacak. Ne ahlaki ne de sağlıkçı olarak bakıldığında affedilebilir bir durum değil.” açıklamasını yaptı.

Bilecik Eczacılar Odası’nda düzenlenen basın toplantısına Yenilmez’in yanı sıra Bilecik İl Temsilcisi Ecz. Kevser Fidan, Temsilcisi Yardımcısı Ecz. Serpil Turan, Denetçi Ecz. Erkan Beler ve TEB Ankara Kongre Delegesi Ecz. Zeki Ünal katıldı.

 

Editör: TE Bilişim