İlimizin köklü fabrikalarından olan Doğuş Suni Deri ve Kösele Fabrikası tam 23 yıldır Bilecik’te faaliyet gösteriyor.
1958 yılında kuruluşundan bu yana yeniliği ve değişimi ana prensip edinen firma, en yeni teknolojiyle donatılmış fabrikası ve ürün kalitesiyle dünyanın çok sayıda ülkesine suni deri ve kösele ihraç ediyor. İstanbul merkezli bir fabrika olan Doğuş Suni Deri Kösele Fabrikası’nın Bilecik’teki ayağının başında başarılı iş kadını Şermin Kahraman bulunuyor. İşini titizlikle yapan Şermin Hanım’la fabrikası ve sektör hakkında keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.


Cafer Elmas: “İlimizin köklü fabrikalarından olan Doğuş Suni Deri ve Kösele Fabrikasındayız. Fabrikamız yıllardır çalışıyor, ihracat yapıyor,Kurucunuz Kemal Kahraman Bey. Fabrika şu an faaliyetlerine Şermin Hanım’la devam ediyor. Şermin Hanım fabrikanızın tarihçesini öğrenebilir miyiz?

Şermin Kahraman: Fabrikamız 1958 yılında İstanbul’da kuruldu. Aslında kayınpederim çok küçük yaşlarda kundura işiyle, elde ayakkabı dikerek başlıyor bu işe. Daha sonra kendi işini kuruyor. Ardından bir takım ortaklıklarla bu fabrika kuruluyor. Yıllar içerisinde fabrika genişletiliyor, büyütülüyor. Fakat şehir içindeki fabrikaların atıklarından dolayı burada tutulması zor olduğundan şehir dışına ya da organize sanayi bölgelerine kaydırılması daha uygun görüldüğü için yer arayışına giriliyor. Bilecik organize sanayi bölgesinde yeni bir yer bularak, 1991 yılından itibaren burada devam etmeye başlıyoruz. Ve bu günlere kadar geliyoruz. İstanbul’un belli bir semtinde de fabrikamız çalışmaya devam ediyor. Kayınpederimden sonra işleri eşim devralıyor. Ancak eşimin bir rahatsızlığı olduğu için onu küçük kızımla birlikte İstanbul’da merkezde tutuyoruz. Ağabeyiyle birlikte orada devam ediyorlar. Burası biraz uzak geldiği için burayı da ben devraldım. Buradaki işleri ben devam ettiriyorum.


Fabrikanızda hangi ürünleri üretiyorsunuz?

Fabrikamızda genellikle giyimlik, döşemelik, ayakkabı ve çanta için suni deri ve koagüle üretiyoruz. Aslında DMF de var ama artık bu ürünü satmıyoruz. Kendimize anca yetirebildiğimiz için hammadde olarak kullanıyoruz. Bir de ayakkabı tabanı olarak kullanılan neolit bölümümüz var. Neolitler plaka halinde üretildikten sonra kesilip boyanıyor ve kalıp halinde satılıyor. Biz aslında bir fabrika gibi görünsek de birkaç fabrika var fabrikamızın içinde. 


Fabrikanız Kaç personeliniz var?

Çalışan sayımız 80-100 arasında değişiyor. Kesin bir rakam veremiyoruz. Çünkü girişler çıkışlar oluyor. Ekonomik koşullara göre de değişiyor. İş akışına göre değişebiliyor. Çalışanların çalışma koşullarına göre değişiyor. Ama genel olarak 80’le 100 arasında çalışanımız var.

Ürünlerinizi yurtiçine mi yoksa yurtdışına mı pazarlıyorsunuz?

Türkiye içine de var, ihracatımız da var. İhracatımızı genelde Almanya, Bulgaristan, Rusya ve İran’a yapıyoruz. Bununla birlikte pek çok Ortadoğu ve Avrupa ülkesiyle de çalışıyoruz.

Yıllık ihracat rakamlarınız nedir?

