Korkmaz Kesik

Bilecik Valiliği, Şeyh Edebali Üniversitesi, İl Milli Eğitim Müdürlüğü, İl Sağlık Müdürlüğü işbirliğinde projelendirilen Bilecik’te ortaöğretim kurumlarında eğitim gören öğrencilerin ‘Hiperaktivite ve Dikkat Eksikliği Taraması’ ile ilgili eğitim çalışması gerçekleştirildi. Cumartesi günü saat 10.00’da Şeyh Edebali Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezinde gerçekleştirilen eğitim çalışmasında Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Herken ve Uzman Dr. Ahmet Büber, Milli Eğitim Müdürlüğü Rehberlik Öğretmenlerine “Hiperaktivite ve Dikkat Eksikliği Taraması” ile ilgili bilgiler verdi.


Eğitim çalışması öncesi
Şeyh Edebali Üniversitesi Rektörü Azmi Özcan, hiperaktivite ile ilgili yapılacak çalışma hakkında bilgi verdi. Rektör Özcan, gerçekleştirilecek proje hakkında, “Yaklaşık 36 bin öğrencimizin hiperaktivite ve dikkat eksikliği açısından taranması ve onlarla ilgili gerekenlerin tamamlanması projesidir.” dedi.  Ülke için örnek teşkil edecek bir proje olmasını dileyen Özcan konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

 “Bugün memleketimiz için hayırlı olacağını düşündüğümüz bir projeyi başlatıyoruz. Üniversitemiz, Bilecik Valiliğimiz ve Bilecik Milli Eğitim Müdürlüğümüz ve daha sonradan İl Sağlık Müdürlüğümüz ve Pamukkale Üniversite olarak kalabalık bir ekip halinde bir proje yapmayı arzu ettik. Pamukkale Üniversitemizin Çocuk Psikiyatrisi Bölümünden Ahmet Bey arkadaşımız bunca yoğunluk arasında projeye güvenleri ve projenin faydasına olan inançları çerçevesinde hafta sonlarını feda ederek bize geldiler. Onlara ayrıca teşekkür ediyorum.


Yaklaşık 36 bin öğrencimizin hiperaktivite ve dikkat eksikliği açısından taranması ve onlarla ilgili gerekenlerin tamamlanması projesidir. Bu konu ile ilgili teknik ve tıbbi bilgileri hocalarımız yapacaklar. Konunun kültür olarak ve ülke olarak bizi ilgilendiren tarafı bu tür semptomları olan çocuklarımızın dışlanmış ve hayatlarını devam ettirebilmeleri için gerekli donanımları almada geç kalmış, daha sonra da eğer ilgilenmezlerse suça meyilli bir sürece sürüklenmiş olmaları. Tam bu aşamada ortaöğretim aşamasında bu öğrencilerimizi tespit edebilirsek ve onların ailelerini, çevrelerini bilgilendirebilirsek onları kurtarma ümidimizin daha çok olması ve daha arzulu bir toplum inşa etmede katkıda bulunmaları. Mili Eğitim Müdürlüğümüz okullarımızı temsilen burada bulunan uzman rehber hocalarımızı buraya davet etti. Biz de üniversitemizden konu ile ilgili öğretim üyesi arkadaşlarımızı buraya davet ettik. Bir sempatik ekip oluşturduk. Ümit ediyorum hayırlı neticeler olur. Beklentimiz bunun ülkemize örnek olmasıdır. Sadece bu alanda değil başka alanlarda da taramaların yapılıp bir haritamızın çıkarılması, her ne ile karşılaşılırsa karşılaşılsın önce bir teşhis lazım. Bu teşhis için de bir birikim lazım.”

Şeyh Edebali Üniversitesi Rektörü Azmi Özcan’ın konuşmasının ardından Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Herken ve Uzman Dr. Ahmet Büber, ‘Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu’ hakkında katılımcı rehber öğretmenlere bilgiler verdi. Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Herken gerçekleştirdiği sunumda projenin sonuçlanması halinde ülke geneline yayılabileceği bir çalışma olduğunu kaydetti. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun bir hastalık olmadığını belirten Herken, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun belirtileri ve bu belirtileri taşıyanlara karşı nasıl bir yaklaşımda bulunulması gerektiği hakkında bilgiler paylaştı. Herken yaptığı sunumda şu bilgileri aktardı:


“SONUÇ ÇIKARSA TÜRKİYE GENELİNE YAYILABİLİR”

