Cumhuriyet’in ilanından sonra Rauf bey, Kazım Karabekir, Adnan Adıvar, Refet Bele birlikte halifeyi ziyaret ederler. Mustafa Kemal ve İsmet Paşa’nın bu olaya tepkileri çok sert olur. Atatürk’e göre “Hilafetciler, Meclis’in Kaldırdığı saltanatı şimdi halifelik adı altında yaşatmak, Meclis’i Halife’nin meşveret meclisi, halifeyi de Devlet başkanı yapmaktır.” Onların, Cumhuriyet’ten çok kendisinin Cumhurbaşkanı olmasına karşı olduğunu düşünmektedir. Ayrıca, halifenin Cuma alayları,yabancı temsilcileri kabuller, tantanalı gezintiler hep saltanat özleminin işaretleriydi.

Yine, İsmet Paşa’da Meclis’te yaptığı konuşmada:

• Bir halife zihninden memleketin mukedderatına karışmak arzusunu geçirirse o kafayı behemehal koparacağız.. Hıyanet-i vataniye sayacağız.. der.

Bütün bunlar yolların bazıları arasında ne kadar ayrılmaya başladığını göstermektedir. Hilafetin kaldırılmasıyla bu unsurların bir muhalefet odağı haline gelmesinin önü kesilmiş oldu. Bu muhalif grup daha sonra (17 Kası 1924) de Cumhuriyet’in ilk muhalefet partisi olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasını kuracaklardır.

Hilafetin Kaldırılması bahsimizde Hint Hilafet Hareketinin, Mısır’da El-Ehzer’in ve dış dünyadaki diğer oluşumların 1. Dünya savaşı ve Milli Mücadeledeki etkilerini Saltanatın kaldırılması ve Hilafetin İlgası ile ilgili tutumlarını başka konu başlığı altında değerlendirmeye çalışacağız.

SONUÇ:

Cumhuriyet dönemindeki köklü değişimin, kimi sosyologların ifadesiyle, din bağlamındaki “kırılmanın” ya da din ve laiklik bağlamındaki “değişimin” merkezi, Hilafetin kaldırılmasında aranmalıdır. Çünkü din-devlet ilişkisi düzleminde hilafetin lağvedilmesi çok büyük önem taşır. Hilafetin lağvedilmesiyle birlikte Türkiye’de laik bir devlet ve seküler bir toplum oluştuma çabaları büyük bir ivme kazanmıtır.(12)

Bu değişim ve gelişimin önündeki en büyük sorun halifelik gibi panislamik kurumların Türk kültürü temelinde ulusal bağımsızlığı hedefleyen bir hareket için uygunsuzluğu olmuştur.

Cumhuriyet devrimlerinin omurgası ve rejimin anahtar kavramı laikliktir. Bütün devrimlerin ruhunu ve felsefesini “ Laik Devrim” kavramı içerisinde taşır. Cumhuriyet’imizin kuruluş ideolojisidir.

Osmanlı çağdaşlaşma süreci olarak kabul edilen Tanzimat (1839) ve Meşrutiyet (1876-1908) dönemleri Milli Mücadele sonrasında Cumhuriyet’e geçiş aşamasında Laiklik olgusunu ortaya çıkarmıştır. Halifelik kalkmadan Cumhuriyet devrimleri gerçekleşemezdi. Cumhuriyet Devrimlerinin ekseni Laiklik olduğundan Halifeliğin 3 Mart 1924’de TBMM’de kaldırılması Cumhuriyet Devrimlerinin yolunu açmıştır. Ogün Meclis’de Hilafetin kalkmasıyla birlikte iki laik devrim daha gerçekleşmiştir:

• Şeriye ve Evkaf Vekaleti’nin (bakanlığının) kaldırılıp Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurulması ve Genelkurmay Bakanlığı’nın Kaldırılıp “ bağımsız ” bir başkanlık haline getirilmesi.

• Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile bütün eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığına bağlanmıştır.

Cumhuriyet reformları arasında, halifeliğin kaldırılmasının ayırt edici karakteristiği, bu tasarrufun yalnızca ülke sınırları içinde değil yurtdışında da, özellikle tüm İslam dünyasında etki, yankı ve izlere yol açmış olmasıdır.(2)

Bu kararın alınmasıyla İslamiyet’in “en gözde ve merkezi” kurumunun yok edilerek dünya üzerindeki Müslüman halkların birliği yolundaki ümitlerin yok edildiğini söyleyenler olduğu gibi “çağın gidişine ayak uydurma” yolunda bir engel durumundaki hilafeti kaldırmakla Türkiye ve tüm dünyadaki Müslüman halklar için “yeni ve hayırlı” bir sayfanın açıldığını da söyleyen karşı görüşler de olmuştur.

Cumhuriyet’in kurucu kadrosu yapılanış sürecinde Cumhuriyet’e geçerken, ulus-devlet sınırları içerisinde “ulusal din” geliştirme gayretleri içerisinde olmuştur. Fakat bunu yaparken din kurumunu tümüyle ortadan kaldırma gibi bir tutum içerisinde hiçbir zaman olmamıştır. İstenen, nasıl ki Anglikanizm İngiliz usulü bir Hıristiyanlık ise İslam’ın yerine bir “Türkiye İslamı” inşa etmekti. Bu projenin pratikteki uygulamaları Kur’an’ın Türkçe’ye çevrilmesi ve Türkçe yorumlanması, Ezanın Türkçe okunması ve Namazın Türkçeleştirmesi girişimleridir.

Atatürk’ ün kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı ve yapılan Kur’an tercümesi ve tefsiri, Atatürk’ün din anlayışını “İslamiyet” e değil “İslam” a dayandırmak istediğini göstermektedir.(13)

Sözlerimizi Ata’mızın şu sözleriyle bitirelim:

“ BİZİM DÜNYA KARŞISINDA EN BÜYÜK GÜCÜMÜZ YENİ REJİMİMİZ CUMHURİYET’TİR ”

Düzeltme, dünkü yazımızda ‘umdesinde’ yerine ‘uhdesinde’ olacaktır.

SEZAİ BALTA

(12): Fahrettin Gün “ Din Siyaset ve Laiklik” Beyan yayınları S.20

(2): Prof Dr. Ahmet Akbulut “Sahabe Dönemi İktidar Kavgası”

(13): Prof Dr. Hüseyin Aydın “ Aydınlanmanın Kucağında

Laiklik Ve Atatürkcülük”

Editör: TE Bilişim