Kıymet Aslan 

Geçtiğimiz haftalarda gazetemizde yer verdiğimiz, eski Bilecik’in canlandırılmasına ilişkin haberimiz sonrasında Belediye Başkanı Selim Yağcı gazetemize açıklamalarda bulundu. Haberimizde, her geçen gün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan tarihsel değerimize ilgi gösterilmediğini vurgulamamız sonrası, Belediye olarak bölgeye ilişkin uzun yıllardır gerçekleştirdikleri çalışmaları gün yüzüne çıkardı. Yağcı, bölgenin canlandırılması için çok sayıda engel bulunduğunu, bu sorunların ortadan kaldırılması için verdikleri mücadeleyi ve gerçekleşmesi halinde Bilecik’in çehresini değiştirecek projelerini bizimle paylaştı. Röportajımızın ilk bölümünü siz değerli okuyucularımızla paylaşıyoruz.

Bilindiği gibi, Şeyh Edebali Türbesi ve mezarlık mevkii arasında kalan vadi içerisinde bulunan tarihi değere sahip bölge eski Bilecik’in yerleşim yeri. Yunan işgali sonrası yakıp yıkılan ve harabeye dönen bölgede, bu gün pek görünmese de bir tarih yatıyor. Tarihi Bilecik evleri, hanları, hamamlarıyla bir şehir gün yüzüne çıkarılmayı bekliyor. Tanıtıma en çok ihtiyacı olan şehirlerin başında gelen Bilecik, bu değerli bölgenin canlandırılmasıyla makus talihini yenebilir, ve dünyaya kapılarını açabilir.


Belediye Başkanı Selim Yağcı, göreve geldikleri ilk günden itibaren eski Bilecik yerleşkesini canlandırma düşüncesinde olduklarını söylüyor. Bu bölgeyle ilgili pek çok projeleri olduğunu ve 2005 yılından bu yana pek çok yasal sorunla uğraştıklarını söyleyen Yağcı, bölgenin belediyece hiçbir zaman göz ardı edilmediğini vurguluyor. Her fırsatta, önümüzdeki dönemin Bilecik için Türkiye ve dünyaya açılma dönemi olduğunu vurgulayan Yağcı, bunun Bilecik’in en büyük zenginliği olan tarihini ön plana çıkarmaktan geçtiğini söylüyor.

“Biz tarihten mesajı alıyoruz. Bizim derdimiz gelecek nesillere mesajın nasıl ulaşacağı.”

Eski Bilecik yerleşkesinin gün yüzüne çıkarılması büyük bir proje. Bu projenin önündeyse çok sayıda engel bulunuyor. Bunlardan ilki bölgenin 1. derece sit alanı olması. Halk arasında “çivi dahi çakamazsın.” dedikleri cinsten bir bölge burası. Bu engele takılarak bölgedeki gelişimin durduğunu ve bazı düzenlemelerin önünün kapandığını Edebali Kültür ve Araştırma Derneği Başkanı Arif Durmuş ve sokak röportajlarımız esnasında görüş aldığımız şair/yazar Osman Özvatan dile getirmişti. Konuyu gündeme getirmemizden ötürü duyduğu memnuniyeti dile getiren Başkan Selim Yağcı, vatandaşlarımızın bölgenin canlandırılmasına ilişkin haklı isteklerinin bulunduğunu söylüyor.

Belediye Başkanı Selim Yağcı’nın eski Bilecik’in canlandırılması projesinin detaylarını anlattığı açıklaması:

 “Ben öncelikle Şeyh Edebali Hazretleri’nin metfunu bulunan bu tarihi Bilecik alanına gösterdiğiniz ilgi sebebiyle, oraya ilişkin problemlerin ortaya çıkarılması noktasında gündem oluşturduğunuz için sizleri kutluyorum. Baktığımızda, tüm hemşerilerimizin genel kanaati, o bölgenin günümüzün yaşam akışına kazandırılmasına yönelik. Buna ilişkin olarak plan ve projenin yapılması için de görüşlerini aktarıyorlar. Elbette haklı arzuları var. Sokak röportajlarınızı izlediğimde gördüğüm bir şey var. Kamuoyumuzda sanki bu sorunlar var ama buna ilişkin idarelerin gerekli çalışma yapmadığı gibi bir mesaj da veriliyor. Böyle bir algının oluştuğunu gördüğüm için bu açıklamayı yapma gereğini de duydum.”


