Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Dr. Turhan Sulhan, devlet hastanelerinde yapılan ameliyatlarda kullanılan malzemelerin en düşük teklif üzerinden ihaleyle tedarik edilmesi konusuna açıklık getirdi. Piyasadaki Çin malı ürünlerin ameliyat kalitesini düşürdüğü yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirten Sulhan, Bakanlık tarafından onaylanmayan ve muayene kabul komisyonundan geçmeyen hiçbir ürünün hastanelere giremeyeceğini söyledi. Gazetemizin sorularını yanıtlayan Sulhan konuyla ilgili olarak şu açıklamaları yaptı:

“Ameliyatta kullanılan malzemeler, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından Sağlık Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve diğer Bakanlıklarla görüşülerek hazırlanmış olan mevzuatlara göre belirlenir. Bizim de uygulamalarımız bu mevzuatlar çerçevesindedir. Mevzuat bize şunu söyler, bir hastaya bir cerrahi müdahale yapılacak ve bunda da bir cerrahi malzeme kullanılacak. Sağlık Uygulama Tebliği'nde kullanacağımız malzemelerin listesi bellidir. Biz de o liste doğrultusunda bu malzemenin temini ile ilgili ya hastanelere yetki veririz yada birlik düzeyinde Genel Sekreterlik olarak temin edebiliriz.

“Merdiven altı malzeme kullanamazsınız”

Burada sıkıntı şuradan kaynaklanıyor. Bir kere Sağlık Uygulama Tebliği'nde kodlar ve malzemenin tamamı zaten ulusal bilgi bankasındadır. Bunların tamamı Sağlık Bakanlığı'ndan onay alır. İlaç Eczacılılık Kurumu'nun onay vermediği hiçbir malzemeyi siz ülkede kullanamazsınız. Merdiven altı bir malzeme, çakma uydurma bir malzeme kesinlikle bulamazsınız zaten. Biz bu malzemeleri aldığımız zaman hepsinin üzerinde karekod gibi barkodları vardır. Bu barkotları sistem tanır. Biz zaten bunları ödeyemeyiz, kullanılsa bile bunun ödemesini yapma şansımız yok. Sağlık Bakanlığı İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu bunların tamamını takip eder ve yayınlar. Biz bunları sistem üzerinden, bilgi bankasından görürüz. “Ben sana bu malzemeyi satacağım, malzemenin de kodu budur” denir, bu yayınlanır. Bana getirdiği malzemenin koduyla bakarım, evet bu derim. Burada herhangi bir şekilde işin içerisine yanlış bir şey katmak söz konusu değil. Çünkü sistem otomatik olarak bu şekilde gidiyor.

“Bakanlık onaysız hiçbir ürün kullanmıyoruz”

Burada şu oluyor zaman zaman; diyelim ki aynı malzemeyi satan firmalar var. Hepsi aynı malzemeyi satıyor. Bu ilaç için de geçerli, tıbbi cihaz içinde geçerli. Aralarında fiyat farkları var. Bazen bundan kaynaklanan farkları firmalar kasıtlı olarak kullanmaya çalışıyorlar. Yani “bizim ürünümüz daha iyi bizim ürünümüzü kullanmıyorlar, kötü ürün kullanıyorlar” diye. Bir kere ben onaysız hiçbir ürünü kullanmıyorum. Benim Bakanlığım da zaten kalitesiz ürüne hiçbir şekilde onay vermiyor. Bunların tamamının testleri yapılır, onay verileceği zaman ruhsatlandırılması yapılır. Türkiye'de siz istediğiniz ilacı satabilir misiniz? Satamazsınız. Ancak Sağlık Bakanlığı'ndan ruhsatlı ilaçları satabilirsiniz. Bununla ilgili Sağlık Bakanlığı zaten gerekli çalışmaları yapıyor.

