İl İdare Şube Başkanları Toplantısı dün yapılan koordinasyon kurulu toplantısı öncesi İl genel Meclisi toplantı salonunda gerçekleşti. İlimizin İdare Şube Başkanlarının bir aya gelerek yürütülen hizmetler hakkında istişare yaptığı toplantıda Vali Ahmet Hamdi Nayir yöneticilere uyarılarla dolu bir konuşma yaptı. İdeal bir idarecinin nasıl olması gerektiğini anlatan Nayir konuşmasında şunları söyledi:


“Bildiğiniz gibi 5442 sayılı İl İdaresi Kanunumuzun amir hükmü gereği belli periyotlarla ilimizin idare şube başkanlarıyla toplantılar yapıp yürütülen hizmetler hakkında genel paylaşımlarımızı yapıyoruz. Bunlarda da genel adetimiz İl Planlama Koordinasyon Toplantıları öncesine denk getirip hazır buraya gelinmişken ikinci bir gayrete gerek olmaksızın arkadaşlarımıza buradaki paylaşımlarımızı yapıyoruz. Şu an salonda bulunan arkadaşlarımız İlçe Kaymakamlarımız da dahil olmak üzere merkezi yönetimin taşra teşkilatları olarak Bilecik ilimizdeki kamu hizmetlerinin kalitesi sizlerin gayretine ve başarısına bağlıdır dersek yanlış bir cümle kurmuş olmayız. Kamuda yönetici olmak bir hak olduğu gibi, sizlere belli haklar getirdiği gibi aynı zamanda belli sorumlulukları da beraberinde getirmektedir. Kamuda yöneticilik yapan arkadaşlarımız yalnızca kendi çalıştıklarından sorumlu olmak ötesinde emrinde bulundukları kişiler, beraberinde çalıştıkları ekip arkadaşlarının da başarılarından, yaptıklarından veya yapamadıklarından da sorumlu olmaktadırlar. Onun için başta ben olmak üzere, birim amirlerimize, İlçe Kaymakamlarımıza, önemli bir sorumluluk düşmektedir. Bu ilimizde yürütülecek olan kamu hizmetlerinin genel başarısını, genel uyumunu sağlayacak olan önemli bir husustur. Arkadaşlarım bunun farkındadırlar. Sizlerin de bildiği gibi yönetimdeki başarı artık ekip başarısıdır. Şahsi başarılar bu dönemde günümüz dünyasında çok da fazla itibar görmemektedir. Şahıs dahi de olsa ekibi eğer iyi değilse ekibinden beklenen başarı elde edilemiyorsa idarede başarıdan bahsetmek mümkün değildir. Bu amaca yönelik olarak biliyorsunuz bizim mevzuatımızda da idareci kişilere bir başka sorumluluk yüklenir. Takip ve denetim sorumluluğu yüklenir. Yani işinizi yaparken aynı zamanda emrinizde bulunan kişilerin kendiişlerini ne derece yapıp yapmadıkları amirler tarafından denetlenecektir, kontrol edilecektir. İdarecinin en önemli sorumluluklarından biri, kendisi çok iyi çalışıyor ama ekibinin çalıştığıyla ilgilenmiyorsa o birimde o kurumda istenen başarıyı elde etmek mümkün değildir. Bir idareci bu takip ve denetim sorumluluğunu yerine getirirken de insani olarak uyması gereken idari kabiliyetler olarak yerine getirilmesi gereken önemli hususların da varlığından haberdarız. Her şeyden önce idarecilerimiz kendi emrinin altında olan kişileri iyi tanımalı, onların kabiliyetlerini bilmeli, onların kabiliyetlerini geliştirmeye yönelik de gayretler içerisinde olmalıdır. Eğer bir kabiliyet var o bilinmiyorsa idareye de aksamayacaktır. İdareye yansımayacaktır bu kabiliyet. Dolayısıyla biz o kabiliyetten istifade edemeyeceğiz demektir. Veya geliştirilebilecek bir kabiliyet var, geliştirilmemişse, yine o memurumuzun bu kabiliyetinden, geliştirilebilecek bu kabiliyetinden vatandaşımızın, toplumumuzun bir hizmet olarak istifadesi söz konusu olmayacaktır. Bu da bize düşen idarecilere düşen önemli bir görev, eğer ekibimizi tanıyorsak, onun kabiliyetlerinden haberdarsak ondan istifade edeceğiz, ekibimizin geliştirilebilecek bir kabiliyetinden haberdarsak buna ait hizmet içi eğitim veya başka yollarla bu kabiliyeti geliştiriyorsak yine bu hizmet olarak vatandaşımıza, bizim faaliyet alanımıza yansıyacak ve ondan istifade edeceğiz. Her şeyden önce idareci ekibinin kıymetini bilmeli onu koruyabilmeli, onunla ilgili yapabileceği onun önünü açabilecek çalışmaları yapabilmelidir. Yine bildiğiniz gibi çağımızda yönetim konusu iletişim haline dönüşmüştür. İdareciler yalnızca kendileri karar alıp uygulayan kişiler olmaktan çıkıyor, kendi ekibiyle birlikte karar alma mekanizmalarını geliştiriyorlar. Buna yönetişim diyoruz. Onun için sizlerden beklenen de karar mekanizmalarına mutlaka ekiplerinizi dahil ediniz. Elde edilen bir başarı varsa da ki mutlaka vardır, bunu da ekiple paylaşmayı bilmek lazım. Kıskanılacak pozisyonlar mutlaka engellemeyi de beraberinde getirir. Eğer birim amiri ben bunu başardım diyorsa, ekibiyle de paylaşmıyorsa sürdürülebilirdir başarı olmaktan uzak olur. Dolayısıyla bu elde edilen başarıların da personelle, ekiple mutlaka paylaşılması lazım. Hatta katkısı olmayanla da paylaşmak lazım.