“Önce Eski Bilecik’in tespit ettik, sonra Bilecik’e hayat kazandıracak projesini oluşturduk”

“Biz Osmanlı Devleti’nin kurulduğu topraklarda yaşıyoruz. Birçok önemli özelliğimiz ve güzelliğimiz var. Ama şunu kabul etmemiz lazım. En önemli özelliğimiz, güzelliğimiz ve referansımız, Osmanlı Devleti’nin kurulduğu topraklarda ve tarih şehrinin üzerinde olmamız. Bunu en iyi şekilde değerlendirmemiz lazım. Bu zamana kadar Bilecik olarak değerlendirebildik mi derseniz, doğrusunu söylemek gerekirse, maalesef istediğimiz oranda değerlendiremedik. Bunun haklı sebepleri de, ihmalleri de olabilir elbette.

Bizim 2004 yılında göreve geldikten sonra yapmış olduğumuz ilk işlerden birisi, tarihimizi ve kuruluş topraklarını yeniden insanlarda merak uyandıracak, yerli ve yabancı turistlerin buralara gelmesini sağlayacak projeler yapmakla ilgiliydi. Bu konuda 2005 yılından 2006 yılının sonlarına kadar büyük bir çalışma yaptık. İstanbul Büyük Şehir Belediyesinin mimarları ve tarihi alanda deneyimli ekipleri bizlere mihmandarlık (yol gösterdiler) yaptılar. Önce eski Bilecik’in tespiti noktasında çalışmalar yaptık. Bunların fotoğrafları, envanterler ve diğer doneler oluşturuldu. Burayı hangi senaryo ile ayağa kaldırmalıyız, ne yapılması gerekir noktasında ise fikir teatileri içerisinde olduktan sonra, tarihi Bilecik’i canlandırma, hayatiyet kazandırma projesi çerçevesinde o dönem içinde bir proje hazırladık.”

Yakılmadan önceki Bilecik Evlerini yansıtacak olan, 4 tipteki ev modeli

“Eki Bilecik bölgesinde belirgin odak noktalar seçildi. Karacalar, Emirler Cami Odağı, Tabakhane odağı gibi odak noktalar seçilerek, orta yoğunlukta odak noktalarının etrafına 200 civarında Osmanlı mimarisinde ev yapılmasına karar verdik.  Kurtuluş Savaşı öncesi dönemlerden 4 farklı ev modeli seçilerek, bölgeye benzer konutlar yapılacak ve ama mimarisi yakılmadan önceki Bilecik evlerini yansıtacaktı. Bunlara değişik işlevler yüklenerek, bazılarını satış yerleri, bazılarını dinlenme ve konaklama yerleri, üretim merkezleri, aş evleri, yaparak değerlendirecektik.”

ARKEOLOJİK SİTTEN, KENTSEL SİTE GEÇİŞ FAKTÖRÜ

“Hem tarih, hem de günümüzü yaşatmayı ortaya koyduk.”

“Bu şekilde canlandıracağımız bu tarihi mekanları, insanlarımız o duygular içinde gezdikten sonra, yine o mekanlarda yaşamalarına imkanı sunmak istedik. Yani tarihin bir bölümünü yaşama fırsatını sunabilme adına, tarihin bugünün şartlarıyla bütünleşeceği bir harman olacak şekilde bir çalışmayı ortaya koyduk.  Bu çalışmanın gerçekleştirilmesi için Eski Bilecik yerleşim alanlarının, yani yarım minarelerin olduğu, mezarlığın altındaki alanın arkeolojik sit alanının kentsel site dönüşümü gerekiyordu.