“Sıkıntı kodsuz ürünlerde yaşlandı”

Malzemelerin temin edilmesi noktasında şöyle bir şeyle de karşılaştık yakın zaman önce: Bu firmalar bizlere ürün vermemeye başladılar. O zaman ameliyatlar sıkıntıya girdi, bu da basın da şöyle yer buldu;  “Malzemeler alınmıyor. Ameliyatlar durma noktasına geldi” gibi anlaşıldı. Bunların belli bir kısmı kodsuz malzemelerdi, sıkıntı o kodsuz ürünlerde çıktı. Sağlık Bakanlığı bu kodsuz ürünlerle ilgili Uygulama Tebliği'ne dayanarak kullanılmamasını isteyince,  önceden alınmış olanlar, elinde bulunanlar hazırlıksız yakalandılar. Böyle olunca da bu durum sıkıntı yarattı.

Tebliğin ilgili maddesinde şöyle diyor:

Kurum Başkanlığımızın bize göndermiş olduğu yazıyı da paylaşayım. Sağlık Uygulama Tebliği'nin ilgili maddesi aynen şöyle der: “Sağlık Uygulama Tebliği ve eki listelerde yer alan veya yer almayan malzemeler, serbest kodsuz olarak hastane uygulamasına girilemez, girilmesi durumunda hiçbir koşulda bedelleri Kurumca karşılanmaz mevduat bunu söylüyor. Ancak ısmarlama tıbbi cihaz kapsamında bulunan tümör rezeksiyon protezi şeklindeki nihai ürünlerin bedellerinin karşılanmasında bu şart faturalandırma şartı aranmayacak olup manuel faturalandırılması halinde bedelleri kurumca karşılanır şeklinde düzenleme yapılmıştır. Mağduriyetlerin giderilmesi amacıyla alım tarihi veya 4734 sayılı Kamu İhale Kurumu kapsamında kesinleşen ihale karar tarihi 1.10.2014 tarihinden önce olmak kaydıyla.”

“2015’in Nisanına kadar süre tanındı”

 Yani diyor ki, bizden önce bu alımla ilgili bir süreç başlamış ve alınmışsa 1'den fazla branşta kullanılan tıbbi malzemeler Ek3 A kapsamında değerlendirilecek ürünlerin 1.4.2015 tarihine kadar kurumumuza bağlı sağlık tesisleri için kullanımına devam edilebilmesi için SGK Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü ile mutabakata varılmış olup, yapılan düzenleme 22.10.2014 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Ekim ayında bu konu görüşüldü ve 1 Nisan 2015 tarihinde kadar ilgili düzenlemelerin tamamlanması için mevcutların kullanımının devam edilmesi ile ilgili kurumumuz bize bu açıklamayı gönderdi.

“Bizim politikamız, hasta yararının ön planda tutulmasıdır”

Burada olayı doğru anlamak lazım, doğru bilgiyi paylaşmak lazım. Bir kere ne Sağlık Bakanlığımız, ne Maliye Bakanlığımız insanların sağlıklarının kötü olmasını istemez. Biz de istemeyiz. Bu yapılan uygulamaların bilimsel olması, rasyonel olması ve hasta yararının ön planda tutulması bizim politikamızdır. Sağlık Bakanlığı'nın da politikasıdır. Biz, “Bu işi yapmayalım, çok para harcanıyor” diye düşünmeyiz. İnsan sağlığının karşılığına bir bedel koyamazsınız. Bizler de hem hekim olarak hem idareci, yönetici olarak bunun çok net farkındayız. O yüzden bizde önemli olan şey şudur; bir hastanın neye ihtiyacı var? Bu ‘neye ihtiyacı var?’ kısmı önemli. Onun doğru tespit edilmesi gerekiyor. Hekimin “Evet, bu hastaya bu gerekli.” Demesi gerekiyor. Dediğim gibi insan sağlığını hiç bir şekilde öteleyemeyiz, yerine başka bir şey de koyamayız. O nedenle bu tarz algıların oluşması da açıkçası hem hak değil hem de doğru değil. Çünkü insanlar o zaman ''Aman efendim pahalıymış, parası çokmuş bize yapılmıyor'' zannediyorlar, öyle bir şey yok. Bakın ben Sağlık Bakanlığı yöneticileri için, hatta bu ülkedeki tüm yöneticiler için şunu rahatlıkla söyleyebilirim. Öyle bir düşünce asla hiçbir bakanlıkta, hiçbir kesimde yoktur ve olamaz. Zaten bizler bunlar için buralardayız.”