O da değişiyor. Türkiye’nin ve dünyanın ekonomik koşullarına göre değişiyor. Her şey etkiliyor. Dolar etkiliyor, seçimler etkiliyor. Bu yüzden tam şu diyemiyoruz. Bir bakıyoruz birden bire uçuyoruz, “ne kadar güzel” derken birden iç piyasada bir kargaşa oluyor her şey birden değişiyor. Onun için tam bir şey söyleyemeyeceğim.


Sanayicinin sıkıntısı var diyebilir miyiz?

Sanayicinin sıkıntısı şu; mal satıyoruz, para yok. Kriz diyemeyiz çünkü kriz dersek mal satmamamız lazım. Mal satıyoruz ama nakit dönmüyor. Çek senet dönüyor. Ama nakitte sıkıntı var. Ama bu sadece bizde değil, organize sanayideki bütün fabrika sahiplerine sorduğum vakit, hemen hemen herkeste aynı sıkıntıların baş gösterdiğini görüyorum.

Fabrikanın teknik özelliklerinden bahsedebilir misiniz?  

Fabrika Müdürü Taner Ünal: Fabrikamız 48 bin metrekare açık alan üzerine kurulu. Bunun 14 bin metrekaresi kapalı alandır. İmalatlarımız 3 ünite üzerinden devam etmektedir. Suni deri, kösele bölümü ve koagülasyon ünitesi şeklindedir. Son teknoloji makineleri kullanmaktayız. Yeni bir teknoloji çıktığında en yakın zamanda tedarik edip bu şekilde imalatlarımıza devam ediyoruz.


Sektörde ciddi bir rekabetten söz edebilir miyiz?

Şermin Kahraman; Kesinlikle. Sektörde sıkı bir rekabet var. Rekabetten dolayı üretim bandımız içerisinde fotoğraf ve video çekilmesine dahi izin vermiyoruz. Örnek olarak yeni bir ürün çıktığında aylarca hatta yıllarca buna emek veriyorsunuz, rakip firmalar bilgilerinizi eline geçirdiği an aynısını piyasaya sürmesi 15 gün sürmüyor. Dolayısıyla bu da bizi zarara sokuyor. Bundan dolayı içeride görüntü alınmasına izin vermiyoruz. Kimseyi fabrikamıza sokmuyoruz, gezdirmiyoruz, fotoğraf çektirmiyoruz. Hatta bazıları müşteri kimliğiyle geliyor, “Ben büyük miktarda mal alacağım, dolaşmak istiyorum, gördükten sonra mal alacağım” diyorlar. Ama biz “kusura bakmayın diyerek geri çeviriyoruz. Çünkü bir iki kere aynı şey oldu. Mal almadılar sadece dolaştılar ve daha sonra duyduk ki, Ortadoğu’da fabrika kuruyorlar. Sadece bizden makinelerimizi görerek veya üretim şeklimizi görerek kopya edip, gidip fabrika kuruyorlar. Bu sebeple biz hiçbir şekilde kimseyi içeriye sokmuyoruz.


Ürünleriniz çalınmaya elverişli o zaman.

Evet ürünlerimiz kalitelidir. Kesinlikle ürünlerimize güveniyoruz. Avrupa’ya, Amerika’ya, Çin’e gidip bütün fuarları takip ediyoruz. En yeni makineleri en yeni silindirleri alıyoruz. Ürünü piyasaya sürdüğümüz anda bir bakıyoruz 1 ay içinde taklitlerini yapmaya başlıyorlar. Daha ucuz yollu satıyorlar.


Çin var mı piyasanızda?

Bizi vuran zaten Çin. Çünkü burada doğalgaz pahalı, işçilik pahalı, hammadde pahalı. Çin’de her şey ucuz. Biz burada onların iki katı maliyetle üretim yapıyoruz. Onlar bizim yarı fiyatımıza üretiyorlar. Birçok deri fabrikası Çin’den deri getirip satıyor. Bu nedenle çok sayıda deri fabrikası kapandı. Dolayısıyla bütün deri fabrikaları zor durumda. Ayakta kalmak için savaş veriyorlar. Çin’den gelen mallar herkesi vuruyor. Ama biz, kaliteden ödün vermeden, yenilikleri takip ederek ayakta kalıyoruz. 

Editör: TE Bilişim