Bunun için de Kültür ve Tabiat Varlıkları Kuruluna müracaat etmek gerektiği için bizde bu çalışmalarımızı toplayarak Kurula müracaat ettik. Kurulumuz çalışmalarımızı büyük bir heyecanla karşıladı. Hayata geçirilmesi planlanan projenin çok güzel olduğunu kabul ettiler. Fakat arkeolojik sitin doğrudan kentsel site dönüşümüne izin veremeyeceklerini açıkladılar. Dönüşümün olabilmesi için zeminde mutlaka kazı çalışmasının yapılması gerektiğini ifade ettiler.”

PROJELERİ İÇİN MUHALEFET YAPTI

“Vakit kaybetmeyelim, yeni bir hafıza oluşturalım”

“Biz kazı çalışması yapılması fikrine muhalif olduk. Çünkü kazı çalışması, altında ne olduğu bilinmeyen yerler için yapılır. Halbuki elimizde buraya ait fotoğraflar var. Bilecik yakılmadan önce burada ne olduğu belli. Ev tipleri belli, neyin nerede olduğu da belli. Bundan hareketle kazılarda çok aşağılara inmeden, altını kazarak zaman geçirmeyelim. Tarihi, üstüne yeniden, bu günkü şartlarla inşa edelim ve yeni bir hafıza oluşturalım. ‘Hafızanın derinliği Osmanlı’nın kuruluşuna, Bilecik’in fethine dayansın’ dedik.  Kurulumuz kendi gerekçeleri içerisinde böyle bir şeyin olamayacağını, mutlaka kazı yapılması gerektiğini söyledi.”

100 YIL SÜRECEK KAZI ÇALIŞMALARI

“Yunan mezalimine örnek bir nokta olsun”

Tabi 2005-2006 yıllarında Bilecik şartlarında bu kazı uzun bir süreyi kapsayacağını ve kazının 100 yılı bulabileceğini, ayrıca ciddi bir maliyet olacağını hesap ederek maalesef bu çalışmayı durdurduk. Ama bu çalışmadan vazgeçmiş değiliz.

Daha sonra farklı Devlet büyüklerimizle, Başbakanımız da dahil olmak üzere konuyu arz ettiğimizde, buralarla ilgili değişik fikirler oluştu. Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, Dış İşleri Bakanıyken geldiğinde projeyi kendisine arz ettik. Kendisi de, ‘yeniden bina inşaatı yapmak yerine, çevrelerini temizleyerek, restorasyonlarını yaparak,  mevcut haliyle korumak ve kollamak’ fikrini sundu. “Yıkılmadan önceki fotoğraflarını koymak suretiyle Yunan mezalimine örnek bir nokta olarak gösterilebilecek bir çalışma alanı yapabilirsiniz.” dedi. Bizler de geniş bir çapta araştırma sürecine girmek için projeyi bekletmeye aldık.”

BÖLGEDE “ÖZEL MÜLKİYET” FAKTÖRÜ

“Bize geçmişten gelen bir emanettir. Bilecik’e bu alanı kazandırmak zaten önceden beri hayalimizde olan bir konu”

