Kıymet Aslan-  Bilecik İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından 2011-2012 eğitim-öğretim yılından itibaren tüm resmi ve okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarında uygulanmaya başlanılan “Değerler Eğitimi”nde Bilecik’in öncü iller arasında yer aldığı açıklandı. 3. yılında olan Değerler Eğitimi sayesinde öğrencilerin evrensel kültür değerleri ile milli ve manevi değerleri tanıması, bu değerleri benimseyen ve saygı duyan bireylerin yetişmesi amaçlanıyor. Konuya ilişkin başlangıcında Etüt Planlama ve Yürütme aşamasında rol alan İl Milli Eğitim’e bağlı Bilecik Rehberlik ve Araştırma Merkezinde çocukların ve ailelerin bu süreçteki adaptasyonu sağlamada etkin rol alıyor.

Rehberlik ve Araştırma Merkezi Müdür Vekili Mehmet Müdar, “Değerlerimizi kapsayan bu uygulamadaki bazı duyguların çocuklarda geliştiğinde, kazandırıldığında, beraberinde akademik başarı, davranış problemlerinin azalması gibi sonuçlar ortaya çıkacak”dedi.

Müdar, Değerler Eğitimin yanı sıra “çocuk ve oyun”un önemi, “ders ve oyun dengesi” gibi  konularda ailelere yol gösteren açıklamalarda bulundu.

Diğer yandan 4+4+4 Eğitim Sisteminin uygulamaya girmesiyle beraber 60- 66 aylık çocukların okula başlamalarındaki geçiş sürecinde çocuk ve aileyi  zorlayan noktalara temas edilerek, ailelere düşen görev ve  sorumluluklar hakkında tavsiyelerde bulundu.

DEĞERLER EĞİTİMİ OLDUKÇA SAĞLIKLI BİR ŞEKİLDE YÜRÜYOR

Rehberlik ve Araştırma Merkezi Müdür Vekili Mehmet Müdar konuya ilişkin gazetemize yaptığı açıklamasında,  “Kurumumuz başlangıçta Etüt Planlaması ve Yürütme aşamasında rol aldık. Halâ da rolümüz devam ediyor. Belirlenen Değerlerle ilgili bir çerçeve program oluşturuldu. 1 yıl süre içinde hangi değerler ele alınacak, bu değerlerle ilgili öğrencilerin hangi davranışları ve duygular kazandırılacak bununla ilgili çerçeve programlarını hazırlanması Rehberlik ve Araştırma Merkezi tarafından yürütülüyor.

Bunların yanı sıra aile eğitimine yönelik her değerle ilgili çeşitli broşürler hazırlayıp okullar aracılığıyla ailelere ulaştırıyoruz. Okullardan bu yönde bize talep gelirse değerin kazandırılması yönünde, ailenin yapabileceklerine ilişkin, ailelere ve öğretmenlere seminerler veriyoruz.”diye söyledi.

DEĞERLER EĞİTİMİNİN BİLECİK’E KATKISI

Değerler eğitimi projenin ileriki dönemlerde Bilecik’e katkı sağlayacağını söyleyen Mehmet Müdar, “Maalesef son dönemde eğitim sisteminin içinde sadece öğretim önem kazanmıştı. Öğrenciyi çok bilgi sahibi yapacağız derken, asıl okulların önemli fonksiyonları olan eğitimden uzaklaştık.  Bu proje ile Bilecik’te çocuklara gerekli olan  manevi değerlerimizi eğitim ile kazandırmaya çalışıyoruz.

Uygulamanın ilk yılında sevgi, sorumluluk gibi çeşitli değerleri aldık. Bu değerlerle ilgili yeterince çalışıldığında çocuklarda zaten bu duygular gelişecek ve beraberinde akademik başarı, davranış problemlerinin azalması gibi sonuçlar ortaya çıkacak. Uzun vadede düşürseniz hem başarı, hem de suç oranlarının azalmasına, çocuklardaki olumlu davranışların gelişmesine katkı sağlayacaktır. Eğitimde bir süre ihmal edilen noktayı değerler eğitimi ile gerekli önlemlerle etkin şekilde kazandırılmaya çalışmaktadır. Oldukça da sağlıklı bir şekilde yürüyor. Uygulama 2011-2012 Eğitim-Öğretim yılında başladı, bu sene 3. yılındadır.”

