Gökay Şimşek

Devrim Şehidi Mustafa Fehmi Kubilay’ın katledilişinin 88’inci yılında Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) öncülüğünde bir anma programı gerçekleştirildi.

Atatürkçü Düşünce Derneği binasında gerçekleştirilen anma programı saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başlarken, sunucu Elif Dursun’un koordinatörlüğünde Şeyh Edebali Üniversitesi Atatürkçü Düşünce Kulübü Başkanı Fırat Bulut Kopan ve ADK Yönetim Kurulu Üyesi Görkem Kanat, Kubilay olayına ilişkin birer sunum gerçekleştirdiler. Ardından ADD Başkanı Feyzi Köse’nin konuşması ile etkinlik sona erdi.

Cumhuriyet Halk Partisi Belediye Başkanı Adayı Semih Şahin’in de katılım sağladığı anma programında ADK Başkanı Fırat Bulut Kopan, Devrim Şehidi Mustafa Fehmi Kubilay’ın şehit edilmesi olayını ayrıntılarıyla ortaya koydu.

"Muğlalı ruhu olmadan, Kemalist olunmaz"

Başkan Kopan, yaptığı sunum sonrasında, “1930 yılında İzmir’in Menemen İlçesi’nde ayaklanan gericiler, yedek subay olarak görev yapan öğretmen Kubilay’ın kafasını kestiler. Menemen olayı sonrası kurulan Divanı Harp Mahkemesi’nin Başkanı olan Mustafa Muğlalı Paşa, isyancı yobazların elebaşlarını idama mahkum etti ve onları astırdı. Bu yüzden gericiler yıllardır ona Muğlalı’ya kin besleyip durur!

Orgeneral Muğlalı, Cumhuriyet dönemimde general olarak Doğu’da ve Güneydoğu’da görev yaptığı bölgelerde büyük ölçüde düzeni sağladı. 33 kişinin öldürülmesi olayı İkinci Dünya Savaşı’nın devam ettiği 1943 yılında geçer. Bölgede sıkıyönetim vardır. Mustafa Muğlalı Paşa 3’üncü Ordu Komutanı’dır. Asayişsizliğin hâkim olduğu Van çevresinde eşkıyalar, kaçakçılar ve çeteler terör estirmektedir. Bir gün İran sınırında 33 kaçakçı kıstırılıyor. Askeri raporlara göre çatışmada öldürülüyorlar. Fakat yöre halkı, kaçakçıların çatışmada ölmediğini, yakalanıp kurşuna dizilerek öldürüldüklerini iddia ediyor. Hükümet bu iddiaları doğru bulmuyor ve olay kapanıyor.

1947 yılında emekli olarak köşesine çekilen Muğlalı Paşa, 1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti’deki Kürtçü ve gerici milletvekillerinin baskısıyla mahkemeye verilip yargılanıyor. Önce idam cezası veriliyor, daha sonra yaşının ileri olması nedeniyle ceza 20 yıla indiriliyor. Ancak Askerî Yargıtay kararı bozuyor. 70 yaşındaki Muğlalı Paşa, 1951 yılında, ikinci yargılama başlamadan, cezaevinde kahrından ölüyor” ifadelerine yer verdi.

“Bugün hepimiz birer Kubilay olmak zorundayız”

Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Başkanı Feyzi Köse ise, Kubilay olayının basite alınacak bir olay olmadığına değinirken, günümüzde de her Türk vatandaşının birer Kubilay olması gerektiğinin altını çizdi.