En sonunda şu noktaya gelir, ‘Bana da teşekkür edildiğine göre benim de bir şeyler yapmam gerekir’ düşüncesi. O başarıda pay sahibi olmayan kişiye de mutlaka olumlu tesir edecektir. Bunlar arkadaşlarımızın memuriyet tecrübelerinde de zannediyorum destekleyecekleri, örneklerini yaşadıkları hususlardır. İdareci mutlaka hakkaniyet ve adalet prensibine uymalı kendi personeli arasında, yürüttüğü hizmete muhatap olan vatandaşlar arasında tarafsız davranmalı. Mevzuatın hükmettiği hususları bu şekilde yerine getirmelidir. Yine idarecilerimiz, mutlaka bu adalet ve hakkaniyet prensibi gereği çalışanla çalışmayanı da ayırt edebilmelidir. Bundan önceki toplantılarımızda da zaman zaman bahsettim, ödül ve ceza prensiplerini anında yerine getirecek, çalışanı çalıştığını fark ettiğimizi bilebilecek şekilde ödüllendirecek, çalışmayanla ilgili de mevzuatımızda, disiplin hükümlerinde var olan hususları yerine getirecektir. Yine idarecilerimiz iletişime açık olmalıdır. Kendi ekibinden gelebilecek teklifleri, önerileri aralarına duvar örerek engellememelidir. O rahatlığı sağlamalıdır. Ekibiyle birlikte yürüttüğü çalışmada varsa bir problem kendisine intikaline fırsat vermelidir. Yoksa, ‘ben biliyorum, uyguluyorum’ dediğinde, alttaki problemler iyice büyüyüp de haberdar olduğunda çözümü güç bir noktaya gelmiş olur. Disiplin hiçbir zaman asık surat değildir. Disiplin yürütülen faaliyetlerden elde edilmesi gereken sonuçların en mükemmel şekilde elde edilmesine uygun bir sistemin kurulabilmesidir. Yeri geldiğinde mütebessim bir çehre de bunu sağlar, illa asık bir suratla bir iş yaptığımızda biz disiplinli bir görüntü vermiş olmayız. Önemli olan bizim yürüttüğümüz faaliyetlerden beklediğimiz sonucu ne derece elde edebilmemize bağlıdır. Onun için, idarecilerimiz ekiplerini birer makine olarak görmemeli. Birer insan olduğunun farkında olmalı. Onların insani özellikleri, onlarla kurulacak olan irtibatta da dikkate alınmalı. Yeri geldiğinde bir tebessümle, yeri geldiğinde bir anekdotla konuşulup daha farklı bir sohbet ortamına aktarılabilir, onlarla bunlar paylaşılabilir yoksa bir makine olduğu düşünüldüğünde karşı tarafın tepkisi de aynı şekilde olacaktır. Olabildiğince taktirleri aleni yapmaya çalışılmalı, tenkit varsa onu başa baş yapmaya çalışmalıdır, bu da insani bir özelliktir. Grup içerisinde yapılan tenkitlerin çok fazla yapıcı olduğuna ben çok fazla şahit olmadım, arkadaşlarımızın deneyimleri nedir bilemiyorum ama grup içerisinde takdiri yapıp tenkidi bire bir kaldığımızda, şu hususlarda da bir eksikliğini görüyorum diye onu tamamlamaya çalışmak bizim idarecilik mesleğinde arkadaşlarımızın her birinin sorumluluk alanını da düşündüğünüzde olumlu sonuçlar doğuracağına inanıyorum. İdareci olmakla her şeyi biliyor manası çıkmasın, bizim bilmediğimiz bir sürü konular var olacaktır. Bize düşen görev bilmediğimiz konuları da öğrenme azminde olmamız gerekmektedir. İdareci yeniliklere, gelişmeye, öğrenmeye açık olmalıdır. mutlaka tebessüm gereklidir. Hem idareci tebessüm edebilmeli hem de ekibinin tebessüm etmesine fırsat vermelidir insani bir özellik olarak. TOKİ, İl İdare Şube Başkanlarımız, Kaymakamlarımız, Vali yardımcılarımızın katılımıyla yapıyoruz. Ne olabilir? Yürüttüğümüz kamu hizmetinin başarısında etkili olabilecek, bizim önümüzü açabilecek, başarımızı daha devamlı hale getirecek ne olabilir diye düşündüğüm konuları sizlerle paylaşmak istedim. Arkadaşlar bundan önceki toplantılarımızda değindiğimiz hususlar vardı, dikkat ettiğimiz, önem verdiğimiz. Onların hepsini tekrar tekrar söylemek istemiyorum ama önemli bulduklarımı sizlerle yeniden paylaşmakta fayda görüyorum.