ÇİN MALLARI KALİYETİ DÜŞÜRÜYOR MU?

Aynı ameliyat için Sağlık Bakanlığı onaylı bir Alman malı ürün var, aynı ürünün bir de Çin malı olanı var. Bu iki ürün de aynı işe yarıyor ancak ihaleye girildiği zaman en düşük teklifler Çin malı olan ürünlerden veriliyor. Bu kaliteyi etkilemiyor mu?

“Denemediğimiz ürünü almıyoruz”

“Şimdi orada şunu bir düzelteyim. Şimdi biz mesela cerrahi eldiven alırız, cerrahi iplik alırız. Bakın bunların tamamı aldığımız tüm ürünler için geçerli. Bizim muayene kabul komisyonu dediğimiz bir şey var. Kimse bize çarpık, işe yaramaz bir şeyi satamaz; çünkü onu kullanmaya başladığınız zaman baktınız ki kalitesiz, eğri büğrü bir şey, buraya ben bunu istemiyorum dersiniz ve hemen verir gönderirsiniz. Yani muayene kabulünü yapmazsınız. Muayene kabulü şu demek, biz muayene kabulü olmayan hiçbir şeyin parasını ödeyemeyiz demek. Denenip onaylandıktan sonra kullanmaya başlıyoruz, o detay atlanmasın.

Önemli olan Bakanlıktan onaylı olması”

Biz mesela eldiven alıyoruz, iplik alıyoruz. Biz iplik aldığımızda bir makara iplik almıyoruz, bir kamyon iplik alıyoruz. Muayene kabul komisyonlarımızda bu işi yapanlar, kullananlar var. Açıyor ipliği çekiyor, eğer kopuyorsa ''bunu kabul etmiyorum git bunu değiştir'' diyor. O yüzden burada önemli olan şey şu, ürünlerin Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılmasına ya da kullanılmasına izin verilip verilmemiş olması.  Hani merdiven altı, yalan dolan bir şeylerin gelip gelmemesi kısmı önemli. Biz de dediğim gibi bu kod sistemiyle bunların tamamı zaten ancak o sistemden geçtikten sonra kullanılabilecek ürünlerdir. O noktada bir tereddüdümüz yok.”

VATANDAŞ KENDİ TERCİHİNİ YAPABİLİR Mİ?

Vatandaş diyor ki, ‘Ben biraz daha pahalı olan Alman malını ürünün kullanılmasını istiyorum. Bunu da söylüyorum, farkı neyse üzerine ben ekleyeyim bu takılsın benim vücuduma diyorum. Ama kabul edilmiyor.’ Böyle bir durum var mı?

 “Burada belki şunu söylemek gerekir, vatandaş bunu neye göre söylüyor? Ben bunu bilmiyorum. Mesela vatandaş daha önceden bu parçaları kullanmış, vücuduna taktırmış, ondan sonra denemiş, ondan dolayı mı böyle konuşuyor, yoksa kulaktan dolma dışarıdan birtakım bilgilerle mi konuşuyor?

“Vatandaş ameliyat malzemesi tercihini neye dayanarak yapıyor?”

Bakın Türkiye'de bugün herhalde üniversitemiz olmayan il yok ve illerimizin büyük bir kısmında da tıp fakülteleri var. Şimdi her fakültede eğitim alan öğrenciler, asistanlar her üniversitede farklı ekoller olabilir, farklı alışkanlıklar olabilir, farklı kültürler gelişmiştir. Bu gayet doğaldır. Bugün Hacettepe'den mezun olan bir uzman ile Ankara Üniversitesi'nden mezun olan bir uzman, ya da Mersin Üniversitesi'nden mezun olan bir uzman arasında bu manada bir fark olması gayet doğaldır. Şimdi o der ki “Ben yıllardır üniversitemde şu malzemeyi kullanıyorum ve hiçbir sıkıntı yaşamıyorum. Ben bu malzemeden istiyorum”. Öbürü de diyebilir ki “Ben de üniversitemde yıllardır şu malzemeyi kullanıyorum, ben de bundan bir sıkıntı yaşamadım. Ben de bunu istiyorum”. Yani bu kültür ayrı bir şey. Ama vatandaş ‘ben o malı istemiyorum’ derken neye dayanarak söylüyor, ben açıkçası bunu bilmiyorum.