Başkan Köse, anma programında yaptığı konuşmasında özetle, “Kubilay olayı basit bir olay değil. Kubilay olayı günümüzdeki tarikat ilişkilerine ışık tutan çok önemli bir olay. Cumhuriyet tarihinin Osmanlı Devleti’nden, Kurtuluş Savaşı sürecinde Cumhuriyete geçiş aşamasında karşımıza hep böyle geri isyanların çıktığını görürüz. Bunun tarihi kronolojik cetvelini de verebilirim, genç Cumhuriyet yeni kurulmuş, Lozan’da Türkiye Cumhuriyetinin varlığını bütün dünyaya ispat etmişik, akabinde o Lozan Anlaşması’nın egemen devletleri bizi bir türlü hazmedememişler. İşte bu süreç içinde genç Cumhuriyete dikilecek her türlü hareketi desteklemişler ve teşvik etmişler, en kolay yöntem olarak ta dini kullanmışlar. Bakın Kubilay öncesinde 1925 yılında Şeyh Sait İsyanı çıkmıştır, yine bir Ağrı İsyanı vardır, çok partili sisteme geçmek için Atatürk defalarca adım atmıştır, partiler kurdutturmuştur, izin vermiştir. Bu partiler her seferinde gerici odakların toplanma yuvasına dönmüştür, bakın bir tanesi, Terakki Perver Cumhuriyet Fırkası yani ilerici Cumhuriyet Partisi demek istiyor ama bütün gerici yobazlar orada toplanmıştır ve bu parti Şeyh Sait İsyanı ile paralel olarak kapatılmıştır. Ağrı İsyanı’nda da böyledir, buradan şuraya gelmek istiyorum; genç Cumhuriyeti boğmak isteyen emperyalistler emellerinden hiçbir zaman vaz geçmediler, günümüze kadar da böyle gelmiştir. Bakın Cumhuriyeti içerideki isyanlar ile yıkamayan emperyalistler bu defa bölücü hareketlere el atmıştır.

Yani şu emperyal güçlerin hizmetinde olan gerici ve bölücü güçler her zaman kol kola emperyalizmin piyonudur. Kurtuluş Savaşı’nın daha ilk yıllarında bu gerici hareketler başladı, onlarca isyan bastırıldı, isyanlarla olmadığını anlayınca da bu defa emperyalistler bölücü teröre sarılıyorlar. Bakın Lozan bütün dünyada Türkiye Cumhuriyeti’nin tescillendiği bir anlaşmadır, bir tek ülke tanımaz o da Amerika Birleşik Devletleri, hala “Lozan’ı tanıdım” dememiştir.

Terör ve gericilik arkadaşlar bunlar hep iç içedir. Bunların arkasında kim vardır Emperyalizm vardır. Yani Mustafa Fehmi Kubilay’ın katledilmesi 1930 tarihinde geri isyanların bastırılma sürecinin devamının bir ürünüdür. O Nakşibendi Tarikatı’nın lideri Erenköy’de yaşayan 84 yaşında bir adam, kendini şeyh ilan etmiş, hani bir Atasözü vardır: “Şeyh uçmaz ama müritleri uçurur” bizim saf hiçbir şeyin farkına varmayan Cumhuriyet ilkelerini içselleştirememiş cahil insanımız, ona kulluk etmiş.

Bu tarikatın sözde şeyhi laz İsmail isminde birisini alıyor ve “seni baş halife ilan ettim gidin Manisa’ya” diyor. Bu Manisa’ya gidiyor, şehrin köylerini, ilçelerini geziyor ve Nakşibendi Tarikatı’nı tanıtıyor, sonunda Derviş Mehmet ve adamlarını buluyor, bu adamlar kesinlikle bakın ispatlı esrar kullanıyorlar, zikir yapıyorlar, kendilerinden geçiyorlar, Menemen’e de bu şekilde geliyorlar. Sabah namazında sancağı camiden alıyorlar ve en büyük yalan olan; “din elden gidiyor” söylemini kullanarak Mustafa Fehmi Kubilay’ı vahşice katlediyorlar.

Gerici ve bölücü örgütler her zaman emperyalizmin uşağı olmuşlardır ve Türkiye Cumhuriyeti üzerinde emelleri olan bütün güçlere de piyonluk yapmışlardır. Bakın günümüze PKK terörü bunlardan bir tanesi, kısacası arkadaşlar Mustafa Fehmi Kubilay’ın öldürülmesi geçiştirilecek bir olay değildir, bu çok bilinçli Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşadığımız bir sürü gerici ayaklanmaların bir tanesidir. Günüz koşullarında geleceğin Cumhuriyetinde refah içinde, kardeşçe yaşamak istiyorsak hepimiz birer Kubilay olmak zorundayız” dedi.

ADK Yönetim Kurulu Üyesi Görkem Kanat ise, tarikatlar ile emperyalist devlet arasındaki bağa vurgu yaparken, gelinen süreçte 15 Temmuz darbe girişiminin bunun en güzel örneklerinden birisi olduğunu söyledi.

Editör: TE Bilişim