Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından geçtiğimiz pazartesi günü açıklanan Demokratikleşme Paketi’ne toplumun farklı kesinlerinden tepkiler gelmeye devam ediyor. Tepkilerden biri de Atatürkçü Düşünce Derneği’nden geldi. Türkiye’nin bütün illerindeki Atatürkçü Düşünce Derneklerinde eş zamanlı olarak yapılan basın açıklamasında, andımızın kaldırılmasıyla birlikte, Türklük kavramının “millet” tanımından "etnik köken" tanımlamasına dönüştürüldüğü ifade edildi ve esas ayrışmanın temellerinin atıldığı söylendi. Yapılan açıklamada tüm vatandaşlara demokratik tepkilerini gösterme çağrısında bulunuldu. Genel merkezin yayımladığı bildirinin okunmasının ardından konuyla ilgili kişisel görüşlerini açıklayan ADD Bilecik Şubesi Başkanı Feyzi Köse, Başbakan Erdoğan’ın 17 Ağustos 2013 tarihli bir açıklamasından örnek verdi:


“Başbakan anadil konusunun ülkeyi böleceğini biliyor”

“17 Ağustos 2013 günü Başbakan Erdoğan günübirlik gittiği Türkmenistan dönüşünde gazetecilerle sohbet ediyor. Konu anadilde eğitime geliyor ve diyor ki “Anadilde eğitim şu anda ele alınacak bir konu değil, özel okullarda da yok, niye? Ne getirir, ne götürür, kim ne düşünür, biz düşünmeye mecburuz. Biz ülkemizi bölecek konular üzerinde adım atamayız. Zamanlama çok önemli, zamanlamayı iyi yapmazsanız güzelim ülkemize yazık edersiniz.  Biz zaten okullarda anadili öğrenme imkanı sağladık. Ama ana dil ile eğitimin önünü açarsanız resmi dil zedelenir.” Bunu kim söylüyor, Başbakan söylüyor, ne zaman, bir buçuk ay önce. Ve ana dilde eğitimin ülkeyi bölecek bir konu olduğunu bizzat kendisi söylüyor. Onlarca basın mensubunun önünde oluyor bu. Bu sözlere bakarak Erdoğan’ın bir buçuk ayda görüş değiştirdiğini söyleyecek değiliz. Zira Erdoğan görüş değiştirmiyor, ne yapıyor Erdoğan bir buçuk ay önce saptadığı gibi bugün de Kürtçe anadilin ülkeyi bölecek bir konu olduğunu biliyor ve saptıyor.”

“Atatürk Milliyetçiliği ırkçı bir milliyetçilik değildir.”

“Benim sizlere söyleyecek çok sözüm var, nasıl toparlarım diye düşünüyorum. Çünkü çok doluyum.  Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vatandaşı olarak Atatürk’ü yok eden anlayış bugün maalesef iktidardır.  Ve bu süreçte okullarımızdan andımızı kaldırıyorlar. Niçin? Atatürkçülüğü bilemedikleri için. Atatürk milliyetçiliğini tanımlayamadıkları için.  Bakın arkadaşlar Birgül Ayhan Güler bugün Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili. Ama bir profesör olarak etnisite ve millet tanımıyla ilgili açıklamalar yaptı,  genel başkanından bile fırça yedi. Ben bu işi çok üzülerek izlemiştim, şimdi Atatürk milliyetçiliği bir kültür milliyetçiliğidir. Atatürk Milliyetçiliği ırki bir milliyetçilik değildir. Atatürk’ün en basit tanımıyla Türk Milleti tanımını anlatıyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran Türk Halkına Türk Milleti denir. Bu kadar basittir. Burada etnisite var mı arkadaşlar? Kürt müsün, Laz mısın, Çerkez misin, Boşnak mısın diye soruluyor mu? Kendisini Türk hisseden herkes Türk’tür diyor. Bu kadar basit. Neymiş efendim, her gün Diyarbakır’da, Hakkari’de Şırnak’ta bir Kürt çocuğu “Ne mutlu Türk’üm diyene” andını söylemeyecekmiş. Söylemek zorundasın.” Amerika… Amerika diye bir devlet var mı? Devlet var ama bir millet var mı? Yok. Dünyanın bütün ülkelerinden her yıl yeşil kartta yirmi bin tane insanı Amerikan vatandaşı yapar. Amerika’nın gerçek yerlisi bir avuç kalan Kızılderililer. Ama hepsi “Amerikalıyım” der. Amerikanyalıyım demez. 


Anayasada demokratikleşme paketi adı altında yapılan tüm uygulamalar alıştıra alıştıra, hazmettire hazmettire yapılan gerici bölücü anayasa değişikliğinin adımları olduğunu söyleyen Köse, paketin basın açıklamasına bazı basın kuruluşlarının çağrılmamasını örnek gösterdi. “Bakın adında demokratikleşme paketi olan bir anayasanın daha başlangıcında, tanıtım toplantısında antidemokratik uygulamalar var. İspatı siz basın tarafından çok iyi biliniyor. Kendisine muhalif olarak bilinen hiçbir televizyon ve gazete bu paketin açıklanma toplantısına çağrılmadı. Nasıl demokratlık bu?”

Feyzi Köse, konuşmasının sonunda gazeteci Mustafa Mutlu’nun bir yazısını okudu. Köse, şu açıklamayla basın toplantısını bitirdi.

“Dünkü demokratikleşme paketinden insanların dini inançlarına uygun bir yasal sistem, yani şeriat çıktı. Daha açık söyleyelim. Şeyh Said ülkeyi din devletine dönüştürmeyi ve bölmeyi amaçlıyordu. Bugünkü iktidar bunu açıkça söylemiyor. Demokratikleşme kılıfına sığınıyor ama onu yapıyor.  Bunlar laf olsun diye anlatılan olaylar değil, pakette başta aleviler olmak üzere tüm olası itiraz odaklarının ağızlarına birer parmak bal çalacak gibi küçük noktalar var, bunun haricinde ülkeyi din devletine dönüştürmek ve bölünme sürecine hizmet etmek asıl amaç.  Bunu ancak bir şeyh yapabilirdi, Said nihayetinde bir şeyhti. Ama Tayyip laik düzenin kendisini onurlandırdığı Başbakanlık göreviyle şeyhleşmek istiyor ve bunu uyguluyor. Bunu şiddetle kınıyoruz. Atatürkçülerimiz var olduğu müddetçe bu olaylara hep karşı çıkacağız. Karşı çıkmaya devam edeceğiz. Bu böyle biline arkadaşlar. Ne mutlu Türk’üm diyene diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. 

Editör: TE Bilişim