“Malzeme seçimine uzman karar verir”

Mesela siz bir araba alacaksanız alacağınız arabaya kimse karışmaz, o sizin tercihinizdir; ama bizim yaptığımız iş böyle değil. Biz eğer o kişiye gerekli olan parça, cihaz neyse bunu hekimlerimiz söylüyor. Hekimler arasında da bu fark olabilir, o hekim ben bunu zaten kullanıyorum der.  Burada belirleyici, o işin uzmandır. Bakın biz belirleyici değiliz uygulayıcıyız; ama belirleyici uzman hekimlerdir. Biz uzman arkadaşlarla da görüşüyoruz. Ortopedide hastaya plak takılacak, bunları uzman arkadaşlar söylüyorlar. Uzman arkadaşlara bu konuda esneklik sağlıyoruz. Yani hekimler kendi tercih ettikleri ürünü kullanabiliyorlar. Bu işe bizler karar veremeyiz, ben karar veremem açıkçası; çünkü ben bu işin uzmanı değilim. Vatandaş da karar veremez; çünkü o da işin uzmanı değil.

“Doğru bilgi çok önemli”

Vatandaşımız da şunu bilsin, kamuda görev yapan insanlar vatandaşa işini zorlaştırmak, onu kötü etmek için değil, tam tersi işini kolaylaştırmak, ona nasıl daha faydalı olur, bunun gayreti içindedir. Sadece bizim için söylemiyorum, tüm kamu için söylüyorum. O nedenle belki de bu yanlış algılamaları da ortadan kaldırmak bakımından en önemli şey doğru bilgi. Bu noktada Türkiye'de çalışan o kadar çok insan var ki, haksızlık etmemek lazım. SGK' da, Sağlık Bakanlığı'nda, Maliye Bakanlığı'nda gece gündüz çalışan insanlar var, haksızlık etmemek lazım. Bu insanlar biz vatandaşlarımızı kötü yapalım diye uğraşmıyorlar; ama tabi sistem içerisinde birtakım tedbirleri mutlaka almanız gerekir. Çünkü eğer siz onu koruyamazsanız, ondan sonra bakıyorsunuz merdiven altı bir sürü uygulamalardan insanlar hayatlarını kaybediyorlar.

“Hastalardan istenen bilgiler onların güvenliği için”

Zaman zaman münferit olaylar yaşanabiliyor, insanlar da sıkıntıya düşebiliyorlar. Ama bunu genele yayamayız. Vatandaşın kendisi kullanması gereken ilaçları bir sahtekarlıkla, usulsüzlükle başkaları eğer ele geçirmeye çalışıyorsa, sistem olarak siz de bunun önüne nasıl geçebiliriz diye çalışma yapıyorsunuz. Öyle şeylerle karşılaşıyoruz ki;  mesela vatandaştan  basit bir ilaç almada isim, soy isim, TC kimlik numarası, imzası, adresi istendiğinde “Ben buradayım işte, verin ilaçlarımı gideyim” diyor. O bilmiyor ki arkasına yazdığı şeyler aslında bu çalınma olaylarına karşı geliştirilmiş bir tedbir. Biraz bu noktada algıları değerlendirmeye ihtiyaç var diye düşünüyorum.

“Sağlık hizmetini en doğru, en uygun, en makul nasıl ulaştırabiliriz gayreti içerisindeyiz”

Sağlık hizmeti sektörü hem özellikli hem nitelikli hem de ötelenemez olması mahiyetiyle toplumun her kesiminde her zaman ön plandadır. Çünkü bir kişinin bir rahatsızlığı varsa, ona  dur bekle diyemezsiniz. Mutlaka bir müdahale yapmanız lazım. Sektör o kadar geniş bir sektör ki, bu sektörün içerisinde hizmet alanlar var, hizmeti verenler var, bir de bu hizmete aracılık edenler var. Ama bizler temel olarak vatandaşımıza ulaştırmamız gereken sağlık hizmetini en doğru, en uygun, en makul nasıl ulaştırabiliriz bunu gayreti içerisinde yapmaya çalışıyoruz.