DEĞERLER EĞİTİMİNDE AİLEYE ÖNEMLİ  ROL DÜŞÜYOR

Değerler Eğitiminin sağlıklı yürüyebilmesi ve daha etkili olabilmesi amacıyla “aile ve öğretmenler”de bu kapsam içine alındı. Veli toplantılarında hangi değerin işleneceği aileler önceden haberdar ediliyor.  Müdür Vekili Mehmet Müdar, Çocuğa değerlerin kazandırılmasında ise aileye büyük rollerin düştüğüne dikkat çekti.

Yapılan açıklamada, Bilecik’te uygulamayı yürüten tüm resmi  kurumlar ve okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim kurumları “Hazırlanmış olan yönergede her değer öncesinde yapılacak sınıf toplantılarında sınıf öğretmenleri ve ailelere 2 ay süresince bu değeri çalışacağız. Bu dönemle ilgili sizin evde çocuğunuza bu değeri kazandırmanız için yapmanız gerekenler bunlardır” şeklinde bilgi aileye önceden bilgi veriliyor. Böylece aile bu şekilde sürece dahil etmiş olunacak. Onun dışında yine okulların kendileri içinde geliştirecekleri farklı projeleri olabilir ve aileyi de bu proje içine dahil etmek olabilir. Ailenin de söylenenleri evde uygulaması, dikkat etmesi çocukta yeterli bilincin kazandırılmasında faktör olacaktır. Hazırladığımız yönergede aile eğitiminin de üzerinde duruyoruz.”dedi.

DEĞERLER EĞİTİMİNDE ÖNCÜ İLLER ARASINDAYIZ

“İl Milli Eğitim Müdürlüğümüz tarafından bir yönergeye bağlandı değerler eğitiminin kazandırılması yönünde öğrencilerle yapılacak çalışmalar belirli kurallara bağlandı. Hem öğretmenler, hem de dersler deki çalışmaların rolü belirlendi. Bu daha sistematik ve daha verimli çalışmayı getiriyor. Bizim bunları dikkate alarak yaptığımız çalışmaları çeşitli iller faydalanmaya başladı. Bu bakımdan öncü illerden biri olduk. Hazırladığımız yönergenin benzerlerini  bazı illerde proje çalışması olarak yürütüldü. Belirli kurallar belirlemiştik, okullarda oluşturduğumuz İlçe Milli Eğitimlerde de olmak üzere çeşitli kurallar vardı.  Ayrılan süre haftada 1 saat şeklinde bir etkinlik bir kazanım şeklinde düzenle yapılmıştı. Buna benzer çalışmalar diğer illerde de örneğin Malatya, Nevşehir gibi benzer illerde çalışmalar var. Zaman içinde daha da artacaktır diye düşünüyorum. Çünkü bu duyguları öğrencilere kazandırmazsanız toplumu kaostan kurtarabilme şansınız yok. Özellikle yetişkinler üzerinde ve toplumumuzun her kesiminde bu bilincin oluşmasını isteriz.”

ÇOCUK ve OYUN

Oyun, çocukların kuralları öğrenmesine yardımcı olduğunu söyleyen Mehmet Müdar, Oyun ve Ders arasındaki dengeyi ailelerin kurması gerektiğini söyledi. Ebeveynlerin,  çocuklarının oyun oynamalarına da müsaade etmelerine ilişkin yaptığı açıklamasında ise,

“Çocuğun hayatında “oyun” önemli birçok yetişkin hayatındaki kuralı oyunlar aracılığıyla öğreniyor. Yani doğrudan oturtup çocuğa ideal davranışları öğretme şansınız yok. Ama bakarsanız uyması gereken oyunun belli kuralları var. Saklambaç oynuyorsa gözünü kapatacak, bakmayacak. Bu bir kuraldır. Yaşam içinde de bakarsanız sorumluluklarını yerine getirmesi için bu kuralları kazanması gerekiyor. Oyun, çocukların kuralları öğrenmesine yardımcı oluyor. Örneğin doktorculuk oynuyor, doktorun nasıl çalıştığıyla ilgili bilgi alıyor, yine hasta oluyor hastanın neler yapması gerektiğini öğreniyor. Bir çok şeyi oyun aracılığıyla öğreniyor. O noktada çocukları tamamen ders çalışmaya yönlendirmektense oyun oynamalarına fırsat vermek kişilik gelişimleri açısından çok daha önemli.  Oyun sürecinde arkadaş ilişkileri gelişiyor, kendine olan güveni artıyor, bir şeyleri yapabileceğini görüyor, oyunların kişilik gelişimlerine katkı sağlıyor. Son dönem yapılan eğitimdeki değişikliklerle bunun üzerin de de özellikle duruluyor.