“Azmi hocam bizim branş dışında olmasına rağmen bu rahatsızlığı çok iyi bilen birisidir. Bunu öncelikle belirtmek isterim. Burada bir proje çerçevesinde duruyoruz. Üniversitede yaklaşık 15 bin öğrenci, ortaöğretimde 36 bin öğrenci var. Bu planda herkese test verip bu testler sonuçlarını bilgisayara dökebilirsek oradan muhtemel ilgi alanımıza giren listeyi çıkaracağız. Buradaki riskli grubu muayene etmeyi düşünüyoruz. Bu rahatsızlığın ne olduğunu öncelikle çalışma ekibine anlatmamız gerekiyor. Biz bilimsel desteği yapmaya razıyız. Proje bir örnek olabilir. Küçük bir il, buradan sonuç alabiliriz. Sonuç çıkarsa Türkiye geneline yayılabilir. Öncelikle illere yayılabilir. Uzun vadede Milli Eğitim Bakanlığı konu ile ilgilenebilir. Ama projenin sonuçlanmasına bağlı bu da sizin gayretlerinize bağlıdır. Bu kesinlikle ders ücreti için yapılabilecek bir iş değil. Bu işe gönlünüz varsa yapabiliriz. Ancak bu iş gönül işi ile çözülebilir. Her insanın kendisi için yapacağı şeyler olmalı. Toplum için, milleti için, insanlık için yapacağı şeyler olmalı. Bu da toplumuz için yapacağız şeylerden birisidir. Onun için bu rahatsızlığı öncelikle anlatmam lazım. Bu işin önemine sizi ikna edemezsem birçok şeyi zor yaparız.

“BİYOLOJİK BİR RAHATSIZLIKTIR”

Dikkat eksikliğe ve hiperaktivite bozukluğunun (DEHP) bebeklikte, çocuklukta, evlilik yaşantısında, hayat boyunca karşılaşabilineceği ele alan bir sorundur. Hatta çocukların beslenme diyetine kadar var. Bu aslında biyolojik bir rahatsızlıktır. Bu birçok hastalıkla eş zamanda olabiliyor. Aslında insan beyni her biri ile ilişkili ve kompleks bir sistem. Her bir nöron bir diğeri ile konuşuyor. Bu o kadar hızlı bir şekilde oluyor. Beyin aslında böyle bir şeydir. Linkler ne kadar fazla o kadar zeki, ne kadar az o kadar az zeki diyoruz.  Her biri diğeri ile bağlantılıdır. Beyinde elektroniksel maddeler salınıyor. Beyinde elektriksel iletim oluyor sonra geri gelirken parçalanıyor maddeler, hepsi saniyede binde biri kadar bir zamanda oluyor. Bu hastalığın aslında adı yanlış, hiperaktivite bozukluğu olmaması lazım.  Bazen hımbıllık, tembellik oluyor. Tanım öyle konulmuş, öyle gidiyor. Dikkat dağınıklığı dorusudur. Bazen hiperaktivite oluyor. Bu hastalığın ailesel yükü çok fazladır. Çocukta bir hastalık varsa anne, baba, hala, dayı gibi akrabalarından birinde mutlaka vardır. Ya eşik altıdır ya da eşik üstüdür. Eşik altında tedavi gerektirmeyen boyutu var vardır, tedavi gerektiren boyutu da vardır.


“BU RAHATSIZLIKTA ÖLMEK YOK, SÜRÜNMEK VE SÜRÜNDÜRMEK VAR”

Bu bir hastalık değil. Adi bir hastalık değildir. Hastalık tanımının tıptaki karşılığı şudur; Tedavi edemezseniz ölür. Tansiyon tedavi edilmezse hasta beyin kanaması geçirir ve ölür. Şeker hastalığı tedavi edilmezse hasta şeker komasına girer ve ölür. Bundan dolayı ölünmez ama süründürür. Bu rahatsızlıkta ölmek yok, sürünmek ve süründürmek var. Ailesini süründürür, kendisi de sürünür. Aile çalışmaları da gösteriyor ki bir kardeşte varsa diğerinde de olması çok yüksek ihtimaldir. Çünkü aynı anne ve babadan olmuşlar. Yetişkinlikte de devam ediyor. Çocuklukta hiperaktivite çok bariz görülüyor. Hiperaktivite ergenlik ile beraber azalıyor ama dikkat eksikliği hiç düzelmiyor. Aniden karar verme ve aniden iş yapma olayı ergenlikte biraz artıyor sonradan inişe geçiyor. Hiperaktivite düşüşe geçiyor ama dikkatsizlik asla düşüşe geçmiyor. O zaman çocukluktaki zararı daha büyüktür. Çocukken şımarıklıktan travmaya vuruyor; fizik travma, ihmal travması, cinsel travma. Aile artık bıkıyor ve ihmal ediyor. Çocukların cinsel kimliklerini çok ön plana çıkıyor. Kız çocuklarında büyümüş küçülmüş edalar, 10-15 yaşındaki kızların 25 yaşında gibi süslenmeleri biraz daha geliştiyse dikkat çekiyor. Bir oranda da acizlik yani zararlı ile kötü niyetliliği ayıramıyor. Mesela yüz tanımalarına yönelik çalışmalar var. Kötü niyetli birisinin duygularını anlayamıyor. İyi niyetli ve saf gönüllü ama aptal değil. Kanmaya meyilli oluyorlar, bir şey söyleyince hemen inanıyorlar. Kinli olanları ve sinsi bakışları yüzlerden anlayamıyor. O zaman çok hata yapıyorlar ve kandırılıyorlar. Kızken kişiler arasındaki ilişkilerde sınırı ayarlayamıyor. Hepsi böyle olmuyor ama bir kısmı da böyle oluyor." 

Editör: TE Bilişim