“Son 12-13 yılda ilaç fiyatları katbekat düştü”

Size basit bir örnek vereyim. 2000'li yıllarda, eczanelerde eczacılar sabaha kadar çırak çalıştırırlardı. Onlar ilaçları arkasındaki fiyat etiketlerine kupür yapıştırırlardı. İşte dün 9 liraydı bugün 10 lira oldu, böyle sürekli kat kat olurdu. Şimdi bakın 2000'li yıllarda, bundan yaklaşık 12-13 sene önce hepimizin o günkü parayla 65 liraya aldığı bir ilaç bugün 9 lira. çünkü sistem dedi ki, “Siz bu ilacı Belçika'ya 2 Euro'ya, 3 Euro'ya satıyorsunuz, bana 20 Euro'ya satıyorsunuz. Bana da 2 Euro'ya, 3 Euro'ya satacaksın”. Bu gibi pek çok çalışmaya Sağlık Bakanlığı ciddi manada eğildi ve bugün dediğim gibi oradan bu noktalara geldik.

“Fiyatların fahiş seviyeye çıkmamalı”

Şimdi bizim ilaçta malzemede aslında baktığımız bir de dünya uygulamaları var. Çünkü bu hastalıklar, rahatsızlıklar sadece bize özgü değil. ‘Dünyanın diğer ülkelerinde bunlar nasıl yapılıyor acaba?’ diye baktığımızda, onlardan örnek aldığımız ya da onlara örnek olduğumuz çok şey var. Bu noktada bizim belli standartları oluşturmamız gerekiyor. Biz arada üçüncü ayak olan tedarikçiler ya da hizmetin içerisine dışarıdan dahil olanların da sisteme uygun adapte olmalarını istiyoruz. Yani herkes iş yaparken ticarette para kazanacaktır, kar edecektir buna itirazımız yok; ama bu işi fahiş fiyatlara çıkartacak, ‘ben istediğim paraya satarım ister alırsınız ister almazsınız’ noktasına getirmemek lazım.

“9-10 dolarlık stenti 3000-5000 dolara satıyorlardı”

Yine 2000'li yıllardan, hatta 90'lı yılların sonundan örnek vereyim. O zaman şöyle uygulamalar vardı; bir stent ya da göğüs ameliyatlarında, kalp ameliyatlarında kullanılan bir parçanın firma fiyatı aşağı yukarı 9,5-10 dolar civarında iken, bizim hastanelerimize bunun 3000-5000 dolarlara girdiği zamanlar vardı. Biz o günlerden geldik. O yüzden, biz bunları bildiğimiz için bugünkü çalışmaların öneminin ne kadar önemli olduğunu değerlendirebiliyoruz. O yüzden bilmeyenler için bunu özellikle paylaşıyorum. Biz, bir ürün 9 dolarsa bu ürünü 9 dolara alalım diyoruz. 90 dolara veya 900 dolara almayalım. Bunun yolu da o standardizasyondan geçer.  Çünkü aynı ürünü kullanıyorsunuz, aynı hastaya kullanıyorsunuz. Allayıp pullayıp süsleyip ya da farklı şeylere gidip vatandaşa yanlış bilgiler vermeye hiç gerek yok.