Bakarsanız ilkokullarda haftalık ders saati 30-35 saatten, 20-25 saate düşürüldü ve bununda 5 saati serbest etkinlikler şeklinde yürütülüyor. 1. Sınıfta çocuğu alıştırma dönemine bakarsanız bunda da çocuğa doğrudan belirli sınıf içi kuralları kazandırmaktansa oyuna daha fazla zaman ayırarak oyun aracılığıyla çocuğun okula uyumunu, okuldaki devamını sağlamaya çalışılıyor. Yapılan değişiklikler bu yönde. Çocukların daha ilkokuldan bilgi yüklenmesindense kendilerini geliştirebilecekleri oyunlarla hem okuldan keyif alması hem de okulla ilgili düşünce geliştirmesine yardımcı oluyor. Bu yolla eğitimlerine katkı sağlamakta hedefleniyor.

Ailelerinde yapması gereken temel noktalar çocuklarının oyun oynamasına fırsat vermek.  Çünkü belirli bir süreden sonra zaten ders çalışsa bile kendini tekrar edecektir. Düşünürseniz 6-7 yaşındaki bir çocuğun kalemi elinden düşürmediğinde kas gelişimi tamamlanmadığı için, Küçük kasları gelişmediği için, bir süre sonra acı çekmeye başlayacak. Bu da onun okuldan kaçmasına, korkmasına, uzaklaşmasına yol açar. Hiçbir insan acı çektiği, kendisine acı çektirdiği bir etkinliği devam ettirmeyi istemez. Uygun ortamı buldukça okuldan uzaklaşmayı ister, o yüzden bunun belli bir denge üzerinde yürütülmesi gerekir.”diyerek önemli noktalara temas etti.

 “ÇOCUĞA YAPILAN TELKİNLER AŞIRIYA KAÇMAMALI”

Rehberlik ve Araştırma Merkezi Müdür Vekili Mehmet Müdar,  Aileler çocukları üzerinde sürekli ders çalışmalarının gerektiği yönündeki telkinlerinin aşırıya kaçmasına ilişkin Ailelerin denge içerisinde yürütmesi gerektiğine dikkat çekti.

Açıklamasında,  “ Ailelerin denge içerisinde yürütmesi gerekiyor. Sadece ders başarısıyla tüm bir hayatı geçiremez. Mutlaka yaşamın bir yerinde sosyal ilişki kurmanız gerekecektir. Çevrenizle düşünsel anlamda  empati kurmanız gerekiyor, bunları sadece ders çalışarak edinemezsiniz. Ders Çalışma Eylemi bireysel yapılan bir eylemdir. Siz sadece öğreneceğinizle baş başasınızdır. Ama oyun içerisine bakarsanız yada diğer sosyal aktivitelere bakarsanız, bunları başkalarıyla yapıyorsunuz. Oyun oynarken arkadaşınızın yerine kendinizi koyuyorsunuz. Ne hissettiğini, ne yapabileceğini, strateji geliştir. Bunların hepsi hem bilimsel hem de sosyal gelişiminize katkı sağlar. Ama sadece ders çalışma belki akademik açıdan, bilgi gelişimi açısından size fayda sağlıyordur ama onun ötesinde çokta yarar sağlamıyor. Çocuk ileriki dönemlerde sosyal ilişki kurmada zorluk yaşayabilir, bu yöne yönelik insan ilişkilerine, insanlara kendini ifade edebilme, insanları algılama noktasındaki özgüven kaybı oluşabilir. Tabi akademik anlamda başarılı olmuş kişiler, ben bunun eğitimini aldım, biliyorum özgüveni gelişebilir ama bunun içine sosyal ilişkiler girdiğinde bu yöndeki özgüven gelişmiyor. İlişki kurma, geliştirme, sonlandırma gibi sıkıntı yaşayabilir. Çocukların gelişimini bir bütün olarak ele almak gerekiyor.