“O bölgede başka bir teknik konu da var. Dışarıdan bakıldığında şu anda kullanılmıyor ama, oradaki metruk alanların üçte ikisi özel mülkiyet alanları. Bilecik’teki hemşerilerimizin mülkiyetinde olan alanlar. Dolayısıyla bir kamu idaresi rahatlıkla bu düzenlemeleri burada yapacağım diyemez. Ağacı kesiyorum, kazıyorum deme hak ve yetkisi de yok. Vatandaşlarımızın da bu noktada destek olması, gayret göstermesi gerekir. Bir de kalan eserler belediyemize ait veya özel idaremize ait eserler değil. Kalan eserler Vakıflara aittir. Dolayısıyla buraların restorasyonu ve diğer çalışmaları yürütmek, başlatmak Vakıflar aracılığıyla yapılıyor. Vakıflar Bölge Müdürlüğümüzün elinde bir envanter var. Envantere göre kurula proje hazırlayıp sunuyorlar. Restorasyonlar dönem dönem yapılıyor. Bilecik Belediye Başkanı olarak bu çalışmalar yeterli mi derseniz, bence yeterli değil. Bundan sonra ne olacağına dair ise, bu alanı kazandırmak zaten önceden beri hayalimizde olan bir konu. Çok kıymetli ve değerli olduğunu biliyoruz. Bize geçmişten gelen bir emanettir. Gelecek nesillerimize yaşanabilir, güzel mesajlar verecek şekilde taşımamız gereken bir emanet.

ONLARCA YIL İHMAL EDİLEN UYGULAMALAR VAR

“Bölgenin Koruma İmar Planı yapılmamış!”

“Proje için bir araştırma yaptık, baktık ki bu bölgenin koruma imar planı yapılmamış. Bu alanlara yönelik çalışmaların yapılabilmesi için Koruma İmar Planı yapılması ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığında kuruldan geçmesi lazımdı. Bunların onlarca yıl önce olması gerekirdi. Tarihi alanları olan yerlerde, Belediyeler ilk imar planını yaparken koruma imar planlarını yaptırmaları lazım. Ama maalesef Bilecik’te bu atlanılmış ve koruma imar planı yapılmamış. Geçen süreç içinde koruma imar planını yaptık. Bunun içersinde tarihimizi canlandıracak özel planlama alanları koymanız lazım. Biz önce bunu oluşturduk.

Bunlardan bir tanesi imarethanenin olduğu bölge. Akasya Altı’nı kapsayacak bir bölge. İkincisi şu anda şadırvanın olduğu özel planlama alanı. Üçüncüsü ise Meslek Lisesi’nin altında olan Emirler Camii’nin üzerindeki özel bir alan. Şehrin gelişim çizgisinde ileride yapılacak yatırımlara göre 3 tane özel planlama alanı yaptık. Buralara ilişkin olarak projeler hazırladık. Bunların yapılabilmesi için de yine 1. derece sit alanının en az 3. derece site dönüşmesi lazım. Bu zamana kadar da çok ender verilen bir karardı. Kurullar sit derecesini düşürmezler, çünkü inşaat yapı yapılamaz.

Çadırların olduğu, şadırvanın arkasındaki bölgeye ilişkin olarak kamuoyu araştırması yaptık. İnsanlar Şeyh Edebali Hazretleri’nin türbesini ziyarete geliyorlar. Bu ziyareti yaptıktan sonra en fazla yarım saat orada kalıyorlar. Çocuklarıyla geldilerse onları bu mekanda daha fazla tutabilecekleri, ilgilerini çekebilecek bir mekanımız maalesef yok. Alanımız, sunabileceğimiz bir hizmetimiz yok. Buralara gelen insanlarımızın Bilecik’in merkez olduğunu, Osmanlı’nın çınarının tohumunun atıldığı topraklar olduğunu, özün, kökün burası olduğunu vurgulama adına projeler hazırladık.”

Başkan Yağcı, röportajımızın bu ilk bölümünde; Tarihi Bilecik’in ortaya çıkması, Bilecik’in adının ulusal ve uluslar arası arenada daha çok duyulması ve bize atalarımızdan kalan tarihi mirasımızın gelecek nesillere aktarılması için hayati önem taşıyan projenin önündeki engelleri ortaya koydu. Yarınki sayımızda, Bilecik Belediyesi’nin bölgeye yapmayı planladığı, “Osmanlı Padişahları öz vatanlarında, dedeleri Şeyh Edebali’nin huzurunda buluştu” parolasıyla hazırlanan projenin detaylarını sizlerle paylaşacağız.


Editör: TE Bilişim