Hepiniz bir arada olunca önemli olan konu kurumlar arası iş birliği ve dayanışmanın devamını sağlamak, yetiştirilmesini sağlamak. Bundan şu mana çıkmasın, ben burada kurumlar arası iş birliği görmüyorum onun için bunu söylüyorum manası çıkmasın. Gördüğümüz hususları da takdir etmek bakımından söylüyorum. Kurumlar arası iş birliği genel devlet düzeni içerisinde bizim en önemli ihtiyaç duyduğumuz hususlardan, yardımlaşma en önemli ihtiyaç duyduğumuz hususlardan. Kamu olarak biz aynı kazandan kepçelerle payımızı alıyoruz. Bir tarafta fazlalık varsa diğer tarafa bunu aktarmada, diğer tarafın bunu istifadesinde bir gereklilik vardır. Onun için o yönde bir kıskançlık içinde olmayıp kendi imkanlarımızı diğer kuruluşlarla paylaşarak gönül gücünün artmasına fayda sağlayacak bir yapı içerisinde olmalıyız. Yine bundan önceki toplantıların hepsinde bahsettiğimiz husus arkadaşlarımızın birer hedefi olmalı, bir statik plan çalışması içerisinde nereye ulaşmaya çalışıyoruz hedefini önlerine koyup bunu ekibiyle paylaşıp, o hedefe ulaşmak için bir gayret içerisinde olunmalıdır. Her bir birimin bu hedefi önüne koyup, bu hedefe ait çalışmalar yürütmeli. Yürüttüğümüz çalışmaların temel hedefi insan, dolayısıyla insan odaklı çalışmakta o hedefe yaklaşmak için bizden istifade edecek kişilerin yerine kendimizi koyarak, empati yaparak ben olsaydım burada ne tür bir hizmet beklerdim diye o hizmetin karşılığına o şekilde karar vermek bizim için önemli bir görevdir. Üzerinde yaşadığımız toprakların dünyaya hediye ettiği bir slogandır, insanı yaşat ki devlet yaşasın felsefesi kamunun her aşamasında bize getirdiği ihtiyacımız olan bize yön gösterecek olan bir unsurdur. güncele gelirsek yıl sonuna yaklaşıyoruz arkadaşlar ödeneklerimizi kontrol edelim, gelmiş ama kullanılmamış ödenekleri, tasarruflara da dikkat ederek mutlaka değerlendirelim.