4+4+4 EĞİTİM SİSTEMİ VE 60-66 AYLIK ÇOCUKLARIN OKULA BAŞLAMASI

“Çocuk okula hangi yaşta başlarsa başlasın aile kendisini hazırlaması lazım”

Diğer yandan 4+4+4 Eğitim Sisteminin uygulamaya girmesiyle beraber 60- 66 aylık çocukların okula başlamalarındaki geçiş sürecinde çocuk ve aileyi  zorlayan noktalara temas edilerek, ailelere düşen görev ve  sorumluluklar hakkında tavsiyelerde bulundu.

Müdar, “66 Ay ve sonrasında yasal olarak ilkokula başlaması  gerekiyor. 60-66 ay arasında yani 5-5.5 yaş arasında okula çocuklar başlıyor ve ailenin bu noktada yapması gereken çocuğunun gelişimine bakacak. Yani yaşının gerektirdiği sorumlulukları yerine getiriyor mu, getirebilecek düzeyde ise okula gitmesine karar vermeleri gerekiyor. Eğer yaşının sorumluluklarını yerine getiremeyeceğini düşünüyorlarsa okula göndermeyip 1 yıl daha okul öncesi eğitimden faydalandırması çocuklar için  daha iyi olacaktır. Çünkü hazır olmadan başladığında bir şeyleri yapamayacağı için okul içinde ister istemez yetersizlik duygusu başlayacak. Akranlarından yani sınıf arkadaşlarından geri kalacak. “Öğrenemiyorum, yapamıyorum” duygusuyla tanışacak.  Bu onun bütün akademik gelişimini de etkileyebilir. O yüzden aile bunlara özellikle dikkat etmelidir. Bu süreci herhangi bir sorun yaşamadan geçebilecek durumda olması lazım. Bu gelişimi sağlam ise, çocuğu okula göndermelerinde fayda var.

66 ayın üzerindeyse hem bedensel, hem zihinsel, hem de duygusal gelişimi önem kazanıyor. Eğer çocuk bu düzeyde değilse bu sefer ya bir çocuk doktoru yada çocuk psikiyatristi ile yada Rehberlik Araştırma merkezi ile ailenin görüşüp ondan  sonraki çocuğun  yapılacak inceleme sonrasında olup olmayacağına karar verilmesi sonrasında devamlılığı sağlanması gerekir. Hazır olmadığında okula  başlatılması çocuklarda farklı problemler oluşabilir.

Çocuğun hazır olmadan okula gitmesi aileyi de olumsuz etkiliyordur. Çocuk okul içerisinde çeşitli sorunlar yaşıyordur, okul idaresi ve öğretmenleri bunları aileye aksettiriyordur  bundan dolayı da ailelerde bu yönde olumsuz etkilenebilir.

Çocuk okula hangi yaşta başlarsa başlasın aile kendisini hazırlaması lazım. Okul başladığı andan itibaren farklı beceriler gelişiyor, kurallar gelişiyor, ailenin de bu kurallara uyması gerekiyor. Okula başlamasıyla çocuğa ders çalıştıracaksınız artık, belki bu yaştan  önce oyunlar, serbest bir şekilde hareket ederken, okul sürecine girdiği anda çocuğa ders çalıştırması gerekiyor. Bu sorumlulukta aileye düşüyor. Eğer aileler bu şekilde kurallı yaşama alışkanlığına sahip değillerse zorlanması kaçınılmazdır. Çocuğa o düzenli ders çalışma alışkanlığını kazandırmanız gerekiyor eğer ailede kurallı yaşama alışkanlığına sahip değilseniz zorlanması bu noktada başlıyor. Çünkü çocuğun girdiği okul ortamına ailenin de uyması gerekiyor. Bu alışkanlığın kazandırılması noktasında ya çok baskıcı olunuyor yada tamamen serbest bırakıyor, bu noktada da çocuk zorlanıyor.

Okula uyum sağlayamayan çocuklarla, ailelerle merkezimiz aile danışmanlığı yapıyoruz. Öncelikli olarak okullarında rehber öğretmenleri varsa okullarındaki rehber öğretmenlerinin, yoksa doğrudan Rehberlik ve Araştırma Merkezine başvurarak kurumumuzdan bu konularda destek alabilirler. Çocuk gelişimi noktasında, çocuğa belirli davranışların kazandırılması noktasında gerekli bilgi akışını sağlıyoruz. “dedi.

Editör: TE Bilişim