“Vatandaşımız rahat olsun”

Bu noktada hükümetimiz, Sağlık Bakanlığımız, tüm bakanlıklar elinden gelen bütün gayreti gösteriyor, herkes çalışıyor zaten. Vatandaşımız da bu konuda rahat olsun. Yine de sıkıntısı olan varsa bizler bunun için buradayız. Vatandaş bize gelebilir, biz takip ederiz, değerlendiririz, gerekirse vatandaşı bilgilendiririz. Bakın benim belli bir eğitimim var, bu eğitimim dışındaki bir konuyla ilgili bir şey söylerken imtina ederim; çünkü işin uzmanı değilim, işi bilmiyorum. Öyle olunca şimdi saygı duymak lazım, kim hangi bilgiyi istiyorsa biz uzmandan da o bilgiyi alır paylaşırız. Ben sadece bu konularda olayların iç yüzüyle birlikte değerlendirildiğinde daha doğru bilginin vatandaşa ulaşmasından yanayım. Bu noktadaki uygulamalarla ilgili vatandaşlarımızın memnuniyetleri gayet güzel. Daha iyi noktalara gitmesi için gayret ediyoruz. Birtakım sıkıntılar, eksiklikler mutlaka olabilir, ama olan sıkıntıları genele yaymak, genelde hep böyle oluyor demek doğru değil. Olan sıkıntı neyse onu gidermek gerekiyor. Bizler de onun için buradayız, kapımız her zaman, herkese açık.”

5 AYDE NELER DEĞİŞTİ?

Göreve başlamanızın üzerinden hemen hemen 5 ay geçti. Aradan geçen bu süreyi değerlendirirseniz neler söyleyebilirsiniz?

“Tabi buraya gelirken Şanlıurfa Kamu Hastaneler Birliği genel sekreterliği görevinden ayrılarak buraya geldim. Yani aslında genel sekreter olarak yaptığım işi il değiştirerek yapmak üzere geldim. Bilecik ilini daha öncesinde tanımıyordum; ama geldim ve gayet de memnunum. Bilecik de çok nezih, güzel bir ilimiz. Hatta bir arkadaşım aradı geçenlerde, eşi burada üniversiteye başvuracakmış, “Bilecik nasıl bir yer?” diye sordu. “Ben tavsiye ederim” dedim, “Buyurun gelin”. Bilecik bu noktada yaşanabilecek güzel şehirlerden bir tanesi.

“Fiziki mekanımız bizi zorlasa da, polikliniklerin kalabalığına çözüm bulduk”

Görev ve işle alakalı olarak ise, burada toplamda bize bağlı 5 kurumumuz var. En önemlisi Bilecik Devlet Hastanesi. Bununla ilgili olarak biliyorsunuz yeni bina çalışması devam ediyor. Bunu sağlık müdürlüğümüz takip ediyor, zannediyorum iyi noktalara geldi. Şu anki fiziki mekanımız açıkçası bizi biraz zorluyor. Mesela bir hizmeti geliştirmek istiyoruz, geliştirmek istediğimizde fiziki mekana takılıyoruz. Buna rağmen birtakım çalışmaları yapıyoruz. Çok basit bir örnek vereyim, göreve geldiğimizde polikliniklerin ciddi manada kalabalık olduğunu tespit ettik. Tespit ettikten sonra baktık ki dahiliye, göğüs gibi çok yoğun olan poliklinikler hep aynı katta. Yeni idaremiz de sağ olsun onlar da bu konuda çok gayretli arkadaşlar, hemen oradan iki polikliniği üst kata çıkardık. Üst kattan daha sakin olan genel cerrahi polikliniği aşağı kata indirdik. Emin olun ciddi bir rahatlama oldu. Yani biraz bu çalışmaları da yapmak gerekiyor.

KEMOTERAPİ ÜNİTESİ AÇILACAK

Kemoterapi ünitesiyle ilgili çalışmamız bitmek üzere. Sonuçta Bilecik’te kemoterapi tedavisi gören vatandaşlarımız bu hizmeti ya Eskişehir'den alıyorlar ya Bursa'dan alıyorlar. Bu hastaların sayısını çıkardık. Bizim kanser tanısı olan hasta sayımız198-200 civarında. Ama bunların belli bir kısmının tedavileri şuan bulundukları hastanelerde yapılırken, bir kısmı da küratif tedavi şeklinde oluyor. Yani hasta geliyor, haftada 1 gün bir tedavi oluyor. Bu manada bir kemoterapi ünitesi inşallah yakın zamanda açılacak. Uygun olurlarsa sayın Valimize küçük bir açılış yaptırmak istiyoruz inşallah.