Çünkü bazen ödeneğin kullanılmaması bir sonraki yıl ödeneğine de olumsuz tesir ediyor ama bunun manası hiçbir zaman şöyle çıkmasın. İhtiyaç olmadığı halde bunu kullanalım ki gelecek yılın ödeneği kesilmesin de olmasın. İhtiyaç varsa ve gelecek yılın ödeneği de düşünülerek buna da bir gayret içerisinde olmuş olalım. Yine bundan önceki toplantılarda gündeme getirmiş olduğumuz bir hususu tekrarlamakta fayda var.

Üst makamlarda onaya gelen evraklarda mutlaka mevzuat gerekleri belirtilsin, şu mevzuata göre onayınız isteniyor densin yoksa zaman alıcı onun gereğini üst makamın araştırıcı bir durum ortaya çıkıyor. Bizden hangi konuda onay isteniyorsa şu kanunun şu maddesi gereğince, şu yönetmeliğin şu maddesi gereğince onayınıza, izninize müsaade ihtiyaç var diye bu belirtilsin yoksa dediğimiz gibi ya kanuni gereği olmayan bir onay verilme durumu oluyor veyahut neymiş bizim vermemiz gereken bu onayın dayanağı neymiş diye bir zaman kaybına sebep oluyor.

 Bir diğer husus yürüttüğünüz faaliyetlerin tanıtımında düzenlemiş olduğunuz törenlerin katılımı gereken husustaki davetiyelerin önemi büyük. Arkadaşlardan isteğimizde oydu. Kurumların bu tür faaliyetlerine diğer kurumlarda destek versin. Yalnız sık tekrarlanan bazı hatalardan bir tanesi her davetiyede Valinin adının bulunması gerekmiyor. Eğer benim adım kullanılacaksa ben o törende mutlaka var olmalıyım. Benim adıma giden bir davetiyeden dolayı birisi sayın Valimiz davet etmiş örneğin Garnizon Komutanımız, örneğin Belediye Başkanımız, örneğin rektörümüz. Bu davete icap ediyorum diye ben olmasam bu bizim için bir eksiklik olur. Onun için bazen bana danışılmadan hazırlanan davetiyelerin sıkıntısını yaşıyorum. Hem bana danışılmamış o davetiyeyi yeniden bastırmak sıkıntı, dağıtılmışsa geri toplamak sıkıntı. Bu sefer kendi programımı o davetiyeye göre ayarlamak zorunda kalıyorum. Onun için her kurumu kendi davetiyesine kendi imzasıyla da gönderebilir ama önemini kıymetini biraz daha vurgulamak için Sayın Valimiz davet etsin diyorlarsa benim imzamın, benim orada adımın bulunmasını istiyorlarsa mutlaka paylaşsınlar. Vali yardımcılarımızla da paylaşsınlar ki burada bir sıkıntı yaşamayalım.

Benim sizlerle paylaşmak istediğim özet konular bunlar. Sizlerin diğer kurumlarla İl İdare Şube Başkanları olarak paylaşıma ihtiyaç duyduğunuz konular varsa onları da paylaşacağız yoksa bir ara verip diğer toplantıya katılıma gelenlere bir fırsat vereceğiz ve arkadaşlarımızdan bazıları bu kurulun, bu çalışmanın, bu toplantının üyesi ama İl Planlama Koordinasyon Kurulu’nun üyesi değil, onların da çıkması fırsat vereceğiz. Var mı bize ileteceğiniz herhangi bir konu? Katılımınız için teşekkür ediyorum. Bundan sonraki toplantı içinde toplantı davet yazısı geldiğinde buradaki gündeme getireceğiniz konular varsa hazırlıklı olarak gelmenizde fayda olduğunu iletmek istiyorum.”

 

Editör: TE Bilişim