“Mevcut binada en iyi hizmeti nasıl verebiliriz diye düşünüyoruz”

Biz bir taraftan da çalışanlarımızın çalışma koşullarını da düşünüyoruz. Onları çok sıkıntılı, daracık yerlere hapsedip onlardan hizmet beklemek çok doğru değil. Çalışanlarımız da rahatlayacak belli yerlerde. Tabi bir taraftan da yeni hastane binası var. “Hastane binası yapılacak bunlara neden masraf yapılıyor?” gibi birtakım eleştiriler gelecektir ama biz olaya şöyle bakıyoruz: “Bu binada hizmet veriyoruz, biz bu binada bulunduğumuz süre içerisinde en iyi hizmeti nasıl verebiliriz?” Buna böyle bakmak lazım. Yoksa diğer türlü sadce beklememiz gerekir. Bu bence çok makul değil, bu nedenle çalışıyoruz.

“Osmaneli’ye diyaliz birimi için belediyeyle ortak çalışıyoruz”

Diyaliz hizmetlerini geliştirmeye çalışıyoruz. Özellikle Söğüt ve Osmaneli'de diyalizimiz yok. Orada bir diyaliz birimi, cihazları çalışmamız var. Bu konuda Osmaneli'de Belediye ile ortaklaşa çalışıyoruz. Belediye Başkanımız buraya da geldiler, görüştük kendileri ile, cihaz konusunda destek olacaklar. Söğüt ile ilgili de biz buradan takviye yapacağız, o ilçelerde biraz Diyaliz hizmetini geliştirelim istiyoruz. Onun dışında bizim Osmaneli'de yine yapmayı düşündüğümüz ama altyapı olarak hazır olmadığımız bir iki çalışma var, onları şimdi paylaşmak istemiyorum. Çünkü sonra beklentiler oluyor, biz de altında kalmayalım, olgunlaştıktan sonra paylaşalım sizinle.

“Çalışmalarımızı kamuoyu değerlendirecek”

Sonuç itibariyle Bilecik’te hem çalışanlar, hem hizmet verdiğimiz vatandaşımız tarafından baktığınızda birtakım çalışmaları başlattık ve bunların sonuçlarını inşallah yakın zamanda hep birlikte göreceğiz. Bizim açımızdan çalışmalarımız iyi gidiyor ama tabiki değerlendirmeyi ben yapamam. Buranın değerlendirmesi kamuoyu tarafından yapılmalı. Biz üzerimize düşeni anladığımız, bildiğimiz, gücümüzün yettiği kadar yapmaya çalışıyoruz. Tabi zaman zaman belli sıkıntılar oluyor. Bunları ben kendim de görüyorum.

“Sivil kıyafetle hastanelere gidiyorum”

Ben sivil kıyafetle hastaneye giderim, bu teftişten ziyade aslında şunun içindir; Bilecik Devlet Hastanesi'nin acil servisine gittiğinde vatandaş neyle karşılaşıyor, ne yaşıyor, ben onu görmek istiyorum. Geçenlerde gittim, 23:30 - 00.00 gibi servislere kadar çıktım dolaştım. Orada eksiklikleri daha iyi görebiliyoruz, bununla ilgili birtakım tedbirleri alabiliyoruz. Şimdi eksiğimiz yok dersek yanlış olur. Önemli olan var olan eksikleri gidermeye çalışmak. Biz her türlü öneriye açığız. Göremediğimiz bir şeyi siz görebilirsiniz, vatandaş görebilir, bunlar bize iletildiğinde işimiz de kolaylaşıyor. Ama dediğim gibi inşallah çok yakın zamanda bazı değişiklikleri hep beraber müşahede etme noktasında olacağız diye düşünüyorum. Sonuçta halkımıza sunduğumuz hizmettin niteliği bizim açımızdan önemli. Biz buradan sevk ettiğimiz hastaları ne kadar azaltabiliriz, burada ne yapabiliriz, ne eksiğimiz var diye düşünüyoruz. Az önce belirttiğim gibi, bunların değerlendirmesini kamuoyu yapacaktır.

Editör: TE Bilişim